Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) temiz ve asil bir soydandır. Hz. İbrahim (as)'ın oğlu İsmail (as)'dan devam edip gelen ve Mekke'de bulunan Kureyş Kabilesi'nin Haşimîler zincirine eklenen en değerli halkasıdır. Dedesinin adı Abdulmuttalip, babasının adı Abdullah'tır. Annesi ise Vehb kızı Amine'dir.
Kur'an-ı Kerim'de; "Muhammed (as)'de, onların arasından seçilerek, onlara peygamber gönderilmiştir" (1) buyrulmaktadır. Efendimiz ise; "Ben, Âdemoğulları soylarının en hayırlı, en temiz olanlarından, devirden devre, aileden aileye geçe geçe nihayet, şu içinde bulunduğum aileden vücuda getirildim!" (2) diye anlatmaktadır.
İbni Haldun da; "Muhammed (as)´dan başka, hiçbir kulun, ilahî ikram olarak ne soyunun bu derece mazbut olduğunun, ne de Âdem (as)'dan kendilerine gelinceye kadar soy şerefliliğinin kesintisiz devam ettiğinin görülmediğinden" (3) bahsetmektedir.
Gönüllerin Efendisi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) henüz doğmadan, yani; bundan yaklaşık 1400 yıl önce dünyanın durumu yaşanılabilir olmaktan oldukça uzaktır. Çünkü; insanlar her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmış, sosyal hayatları bozulmuş, ahlâk tamamen kokuşmuştur. Küfür ve haksızlık insanların gözlerini kör etmiş ve gönüllerini karartmış, Allah'a giden doğru yoldan uzaklaşmışlardı.
Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, kadınlar, esirlere yapılan muâmelenin aynısına tabi tutuluyor ve bir eşya gibi alınıp satılıyordu. Dünyanın birçok yerinde savaşlar nedeniyle kan akmaya devam ediyor, huzur, sükun, can ve mal güvenliği ortadan kalkmış bulunuyordu. Kâinatta, insani erdem-lerden olan şefkat, merhamet, sevgi, saygı, fedakarlık... gibi iyilik adına ne varsa hepsi tatile çıkmış, kurak toprakların suya hasreti misali gönüller rahmete duyulan hasretten kavrulmaktaydı.
Bu ortam içinde insanlık; cehalet, küfür ve zulmü yıkacak, karanlıkları dağıtarak nura boğacak ve kuraklıkların susuzluğunu dindirecek kurtarıcı bir el olan alemlere rahmet misafirini, büyük bir açlık içinde beklemektedir.
Bu beklenti içinde iken Şanlı Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), 20 Nisan 571 tarihine rastlayan Rebiu'l-evvel ayının 12'nci günü Pazartesi gecesi Mekke' de dünyayı şereflendirmişlerdir. Kurtarıcısını bekleyen dünya; bir şafak vaktinde insanlığın hayat ufkuna Allah'ın bir rahmeti olarak tebes-sümlerle doğan gönüller sultanının gelişiyle, nura kavuşuyor ve beklentiler böylece makes buluyordu.
Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)' in, Fil yılında Ebu Talib Şı´b´ı Caddesinde, "Mevlid Sokağı" denilen Hz. Abdullah'ın evinde ay takvimine göre dünyaya geldiği işte bu geceye, İslam tarihinde "Mevlid Kandili" ismi verilmektedir. Babası Abdullah, O'nun doğumundan iki ay kadar önce Medine' de vefat etmiş, bu kutlu doğuma ömrü yetişmemiştir. Bu yüzden Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yetim olarak doğmuştur. Abdurrahman b. Avf'ın annesi Şifa Hatun, Hatem'ül Enbiya (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'nın doğumu gecesinde orada hazır bulunmuş ve iki cihan güneşinin doğumuna ebelik etmiştir. (4)
Hz. Âmine´nin bildirdiğine göre; varlığın sebebi olan Nebi (as)'ye, ne hamileliği sırasında, ne de O'nu dünyaya getirirken hiçbir zahmet çekmemiş ve o doğarken de doğu ile batı arasını aydınlatan bir nurun kendisinden O'nunla birlikte çıktığını görmüştür. (5) Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini yere dayamış, başını semaya kaldırmış olarak doğmuştur. (6) İki cihanın güneşi Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) doğunca, geleneğe göre sabaha kadar üzerine kapatılan çanağın yarılarak, yarığından kendisinin gözlerini semaya diktiği görülmüştür. (7) Resulü Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), göbeği kesilmiş ve sünnet olmuş bir şekilde dünyaya gelmiştir.
Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)' in doğumunun yedinci günü, dedesi Abdulmuttalib develer ve koyunlar kestirerek Mekke halkına üç kez yemek yedirmesini, oğlu Ebu Talib´e emretmiş ve bu suretle halka ikramlarda bulunulmuştur. Hatta; kurt ve kuşların yararlanmaları için de kurbanlar kesilmiştir. Tam anlamıyla ailesi, şanlı Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in gelişini haklı olarak bir bayram havasında karşılamıştır.
Efendimizin doğum yıldönümü nedeniyle kutladığımız kutlu doğum gecesinde; yeryüzünde önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Bu gece; Kisra'nın sarayından on dört sütun yıkılmış, İranlıların, bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür. (8) Save Gölü'nün suyu çekilmiş, Semave Vadisini su basmıştır. İran Şahı, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında görüp telaşa kapılmıştır. Kâbe'de bulunan putlar yüzüstü yere yıkılmış, o gece Kâbe' nin yakınında bulunan dedesi Abdulmuttalib'in kulağına gelen bir ses; "Şu anda oğlun Abdullah' tan bir çocuk dünyaya geldi. Onun varlığı âlemlere rahmettir. Çocuğun adını Muhammed koy" denilmiştir. Gecenin sabahında Medine'de bir Yahudi halka seslenerek: "Bu gece Ahmed'in yıldızı doğmuştur" demiştir. Şeytan; hayatında koparacağı dört çığlıktan birisini, bu kutlu doğum gecesinde koparmıştır. (9) Doğumu ile ilgili husus kainatın gözbebeği olan Efendimizce; "Ben, atam Hz. İbrahim'in duası, kardeşim Hz. İsa'nın müjdesi, annem Amine'nin rüyasıyım. Annem bana hamile olduğu sırada bir rüya görmüştü; içinden bir nur çıkmış ve bu nur Suriye' deki sarayları aydınlatmıştı." ( 10) şeklinde anlatılmıştır.
Böylelikle, Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail'in duaları ve İsa (as)'nın müjdesi gerçekleşmiş oluyordu. Bu nurlu gecede meydana gelen olağanüstü olaylar ve sonrasında yaşanacak hadiseler nedeniyle kutlu doğum, insanlık tarihinin en mühim hadiselerinden biri olup hem de insanlığa bir hidayet güneşi olması nedeniyle, Allah' ın bizlere sunduğu en büyük nimetlerindendir. Peygamberimizin gönderiliş sebebinin bütün alemlere ve insanlığa merhamet ve şefkat kaynağı olduğu, bizzat Kur'an-ı Kerim'de; "(Ey Habibim) Ben seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdim." (11) şeklinde bildirilmektedir.
Efendimizin doğumu ile Allah (Celle Celalühü) yeryüzünü rahmetiyle doldurmuştur. O bir milletin değil, aynı zamanda tüm insanlığın son peygamberi olarak gönderilmiştir. İki cihanın Efendisi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)' nin doğduğu gece yaşanan olaylar, kişi hak ve hürriyetlerine de yeniden kavuşulacağının habercisi hüviye-tindedir. Kutlu doğumla insanlığın üzerine çökmüş kara bulutlar dağılmış ve alemler yeniden hayat bulmuştur. Bu nedenlerledir ki Efendimizin doğumunun, ne derece önemli olduğunun idraki içinde olmamız gerekir.
Mevlit kandili gecesi, insanların gönlüne ferahlık ve düşüncelerine berraklık kazandıran bir zaman dilimidir. Seçilmiş zamanlardan afv ve mağfiret edilmemiz açısından bir fırsat olması nedeniyle Mevlit Kandili gecesi ihya edilmelidir. Geceye özel saygı gösterilmeli, günah işlemekten sakınılmalı ve bolca ibâdet edilmelidir. Oruç tutmak, zekât ve sadaka vermek, çok sayıda Salât-ü selâm getirmek, zikir yapıp günahlara pişmanlıkla tövbe etmek, Kur'an okuyup dua etmek, kaza ve nafile namazlar kılmak geceyi ihya açısından önemli bir yer teşkil etmektedir. Ayrıca, geceyi fırsat bilerek geçmişimizin muhasebesi ile geleceğimizin planlaması yapılmalıdır. Yakınlarımızın kandillerini tebrik edip duaları alınmalı, gece içinde yapılan ibadetlerin sevapları geçmişlerimize hediye gönderilmelidir. Çevremize ve çoluk çocuğumuza güzel örnek olup gecenin ehemmiyeti onlara da farkettirilmeli, Müslüman kardeş-lerimizin kandilleri kutlanıp gönülleri alınmalıdır. Çevremizde bulunan fakir, muhtaç ve hastalara yardım edilmelidir. Dualarımızda kendimiz, ailemiz, milletimiz, ülkemiz ve bütün insanlığın huzur ve sükuneti içinde talepte bulunmayı unutmamalıyız.
