Mümin Kardeşliği Nasıl Olmalı?

Müminlerin kardeşliği, birbirleri için her türlü fedakarlığı ve yardımlaşmayı seve seve yapmalarını gerektirir. Bu sebeple inananlar, Allah yolunda bir zorluk ve sıkıntıya uğradıklarında, diğer Müslümanların kardeşleri onların yardımcılarıdır. "İnsan özden ibarettir; geri kalan deridir. Göz de dostu gören göze derler" Hz Mevlana Hayır yolunda birbirlerine her türlü desteği veren Müslümanlar, Allah'ın rahmetini elde etmek için kötülüklere karşı kardeşlerini ikaz ederler. İyilikleri yaymaya çalışarak, kardeşlerinin bu yöndeki faaliyetlerini desteklerler. Bu, sadece ahirete yönelmiş olmanın getirdiği bir kardeşlik anlayışıdır. Ancak sadece salih olarak Allah'a bağlı kişiler birbirlerini karşılıksız olarak desteklerler. Bu konuda Efendimiz bakın ne buyuruyor: "Müminler birbirlerini sevmekte birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücud gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır." Buhari

Şeytan da, Allah'ın dinini yaşayan ve anlatan kişileri kendisinin en büyük düşmanı olarak gördüğü için, Müslümanları ne pahasına olursa olsun yollarından geriye döndürmek ister. Bunu yapamayacağını anlayınca da hizmeti sekteye uğratmak için birbirlerine düşürerek gerçekleştirmek ister. İnsan nankördür. İyiliği unutur, kendi menfaatleri için iyiliği unutuverir, hizmeti unutuverir. İnsan bu durumlarda kendisini hizmete tercih etmeli, mümin kardeşini şeytana tercih etmelidir. Zaten şeytan ne zaman mümine dost oldu ki… Müslümanların inkişafını sağlayan bir müesseseyi elbette yıpratmak isteyecektir.

Mümin erkeklerle mümin kadınların birbirlerinin yardımcısıdır

"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." ( Tevbe Suresi, 71) Müminlerin kardeşliği, birbirleri için her türlü fedakarlığı ve yardımlaşmayı seve seve yapmalarını gerektirir. "Kişi , Müslüman kardeşine hürmet ettiği zaman, sanki Allah'a saygı göstermiş olur." Bezzar

Bu sebeple inananlar, Allah yolunda bir zorluk ve sıkıntıya uğradıklarında, diğer Müslümanların kendilerine hiç tereddüt etmeden yardımcı olacaklarını bilirler. Nitekim yardımlaşmak ve ihtiyaç içerisinde bulunan kardeşlerine destek olmak tüm Müslümanların üzerine bir sorumluluktur. Allah inananların birbirleriyle yardımlaşmadığı zaman, bunun büyük bir fitne ve bozgunculuk olacağını bildirmektedir. Aralarındaki dayanışma sebebiyle, Allah (Celle Celalühü) müminleri birbirine yardımlaşmasını " Allah'a saygı göstermek " olarak nitelendirmektedir. Allah yolunda hizmet etmek gerekir. Bunun için ihvan kardeşine yardımcı olacaksın ki, o da hizmetini kolay yapabilsin. Elbette bu hizmet sırasında maddi ve manevi çeşitli zorluklarla karşılaşılacağı muhakkak. Ancak hizmet ehlinin kardeşlerine karşı dayanışmalarında manevi büyük kazançlar vardır.

Bu konuya Kuran'da özellikle dikkat çekilmiştir: "İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cehd edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü'min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır." ( Enfal Suresi, 73-74)

Müslümanların Bir olması İslam Hakimiyeti için Şarttır

Kuran-ı Kerim'e göre tüm Müslümanlar birbirlerinin kardeşidir. Hz. Mevlana ne söylüyor "Dost nasıl dosttur? Rey ve tedbir bakımından merdivene benzeyen, seni aklıyla her an irşat edip yücelten dost." Müminler birbirlerinin gelişmesine yardımcı olmalıdır. Aynı yolda, aynı amaç için gayret eden, aynı fikir ve düşüncelere sahip müslümanlar, itişip kakışmak yerine böyle yaparlar.

İman Etmeyenlerin İttifakı Bozulmaya Mahkumdur

Allah'a ve ahirete inanmayan insanların birlikteliklerinin temelinde genellikle dünyevi değerlere verilen önem ve yine dünyevi menfaatlere yönelik beklentiler vardır. Bu kimseler biraraya gelmekle bir anlamda karşılıklı bir menfaat anlaşması yapmış olurlar; taraflar karşılıklı olarak birbirlerine destek olur ve böylece ortak menfaatler elde etmeye çalışırlar.

