Aileyi tehdit eden konular nelerdir? Sizce aile için ciddi tehdit olan, öncelikli bilinmesi gereken bir alan var mı?
Aileyi tehdit eden konular başlığı altında çokça mesele konuşulabilir ancak hususen bir konuyu vurgulamak istiyorum. Çünkü yakın zamanda 4-5 tane çok ciddi mesele bu konuda karşıma çıktı.
Bunlardan bir tanesi bir anne, bir erkek evladı var, 4. sınıfa gidiyor. Bir gün erkek evladının odasına giriyor, çocuk normalde bilgisayar oynuyor, annesi de çok fazla karışmıyor, “Oyun oynasın…” vs. diyor, derslerini kontrol ediyor, “Ders çalışmasına engel olmadan bilgisayar kullansın…” diyor. Fakat bir gün odasına girdiğinde korkunç bir manzara ile karşılaşıyor. 4. sınıfa giden çocuk oldukça gayri ahlaki bir siteye girmiş onun başında öyle bakıyor. Anne şok oluyor “Ne yapıyorsun oğlum?” diyor. “Anne valla karşıma çıktı, hiç haberim yok, niye çıktı bilmiyorum.” diyor. Sonrasında bana getiriyor, ne yapalım bu çocuğu diye.
İkincisi, 6. sınıfa giden bir kız çocuğu. Annesi ile bir şekilde karşılaştık, kızı getireyim mi getirmeyeyim mi diye bana sordu. Kız çocuğu serviste okula gidiyor, herkes servisten iniyor, iki tane erkek arkadaşı bu kızın inmesine izin vermek istemiyorlar, sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bir tanesi ötekine “İnternette gördüklerimizi yapalım mı?” gibi bir şey söylüyor. Ne demek istediyse. Kız bağırıyor, çağırıyor, ağlıyor, servis şoförü fark ediyor ve kızı kurtarıyor ama kızda inanılmaz bir travma oluyor.
Üçüncü örneğim yine tüyler ürperten can sıkan bir örnek. Bir rehber öğretmen arkadaşımız danışmak için geldi. Liseye giden bir kız ve erkek arkadaş bozuşmuşlar ve bunun neticesinde küstüler ayrıldılar diye erkek çocuk, kızın kendisine gönderdiği vücudunun oldukça mahrem bölgelerini içeren resimlerini bütün okula göndermiş. Arkadaş diyor ki “Bunu anne babasına nasıl söylesem, ikisi de okuldan atılacak. Çocuğun anne babasını çağırıp söylesem anne baba perişan olacak ve çocuk da ciddi zarar görecek. Ne yapacağımı bilemiyorum.”
Bir diğer örnek. Üniversite öğrencilerinden bana çok mail gelir. Bir mail şöyle “Hocam bir arkadaşımız var, online cinsellik bağımlısı. Nasıl yardımcı olabilirsiniz? Ne yapmasını tavsiye edersiniz?” Hakikaten bir bağımlılık varsa mail üzerinden olmaz, bir destek almasında fayda var. Ama o kadar bağımlılık düzeyinde değilse şunları yapsa faydalı diye makale gönderdim, tavsiyeler verdim. Genç tekrar tekrar mail gönderdi. Mümkün olduğunca cevap vermeye çalıştım. En sonunda dedi ki: “Hocam bu genç benim. 2-3 tane de arkadaşımız var bu derdi yaşadığımız. Ne yapsak olmuyor, bir türlü de kurtulamıyoruz. Ne olur bize çare olun. Ben size gelip danışma almaya, bu konuyu konuşmaya utanıyorum.”
Bir diğer örnek: Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan bir genç, 6. senesini bitiriyor, bir türlü mezun olamıyor. Nişanlısı var, nişanlısı ile defalarca ayrılmışlar, tekrar barışmışlar. Ayrılmalarının sebebi şu: gencin online cinsellik sitelerine girme hastalığı var. Genç kimseyle konuşmayan, anne babasına karşı çok öfkeli, tepkili, bütün gününü odada geçiren, kız arkadaşına da zaman zaman bağırıp çağıran, hatta küfürler eden biri. Kızla konuşurken dedim ki: “Bu çocuğa niye âşık oldun, nesini sevdin bu çocuğun?” Kız da “Ben tanıdığımda inanılmaz sosyal, herkese yardım eden, herkesi düşünen çok zeki bir çocuktu. Ama öyle bir noktaya geldi ki asosyal, kimseyi sevmeyen, herkesten nefret eden, herkese kötü davranan bir insan haline geldi. Bana çok muhtaç olduğu için, hayatta tek bana tutunduğu için bırakamıyorum, intihar etmesinden korkuyorum, o yüzden devam ediyoruz.” dedi.
