Ramazan ayı çocuğa nasıl anlatılmalıdır?
Biz yetişkinler ne yazık ki çoğu kez işin öğretim kısmını ikinci plana atıyoruz. Genel anlamda bugün bizlerin Ramazan’ı nasıl beklediğimiz çocukluğumuzdaki Ramazan’la tanışmamız ile ilgilidir. Bizim Ramazan ayı ile kurduğumuz ilişkinin kökenine indiğimizde takdir etmeyen, onaylamayan anne-baba ile oruç tuttuysak ya da bu ayın güzellikleri bize birileri tarafından anlatılmadıysa aramızın soğuk olduğu ibadetler arasında yer alması pek de uzak bir sonuç değildir. Çocuklar bu ayın gelişini söylemlerden ziyade yansıttığımız, hissettirdiğimiz heyecandan anlamalıdırlar. Ramazan ayının gelişini heyecanımızla, neşemizle çocuklara yansıtabilmek, en yakın arkadaşımızı bekler gibi bu ayın gelişini beklemek bu ayın ehemmiyetini ortaya koymanın en önemli göstergesidir. Biz iftarı sinirle, öfkeyle beklersek çocukların zihninde bu ay kötü duygular ile şekillenmektedir. Çocuklara sinirlenen ebeveynlerin “Ben oruçluyum” diyerek cümleye başlaması aslında bu ayın çekilmez olduğunu ifade eden bir tutumdur. Anne ve babaların oruca olan tutumları orucun tanımlanmasıdır. Bu ayı sözel olarak ne kadar anlatmaya çalışsak da duruşumuzla bu ayın ehemmiyetini yansıtamıyorsak olumsuz durumlar aksettiriyorsak çocukları olumsuz bir algıya sürüklemiş oluyoruz. Bu sebeple özellikle bu ayın bilincini vermeyi hedefliyorsak Ramazan ayını açlık, susuzluk, halsizlik, öfke gibi negatif olarak değil, arınma, temizlenme, sosyalleşme, paylaşma ayı olarak olumlu duygularla anlatmalı ve yaşatmalıyız. Ramazan sadece aç kalma değil, kendimizde olmaması gereken kötü sözlere ve davranışlara niyet edilmesi gereken bir ay olduğundan bu ayda çocuklarla birlikte bağırmama, birbirimizi kırmama, öfkemize hâkim olabilme gibi basit ve etkili oyunlarla bu ayın güzelliklerini anlatabiliriz. Çocuklar bu ayda aç kalmamızı, sahur yapmamızı, iftarları, teravih namazını zihinlerinde anlamlandıramayabilirler. Çocuklara yetişkin gibi sözel olarak bu kavramları anlatmak yerine yaşayarak, gözlemleyerek deneyimlemelerini sağlamalıyız ve buna uygun ortam oluşturmalıyız. Örneğin; çocuk sabah ezanı ile besin alımının bitirildiğini, akşam ezanı ile yemek yemeye başlandığını görmeli. Burada sabah ezanı öncesi sahur, akşam ezanı ile yemek yeme eylemine de iftar adı verildiği kısa ve anlaşılır ifadeler ile çocuğa anlatılabilir. Temel olarak Ramazan ayını çocuğun dünyasında canlandırmak ve gözlem yolu ile öğrenip, deneyimlemek istediği ölçüde yaşamasına fırsat vermeliyiz.
Günümüzde çocukların özel günlerine çok önem verilmektedir. Arkadaşları ile bir araya gelerek doğum günü, okuma günü, diş çıkma partisi gibi pek çok anın anlamlaştırılmaya çalışıldığı bir çağ içerisinde Ramazan ayı içinde aynı şevk ve özenle Ramazan ayının gelişini kutlamak, evi süslemek, Ramazan köşesi yapmak, akşam yemeklerinde özenli bir masa hazırlamak çocukta bu ay için olumlu bir algının ortaya çıkmasına olanak sağlayacaktır.
Çocuklar oruç tutmalı mıdır?
Ramazan ayı çocukların, orucu deneyimlemek istediği bir zaman dilimidir. Çocuğun deneyimlemek istediği bir davranışı uygun şart ve koşullarda desteklemek gerekmektedir. Bu noktada anne-babaların sergiledikleri tavır ve tutumlar büyük önem taşımaktadır. Bazen çocuğun iyiliğini düşünerek “Sen tutamazsın, çok küçüksün, senin oruç tutma yaşın gelmedi.” gibi çocuğun deneme olanağını elinden alan, girişimine mani olan cümlelerden uzak durulması gerektiği gibi; “Kesinlikle tutmalısın, yersen günah olur, biz de açız, sen de dayanmalısın.” gibi çocuğu suçluluk duygusuna iten cümlelerden de kaçınmak gerekmektedir. Merak eden, ebeveynleri ile aynı eylemi gerçekleştirmek isteyen, anne-babasını rol model alan çocuğun oruç tutma isteği geri çevrilmemelidir. Bu noktada en önemli husus ana amacın çocuğun oruç tutması değil, çocuğun oruca alışması ve sevmesi olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden oruç tutmak isteyen çocuklar yaşlarına ve bedenlerine uygun, tutabilecekleri zaman aralığı ölçüsünde niyet ettirilerek bu saate sadık kalmaları desteklenmelidir. Çocuğun dayanabileceği saat doğrultusunda orucunu tutması, başarma duygusunu destekleyerek özgüven gelişimine katkı sağlamaktadır. Aksi takdirde uzun süreli oruç tutturmak çocuğun oruca karşı bakışını olumsuz etkileyebilmekte ve aynı zamanda başladığı işi yarıda bırakan çocukta başarısızlık duygusu tetiklenebilmektedir. Bu sebeple çocuğun yaşına ve gelişimine uygun olarak bu süreci yönetmek gerekmektedir.
