Suriye'de Neler Oluyor? / Adem ÖZKÖSE

Feyz: Suriye’de olaylar ilk olarak nasıl başladı? 

Suriye’de isyan ateşini, Dera ve çevresindeki Arap aşiretleri yaktı. Dera’daki iki doktor hanım konuşurken: “Hüsnü Mübarek düşmüş, Mısır’da yönetimini terk etmiş, darısı bizim başlımıza...” gibi bir ifade kullanıyorlar. Telefonları da istihbarat tarafından dinleniyormuş. Bu doktor bayanları alıyorlar, bunların başını sıfıra vuruyorlar, ceza olarak…

Bunun üzerine, bu bayanlardan birinin akrabası olan 12-13 tane çocuk, duvarlara “Halk, düzenin yıkılmasını istiyor.” sloganını yazıyor. Bu slogan şu anda Arap dünyasında en çok atılan slogandır. Mısır’da da Tunus’ta da her tarafta bu slogan atılmıştır. Okulun müdürü bu çocukları istihbarata şikayet ediyor. Çocukları içeri alıyorlar. Ben çocukların birkaç tanesinin video görüntüsünü gördüm. Çocukların tırnakları çekilmişti. Bir tanesinin vücudunda elliye yakın sigara söndürülmüştü, daha birçok işkenceler yapılmış. Çocuklar içeri alınınca Dera bölgesindeki aşiretlerin reisleri, Dera’nın istihbarat sorumlusuna gidiyorlar ve bu çocukların bırakılmasını istiyorlar. Ancak hakaretle karşılaşıyorlar ve bunun üzerine bir sonraki gün 1000 kişi çıkıyor sokağa. Çocukların bırakılmamasını ve aşiret reislerine yapılan bu hakareti protesto ediyor. 

Bakın,  Dera’da yaşayanlar hep seyyiddir, Ehl-i Beyt torunudur. Miktad bin Esvad diye bir sahabe var, O’nun torunları da orada. Hatta Abdülhamid Han, seyyidlere olan sevgisinden dolayı, sahabe torunlarına olan sevgisinden dolayı oraya özel birçok yardımlarda bulunmuştur.

Dera şehrinde şehitler verildikçe isyan önce bütün şehre yayıldı. İlk başlarda birkaç bin kişi gösterilere çıkarken, kısa bir zaman içinde on binlerce Deralı sokakları doldurmaya başladı. Peygamber Efendimiz’in torunları olan seyyidlere, Baas rejiminin geçmişten beri büyük baskı uyguladığı biliniyor.  Bunun da etkisiyle Dera’daki isyan büyüdükçe diğer şehirlerde de etkisini gösterdi. İsyan dalgası Şam, Lazkiye, Humus, Banyas, Hama, Kamışlı ve Halep’e doğru genişledi. Cuma günleri namaz sonrası Dera halkına destek için sokağa çıkan diğer şehirlerdeki halka yönelik de yönetim tarafından şiddet kullanılınca, Suriye’deki isyan Esad’ın gitmesini isteyen bir halk ayaklanmasına dönüştü. Tunus, Mısır, Yemen ve Libya gibi ülkelerdeki halk ayaklanmalarının Suriye’ye kısmi tesiri olmuş olabilir. Fakat Suriye’deki isyanın bu denli büyümesinin asıl sebebi Baas yönetiminin olayların başlamasından itibaren halka yönelik kullandığı aşırı şiddettir. Hama’da örgütlenenler kimler biliyor musunuz? Babaları anaları öldürülen çocuklar örgütleniyor. Bu, yetimlerin öfkesidir aslında. Halklar, insanlar gibidir; iyilikleri de unutmazlar kötülükleri de unutmazlar. 30 bin Müslüman öldürüldü Hama’da. Bunların çocukları büyüdüler ve bu çocuklar bugün rejime hesap soruyorlar. Özellikle silah kullanmadan direniyorlar, özgürlük istiyorlar. Bu olaylar Suriyelilerin toplumsal hafızalarını canlandırdı.

Feyz: Suriye toplumu nasıl bir sosyal, siyasal ve hukuki yapıya sahip?