Bir diğer örneğim de bir beyefendi ve eşi. Boşanma aşamasına geliyorlar. Çünkü eşi fark ediyor ki, adam akşamları online cinsellik sitelerine giriyor, evlilikleri büyük yara alıyor. Adam bırakacağım diyor, tekrar dönüyor, bırakacağım diyor, tekrar dönüyor…
Bunlar maalesef bir şekilde haberdar olduğum bize gelen insanların çok küçük bir parçası. Böyle bir tehlike var ve gümbür gümbür geliyor. Hâlihazırda evli olan, yaşı 30’un 40’ın üzerinde olan insanların bu tehlikeyi yaşadığını çok fazla görmüyoruz. Ama şu anda ergen olanlar, genç olanlar maalesef bu tehlike ile çok ciddi bir şekilde karşı karşıyalar ve bu insanlar aile kuracak, çoluk çocuk sahibi olacak. Üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Karşılaştığım bir karikatürde baba çocuğa diyor ki: “Oğlum artık yaşın ilerledi, bazı konuları konuşmanın vakti geldi.” Çocuk diyor ki “Ne öğrenmek istiyorsun babalık?” Hakikaten maalesef böyle bir duruma gelmiş durumdayız.
Burada tabii televizyondan bu yana gelen aile üyelerinin değişmesi, ailenin yapısının değişmesi söz konusu. Televizyon ailemize girdi ve maalesef reisliği babadan aldı. Aile reisi bir süre televizyon oldu. Sonrasında bilgisayar ailemizin içerisine girdi ve bir süre sonra o reisliği ele aldı. Artık baba- anne otorite değil, evin reisi televizyon-bilgisayar haline geldi. Sonrasında internet bilgisayar, cep telefonu, tabletler söz konusu oldu ve bunlar evin reisi olmaya başladılar. Bu noktada baktığımızda telefonun 50 milyon kullanıcıya ulaşması geçmişte 75 yıl almış. Radyo 38 yılda 50 milyon kullanıcıya ulaşmış. Televizyon 13 yılda 50 milyon kullanıcıya ulaşmış. İnternet 4 yılda 50 milyon kullanıcıya ulaşmış. Facebook 3,5 yılda 50 milyon kullanıcıya ulaşmış. Angry birds oyunu kısa sürede milyonlarca kullanıcıya ulaştı. Bu bize şunu gösteriyor: Televizyonun toplumu dönüştürmesi değiştirmesi minimum 13 yıl sürmüştür. Bugün bir oyunun, bir sosyal medya platformunun çok kısa bir süre içerisinde 50 milyona 100 milyona ulaştığını görebiliyoruz. Ulaşması demek aynı zamanda bu insanları değiştirmesi, dönüştürmesi demek. Hayata bakışlarını, değerlerini ilişkilerini etkilemesi demek. Dolayısıyla televizyon kadar yavaştan alamayacağımız daha acil bir durumla karşı karşıyayız. Yani televizyon hayatımıza girdi, etkilerini gördük, 5-10 sene sonra vakıflar, dernekler, kurumlar televizyonun olumsuz etkileriyle ilgili mücadele başlattılar. Şu an başlamak için bir şeyler yapmak için ne 1 sene bekleyebiliriz ne 5 sene bekleyebiliriz. Acilen bu konu ile alakalı bir şeyler yapmak zaruriyetimiz var.
Televizyon ve internet ile aile reisi değişiyor. Reis değişince karı-koca rolleri değişiyor. Anne-baba-çocuk rolleri değişiyor. Aile içi iletişim değişiyor. Tüketim ve ihtiyaç algısı değişiyor. Ailenin sosyal ilişkileri değişiyor. Bilgi ve kültür kaynakları değişiyor. Örnek ve rol model insanlar değişiyor. Dünyaya ve insanlara bakış açısı değişiyor. Bunların hepsinin ayrı ayrı ele alınıp incelenmesi ve toplumumuzda ne tür bir değişim süreci içerisindeyiz ortaya konması gerekiyor.
Cinsel endüstriyle ilgili araştırmalar sonucu elde edilmiş istatiksel veriler nelerdir?
Affınıza sığınarak söylemek istiyorum, porno endüstrisi diye bir yapı var. Bu yapı oldukça güçlü ve her yıl tahmini minimum 72 milyon insanı etkiliyor. Arama motorlarında yapılan milyarlarca aramanın %25’inin porno içerikli arama olduğu söyleniyor. Günlük olarak dünyada gönderilen 2,5 milyar e-mail’in porno içerdiği tahmin edilmekte ve bu da bütün maillerin %8’ini karşılıyor. Porno sitelerine girenlerin %10’unun cinsel bağımlı olduğu tahmin ediliyor.