Bu ittifaka dahil olan kimseler, birlikteliklerinin karşılıklı bir güven ya da dostluğa dayanmadığını ve her ne kadar dile getirilmese de bu ittifakın birtakım şartlara dayalı olduğunu bilirler. Taraflardan birinin menfaat sağlayıcı vasfı ortadan kalktığında, ittifak da ortadan kalkar. Çünkü kurulan bu ittifak sadece bir güç birliğinden ve menfaat beklentisinden kaynaklanmıştır. Dolayısıyla, beklentiler yok olduğunda birliğin bozulması da son derece doğaldır. Allah'ın "… Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir." (Haşr Suresi, 14) ayetiyle insanlara haber verdiği gibi, iman etmeyenler her ne kadar birlik ya da dayanışma içerisinde gibi görünseler de temelde birlik olamazlar.

Üstelik bu birlikteliklerin çok büyük bir bölümü çeşitli zorunluluklar nedeniyle meydana geldiği için, geçici ve samimiyetten uzaktırlar. Tüm bunların ötesinde dünyadaki her türlü bireysel ve toplumsal ilişkiden çok daha gerçek, samimi, sağlam bir temeli olan ve gücünü hiç bir zaman kaybetmeyen bir dayanışma bağı daha vardır. Bu bağ, müminlerin kardeşlik bağıdır.

Önemli Olan Müminlerin Kardeşliği

İnsanlar arasında gerçek bir dostluk ve ittifakı sağlayabilecek yegane güç olan bu bağın meydana gelmesi ancak, ‘samimi iman' ile mümkündür. İman sahipleri birbirlerini, araya hiçbir çıkar ya da menfaat beklentisi katmadan, halis niyetle ve sadece Allah rızası için sever, Allah rızası için birbirlerinin dostu olurlar. Bu dostluklarıyla, sağlam bir ittifakın temelini oluştururlar. Temeli Allah sevgisine ve Allah korkusuna dayalı olan bu bağın bozulması Allah'ın dilemesi dışında hiçbir şekilde mümkün olmaz.

Ayrıca şunu belirtmek gerekir ki bu bağ, kan bağından gelen kardeşlik ilişkisinden hem teknik anlamda hem de sosyal anlamda farklıdır. Teknik olarak müminlerin kardeşliğinde herhangi bir kan bağına gerek yoktur. Hatta dil, ırk, soy bağına da ihtiyaç yoktur. Farklı kültürlerde yetişmiş, farklı dilleri konuşuyor olsalar da müminleri biraraya getiren ve kardeş olmalarını sağlayan, Rabbimiz'in bizlere lütfettiği İslam dinidir. Allah'a iman eden, O'nun rızasını kazanmak konusunda gönülden bir çaba gösteren insanların yaşadığı bu kardeşlik Al-i İmran Suresi'nin 103. ayetinde şöyle bildirilmiştir: "Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah size ayetlerini böyle açıklar."

Mümin Kardeşliğinin Farkı Nedir?

Birarada olmaktan büyük zevk alan, birbirlerini seven, şevklendirmeyi seven, fedakarlık yapmaktan mutluluk duyan, kendisi için istediğinin aynısını hatta daha fazlasını kardeşleri için isteyen bir anlayış muhakkak ki, dünyevi beklentilere dayalı bir birliktelikten çok farklı olacaktır. İslam ahlakının yayılmasına hizmet edebilmek amacıyla şartlar gereği farklı yerlerde ve konumlarda olmaları gerekse dahi kalpleri her zaman birlikte olan iman sahiplerinin kardeşliğini farklı kılan özelliklerden biri, bu kardeşliğin sonsuza dek sürecek olmasıdır. Bir başka deyişle dünyada başlayan bu dostluk, Allah'ın (Celle Celalühü) izniyle sonsuz ahiret yaşamında da devam edecektir. Bununla beraber orada müminleri çok daha heyecan verici bir nimet daha beklemektedir: Peygamberler, seçilmiş elçiler, önceki ve sonraki devirlerde yaşamış tüm iman sahibi kardeşleriyle tanışma ve karşılıklı sohbet etme imkanı… Bu müjdeli olay ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir: "Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar?" (Nisa Suresi, 69)

"Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar." (Hicr Suresi, 47)

Müslümanların tesanüdünü (dayanışmasını) diğer tüm dayanışmalardan farklı kılan bir başka unsur ise, iman edenlerin, Allah rızası için birbirlerini sevmelerinin verdiği güç vesilesiyle büyük bir manevi kuvvete sahip olmalarıdır. "… (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara Suresi, 249) ayetiyle bildirildiği gibi müminler, kalplerindeki iman vesilesiyle, az sayıda bile olsalar, büyük zorluklara ve güçlüklere karşı galip gelecek bir şevk ve irade kazanmış olurlar. Gösterdikleri güzel ahlaktan dolayı Allah'ın yardımını ve desteğini kazanırlar. Allah'ın "… eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz." (Al-i İmran Suresi, 139) ayetiyle bildirdiği gibi, kimsenin birbirine düşüremediği, gücünü kıramadığı üstün bir manevi kuvvet oluştururlar.