Yine; Peygamber Efendimizin doğumunu anma vesilemiz olan bu Kandilde, Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in hayatının inceliklerini öğrenmek ve öğretmek için Siyer-i Nebi okuma seferberliği başlatılmalı, Peygamberî ahlakın yaşantımıza yansımasını sağlayacak kararlar alınmalı, sahabelerin örnek hayatları ince-lenmelidir. Çeşitli yaş gruplarına yönelik kutlu doğumla ilgili etkinlikler, anlatım ve şiir yarışmaları düzen-lenmelidir. Televizyon ve radyo programlarına ilaveten açık oturum, panel ve tartışma programları ile de insanların gönül dünyasındaki yumuşamanın ve manevi derinliğin sağlanmasına yardımcı olunmalıdır. Kutlu Doğum kutlamaları bütün dünyada yaygınlaştırılmalı ve O'nun alemlere rahmet ilahi mesajı bütün insanlığa ulaştırılmalıdır.
Peygamberimizin doğumunu anmaktan maksat; O'nun evrensel olan Peygamberliğini, getirdiği esasları, yüksek ahlakını bir kez daha benimsemek ve sünneti seniyyesini yaşamak azminde olduğumuzu kendimize ve çevremize hatırlatmaktır. Çocuklarımıza onun hayatı ile ilgili bilgi vererek onu sevdirmeye çalışmaktır. En güzel ahlak sahibi Efendimizin hayatımıza girmesini, O'na duyulan muhabbetimizin artmasını ve manevî aydınlanmamızın öncüsü olmasını sağlamaktır.
Bu geceyi ihya etmekle; geçen yıl kutladığımız mevlit kandilinden bugüne kadar geçen zamana ait otokritiğimizi yapma imkanını da kendimizde buluruz. Bu muhasebe insanın güzel ahlakı kazanmasına imkan sağlar. Kul olmanın hazzını iç dünyamızda daha bir coşku ile hissettirir. Kişinin maneviyatına destek olur ve Allah'a layık olma yolunda bir kul olunmasına yardımcı olur. Gecenin ihyası manevi doyum ile birlikte iç dünyamıza ait huzuru yakalamamıza da yardımcı olur.
Öyleyse; imanımızın geçerli olabil-mesinin temel şartlarından birisinin de Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i sevmek olduğunun bilincinde olalım. Kutlu Doğum haftasını fırsat bilerek (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e olan sevgimizi artıralım. O'nun güzel ahlakını benimseyip (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e ümmet olmanın bilinciyle şükür, hamd ve sena içinde olalım. Kandil, Allah'a ve O'nun Resulüne duyulan aşk, heyecan ve gayretimizin artmasına vesile olsun. O'nu gerçek anlamda sevmenin, O'na ittiba etmekten ve sünnetlerini tatbik etmekten geçtiğinin bilincine ermemizi bizlere idrak ettirirsin ve Fahri Kainat Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e açılan kapının bir anahtarı olsun.
Mevlit ve O'nun kutlu doğumu münasebetiyle, rahmet Peygamberi Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in; insanlığa yeniden merhamet elini uzatmasını ve karanlıkların onun nuruyla aydın-lanmasını beklerken, Hz. Peygambere olan sevgimizin daha da çoğalması temennileriyle Mevlit Kandilinizi kutluyorum.
Nice kutlu günlerde tekrar buluşmak dileğiyle; feyziniz bol, manevi kazancınız bereketli olsun...
e-mail:
KAYNAKLAR:
1- Sebe Suresi: 28
2- Tövbe Suresi: 128
3- M. Asım Köksal, İslam Tarihi
4- Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye,
5- İbn Sa´d, Tabakât, Beyhakî
6- İbn Sa´d, Tabakât,Taberî,
7- İbn Sa´d, Tabakât,Beyhakî,
8- Taberî , Beyhakî
9- Süheyli, Ravdu´l-ünüf,
10- Şibli, İslam Tarihi,
11- Enbiya Suresi 107