Online cinsellikle istemeden aramadan tesadüfen karşılaşma ortalama 11 yaş civarında. 11 yaşında bir çocuk istemeden aramadan, karşısına çıkan, yaşına uygun olmayan, gelişimine uygun olmayan online cinsel materyale maruz kalıyor. İngiltere’de yapılmış bir çalışma 12 yaş altı çocukların %85’inin bu tür malzemeye maruz kaldığını gösteriyor. Amerika’da ergenlerin %70’i internette online porno resim ve videolara baktıklarını söylüyorlar. Amerika’da yetişkinlerin %20’si bilerek ve isteyerek porno siteleri ziyaret ettiklerini söylüyor. Online cinselliğe yılda 320 milyar dolar harcanıyor. Hollywood film endüstrisinin biliyoruz bir tane filmi milyarlara ulaşan rakamlarda para kazanıyor. Hollywood’dan çok daha fazla para kazanıyorlar. Bu şu demek: Çok büyük bir piyasa var, çok büyük bir endüstri var ve bu endüstri insan avlamak için, hastalığını bulaştırmak için gece-gündüz çalışıp her yolu deniyor.
İlk başta bilmeden, istemeden, aramadan girdikleri siteler vasıtasıyla karşılarına çıkıyor. Oyun ve çizgi filmlerdeki kahramanlar çok ciddi anlamda çocukların erkek ve kız algısını erken yaşlardan itibaren değiştirmek üzere kurulmuş durumda.
Kızım pazar günleri bir arkadaş grubuyla buluşuyor. Arkadaş grubuna hediye almaya oyuncakçıya gittik. Popüler oyuncakların hiçbirisi kız çocuğu değil, hepsi genç kadın. Onları giydir, onları boya, onlara elbise yap, elbise bul vs., hiçbir şekilde kızıma ve arkadaşlarına veremeyeceğim çocuk dünyasına ait olmayan malzemeler-materyaller çocuklara oyuncak diye veriliyor. Çocukların girdiği oyun sitelerinde dizi izleme sitelerinde, özellikle yanlarda iki tane reklam çok ağır basıyor. Bir tanesi online kumar sitelerinin reklamları, ötekisi online cinsellik sitelerinin reklamları. Ve yine sosyal medya ve forum sitelerindeki insanlar, sohbet içerikleri, sohbet konuları, resimler vs. maalesef bu konuda çocukları çok savunmasız bırakıyor.
Ergenlerde merak sonucu aramalar yüksek oranda. Bir şekilde duyuyor ve o konuda da bir merak var, o konuda soru olarak anne babaya sormuyor, öğretmene sormuyor. Çünkü sorsa nasıl karşılanacağını bilmiyor ve neticede google’a yazıyor ve google’da karşısına ne çıkarsa, o nereye götürürse gidiyor. Geçen sene özel bir koleje ergen çocuklara bir ergenlik eğitimi organize ettim, bir psikolog ve bir doktor arkadaşımızla eğitimi verdim. Kızlara ayrı erkeklere ayrı eğitim verildi. Çocukların sorularını yazı olarak yazın, çünkü sesli sorarlarsa utanırlar, sıkılırlar diye soruları yazılı aldık. Yazılı sorulara baktım, bayağı üzücü şeylerle karşılaştım.
Çocuklar kendi başlarına araştırıyorlar, karıştırıyorlar ve maalesef ahlak ciddi anlamda erozyona uğruyor. Sözlük, sosyal medya, forum siteleri, video sitelerinde de çocuklarımız çok savunmasız kalıyor. Sexting denilen bir şey var, çocuklar vücutlarının resimlerini birbirlerine mesaj olarak gönderiyor, özellikle liselerde bunun da yaygınlaşmaya başlamış olduğunu görüyoruz.
Eşlerde daha çok sosyal medya üzerinden bu tür sıkıntıların olduğunu ve online cinsellik siteleri üzerinden bu sıkıntının olduğunu görüyoruz.
Online cinsellik bağımlılığı nelere sebep oluyor?