Suriye toplumunun yüzde 77’si Sünni Müslümanlardan, yüzde 11’i Nusayrilerden, yüzde 7’si Dürzîlerden, yüzde 6’sı da Hıristiyanlardan oluşuyor. Ülke 40 yılı aşkın bir süredir Baas kadroları tarafından yönetiliyor. Baas rejiminin derin devletini ise Nusayriler oluşturuyor. Ülkedeki siyasi yapı son yıllarda tam bir aile hanedanlığına dönüştü. Bu hanedanlık; en tepedeki isim Beşar Esad, ordunun yönetimini elinde bulunduran kardeş Mahir Esad, uzun zamandır istihbaratın başındaki kişi olan enişte Asaf Şevket ve Suriye’de yolsuzluk dendiği zaman ilk akla gelen isim olan dayı oğlu Rami Makhluf’tan oluşuyor. Yeğen Numeyr ve siyasi güvenlik sorumlusu olan teyze oğlu Atıf Necip de Esad hanedanlığına ait piramitte son derece önemli yerlere sahipler. Ülkedeki siyasi yapı şu an tam anlamıyla çökmüş, iflas etmiş durumda. Sistem iflas ettiği için reform yapamıyor ve kendini yenileyemiyor. Mesela birisiyle sohbet ettim, bu anlatacağım hikâye çok yaygındır, binlerce insanın yaşadığı bir şey. Adam 13 sene cezaevinde yatmış ve on sene boyunca ailesi haber alamamış. Sormaya geleni de içeri alıyorlar, senin bununla bağlantın var diye. On sene adamdan haber yok. Adam ceza evine girdiğinde üç tane çocuğu varmış. Eşinin babası kadına diyor ki: “Bu adam ölmüştür, on seneden beri haber yok; sen evlen artık…” Kadın evleniyor. Adam üç sene sonra yani 13 sene sonra geliyor. Geliyor bakıyor ki eşi evlenmiş. Adam bana dedi ki: “Cezaevinde 13 sene boyunca işkence gördüm. Ama bir gün buradan çıkacağım ve eşime, çoluk çocuğuma kavuşacağım hayali beni ayakta tuttu. Eve geldim baktım, bütün her şey değişmiş; hanımım evlenmiş. 1013 sene cezaevinde kalsaydım da şu acıyı yaşamasaydım…” Şimdi toplumun birçok kesimi bu acıyı yaşıyor. Bir insan ölür, dersiniz ki bir mezarı var; ama burada insanlar gözaltına alınıyorlar ve bu insanlardan haber alınamıyor. 

Feyz: Suriye’de muhalefetin durumu nedir? Nasıl bir kimliğe sahiptir, ne tür imkan ve araçlardan yararlanmaktadır?

Suriye’de yaşanan son süreç yeni bir muhalefet doğurdu. Bu muhalefet yıllardır Esad rejimine karşı öfke biriktiren Müslüman gençlerden, Muaz el Hatip, İmadeddin Reşit, Enes Ayrut ve Şeyh Ahmet Sayesine gibi alimlerden, Heysem Malih gibi tanınmış insan hakları aktivistlerinden, gösteriler başladığında kurulan 15 Mart Gençlik Hareketi’nden, Dera gibi bölgelerde etkili olan Arap aşiretlerden, Kürt bölgelerinde yaşayan üniversite öğrencilerinden oluşuyor. Sokakları, kitleleri en etkin biçimde yönlendirenler ise Suriyeli Müslüman gençler. Zaten isyanın başladığı ilk günlerden itibaren de en büyük bedeli bu gençler ödediler ve yüzlerce şehit verdiler. Şehirlerde, mahallelerde halk komiteleri kuran Müslüman gençler, son zamanlarda ülkenin genelinde örgütlenmenin imkanlarını da oluşturmaya çalışıyorlar. Kuşatıcı bir dil kullanan ve Hıristiyanlara, Dürzilere hatta Alevilere kadar herkese, katı rejime karşı mücadele etme çağrısı yapıyorlar ve son derece de kararlılar. Sürekli gözaltına alınmalarına, en ağır işkencelere maruz kalmalarına rağmen sokaklardan çekilmiyorlar ve gün geçtikçe ülkenin genelinde daha etkin hale geliyorlar. Kimi zaman temizlik kampanyaları düzenleyip sokakları temizleyen, insanlara gösteriler esnasında etrafa asla zarar vermemeleri çağrısı yapan, yayınladıkları bildirilerde sürekli kardeşlik vurgusunda bulunan devrimci Müslümanlar, ayrıca sosyal paylaşım sitelerini de çok iyi kullanıyorlar. “Beşar Esad Karşıtları”, “Haber Şam” “Haber Duma” gibi facebook sayfalarını yönetiyorlar ve ülkede yaşananlar, yeni gösteri planları, devrimcilerin görüşleri bu facebook sayfaları vasıtasıyla Suriye halkı ile paylaşılıyor. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Suriyeli Müslüman devrimciler özellikle varoşlarda, şehirlerin banliyölerinde, köylerde çok güçlüler. Zaten devrim için de şehirlerin olgunlaşmasını, şehirlerdeki muhalefetin daha da güçlenmesini bekliyorlar. 

