Sevgi Fedâkarlık İster / Dr. Mustafa Karabacak

 

Allah Rasûlü’nün arkadaşlarından Abdullah b. Muğaffel şöyle bir olay anlatmaktadır: “Bir adam Rasûlullah’a (s.a.v.) “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben seni gerçekten seviyorum.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) “O söylediğin söze dikkat et.” buyurdu. Adam tekrar seni ben gerçekten seviyorum deyince; Rasûlullah (s.a.v.) “Söylediğin söze iyi dikkat et ciddi misin?” buyurdu. Adam da “Vallahi seni gerçekten seviyorum.” diyerek üçüncü sefer aynı sözü tekrar etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Eğer beni seviyorsan fakirliğe karşı bir kalkan hazırla, çünkü fakirliğin beni seven kimseye gelmesi; selin, durak yerine akması gibi hızlıdır.” (Tirmizî, Zühd, 36).

Allah Rasûlü bu sahabisine “Dikkat et, benim yanımda servete servet katmak yok. Benim yanımda fedâkarlık, sıkıntılara katlanmak var.” demiş olmaktadır. Çünkü sevgi fedâkarlık ister. Peygamber’in yanında malını nereden kazandığının hesabı vardır: Peygamber ve davası tercih edildiğinde servet gelsin de nereden gelirse gelsin söz konusu değildir. Peygamber’in yanında kazancının belirli miktarını, tanımadığın, seninle beraber emek sarf etmemiş kişilerle paylaşmak vardır. Peygamber’in yanında helala harama dikkat etmek vardır ve birilerinin rahatlıkla ticaretini yapıp servetlerine servet kattıkları haram bir malı satmak yoktur. Bu da bir yerde birileri sana göre daha zengin olabilir demektir.

Mus’ab b. Umeyr Örneği

Peygamber’i tercih etmek Mus’ab b. Umeyr gibi zoru tercih diğer bir tabirle fedakârlık gerektiren bir durumdur. Mus’ab b. Umeyr, Kureyş kabilesinin Abduddâroğulları koluna mensuptur. Babası ailenin ileri gelenlerinden Umeyr b. Hâşim, annesi ise Hannâs bint. Mâlik’tir. Mus’ab, Mekke’de nesebi, yakışıklılığı, güzel elbiseler giymesi ve pahalı kokular sürmesiyle meşhur bir gençti. (İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, III, 116).

Mus’ab b. Umeyr, gizli davetin ilk yıllarında Erkâm b. Ebu’l-Erkâm’ın evinde İslam’la tanıştı. Müslüman olduğunu öğrenen ailesi onu hapsetti. Bu durum onun Habeşistan’a hicretine kadar devam etti. (İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, III, 116).

Hz. Ali, Mus’ab b. Umeyr’in fedakârlığı karşısında durumunu şöyle anlatmaktadır: Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber mescidde oturuyorken Mus’ab b. Umeyr çıkageldi, deriden yapılmış tek parça elbisesi vardı. Rasûlullah (s.a.v.) onu bu halde görünce önceki konforlu hayatını hatırlayıp ve bugünkü bu garib durumundan dolayı ağladı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz akşam bir elbise, sabah bir elbise giydiği zaman, bir tabak yemek kaldırıp ikinci bir tabak konulduğu zaman, evlerinizi Ka’be gibi değişik şeylerle örttüğünüz zaman haliniz ne olacak?” Biz de “Ey Allah’ın Rasûlü o gün biz, bugünkü halimizden daha iyi oluruz, öylece geçimimizi temin eder ve kendimizi ibadete veririz.” dedik. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Siz, bugün, o günkünden daha hayırlısınız.” (Tirmizî, Sıfetü’l-Kıyamet, 35). Habbab b. Eret de Mus’ab b. Umeyr’in durumunu şöyle anlatmaktadır: “Allah’ın rızasını kazanmak için hicret etmiştik. Mükâfatımız, Allah’tandı. Kimimiz sevâbının karşılığını dünyada almadan öldü. Kimimiz de meyveleri olgunlaşıp şimdi bunları topluyor. Mus’ab b. Umeyr geride bir elbise bırakarak ölenlerdendi. O elbise ile kefen olarak başını örttükleri zaman ayakları açıkta kalıyor. Ayaklarını örttüklerinde ise başı açık kalıyordu.” Rasûlullah (s.a.v.) bu durumu görünce “Başını o elbiseyle örtünüz, ayaklarının ayak tarafına da izhir otu koyunuz.” buyurdular. (Buhârî, Cenaiz, 27; Müslim, Cenaiz, 17; Tirmizî, Menâkıb, 54). Allah Rasûlü, Mus’ab b. Umeyr’i Uhud’da kırklı yaşlarında şehit edilip elbisesi olmadığını görünce şöyle dedi: “Seni Mekke’de ilk gördüğümde hiç kimse seni yakışıklılıkta ve güzel giyinmede geçemezdi. Ama bugün saçın karışmış ve sadece vücudunu örten basit bir örtün var.” (İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, III, 122). Bu tablo karşısında şu ayeti okudu:

