Rahmet Günleri Üç Aylar Geldi

Kameri ay takvimine göre, Recep, Şaban ve Ramazan aylarının bir arada anılmasına toplumumuzda; üç aylar ismi verilmektedir. Nasıl ki bir yılda; dört mevsim ve bir kaç hasat sezonu varsa, manevî bakımdan da dikkat çeken iki önemli hasat mevsimi vardır. Bu mevsimlerden birincisi; İslam'ın beş temel esasından birisi olan Hac mevsimidir.

İkincisi ise; Recep, Şaban ve Ramazan aylarından oluşan üç aylar dediğimiz bereket ve nur sağnağı olan içinde bulunduğumuz günlerdir. Üç aylar, birbiri ardına dizilmiş insanlık âlemi için âdeta aşama aşama manevi kademelerin aşılmasındaki bir yükseliş zincirinin halkalarını teşkil etmektedir. Kuran-ı Kerim aylarla ilgili; "Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin." (1) buyurmak suretiyle konuya ışık tutmaktadır.

Bereket günleri diye de ifade edebileceğimiz bu özel zaman diliminin, yine bu derece kıymetli olmasının sırrı, içinde her yıl özenle kutlamaya çalıştığımız kandil gecelerinin bulunmasındandır. Her birinde olağanüstü hadiselerin meydana geldiği peş peşe sıralanan bu nurlu kandil geceleri, gönül dünyamızı aydınlatmakta, bireysel, toplumsal vb. her sahada sayılamayacak kadar maddi ve manevi kazanımlara vesile olmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v) bu istisnai zaman dilimi hakkında; "Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır."(2) buyurmaktadır. Bu nedenle üç aylar, Müslümanlarca çok önemsenmektedir. Çünkü bir yıl boyunca bir daha böyle sevap ve bereketli bir dönem bulunmadığı gibi, manevi heyecanı arttırıp kişilerin iç dünyasında oluşan coşku ile amel ve ibadete yönelebilmek açısından fırsat yakalamak da, sanki imkânsız denecek kadar azdır. Bu özel günlerde sır perdeleri aralanmakta, gönüllerdeki güzel duygular ortaya çıkmakta ve çatışmasız bireylerin oluşturduğu bir toplum oluşumuna da katkı sağlanmaktadır. Üç ayların gönüllere akıttığı manevi bereketle kalpler yumuşamakta, iyi niyetlerle bir araya gelen insanlar birbirlerini daha çok sevmekte ve oluşan bu gönül birliği sayesinde kaynaşmaya da vesile olunmaktadır.

Zaman denilen ömür çarkımız dönerken, her yıl manevî hareket ve bereket mevsimi dediğimiz, sayısız nimet ve sevapların verildiği bu kutsal gün ve aylarda ömrü olanların yaşadığı yıl adedince şahitlik ettiği; kulluk, af ve mağfiret imkânını da bizlere getirmiş olur. Bu zamanlar geçmişimize ait otokritik değerlendirmesinin de yapılacağı ve manevi bir bilânçonun çıkartılacağı, önümüzdeki zamanın kazancına yönelik hazırlık safhası için kaçırılmaması gereken, belki de bize tanınmış en önemli fırsatlardandır. İşte, üç aylarda bütün bu güzellikleri elde etmenin hazırlığı yapılmaktadır. Gönüllerin Efendisi (s.a.v) bu özel günler için; "Ey Allah'ım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan'a kavuştur." (3) diye dua etmişlerdir. Bu kıymetli zamanlarda yapılan ibadet, sevap ve hayır tohumlarının üç aylarda bire yüz, kandil gecelerinde bire üç yüz, kadir gecesinde de bire; bin şeklinde katlamalı olarak bizlere döneceği sahih kaynaklarda müjdelenmektedir.

Kandil gecelerinin maneviyat dünyamıza kattığı heyecan ile ruh dünyamız derinleşmekte, hareketlerimize bir tazelik ve canlılık gelmekte, gönüller ilahi huzur ve coşkuya kavuşmaktadır. Bu mevsimde hayır, bereket ve rahmet kaynaklarının debisi yükselmekte, çağlayan haline gelen rahmet şelaleleri daha gür, daha coşkun ve daha çok kuşatarak akmaktadır.

  Kameri ay takvimine göre Hicri 1 Recep 1429 tarihine denk gelen, 4 Temmuz 2008 Cuma günü üç ayların da başlangıç günüdür. Bu üç ay boyunca, ömrü olanlar dört önemli kutsal geceye şahitlik edeceklerdir. Bunlardan ilki Recep ayının ilk Cuma gecesine denk gelen ve geçtiğimiz günlerde ifâ etmeye çalıştığımız üç ayların ilk kandili olan Regaib gecesidir. İkinci kutsal gece; Recep ayının 27. gecesine isabet eden İsra ve Miraç gecesidir. Üçüncüsü ise; Şaban ayının 14'ünü 15'ne bağlayan gece olan Berat Kandili'dir. Üç ayların dördüncü ve son kandili de Kadir gecesidir. Bu gece, içinde Kadir gecesi olmayan bin aydan daha hayırlı bir zaman dilimi olarak kabul edilmektedir.