Cinsel işlev bozukluklarına sebep oluyor, eşler arası çekiciliğin azalmasına neden oluyor. Normal cinselliğin yetmemesi, şiddet içerikli veya sapkın cinselliğe yönelme gibi durumlar söz konusu olabiliyor. Suçluluk ve depresif duygu durumuna yol açması söz konusu oluyor. Zihinsel meşguliyetin fazla olması söz konusu oluyor. Ciddi anlamda vakit kaybına sebep olması, zihinsel işlevlerde bozulma meydana getirmesi, romantik ilişkiyi öldürüp mekanik hale getirmesi, özgüven azaltması, aldatmayı ve gayri meşru ilişkiyi normalleştirmesi ve en nihayetinde bağımlılık geliştirmesi söz konusu oluyor.
Peki, çocuklarımızı korumak için neler yapmak lazım?
Mutlaka ama mutlaka bilgisayarı alır almaz bilgisayarımıza güvenlik filtrelerini kurmamız lazım. Güvenli ebeveynlik filtreleri var, ücretsiz olarak kullanılıyor. %100 çözüm değil ama çocuğu ne kadar koruyabilirsek o kadar iyi. Youtube’a, Google’a, Facebook’a, Twitter’a filtre koymak bu anlamda çok önemli. Çocukları internetin karanlık yüzünden korumak için yalnız ve geç saatlerde kullanımının önüne geçilmesi, tek başlarına ve odalarında kullanımlarının önüne geçilmesi, erken dönemde sağlıklı bilgi ve eğitim verilmesi cinsellikle ve cinsel gelişimle alakalı istediği soruları sorabileceği bir kaynak kişinin olması bir abi olur, bir hoca olur, bir büyük olması çok önemli. Sosyal çevrenin sağlıklı olması çok önemli, çünkü çocuklar birbirlerinden öğreniyorlar, birbirlerine arşiv veriyorlar, birbirlerine web sitesi tavsiye ediyorlar, birbirlerini bunun üzerinden ezebiliyorlar. “O süt oğlan, yapamaz, beceremez, giremez, uzak durur, konuşmaz…” gibi aşağılama malzemesi yapıyorlar edepsizliği. Fiziksel enerjinin mutlaka sarf edilmesi, burada en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi, çocuk gelişmiş, ergenlik çağında ballı börekli güzel güzel besleniyor ama bütün gün oturuyor. Sabah servisle okula gidiyor, bütün gün okulda oturuyor, okuldan eve geliyor bilgisayarın başında duruyor, on saat oturuyor sekiz saat uyuyor, enerjisi içerisinde full duruyor. Bu çocuk enerjisini bir şekilde boşaltmak durumunda. Sağlıklı bir zemin bulamazsa sağlıksız zeminlerde maalesef bu enerjisini boşaltabiliyor. O yüzden mutlaka ama mutlaka bir spor aktivitesi, bir faaliyet, bir program içerisinde yer almalarını alışkanlık haline getirmemiz gerekiyor.
Evliliklerin geciktirilmemesi de çok önemli bir diğer unsur. Maalesef çocuk okusun, üniversite bitirsin, yüksek lisans yapsın, doktora yapsın, çocuk öldü… Bu kadar ileri gitmeden üniversite döneminde bile evliliği mümkün hale getirmek lazım. Bu noktada bir sıkıntımız var. Prof. Ahmet Dervişoğlu ile Doğan Cüceloğlu’nun beraber sohbet şeklinde yayınladıkları bir kitap var. Orada harikulade bir tespit yapıyor, diyor ki: “Biz maalesef çocuklarımızı bekârlıklarında o kadar yüksek hayat standartlarında yetiştiriyoruz ki evlilikte o hayat standardında yaşaması için 20 yıl geçmesi lazım, evlenince bir anda düşüyor, o yüzden evlenmeye sıcak bakmıyor çocuklar, ya da evlenmek için çok olağanüstü törenler, evler, mobilyalar vs. gereği duyuyorlar.” Çocukları biraz daha bilerek, isteyerek, seçerek kısıtlı imkânlarla, bazı şeylerden bilerek isteyerek mahrum bırakarak yetiştirmek mecburiyetimiz var. Uyarıcılardan mümkün olduğu kadar uzak durması ki uyarıcılar dediğimiz uyarıcı mekânlar, uyarıcı insanlar, uyarıcı web siteleri vs. bunlardan mümkün olduğu kadar uzak durulması çok çok önemli. İyi hissettirecek aktivitelere dâhil olunması çok çok önemli. Bu noktada kendini ders dışında değerli hissedebileceği, kıymetli hissedebileceği bir aktivitenin içerisinde değilse, takdir görebileceği bir imkânı yoksa maalesef bu tür ucuz numaralara başvurabiliyor. Ve diğer bir nokta da iradenin güçlendirilmesi çok önemli.