Sonsuz ahiret arkadaşı olmaya niyet etmiş olmalarından dolayı derin bir sevgi, saygı ve sadakatle birbirlerine bağlanırlar. Bundan dolayı da asla rekabete, çekişmeye ya da ihtilafa imkan tanımazlar. Birinde bir kusur olacak olsa, bir diğeri güzel ahlakla ona destek olup iyiliğe teşvik eder ve hatalarını örter.

Müminler Birbirlerini Destekler

İman edenler birbirlerini koruyup kollamakla, her koşul altında birbirlerine destek olmakla yükümlüdürler. Allah (Celle Celalühü), iman edenlerin Allah yolunda "birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak" hareket ettiklerini bildirmiştir. Eğer herkes başkasının kendi hakkında söylediğini tamamen bilseydi, bu alemde dört kişi birbiriyle dost olamazdı.

Allah rızası için birlik içinde hareket etmek, müminlerin zorluklar karşısında başarı elde etmesinde önemli bir îmanî sırdır. Müslümanların tarih boyunca yaşadıkları olaylara baktığımızda da, zorluk ve sıkıntıların hep bu şekilde aşılabildiğini görürüz. Başta, Allah'ın tüm insanlara örnek kıldığı Peygamberimiz Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve sahabeler olmak üzere, Müslümanlar bu ahlakı en güzel şekilde yaşamış, gösterdikleri üstün tesanüd ve fedakarlık örnekleriyle İslamiyet'in ve Kuran ahlakının tüm dünyaya yayılmasına vesile olmuşlardır.

Birlik ve Beraberlik Kuran'ın Emridir

İman edenlerin arasındaki birlik ve ittifak son derece önemli bir konudur. Nitekim inkar edenler ve dinsizliğin yayılmasını hedefleyenler, farklı görüş ve yöntemlere inansalar da, bu amaçları doğrultusunda gerektiğinde birlik olabilmekte, ittifak halinde hareket edebilmektedir. Aynı şekilde iman edenlerin de ittifak halinde olmaları gerekir. Çünkü müminlerin dünya hayatında yerine getirmeleri gereken çok önemli bir sorumlulukları vardır. Müminler Allah'ın varlığı ve birliğini tüm insanlara anlatmak, din ahlakını yaymak ve güzel ahlakı öğretmekle yükümlüdürler. Üstelik herşeyden önemlisi bu, Kuran'da Allah'ın iman edenlere tavsiye ettiği bir ahlaktır: "İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur." (Enfal Suresi, 73)

Görüldüğü gibi yeryüzünde fitne ve fesada son vermeyi kendisine görev bilen salih müminlerin, o veya bu nedenle diğer müminlerle dostluk ve kardeşlik içinde olmamasının sonuçları çok tehlikeli olabilir. Nitekim Allah(Celle Celalühü), iman edenlerin birbirlerine dost ve veli olmamaları durumunda, yeryüzünde fitnenin artacağını bildirmiştir.

"Yanımda oturmaya en yakın olanınız, en güzel ahlaklı olanınız ve herkesle iyi geçinenizdir. Çünkü onlar hem severler hem sevilirler." Tabarani

Günümüzde de Müslümanların en çok üzerinde durması gereken konulardan birisi ahlaklı arkadaş, dost olmaktır. Yoksa İslam'ı anlatan bir çok kişi var, bana İslam'ı yaşayanları gösterin. Allah okuyanlara İslam'ı yaşayacak dostluk nasip etsin… Dostlarınızın kıymetini bilin, onların küçük kusurlarını görmezden gelin. Kusursuz dost ararsan dostsuz kalırsın. Ayrıca "Seni dostundan ayıran sözü dinleme. O sözde ziyan vardır, ziyan!" buyuruyor Hz.Mevlana...