Feyz: Dera’da başlayan ve tüm Suriye’ye yayılan halk ayaklanmasına Türkiye’deki bazı çevreler komplo teorileriyle yaklaştılar. Hatta ayaklanmacıların arkasında bazı gizli dış güçlerin olduğu iddia edildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?   

Suriye konusunda, özellikle de muhaliflerin ve devrimcilerin kimliği konusunda Türkiye’de müthiş bir dezenformasyon yaşandı. Komplo teoricileri, Tahrancılar ve Baascılar olarak kategorize edebileceğimiz üç eğilim; Suriye’deki muhalif hareketi Amerikancı ve İsrail işbirlikçisi olarak göstermek için adeta birbiriyle yarıştı. Bu zümrenin tezlerine göre İsrail ve ABD, Suriye’de o kadar güçlü ki istediği an yüz binlerce Suriyeliyi Esad’a karşı sokaklara dökebilir. Özellikle İran sevgisi gözlerini kör eden bir zümre tarafından dile getirilen bu tür iddialar vasıtasıyla insanlara, “Esad düşerse yerine Amerikancılar gelecek. Biz en iyisi İran ve Hizbullah’ın destekçisi olan Esad’ı desteklemeye devam edelim.” mesajı verilmek istendi. Yapılan bu kasıtlı kara propagandayla Türkiye halkı belli bir dönem bu kesimlerin etkisi altında kalsa da Suriye hakkındaki gerçekler artık ortaya çıkıyor. Çünkü Türkiye’nin sınır şeridinde Suriye ile akraba ilişkileri var. Gelen haberler çok vahim. Suriye’deki isyan, mazlum halk kesimlerinin hak, adalet için başlattıkları bir duruştur. Bunun altında başka şeyler aramak yersizdir. Öyle bir bulguya da rastlamadım doğrusunu söylemek gerekirse.

Feyz: Protesto eylemlerine katılan ve destekleyen kesimler açısından düşünüldüğünde, bu isyan hareketinin Suriye halkının ne kadarını temsil ettiği söylenebilir?

Halkın büyük çoğunluğu Suriye’deki Baas yönetimine karşı baskıcı bir yönetim, dediğim dedik bir yönetim istemiyor. Rejimin yanında olanlar ise daha çok eski Baas kadroları,  Suriye’nin derin devletinin en önemli unsuru olan Nusayriler ve de Şebbihâlar... Şebbihâlar, Suriye’deki birçok pavyon ve gazinonun işletmesini ellerinde bulunduran ve uyuşturucu başta olmak üzere her türlü kirli işi yapan çıkar çetelerinden oluşuyor. Şebbihâlar, Beşar Esad’ın kardeşi Mahir Esad ve amcasının oğlu Bedi Esad’a bağlı olarak çalışıyorlar. Bir anlamda Suriye rejiminin baltacıları olan Şebbihâlar, Suriye’de yaşanan şiddet olaylarının birçoğundan da sorumlu tutuluyorlar. 

Feyz: Sokaklarda birçok olay oluyor. Bu kaos durumuna gerçekten çok üzülüyoruz… 

İnsanlar baskı altında ve kendilerini de ancak sokaklarda ifade edebiliyorlar. Şu anda Suriye, dünya basınına kapalı maalesef… Cuma namazlarından sonra sokaklara çıkan göstericiler her cumayı farklı bir isimle anıyorlar. Öfke, Direniş, Şehitler, Sebat, Büyük Cuma, Gazap Cuması gibi... 

Feyz: Protestoların yoğunlaştığı şehirlerde ve bölgelerde etnik ve mezhebi bir homojenlikten söz edilebilir mi? 

Suriye’nin yüzde yetmiş gibi büyük bir çoğunluğu Sünni Müslümanlardan oluşuyor.  Gösteriler daha çok Sünni kitlenin yoğun olarak yaşadığı şehirlerde yoğunlaşsa da gösterilere her din ve mezhepten Suriyeliler katılıyor. Devrim süreci ve insanların direnişe geçip hürriyet ve inanç için bedel ödemeleri, toplumu birbirine daha da yakınlaştırdı. Kürt bölgelerinde Araplarla Kürtler, Şam’da ise Müslüman gençlerle, Hıristiyan ve Dürzi gençler birlikte rejim karşıtı gösteriler yapıyorlar. Devrim süreci iddia edildiği gibi halk arasında bir iç savaşa değil, birlik ve bütünlüğe neden oluyor. Fakat Suriye rejiminin derin devleti olan Nusayrilerle devrimin ana kütlesini oluşturan Sünniler arasında ileriki günlerde çatışma çıkabilir. Baas Partisi tarafından silahlandırılan Nusayrilerin, rejimin yanında göstericilere karşı silah kullanmaları,  bu olasılığı gün geçtikçe daha da kuvvetlendiriyor. 

