Bu yazıyı kaleme aldığım gün itibariyle hesap ediyorum ki İsrail denen işgalci siyonist devlet, soykırımına 50 gündür hız kesmeden devam ediyor. Bu arada sadra şifa olmasa da Gazzeliler için bir nefes almalık, 4 günlük bir ateşkes arası verildi. Bu kısacık ara dahi vicdanı olanlara bir nebze sevinç ve umut kaynağı oldu. Lakin, arkasından bu savaşın en az iki ay daha devam edebileceği İsrail terör devletinin vicdanı alınmış komutanları tarafından ifade edildi. Görülüyor ki işgalci İsrail, iki ay daha bu tarihte eşi az görülen vahşetini sürdürecek.
Açıkça görülen o ki bu işgalci siyonistler, Filistin topraklarında Arz-ı Mevud ideallerine muhalif tek bir canlı görmek, tek bir nefes ve tek bir ses işitmek istemiyorlar.
Anne karnındaki bebeklere dahi tahammülleri yok, öyle gözleri dönmüş ki siyonist güruhtan birisi, bir kurşunla iki kişiden kurtulduk diye iftihar vesilesi yaparak, hamile bir kadının bebeği ile kurşunlanma fotoğrafını tişörtüne basıp, sosyal medyada bu vahşeti paylaşabiliyor…
Maalesef, bu siyonist gözü dönmüşler özellikle ABD’yi arkalarına almışlar, ne BM kararları ne uluslararası insani hukuk kuralları hiçbir şeyi takmadan, tamamen terörist bir mantıkla rahatça, çocuk, kadın, yaşlı, doktor, hemşire, gazeteci demeden tüm sivillerin, okul, yurt, hastane, ibadethane demeden de her mekânın üzerine bomba yağdırıyor, savaş suçlarının her türlüsünü rahatça işleyerek, Filistin toprakları üzerinde taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyorlar…
Ne gariptir ki demokrasi, hukuk, insan hakları havarisi Batılı ülkelerden de çıt yok, özellikle devlet yöneticileri ve politikacılar, bu açıkça soykırım, ırkçılık ve faşizm temelli vahşet karşısında kör, sağır ve dilsizler olarak tam da bilindik üç maymunu oynuyorlar.
Lakin vicdanı siyonist ve emperyalist güçlere kiralık veya satılık olmayan halklarda çok farklı bir uyanış var. İsrail’in medya üzerinde oynadığı sansüre, dezenformasyona ve yalana rağmen gerçekleri gördüler ve her tarafta terörist İsrail’i telin yürüyüşleri düzenliyor, adeta İslam ülkelerinden daha ilerde bir gayretle, kendi topraklarını işgale karşı savunan Filistin halkının yanında yer alıyor, İsrail ürünlerini boykota varana kadar tepkilerini ortaya koyup Hamas’ı destekliyorlar. Daha da ötesinde bu zulme olağanüstü bir direnç ortaya koyan Hamas’ı ve çoluk çocuk tüm Filistin halklarının akıllara durgunluk veren vatan müdafaasının altındaki motivasyon kaynağını merak ederek, Kur’an okumaya başlıyorlar. Ne birbirinden farklı beşeri sistemlerin ve ideolojilerin ne de maddi refah ve zenginliğin veremediği huzuru arayan bu insanlar, Kur’an’la buluşunca da işte aradığımız buydu deyip aşkla, şevkle ve gözyaşları ile Müslüman oluyorlar. İnşallah dünya halklarındaki bu toplu uyanış, ahir zamanda neredeyse tüm insanlık tarafından beklenen gerçek Mesih’in zuhurunun ve İslam güneşinin batıdan doğuşunun açıkça öncüsü görünüyor.
Haktan, hukuktan ve doğruluktan yana ne büyük nasipsizlik ve talihsizliktir ki, dünyanın her tarafından dinimize, tarihimize ve kültürümüze yabancı insanlar, İsrail’e karşı sivil direnişler ortaya koyarken, bizden bildiğimiz ülkemizdeki bazı kesimler ise Batılı liderler gibi bu vahşet ve soykırıma karşı pek sessizler. Sanki Müslümanlarla aynı cenahta görünmekten utanıyor ve bu nedenle vicdanlarının sesini duymazdan geliyorlar. Hâlbuki gün gelecek siyonist ve emperyalist baskı kalkacak ve o gün İsrail’in bu üstü örtülemeyecek kadar açık hırsızlık, arsızlık ve vahşetini savunmanın, holokostu gerçekleştirerek Yahudileri soykırıma tabi tutan Nazileri savunmayla aynı karede buluşmak anlamına geldiğini görecek, tarih önünde utanacak ve kınanacaklar.