Üç ayları değerlendirmenin faydalarına gelince; bu özel günler kötü alışkanlıklardan kurtulmak için nefsimizle olan mücadele gücümüzü artırmakta ve bizlere geçmiş günlerin öz eleştirisini yapabilme imkânını da sunmaktadır. Hatalarımız için pişmanlık ve gözyaşı ile tövbe edebilmenin en güzel vesilesi olmasının yanı sıra; gelecekte hata yapmamak için kararlılığımızı artırarak daha çok hayır yapmaya da yöneliş sağlamaktadır. Böylece; manevi istikrarımızı yakalamayabilmenin de zeminini oluşturmaktadır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v); "Ramazan ayı gelince cennet kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur." (4) şeklinde beyan ederek üç ayların ve içindeki zamanların özenle değerlendirilmesi gereken fırsatlardan olduğunu bizlere izah etmektedir.

Üç aylar ve kandiller, toplum hayatımıza da önemli katkılar sağlamaktadır. Bu zamanlar hürmetine fertler arası kaynaşma daha bir güzellik içinde sağlanmaktadır. Yardımseverlik ve dayanışma bilinci artmakta, fertler arasında sevgi tohumları yeşermekte ve toplum manevi bir havaya bürünmektedir. Kalplere huzur ve sükûnet gelmekte, duygulardaki şefkat ve merhamet gelişmektedir. Birlik ve beraberlik duygusu genişleyip, hoşgörü ve affedicilik gibi güzel erdemler artış göstermekte, kin, nefret, öfke ve kıskançlık gibi olumsuz düşünce ve davranışlar da önlenmektedir. Bu duygularla hareket eden insanların oluşturduğu güvenilir bir ortam, kaliteli bir toplum olmanın da yolunu açmaktadır.

Peki, hali hazırda içinde bulunduğumuz süreçte bu anlatılanların neresindeyiz? Gerçekten de bu şekilde bir ortam ve toplum tesis edebildik mi? Üç aylar ve kandilleri hakkı ile eda edebiliyor muyuz? Şayet bu özel zamanlar hakkıyla değerlendirilebilmiş olsaydı, fert ve toplumsal açıdan hayatlar, gerçek manada huzur ve sükûnet içinde olmazmıydı? İnsanlar arası ilişkiler birlik ve beraberlik timsali bir kenetlenme göstermezmiydi...

Üç aylar ve kandil geceleri için kesin kurallar ile belirlenmiş bir ibadet şekli olmamakla beraber, önemle ve özenle Allah (c.c) rızası gözetilerek her türlü amel ve ibadet tavsiye edilmektedir. Bu gün ve gecelerde; çokça kaza ve nafile namaz kılınmalı, farz namazlarımızı kılmak için camilerde cemaate iştirak edilmeli, Kuran'ı Kerim okunmalı, kendimiz ve tüm Müslümanlar için bol dua edilmeli, Allah'ı (c.c) çokça zikrederek ve sürekli abdestli bulunmaya çalışarak değerlendirilmelidir. Yine üç ayları ve içinde bulunan kandil gecelerini fırsat bilerek; komşu, akraba ve tanıdıklarımızla tebrikleşilmeli, fakirlere daha çok yardım eli uzatılmalı, büyük, küçük, hasta, yaşlı ve herkesin gönülleri alınmalıdır. Çevremizle olan ilişkilerimizde ve iletişimimizde eskisinden daha çok duyarlı, affedici, titiz, saygılı ve nezaket içinde olunmalıdır. Kandilleri, kıymetli ay ve günleri oruç ile karşılamalı, önemlerine dair özel kutlamalar yapılmalı, televizyon ve radyo yayınlarında dini, ameli ve ahlakî programlar düzenlenmelidir. Halkımız da bu kutlama ve etkinliklerle ilgili anma programlarına katılmak suretiyle bilinçlenmeye çalışmalıdır.

Evet, izah etmeye çalıştığımız gibi bu ay, gün ve geceleri en iyi şekilde değerlendirmek hem dünya hem de ahiretimiz açısından büyük faydalar sağlayacaktır. Yüce Mevla'mız bizlere bu günleri gereği gibi değerlendirmeyi nasip etsin. Üç aylar ve içinde bulunan kandiller hürmetine bizleri bağışlasın…

Bu dilek ve temennilerle üç aylarınızı ve kandillerinizi şimdiden kutluyor, size ve tüm âlem-i İslam'a hayırlar getirmesini diliyorum.

Allah'a (c.c) emanet olunuz. 

İsa DİKMENLİ / e-mail: isadikmenli@hotmail.com

KAYNAKLAR:

1- Tevbe 9/36
2- Aclûnî, Keşf'ül-Hafâ (c.1, s. 423, Hadis No: 1358)
3- Münavî: Feyzu'l-Kadîr, Beyhaki, Keşfü'l hafa ( c.l sf,186 No: 554)
4- Buhârî, Savm, 5, Müslim, Sıyam, 1-2.