“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzâb, 33/23). Allah’ın Rasûlü kesin olarak ilan ediyor ki, sen kıyamette Allah’ın huzuruna kabul edileceksin.” Sonra Allah Rasûlü diğer insanlara döndü ve şöyle dedi: “Şehitlerin yanına gelin ve onlara selam verin. Allah’a yemin olsun ki, kıyamet gününe kadar onlara selam verilsin de onlar cevap vermemiş olsunlar.” (İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, III, 121).

Hz. Ali Gibi Ölümü Göze Alabilmek

Peygamber’i sevmek Hz. Ali gibi onun ve davası uğruna ölümü göze almakla olur. Bilindiği gibi o, Medine’ye hicretten önce Habeşistan’a hicret etme imkânı varken Mekke’de Allah Rasûlü’nün yanında kalmayı tercih ederek bir yerde ölümü tercih etmişti. Yine Medine’ye hicret esnasında Allah Rasûlü’nün yatağında kalmış, onun yanında Mekkelilere ait emanetleri sahiplerine verdikten sonra şehri terk etmiştir. Bu sebeple kendisi Medine’ye Hz. Peygamber’den sonra hicret ederek son muhacirlerden biri olmuştur. (İbn Hişam, es-Siratü’n-Nebviyye, I, 482-483).

Hz. Ali, Bedir Savaşı’nda iki ordu arasında karşılıklı olarak gerçekleşen meydan okumadan sonra Müslümanlar adına çarpışmak üzere meydana çıkarak hasmı Velid b. Ukbe’yi öldürmüş (Buhârî, Meğâzî, 8) ve savaştan önce çarpışan diğer Müslümanlarla beraber şu âyetlerin inmesine sebep (Buhârî, Meğâzî, 8) olmuşlardır: “Şu iki grup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İnkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir! Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir! Bir de onlar için demir kamçılar vardır! Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve “Tadın bu yakıcı azabı!” (denilir). Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir. Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.” (Hac, 22/19-24).

Allah ve Rasûlü Sevgisi Her Şeyin Üstünde

Allah ve Rasûlü’nün sevgisi her sevginin önünde olmalıdır: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevimli ise, artık Allah’ın buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9/24).

Kişi dünyada neyi sevmişse neyi öncelemişse kıyamette de onlarla birlikte haşr olunacak ve ebedi yurtta onlarla beraber kalacaktır: Bir kişi Rasûlullah’a gelip, “Ya Rasûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorunca Rasûlullah “Ona ne hazırladın diye cevap verdi.” Sahabi “Kıyamet için fazlaca namaz, oruç ve sadaka hazırlayamadım, ancak Allah ve Rasûlü’nü çok seviyorum.” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: “Sen sevdiklerinle beraber olacaksın.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 6). Allah’ın Rasûlü ile beraber olmak temennisiyle.

Selam ve dua ile…