Neden oruç tutuyoruz sorusuna nasıl cevap verilmelidir?
Piaget’in Bilişsel Gelişim evrelerine göre soyut işlemlerin gelişimi 11 ile 14 yaş arasında gerçekleşmektedir. Çocukların soyut kavram becerileri oluşmadığından bu soruya somut kavramlar ile cevap vermek gerekmektedir. Çocuklar gelişim ve öğrenme aşamasında “Neden?” sorusunu çokça kez sormaktadırlar. Sorgulayan, merak eden, girişimci çocuk yetiştirmenin özünde çocuğun merakını giderme ve yaşına uygun olarak cevap vermek yatmaktadır. Ramazan ayını metaforlar yardımı ile arınma ve kontrol ayı olarak açıklayabiliriz. Örnekle ifade edecek olursak; nasıl ki arabanın belirli zamanlarda bakıma ihtiyacı varsa, dişlerimizi belirli aralıklarda muayene ettirip çürüklerimizin oluşmasını engelliyorsak, Ramazan ayının da vücudumuzun bakıma alındığı, bedenimizin dinlediği, öfkeden, kötü sözlerden arındığımız, insanlarla bir araya gelip hoş vakit geçirebildiğimiz bir fırsat ayı olduğunu, oruç tuttuğumuzda aç kalan insanları, sokak hayvanlarını daha iyi anlayabileceğimizi ifade edebiliriz. Bizler her ne kadar bu kavramları anlatsak da çocuklar duyduklarını kendi dünyalarında yeniden anlamlandıracaklardır. Önemli olan husus çocuğun merakına ve neden sorusuna cevap vermektir. Somut olarak Ramazan ayını anlatmaya çalışan ebeveynlerin anlattıklarını eylemsel olarak hayata geçirmeleri ve çocuklara bu ayın güzelliklerini yaşayarak tattırmaları, anlamlandırma sürecini olumlu yönde etkileyecektir.
Ramazan hazırlığı nasıl olmalı?
Çocuklar Ramazan ayına biz yetişkinlerden çok daha farklı anlamlar yüklemektedirler. Merak, keşif, büyüme, çaba, oyun… Sahura kalkmak, oruç tutmak bir çocuk için yetişkin olmak, büyümek anlamı taşımaktadır. Peki, bu büyüme arzusu ve heyecan karşısında anne-babalar ne yapmalıdır? Çocuğa giden en etkili yol oyundur. Ramazan ayını oyunlar ile karşılamak, çocuğu bu sürece eylemsel ve düşünsel olarak dahil ederek bu ayı içselleştirmesini ve kabulünü sağlamak gerekmektedir. Bizim kültürümüzde Ramazan ayı sevdiklerimizle, eşimizle dostumuzla aynı sofrada beraber yemeğimizi paylaştığımızda anlam kazanmaktadır. Oruç tutan çocuklarımızın akranları ile bu ortamı tatmaları, arkadaşları ile bir araya gelip iftar yapabileceği davetler organize edilmelidir. Diyelim ki çocuğunuzun arkadaşları ile birlikte açacağı bir iftar programı düzenlediniz. Tabak seçiminde, sofra örtüsünde, yemek menüsünde çocuğunuza danışarak, bu sürecin bütün aşamalarına çocuğu dahil ederek, sorumluluk almasını ve büyüme çabasında kendini birey olarak hissetmesini sağlayabilirsiniz.
Orucun çocuğun duygusal ve psikolojik gelişimine katkıları nelerdir?
Ramazan ve oruç doğru ve etkili bir şekilde geçirildiğinde çocuğun özdenetim becerisi gelişmektedir. Çocuğun kendini kontrol etmesi, sabırlı olması, isteklerini erteleyebilmesi için Ramazan ayı büyük bir fırsat ortamı yaratmaktadır. Günümüz ebeveynleri çocukların sorumluluk almamalarından, öfkelerini kontrol edememelerinden ve bitmeyen isteklerinden yakınmaktadırlar. Bu davranışların altında yatan en temel sebep ise sınır kavramının kazanılmaması ve çocuğun iradesini kontrol edememesinden kaynaklanmaktadır. Oruç ile çocuk ertelemeyi, sınır kavramını ve beklemeyi öğrenebilmektedir. Aynı zamanda oruç tutan çocuk başarma duygusunu tadarak ben yapabilirim duygusunu kazanarak özgüven geliştirmektedir.
Ramazan bir noktada empati ayıdır. Bu ayda aç kalabildiği ölçüde oruç tutan çocuklar sahip olduklarının farkına varmakta ve aç olan insanlara, hayvanlara karşı empati becerisi geliştirmektedirler. Ramazan ayı etkili bir biçimde yaşandığında ve yaşatıldığında psikolojik ve duygusal olarak pek çok olumluluğu beraberinde getirmektedir. Hakkıyla yaşayabildiğimiz, yaşatabildiğimiz, var olanı paylaşabildiğimiz bir ay olması duası ile... Ramazan Bayramımız mübarek olsun.