Kur’an ve hadislerde zekât nasıl ele alınıyor? Zenginden alıp fakir ve muhtaç olanlara aktarılan zekâtın dağıtımında uygulamada baştan itibaren ne tür farklılıklar dikkati çekiyor?
Kelime anlamı itibariyle temizlemek, çoğalmak, büyümek, bereket, arınmak gibi anlamlara gelen zekât, terim olarak belli bir malın belli bir kısmını dinen zengin olan Müslümanların Yüce Allah’ın rızası için Tevbe Suresi 60. ayette belirtilen muhtaç kesime vermesi şeklinde ifade edilmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de zekât ibadetinin çokça önemsenmekte olduğu müşahede edilmektedir. Zekâtın sosyal bir ibadet olarak muhtaç kesime verilmesi hususunda Kur’ân’da 30 âyette zekât şeklinde, 2 âyette ise sadaka lafzıyla zikredildiği görülmektedir. Ayrıca zekât lafzı 27 âyette namazla birlikte zikredilmektedir. Kişi namazla dinini ikame ederken, zekât ile sosyal bir denge ve köprü kurabilmektedir. Bu durumda zekât, asayişi temin ederek sosyal çatışma ve kargaşaları engelleyebilecek etkiye sahip bir ibadet olarak da ifade edilebilir.
Din-i mübin-i İslam’da zekât, sadaka kapsamında farz olan bir ibadet olarak ele alınmaktadır. Kişinin Allah rızası için muhtaç kesime gönüllü olarak yaptığı maddi ve manevi her türlü iyilik, yardım ve harcama sadaka olarak tanımlanmaktadır. Sadaka maddi yardımları kapsadığı gibi manevi boyutu olan anlam yelpazesi ve ameli boyutu geniş bir ibadet olarak da değerlendirilebilir. Örneğin tebessüm etmek, faydalı bir bilgiyi paylaşmak gibi davranışlar da sadaka olarak ifade edilmektedir. Zekât ise farz (zorunlu) bir sadaka olarak Kur’ân ve hadislerde ele alınmaktadır. Zekâtın zorunlu bir infâk olduğu da söylenebilir. Zira infâk maddi harcamaları ifade ettiği için infâkın zekâtı kapsayan bir niteliğinin de olduğunu burada ifade etmek isteriz.
Kur’ân-ı Kerim’de “zekâtı hakkıyla verin” ifadesi onlarca defa hatırlatılmaktadır. Hicri 2. yılda (624) farz kılınmasına rağmen hicretten önce zekâta dair teşvik babında bir kısım âyetlerin indirildiği görülmekt...
Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.