Feyz: İran’ın Esad rejimini desteklemesi, muhalif çevrelerde yoğun eleştirilere konu oluyor. Halkın İran değerlendirmesi nedir? Ayrıca İran’ın, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak bu kadar yoğun gündem olması mantıklı mıdır? Gerçekten de siyasal destek haricinde İran’ın Suriye yönetimine arka çıkmasının Esad rejimini güçlendirme, muhalefeti ise zayıflatma anlamında somut bir karşılığı var mıdır?

  Esad rejimi özellikle Hizbullah kartını çok iyi kullanıyor. Mesela sokaklarda Esad’ı destekleyen gösterilerde, Hizbullah bayrakları ve Hasan Nasrallah’ın fotoğrafları Beşar Esad’ın fotoğrafları ile birlikte taşınıyor. Ayrıca Hizbullah’ın televizyonu olarak bilinen Menar TV’de sürekli olarak Esad’ı destekleyen haberler yapılması ve muhaliflerin kötülenmesi, Suriye halkının Hizbullah’a olan sempatisini gün geçtikçe daha da azaltıyor. Şam’da daha bir ay öncesine kadar dükkanlarda asılı birçok Nasrallah fotoğrafı görüyordum. Şu an bu fotoğraflar azaldı. İran’ın Suriye’de yaşanan olaylar nedeniyle yaptığı açıklamalar Suriye’de de büyük tepkilere neden oluyor. İran karşıtlığının özellikle göstericiler arasında her geçen gün daha da arttığına şahit oluyorum. Hatta göstericilerin çoğu, Esad rejiminin düşmemesi için İran’ın Baas Yönetimi’ne her türlü desteği vereceğini düşünüyor. Araplarda zaten genel olarak bir İran karşıtlığı vardı. Bu süreçle birlikte bu karşıtlık daha da artacak gibi gözüküyor. 

Feyz: Halk nasıl bir duygusal atmosfer içinde? Şiddet politikasının daha da artması endişesi nedeniyle bir korku ve panik havası var mı?

Hama’da yaşananları görmüş, Baas rejiminin acımasız yanını iyi bilen Suriyelilerde genel olarak bir gerginlik var. Sokaklar istihbaratçılarla dolu. Ülkenin birçok yerinde oluşturulan askeri kontrol noktalarında sivil giyimli silahlı kişiler kimlik soruşturması yapıyor. Baas Partisi üyeleri geceleri halkı korkutmak için havaya silah sıkıyorlar. Bazı şehirler asker tarafından kuşatılmış durumda. Elektrik ve telefon şebekeleri kesilen bu şehirlerden haber alınamıyor. Geceleri sık sık evler basılıyor. Gözaltına alınan binlerce genç var. Bu gençlerin akıbetleri ise belli değil. Başkent Şam’ın merkezinde ise ekmek fırınlarının, büyük marketlerin önünde insanlar sıraya girmiş durumdalar. Halk gelecek zorlu günler için şimdiden stok yapmaya başladı. 

Feyz: Suriye’de devam eden süreç nasıl sonuçlanır? Halk ayaklanması hedefine ulaşıp bu ülkede de bir devrim gerçekleşir mi? 

Suriye artık değişim hattına girdi diyebiliriz. Sokaklarda Baas güçlerine karşı mücadele eden, şehitler veren insanları evlerine geri döndürmek artık çok zor gözüküyor. Bir kere korku duvarı yıkıldı. İnsanlar artık önlerinde ya şehadet, ya da özgürlük seçeneğinin olduğuna inanıyorlar.  Baas yönetimi ise bütün acımasızlığıyla halka saldırıyor. Ben yıllarca Filistin’de, Lübnan’da, Afganistan’da farklı farklı coğrafyalarda gazetecilik yaptım. Gözümün önünde insanlar öldürüldü, bir sürü savaşlar gördüm. Ama Suriye’de son iki ayda gördüğüm şiddeti, insanlara yapılanları, dünyanın hiçbir yerinde görmedim.  Bana “Bugün İslam dünyasında en zor durumda olan Müslümanlar kimlerdir?” diye sorsanız hiç düşünmeden “Suriyeli Müslümanlardır.” diye cevaplarım. Suriye’de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünüyorum.