Rasûlüm! Sen ve Müminler İstikâmet Üzere Olun! / Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karabacak

İstikâmet, hakka tabi olmak, adâleti yerine getirmek, doğru yola gitmek, itaat olan şeyleri yapıp isyan olan şeylerden sakınmak, verdiği sözü tutmak ve haktan meyletmemek demektir. Böyle kimselere ve hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan dümdüz ve doğru şeye mustakîm denir.   Mustakîm aynı zamanda dosdoğru din anlamındadır ve İslam dinidir. (Fatiha, 1/7). “Bu (Din), Rabbin’in dosdoğru yoludur.” (En’âm, 6/126). “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara sapmayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır…” (En’âm, 6/153). Bu yol aynı zamanda İbrahim ve diğer peygamberlerin yoludur. “De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti…” (En’âm, 6/161). Allah Rasûlü Mekke müşriklerinden, istikâmet üzere olan dine gelmelerini ve Allah’tan af dilemelerini istemektedir: “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahy olunuyor. Artık O’na yönelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!” (Fussılet, 41/6)

İstikâmet kelimesinin, tanımdan da anlaşılacağı üzere anlaşmaya sâdık kalmak, dürüst olmak gibi anlamları da vardır. “Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah ve Rasûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.” (Tevbe, 9/7) 

Allah Teâlâ, Rasûlü’nden ve müminlerden, kafirlerin yaptıkları ne olursa olsun haktan uzaklaşmamalarını ve istikâmet üzerine olmalarını istemektedir. “Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud, 11/111-112)   

Allah Rasûlü’nün tebliğ ve beyan görevinin yanında bir başka görevi de insanları getirdiği dine hikmetle ve güzel öğütle çağırmaktır: “(Rasûlüm!) Sen, Rabbin’in yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.” (Nahl, 16/125) Rabbimiz, Rasûlü’nden hikmetle ve güzel öğütle davetine devam etmesini, müşriklerden gelecek olumsuz tutumlarına karşı sabretmesini ve onlarla mücadele ederken haktan ve adâletten ayrılmamasını istemektedir. “(Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz’dir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O’nadır.” (Şûrâ, 42/15)

Düşman ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamak gerekir. Allah Teâlâ, Musa ve Harun peygamberlere şöyle tavsiyede bulunmaktadır:  “Allah, “Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin.” dedi.” (Yunus, 10/89)

Bir sahabi Allah Rasûlü’ne gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana İslam hakkında öyle bir şey söyle ki bu konuda başkasına soru sorma ihtiyacı hissetmeyeyim?” Allah’ın Rasûlü de “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Müslim, İmân, 62)

İstikâmet Üzere Olan Müslüman’ın Özellikleri

İstikâmet üzere olmak “Yaratıcı nasıl bir Müslüman istiyor?” sorusunun cevabıdır aynı zamanda. İstikâmet üzere olmak her şeyiyle kaliteli bir Müslüman olmak demektir. Tabir uygunsa Allah, bizim 24 ayar olmamızı istiyor. 24 ayar olamazsak da buna yakın bir ayarımız olması gerekir. Ama hedef, Efendimiz (s.a.v.) gibi Kur’an-ı hayatına uygulayarak adeta yaşayan bir Kur’an olabilmektir. Kaliteli, her şeyin en idealini isteyen, istikâmet üzere olan bir Müslüman’ın özellikleri birçok âyette farklı şekillerde sayılmıştır. Efendimiz’in (s.a.v.) bir hadisinde ise bu şu şekilde özetlenmiştir: Bir adam peygambere geldi “Dünya ve ahiret hayatı ile ilgili bazı sorularım var.” dedi. Rasûlüllah (s.a.v.)  ona “Aklına ne geliyorsa sor?” dedi.  

-Ey Allah’ın Rasûlü! İnsanların en bilgilisi olmak istiyorum. 

-Allah’tan kork, insanların en bilgilisi olursun.

-İnsanların en zengini olmak istiyorum.

-Kanaatkâr ol, insanların en zengini olursun.

-İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.   

-İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Böyle olursan insanların en faydalısı olursun. 