Karşılıklı Güven Esası Korunmalıdır

Müslümanlar arasındaki birliğin bozulmaması ve zedelenmemesi için dikkat etmelidir. "Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır." (İsra Suresi, 53)

Salih Müslümanlar karşılarına nasıl bir olay çıkarsa çıksın, hiçbir zaman tevazu, fedakarlık, hoşgörü ve affedicilik gibi Kuran ahlakının kendilerine kazandırdığı güzel özelliklerden taviz vermezler. Yüce Rabbimiz Kuran'da, müminlerin birliğinin bozulmasının kesinlikle şeytanın parmağı olan bir durum olduğunu bildiriyor. Said İbnu'l- Müseyyeb (rahimehullah) anlatıyor: "Resülullah (s.a.v) buyurdular ki: "Şeytan tek başına olanla, iki kişi beraber olana sıkıntı verir. Eğer üç kişi olurlarsa onlara sıkıntı veremez." İsti'zân 36, (2, 978).

Nefsin ve şeytanın oyunlarıyla müminler arasındaki birlik ve beraberliği bozacak her türlü fitneden kaçınmak lazım. Çünkü rekabet ile makam ve mevki için kardeşliği zedelemek hem müminlere yakışmaz hem de bu kötü davranışta bulunanı yüceltmez, tersine küçültür. Eğer bir yarış olacaksa, bu ancak müminlerin Allah rızası için hayırlarda yarışması olur.

"Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal Suresi 46) Bu nedenle ne sebepten olursa olsun çekişmekten kaçınmak gerekiyor. Çünkü Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever. (Saff Suresi,4)

Günümüzde insanlar bir tebessüme bile muhtaç hale gelmiş. İnsanlar birbirine selam bile vermiyorlar. En samimi dostların birbiri ile araları sebepsiz konular yüzünden açılabiliyor. Dostluklarda mutlaka sorunlar çıkacak, karı koca arasında bile çıkıyor. Sen affetmesini bilmezsen sorun sende. Sen Hz. Peygamberin ahlakını yaşamalısın. Sen af etmezsen kendi günahların için nasıl olur da Allah'tan af dileyeceksin. Allah'u Teala kul hakkı haricinde tövbe edildiğinde bütün günahları bile haseneye çevirebilir. Sen nasıl olur da "bana karşı hata yaptı" deyip affetmiyorsun mümin kardeşini…

Zamanımızda kardeşliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemi yaşıyoruz. Hergün Müslümanlara karşı zulümler, çatışmalar yaşanmaktadır. Müminler birlik içinde sanki bir kale gibi sağlam ve muhkem olmalıdırlar. Bu Kuran ahlakının gereği, Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in emri ve tasavvuf yolunun büyüklerin yaşantısıdır. Böylesine önemli bir sorumluluk taşıyan Müslümanların birlik ve ittifak içinde olmaları gerektiğinin önemini anlamak için şu hadislere kulak verin.

İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "İnsanlar yalnızlıktaki (mahzuru) benim kadar bilselerdi, hiçbir atlı tek başına bir gececik olsun yol yapmazdı." Buhârî, Cihâd 135; Tirmizî, Cihâd 4, (1673).

Amr İbnu Şuayb an ebîhî an ceddihi (r.a) tarikinden naklediyor: "Resülullah (s.a.v) buyurdular ki: "Bir atlı bir şeytandır, iki atlı iki şeytandır, üç atlı bir gruptur." Ebü Dâvud, Cihad 86, (2607); Tirmizî, Cihâd 4, (1674).

Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Bir sefere üç kişi beraber çıkınca birini emîr (başkan) yapsınlar." Ebü Dâvud, Cihâd 87, (2609).

Bu büyük fikri mücadele sonucunda yalnız Müslümanların değil, tüm insanlığın çektiği sıkıntılar -Allah'ın izniyle- sona erecek, insanlık barış, huzur ve mutluluğa kavuşmuş olacaktır. Ahir zamanın kutlu şahısları Hz. İsa ve Hz. Mehdi önderliğinde tüm Müslümanlar kenetlenmiş bir bina gibi biraraya gelecek, kardeşlik ve bağları ile tüm dünyaya örnek olacaklar ve bu vesileyle dünyada Kuran ahlakının güzelliklerinin yaşanmadığı hiçbir yer kalmayacaktır.
"Kişi arkadaşının dini üzerinedir." Ebu Davut, Tirmizi

İnsan tabiatı gereği davranış biçimleri birbirine benzemeye uygundur.

Bir adam İbrahim bin Ethem ile arkadaş olmuştu. "Bende bir kusur gördüysen uyar" dedi. İbrahim bin Ethem; "Sende ne bir ayıp, ne de bir kusur görmedim. Çünkü sana sevgi gözü ile baktım. Onun için sende gördüğüm her şey hoşuma gidiyor." diye cevap verdi.

Ali Faik YURTÖVEN