Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ifadesi ile “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan Ramazan ayına bir kere daha kavuşmuş oluyoruz. Kutsiyeti ve fazileti Kur’an ve sünnetle sabit olan bu mübarek aya, ondaki rahmet ve bereketi, manevi fetih ve yardımları keşfen de görebildikleri için Efendimizin (s.a.v.) ve Sahabe efendilerimizin önem verdiği gibi marifet ehli âlimlerimiz de çok önem vermişlerdir.
Ramazan ayını, faziletli ve üstün kılan vasıflarının en önemlisi şüphesiz ki insanlığı içine düştüğü vahşet karanlıklarından çıkarıp aydınlığa kavuşturan, onları dünya ve ahiret saadetine götüren, en güvenilir kılavuz olan Kur’an’ın bu ayda nazil olmaya başlamış olmasıdır. Kur’an-ı Kerim’in evrensel mesajlarıyla, o karanlık dönemde, cehaletin yerini ilim, haksızlığın yerini adalet ve düşmanlığın yerini de sevgi ve barış almıştır. Yüce Rabbimiz bu ayda Kur’an-ı Kerim’in indirilişini şöyle beyan buyurur: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.” (Bakara, 2/185)
Rabbimizin, âlemlere rahmet olarak gönderdiği, en mükemmel ahlak örneği, Efendimize de (s.a.v.) peygamberlik görevi bu mübarek ayda verilmiştir. Bu nedenle Ramazan ayı, hiç şüphesiz insanlık için bir dönüm noktasıdır. “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir, 97/3) ayetinde ifade bulduğu gibi, bin yıl nafile ibadetten hayırlı olan Kadir gecesi yine bu mübarek ayda yer almaktadır. İslam’ın beş erkânından biri olan ve müminleri kötülüklerden arındırıp manevi anlamda temizleyen oruç da bu ayda tutulmaktadır.
Hz. Peygamber Ramazan ayı girerken ashabına bu ayın faziletini şöyle beyan buyurmuştur:
“Ey Müslümanlar! Büyük ve bereketli bir ayın (Ramazan ayının) gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bulunduğu bir aydır. Bu ay, Allah Teâla’nın gündüz vakitlerinde orucu farz; gecelerinde teravih namazını nafile (sünnet) olarak meşru kıldığı mübarek bir vakittir. Bu ayda kim bir nafile hayır işlerse, başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kadar; farzı ifa eden de başka aylarda 70 farzı işleyen kimse kadar sevap kazanır.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabretmenin karşılığı da cennettir. Bu ay, ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır.
Bu ay, mü’minin rızkının arttığı bir zamandır. Bu ayda kim bir oruçluya iftar açtırırsa, bu onun günahlarının affedilmesine ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar açtırdığı Müslüman’ın kazandığı sevaptan bir şey eksiltilmeksizin, onun kazandığı sevap kadar da ayrıca sevap kazanır.”
Sahabiler: “Bizim hepimiz, bir oruçluya iftar açtıracak imkâna sahip değiliz.” dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.m.): “Allah Teâla bu sevabı, bir oruçluyu, bir hurma ya da bir yudum su ile iftar ettirene de verir.” buyurdu. Sonra da hutbesine şöyle devam etti:
“Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Kim bu ayda, emri altındakilerinin (hizmetçilerinin ve işçilerinin) yükünü hafifletirse, Allah onu bağışlar ve cehennemden de azat eder.
Bu ayda şu dört şeyi de çokça yapın: ‘La ilahe illallah’ diyerek Allah’ın birliğine şehadet ediniz. Bağışlanma, affedilme dileğinde bulunun. Allah’tan cenneti isteyin. Cehennemden kurtulmayı dileyin.” (İbn Huzeyme, Sahih)
Evet, Ramazan ayı manevi hayatımızda değeri pek yüce bir zaman dilimidir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bu mübarek ayın faziletini en güzel şekilde şöyle ifade eder: “Ümmetim Ramazan’ın faziletini tam olarak bilseydi, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederdi.”
Bu ayın gelmesi iyilikleri artırır, kötülükleri azaltır, yoksullara ve düşkünlere uzanan yardım ellerini çoğaltır. Birlik beraberlik ve kardeşlik duygularının canlanmasına vesile olur. Bu ayda kılınan teravih namazları ile bütün farklılıklar cami dışında kalır, tüm müminler aynı safta omuz omuza dururlar. Bu yakınlık, farklı toplum katmanlarını birbirine yaklaştırır. Onlar arasında bulunan kin, düşmanlık ve dargınlıklar gider, aralarındaki sevgi ve saygı bağları güçlenir.
Bu ay, Allah’ın mü’mine verdiği rızkın arttığı, imkân sahiplerinin, fakir ve yoksullara iftar ettirdikleri bir aydır. İftar ziyafeti vermek, iftar sofrası sahibinin cehennemden kurtulmasına vesile olan hayırların en büyüklerindendir. İftar veren, iftar ettirdiği insanın oruçluyken yaptığı bütün hayır ve ibadetlerin sevabına misliyle ortak olur. Peygamberimiz bu ayda Allah’tan bağışlanma, affedilme duasını çok yapmıştır. Bilhassa Kadir gecesinde: “Allah’ım, sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affeyle.” duasını çok yapmamızı tavsiye etmiştir. Bizler de aynı şekilde bu ayda tevbe istiğfarı çok yapmalı, Ramazan ayı sonuna temiz bir sayfa ile çıkmalıyız. Kalan hayatımıza da bu takva bilinci ve gayret içinde devam etmeliyiz.
Ayrıca, oruç tutmayı, sadece yemekten, içmekten beri durmak ve meşru münasebeti terk etmek olarak görmemeliyiz. Orucun asıl anlamını, bir ay boyunca bütün duyguları cümle haramdan korumak, akla ve şeriata uymayan şeyleri terk etmek olarak anlamalıyız. Anlattığımız kötü fiil ve duygulardan biri yapıldığı takdirde orucumuzun asıl anlamını kaybedip, tabir yerinde ise bir hayvanı bağlayıp aç bırakmak ötesinde artık bir anlam ifade etmediğini düşünmeliyiz. Zira Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde bu konuda şöyle buyurur: “Birçok oruç tutan vardır ki, tuttuğu orucun, yalnız açlığı ve susuzluğu yanına kalır.” (İbn Hanbel, 2/373)
Dolayısı ile birçok oruçlu iftar eder ve birçok iftar eden de oruçludur. Yani, gerçek oruçlu duygularını kötülükten korur. İnsanlara eliyle, diliyle eza etmez. İşte AllahuTeâla’nın: “Oruç benim içindir, mükâfatını ben veririm.” (Buharî, Savm, 2) diye tarif ettiği oruç budur.
Bir şey daha var ki Ramazan’ın asıl amacı, o ayda kazandığımız doğruluk ve dürüstlüğü, cömertliği, yardımseverliği, haramlardan geri durmayı ve duyguları her türlü kötülükten korumayı bir ömre yayabilmektir. Zira bu bir aylık sabır ve irade eğitimi, isteyince nefsimizi dizginlemeyi başarabildiğimizi görmemiz açısından bizler için çok önemli bir deneyimdir.
Evet, yüce Rabbimiz mübarek Ramazan ayını, onun razı olduğu şekliyle değerlendirebilmeyi, Ramazan’ın sağanak sağanak yağan rahmet ve bereketinden, af ve mağfiretinden en güzel şekilde istifade edebilmeyi, orucu da hakkıyla eda edebilmeyi cümlemize nasip eylesin.
Allah’a emanet olun.