Ne Büyük Hazine Ehl-i Beyt'in Sevgisi

Ehl-i Beyt, Peygamberimiz’in aile fertlerine denir. Mübarek hanımları, kızı Hazreti Fatıma ile Hazreti Ali ve bunların evlatları olan Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin, onların çocukları ve kıyamete kadar gelecek torunlarının hepsine de “Ehl-i Beyt” denir. Hatta Peygamberimiz’in temiz soyunun bağlı olduğu Haşimoğullarına da Ehl-i Beyt denir. Ashab-ı kiramdan Selman-ı Farisi de Ehl-i Beyt’ten sayıldı. Fakat özellikle Ehl-i Beyt denilince, Hazreti Ali, Hazreti Fatıma ve mübarek iki oğlu Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin anlaşılır. 

 

Rasûlullah Efendimiz’in o güzel soyu, kızları Hz. Fatıma’dan devam etmektedir. Hazreti Hasan’ın çocuklarına ve torunlarına ‘Şerif’, Hazreti Hüseyin’in nesline de ‘Seyyid’ denir. Peygamber Efendimiz’in temiz ve mübarek kanını taşıyan seyyidler ve şerifler, çeşitli ülkelerde yaşamaktadır. Her birisi güzel ahlak numunesi olup yurdumuzda da sayıları pek çoktur. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki kurtuluş harbi yılları savaş ve yoksulluklarla geçmiştir. Bundan dolayıdır ki her aile gibi Ehl-i Beyt ailesi de bu olumsuzluklardan nasibini almış ve gerekli eğitimi alamamıştır. Seyyidlerden bir kısmı da geçim derdine düşmüş ve böylelikle keşmekeş dünyanın kiri ve pasından etkilenmiş olabilirler. Ama onlar özde temiz ve kabiliyetlidirler. Bu geçiş dönemi kendi içinde özel şartları olduğundan zor bir dönemdir ve öyle değerlendirilmelidir. Seyyidler altındır. Altın toprağa düşse de altındır. Biraz üzeri temizlenince yine ışıl ışıl parlar ve değerinden bir şey kaybetmez.

Ehl-i Sünnet âlimleri, Ehl-i Beyt sevgisini, son nefeste iman ile gitmek için şart görmüşlerdir. Ehl-i Beyt’i sevmek her mü’mine farzdır. Bu kişilerde Rasûlullah Efendimiz’in zerreleri vardır. Onlara kıymet vermek, saygı göstermek her Müslüman’ın vazifesidir. Çünkü imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allahu Teala’yı sevmek ve Allahu Teala’nın sevmediklerini sevmemektir. 

Allahu Teala, Ehl-i Beyt’e buyuruyor ki:

“...Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” [Ahzab, 33/33]

Peygamber Efendimiz, Hazreti Ali’yi, Hazreti Fatıma’yı, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin’i mübarek abaları ile örterek şöyle dua etti:

“İşte benim Ehl-i Beytim bunlardır. Ya Rabbi, bunlardan kötülüğü kaldır ve hepsini temiz eyle!” [Mesabih]

Her namazda, Âl-i Muhammed diye dua ettiğimiz Ehl-i Beyt bunlardır. Allahu Teala’nın en çok sevdiği Rasûlü Muhammed aleyhisselamdır. O’nun da en çok sevdiği Ehl-i Beyti ve ashabıdır. Hadis-i şeriflerde buyruldu ki:

“Şu üç hürmeti gözetenin dini ve dünyası muhafaza edilir, yoksa hiç bir şeyi korunmaz. İslam’a, Peygamber’e ve O’nun nesline hürmet.” [Taberani]

Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, “Ehl-i Beyt, asi [günahkâr] olsalar da bunları sevmek lazımdır. Ehli Beyt’e riayet ve hürmet etmek iman ile ölmeye sebep olur.” buyurdu. 

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

“Her baba evladının kök sülalesi vardır. Nesebi onunla sona erer. Yalnız Fatıma’nın sülalesi bana çeker. Bunlar benim Ehl-i Beytim’dir. Onların faziletini inkâr edenlere yazıklar olsun. Onlara muhabbet edene Allah muhabbet eder; onlara buğz edene de Allah buğz eder.” [Hâkim]

İşte bu yüzden Hazreti Ömer, sırf Ehl-i Beyt’le akraba olmak şerefine kavuşmak için Hazreti Fatıma’nın kızı Hazreti Ümmü Gülsüm’le evlenmiştir. Hazreti Ömer, ashab-ı kiramdan ve aşere-i mübeşşereden olmasaydı, sırf bu akrabalık sebebiyle yine Cennetlik idi.