-İnsanların en adâletlisi olmak istiyorum. 

-Kendin için istediğini kardeşin için de istersen, insanların en âdili olursun.  

-Allah Teâlâ katında insanların en özeli olmak istiyorum. 

-Allah’ı çok zikredersen, Allah Teâlâ katında kulların en özeli olursun.

-Muhsinlerden (iyi kimselerden) olmak istiyorum. 

-Allah’ı görüyormuş gibi ibadet et. Her ne kadar sen onu görmesen de o seni görüyor. 

-İmanımın mükemmel olmasını istiyorum.  

-Ahlâkını güzelleştir. İmanın mükemmel olur.

-İtaatkâr kullardan olmak istiyorum. 

-Allah’a karşı farzları yerine getir,  itaatkâr kullardan olursun.”

-Günahlardan arınmış olarak Allah’a kavuşmak istiyorum. 

-Cünüplükten güzelce temizlen, Kıyamet günü Allah ile günahlardan temizlenmiş olarak karşılaşırsın.

-Kıyamet günü nurda haşr olmak istiyorum. 

-Hiç kimseye zulmetme ki kıyamet günü nurda haşr olursun. 

-Rabbim’in bana merhamet etmesini istiyorum. 

-Kendine merhamet et, Allah’ın yarattıklarına merhamet et. Allah da sana merhamet etsin.

-Günahlarımın azalmasını istiyorum. 

-Allah’tan bağışlanma dile günahların azalır.  

-İnsanların en cömerdi olmak istiyorum.  

-Allah’ı yaratılmışlara şikâyet etme, insanların en cömerdi olursun.   

-Rızkımın çok olmasını istiyorum.    

-Temiz olmaya devam edersen rızkın çok olur.

-Allah’ın ve Rasûlü’nün en sevgilisi olmak istiyorum.  

-Allah ve Rasûlü’nün sevdiğini sev, Allah ve Rasûlü’nün sevmediğini sevme! 

-Allah’ın kızmasından emin olmak istiyorum. 

-Kimseye kızma ki Allah’ın gazabından ve kızmasından emin olursun.

-Duamın kabul olmasını istiyorum.  

-Haramlardan sakın, duan kabul olsun. 

-Allah’ın kıyamet günü ayıplarımı insanların huzurunda ortaya çıkarmamasını istiyorum.  

-Namusunu korursan kıyamet günü insanların huzurunda Allah seni rezil etmez. 

-Allah’ın ayıplarımı örtmesini istiyorum. 

-Müslüman kardeşlerinin ayıplarını ört, Allah da senin ayıplarını örtsün. 

-Benim günahlarımı ne temizler?  

-Göz yaşı dökmek, Allah’a itaat ve hastalıklara sabır.

-Hangi iyilik Allah katında daha faziletlidir? 

-Güzel ahlak, alçak gönüllülük, belalara sabır, kadere rızadır.

-Hangi kötülük Allah katında daha büyüktür? 

-Kötü ahlak, insanın kendisinin esiri olduğu cimriliktir. 

-Rahman’ın gazabını ne dindirir?

-Sadakayı gizli vermek ve sıla-ı rahimde (yakın akrabayı ziyaret) bulunmak.

-Cehennem ateşini ne söndürür?

- Oruç söndürür. (Ali el-Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, XVI, 127-129  (hadis no: 44154)

İstikâmet Üzere Olanlara Vaat Edilenler 

Kur’an’da, istikâmet üzere olanlara hem dünyada hem de ahirette birçok güzellik vaat edilmiştir. İnanıp da istikâmet üzere olanlara dünyada bol yağmur vereceğinden bahsetmektedir Rabbimiz. “İçimizde, (Allah’a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır. Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik. Bu hususta kendilerini denememiz için, kim Rabbin’in zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır.” (Cin, 72/14-17)

“Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin, derler. Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır. Gafûr ve Rahîm olan Allah’ın ikramı olarak.” (Fussilet, 41/30-32)

“Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedî kalacaklardır.”     (Ahkâf, 46/13-14) 

İstikâmet üzere olanlara selâm olsun…