Yine büyük bir utanç olarak, gerek spor, gerek müzik, gerek sanat ve sinema dünyasından Batılı ünlülerin Filistin’e karşı gösterdiği duyarlılığı, bizdeki ünlülerin çoğunda göremediğimizi de ifade etmek isteriz. İnsanların bir takım dünyalık menfaatler nedeniyle kendince korku ve çekinceleri olabilir, lakin böyle zor zamanların, hem Allah katında, hem kullar katında, yerimizi ve safımızı belli etme anlamında bir sınanma zamanı olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor.
İnşallah Rabbimizden umudumuz ve duamız odur ki yaşanan bu büyük şerrin, büyük bir hayra dönüşmesine de şahit oluruz. Zira bu yaşananlar yeryüzünde şeytanın en büyük temsilcileri olan ABD ve Batının maskesini iyice düşürdü. Onların adeta kutsadığı demokrasi, özgürlük, insan hakları, gibi değerlerine kurtuluş ümidi bağlayanlar, bu söylemlerin koca bir yalan olduğunu ve her ırk ve millet için geçerli olmadığını iyice gördüler. Hatta bu değerlerin gariban ülkelerin kaynaklarına çökmek ve sömürmek için güzel bir reklam aracı olduğunu da çok iyi fark ettiler. Bu nedenledir ki, bu yalancı arsız ve hırsızlar, sömürdükleri ve soykırıma tabi tuttukları ülkelerden bir bir kovuluyorlar, bugün bunlara da şahitlik ediyoruz.
Evet artık, inşallah yeryüzüne huzur barış ve adalet getirecek, zenginlik ve bereket getirecek yeni bir çağ, yeni bir yüzyıl ve yeni bir dönemin başındayız. Ümidimizi koruyalım, dua ve yakarışlarımızı artıralım, zira yaşayanlar Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ahir zamanla ilgili verdiği haber ve müjdelerin gerçekliğine bir bir şahit olacaklar. Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacak, bu dini yükseltmek ve yüceltmek için farkında olsunlar veya olmasınlar fâcirleri de kâfirleri de bu hizmette kullanacaktır.
Vicdanı körelmemişler ve doğruyu görünce menfaatlerine halel gelse de kabul edebilecek karaktere sahip olanlar da bu yeni çağın nasiplileri ve talihlileri olacaklardır.
Bu arada suçların şahsiliği ilkesini hatırlatarak, Arabı Türke düşman etmek için tarihte yaşanmış veya yaşandığı sanılan ihanet ve yanlışların cezasının, onların çocuk ve torunlarından çıkarılmasının hem aklen, hem vicdanen, hem dinen, hem beşeri hukuk anlayışında bir karşılığının olmadığını ve ahir zamanda insanlığın birleşmesine mani olacak en büyük fitnenin ırkçılık ve faşizm olacağını hatırlatmak isterim.
Tüm insanlık için hayırlı gelişmelerin bir an önce olmasını Rabbimizden ümit ve niyaz ederken, son sözümü, yine değerli büyüğümüz Şenel İlhan Beyefendi’nin bu konu üzerinden, topluma ışık tutan, aydınlatıcı ve yön verici sosyal medya paylaşımlarına bırakıyorum.
Allah’a (c.c.) emanet olun.
“Tüm insanlığın ahlakî ve insanî seviyesini bile yerle bir eden İsrail iğrençlikleri ve hastalıklı inançlarının itmesi ile Gazze’de ve tüm Filistin’de fiilen ve tüm dünyada ise, psikolojik ve vicdani anlamda tüm insanlığa adeta eziyet eden bu aşağılık yaratıklar, kesinlikle hiç bilmeyerek İslam’a ve insanlığa çok büyük hizmet ediyor ve milyonlarca insanın kurtuluşuna vesile oluyorlar!
Yoksa vallahi, orta seviyede duyarlı ve zerre imanı ve vicdanı olan hiçbir insan, böyle bir teselli olmazsa ve bu zulümlerin ahir zaman müjdelerine apaçık işaretler olduğu kabul edilmezse, dayanılacak gibi değil!
Zor ötesi ve Çin işkencesinden beter apaçık İsrail işkencesidir!