Başka bir hadis-i şerif de şu mealdedir:

“Rabbim söz verdi ki, kızlarıyla evlendiğim ve kızlarımı verdiğim aileler, cennette benimle beraberdir.” [Deylemi]

Bir ayette şöyle buyruluyor:

“...Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” [Ahzab, 33/33]

Bir insanın kusurları ve günahları yok edilince, cennetlik olurlar. Buna delil olarak da Efendimiz hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdu:

“Allahu Teala, Fatıma ve nesline cehennemi haram kıldı.” [Hâkim, Taberani]

“Kızım Fatıma’nın adı, (Allah O’nu ve sevenlerini cehennemden korur) manasındadır.” [Deylemi]

“Ehl-i Beyt’i seveni Hak Teala sever, buğz edene de buğz eder.” [İbni Asakir]

“İslam’ın esası, bana ve Ehl-i Beytim’e sevgidir.” [İbni Asakir]

“Her şeyin temeli var. İslam’ın temeli, ashabımı ve Ehl-i Beytim’i sevmektir.” [İ. Neccar] 

“Ehl-i Beytim’e buğzeden, yüzüstü cehenneme atılır.” [İ. Ahmed]

“Vallahi, Ehl-i Beytim’i sevmeyenin kalbine iman girmez.” [İ. Ahmed]

“Allah’ı seven beni sever, beni seven de Ehl-i Beytim’i sever.” [Tirmizi]

“Ashabımı, ezvacımı ve Ehl-i Beytim’i seven, cennette benimle olur.” [Ramuz]

İslam’a hürmet dinin emirlerine riayet etmektir, Peygamber’e hürmet sünnetine uymaktır, nesline hürmet seyyidlere, şeriflere hürmettir.

“Fatıma, cennet hatunlarının üstünü, Hasan ve Hüseyin de cennet gençlerinin yüksekleridir.” [Tirmizi]

“Ehl-i Beytim’i sevmeyen, ihtilafa düşer ve şeytana yoldaş olur.” [Hâkim]

“Ya Rabbi, Hasan ile Hüseyin’i seviyorum. Sen de sev. Bunları sevenleri de sev!” [Tirmizi]

“Fatıma benden bir parçadır. O’nu inciten beni incitmiş olur.” [Hâkim] 

“Fatıma’yı Ali’den daha çok severim; Ali, bana Fatıma’dan daha çok kıymetlidir.” [Hâkim] 

“Ensara ancak münafık buğz eder. Ehl-i Beytim’e, Ebu Bekir ve Ömer’e buğz eden de münafıktır.” [İ. Asakir]

“Ehl-i Beytim’i ve ashabımı çok sevenin, Sırat köprüsünde ayağı kaymaz.” [Deylemi, İ. Adiy]

“Benden sonra Ehl-i Beytim’le imtihan olunacaksınız.” [Taberani]

“Bana ve Ehl-i Beytim’e salavat getirilmedikçe, dua ile Allah arasında perde vardır.” [Ebuşşeyh] 

Demek ki kurtuluş için Ehl-i Beyt’in ve ashab-ı kiramın yoluna sarılmak lazımdır. Ehl-i Beyt, Ehl-i Sünnet’in göz bebeğidir. Ehl-i Beyt’in fazilet ve kemalâtı pek çoktur, saymakla bitmez. Onları anlatmaya, methetmeye, insan gücü yetişmez. 

İmam-ı Ali’yi çok sevmek, Ehl-i Sünnet alametidir. Ehl-i Beyt’i sevmek, her mü’mine farzdır. Son nefeste iman ile gitmeye sebep olur. Aklı az olan, iyi düşünemeyen bazı kimseler, burada yanılıyor. Ayet-i kerime ve hadis-i şerifler gösteriyor ki ashab-ı kiram, Ehl-i Beyt’in sevgisini imanlarının sermayesi edinmişlerdi. 

İmam-ı Rabbani Hazretleri buyurdu ki: 

“Babam zahir ve bâtın ilimlerinde yani kalb ilimlerinde çok âlim idi. Her zaman Ehl-i Beyt’i sevmeyi tavsiye ve teşvik buyururdu. Bu sevgi insanın son nefeste imanla gitmesine çok yardım eder, derdi. Vefat edeceklerinde başucunda idim. Son anlarında şuuru azaldığında kendisine bu nasihatini hatırlattım ve o sevginin nasıl tesir ettiğini sordum. O haldeyken bile (Ehl-i Beyt’in sevgisinin deryasında yüzüyorum.) buyurdu. Hemen Allahu Teala’ya hamd ve sena ettim.“

Ehl-i Beyt’in sevgisi, Ehl-i Sünnet’in sermayesidir. Ahiret kazançlarını, hep bu sermaye getirecektir. Ehl-i Sünnet’i tanımayanlar, bu büyüklerin orta, âdil, halis sevgilerini bilmeyerek, ifratı seçerek, sevgide taşkınlık yaparak, orta ve âdil sevgiyi sevmemek sanıyor. Ehl-i Sünnet’e ‘Harici’ damgasını basıyorlar. Bu zavallılar bilemiyorlar ki, aşırı ve taşkınca sevmek ile hiç sevmemek arasında, bir de doğru, insaflı, orta derecede sevgi vardır. Hakkın yeri de her şeyde ortada, merkezdedir. Bu hak ve adalet merkezi, Ehl-i Sünnet’e nasip olmuştur.