Gerçi hamdolsun tesellimiz odur ki, bu savaşa fiilen katılamasak da yüreklerimiz Gazze için çarparken ve ağlamaktan ve duadan başka elinden bi şeyi gelmeyen insanların konumuna mahkûm olmanın utancı ve zilletinin azabını çekmemiz bile; umuyorum ki bize dünyada da, ahirette de, en büyük ecirlerden olacaktır.
Ve Filistinli kahramanların bizzat fiili ve bizim de, kalbi ve vicdani katıldığımız bu savaşta; zafer vallahi bizimdir ve o, sahadaki kahramanlarla beraber bizim de, nispî de olsa pay alacağımız ortak galibiyetimiz yakındır! Çünkü, ameller niyetlere göredir!
Allah kimin ne olduğunu ve her niyetini ve azmini bilir ve bu anlamda, manen cephede gibi teyakkuzda ve savaşın tam ortasında gibi duaları ve gözyaşları ile cihad eden veya bu duruşu ve duyarlılığı ile safını belli eden her Müslüman ve her insan apaçık mücahittir ve savaşın içindedir ve bu psikoloji ile ölen her Müslüman ise kesinlikle şerefli bir şehittir!
Gazze’de ve Filistin’de direnen hakiki ve ezelde seçilmiş özel kahramanlara ve onların yanında kalben de olsa saf tutan her insana ve Müslüman’a selam olsun! Esenlik olsun.
Rabbım iki dünyada da onları hiç bırakmasın ve her daim Allah yarları ve yardımcıları olsun…”
“İsrail devleti kurulduğu zaman ilk tanıyan ülke Türkiye idi! Neden? Çünkü Türkiye’nin başbakanı İsmet İnönü idi! Türk milletinin ise şartları gereği bundan haberi bile olamazdı. Kaldı ki haberi olsa bile elinden ne gelirdi ki?!
Şimdi bu durum bazı ahmak ve cahil Filistinliler için tam bir Türk düşmanlığı sebebi olursa, bu adice ve sadece art niyetle yapılabilecek bir yanlış olmuyor mu? Ya da, İsmet İnönü’nün yaptığı bir yanlışı tüm Türk milletine mal ederek, sırf bu ve benzeri sebeplerden Türk düşmanı olmak, büyük bir zulüm, hem de tam bir ahmaklık olmuyor mu?
Daha açığı, Mahmud Abbas denen kişiliksiz bir ahmağın Uygur Türklerine terörist demesi ve Çin devletinin yanında yer almasını, hangi vicdan tüm Filistinlilere mal eder de Filistinliler Türk düşmanı falan gibi lakırtılarla Gazze’de katledilen mazlumlara sırt döner, oh olsun onlara der ve sağda solda bu alçaklıklarına devam eder!
Şayet art niyetli ve İsrail dostu veya ahmağın biri değilse hiç kimse karşılıklı liderlerin yaptıkları hataları halklara mal edip kardeşi kardeşe düşürmeye çalışmaz!
Yakın tarihte maalesef Yaser Arafat’ın hataları, Mahmud Abbas’ın salaklığı gibi Filistin halkını bağlamayan yanlışların benzerini Türk siyasiler de yapmış olabilirler ve belki karşılıklı yanlışlar bundan sonra da olacaktır. Fakat bunlar iki Müslüman halkın düşman olma sebepleri değil, tam tersi uyanma ve birlik olma oyuna gelmeme, İslam birliği şuuruna dönme sebebi ve İslam’ın kardeşlik misyonuna sarılma sebebi olmalıdır!
Hele ki, Türk halkı da Arap halkı da, Filistin halkı da bir yüzyıl öncesinde sürüden farksız yönetilen ezilen, çok gariban, iradesi yokmuş gibi oradan oraya savrulan mazlumlardı…
“Yok, Birinci Dünya Savaşında Filistinliler böyle yaptı! Araplar bize şöyle böyle neler neler ettiler…” gibi azı gerçek çoğu hainlik ve aslında gizli Türk düşmanlığı, hatta aleni İslam düşmanlığı kokan bu cehennem köpeklerini artık dinlemeyin ve onları dinlerken Allah’ın sizi gördüğünü iyi bilerek gazabı üstünüze çekmeyin.
Aldananlar ve bilmeyenler hariç bu konuda konuşanların azami çoğunluğu vallahi ırkçı münafıklar veya kâfir dostu zındıkların ta kendileridir bunu da asla unutmayın…”