“Şüphesiz ki Zikr’i (Kur’ân-ı Kerîm’i) biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr 15/9) âyetinde Allah (c.c.) Kur’ân’ın tahriften uzak olduğunu beyan buyuruyor. Kur’ân’ın orijinalliği açısından bu konudaki değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Kur’ân-ı Kerîm’den önce indirilmiş olan bütün ilâhî kitaplar ve suhuflar tahrif edilmiş/değiştirilmiştir. Günümüze kadar değişmeden gelen tek ilâhî kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir. Nitekim yüce Allah, Hicr sûresi 9. ayette Kur’ân-ı Kerîm’i tahriften/tebdilden koruyacağını bildirmiş ve onun korunmasını kendi garantisi altına almıştır. Nitekim Allah Teâlâ’nın vermiş olduğu bu garanti, 14 asır boyunca gerçekleşmiştir. Kıyamete kadar da gerçekleşmeye devam edecektir.
Her devirde olduğu gibi günümüzde de Kur’ân’ın hem anlaşılması hem de yaşanması büyük önem arz ediyor? Bu konuda neler söylenebilir?
Kur’ân-ı Kerîm bir hidayet rehberidir. İnsanların hayatını inşa etmek ve onlara yön vermek için indirilmiştir. Onda insanları başarıya ve kurtuluşa eriştirecek evrensel ilkeler mevcuttur. Kur’ân-ı Kerîm’in getirmiş olduğu evrensel ilkelerinden istifade edebilmek için onun doğru anlaşılması ve ilkelerinin hayatta tatbik edilmesi gerekir. Zira Asr sûresinde ifade edildiği üzere insanlık bir hüsran/zarar içerisindedir. İnsanlık, bu hüsrandan ancak Kur’ân-ı Kerîm’i doğru anlayıp sunmuş olduğu ilkeleri hayatta tatbik etmekle kurtulabilir.
Hz. Peygamber döneminde Kur’ân nasıl muhafaza edilirdi? O dönemde niçin kitaplaştırılmamıştı?
Hz. Peygamber döneminde Kur’ân iki yönden muhafaza altına alınmıştır.
- Ayetlerin yazılıp kayıt altına alınması yoluyla,
- Ayetlerin ezberlenmesi yoluyla muhafaza altına alınmıştır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in daha ilk vahyediliş günlerinden itibaren Hz. Peygamber’in inen ayetleri vahiy kâtiplerine yazdırdığına dair sahih rivayetler mevcuttur.
Kur’ân-ı Kerîm Hz. Peygamber döneminde bir kitap haline getirilmemiştir. Çünkü vahiy hala devam ediyordu. Ayrıca Hz. Peygamber’e inen vahiyler nüzul sırasına göre tertip edilmiyordu. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerîm’in vahyedilişi tamamlanmadan kitap haline getirilmesi mümkün değildi.
Hulefa-i Raşidin döneminde Kur’ân’ın muhafazası hususunda nasıl bir yol izlendi? Kimler görevli idi? Cem etme ve çoğaltma işlemleri nasıl yürütüldü?
İlk halife Hz. Ebubekir döneminde irtidat eden/dinden dönenlerle yapılan savaşlarda birçok Kur’ân-ı Kerîm hafızı sahabî şehit edilmişti. Kur’ân-ı Kerîm’e bir zarar gelir endişesiyle Hz. Ömer’in teklifiyle ve Hz. Ebubekir’in emriyle, Zeyd b. Sabit adlı sahabî tarafından cem edilip iki kapak arasında bir kitap haline getirilmiştir. Hz. Osman döneminde ise kıraat ihtilaflarının önüne geçmek ve ümmeti Kur’ân-ı Kerîm hakkında ihtilaftan kurtarmak için Kureyş lehçesi üzerine yazdırılıp çoğaltılmıştır. Bu işlem ise Zeyd b. Sabit başkanlığında bir komisyon tarafından yapılmıştır. (Bu konulardaki ayrıntılı bilgi için “Asırların İdrakine Kur’ân Tarihi” adlı kitabımıza müracaat edilebilir.)
Vahyin çeşitleri ve Peygambere vahyin keyfiyetine dair neler söylenebilir? Vahyin geliş şekillerinde neler dikkati çekiyor? Vahiy esnasında Hz. Peygamber’in (s.a.v.) durumu nasıldı?
Vahyi, kaynağı itibarıyla iki kısımda mütalaa etmek mümkündür:
1) Allah’ın yaratıklarına yaptığı vahiy,
2) Yaratıkların kendi aralarındaki vahiy.
Kur’ân-ı Kerîm Hz. Peygamber’e vahiy meleği Cibrîl vasıtasıyla hem lafız hem de mana olarak vahyedilmiştir. Hz. Peygamber’e Kur’ân vahyi farklı şekillerde gelmiştir. Bunları şöyle açıklayabiliriz:
- Sadık Rüyalar şeklinde gelmesi,
- Peygamber’in hiçbir vasıta olmadan direkt olarak Yüce Allah’la konuşup vahyi alması,
- Vahiy meleğinin Allah’ın kendisini yarattığı surette gelip peygambere vahyi iletmesi,
- Vahiy meleği Cibrîl’in insan suretine girip vahyi iletmesi,
- Vahiy meleğinin vahyi, peygamberin kalbine ilka etmesi,
- Vahiy meleği görünmeksizin çıngırak sesine benzer bir sesle vahiy getirmesi.
Vahiy esnasında Hz. Peygamber’in durumu ile ilgili de şunları söyleyebiliriz: Bir insanın kendine ait beşerî özellikleriyle ilâhî vahye muhatap olması, meleklerle karşılaşması kolay bir şey değildir. Peygamberler vahiy alırken beşerî sıfatlardan sıyrılıp melekût âlemine girmektedirler. Dolayısıyla vahiy alma esnasında Hz. Peygamber’de birtakım değişiklikler meydana gelmekteydi. Nitekim bazı rivayetlerden anlaşıldığına göre onda bazen heyecanlanma, bazen korku, bazen de buhranlı hâller meydana gelmekteydi. Meselâ Allah Resulü’ne vahiy indiği esnada bazen vücudunun titrediği, yüzünün renginin değiştiği, zaman zaman da çok soğuk günlerde dahi terlediği, nefes alırken horlamaya benzeyen bir ses çıkardığı görülürdü. Hatta Hz. Peygamber (s.a.v.), vahiy alırken yanında bulunanlar bile vahyin etkisinde kalırlardı. Vahiy indiği esnada Hz. Peygamber’in yanında bulunanlar başlarını öne eğer, vahiy bitince de Allah Resulü, inen ayetleri etrafındakilere okur ve tebliğ ederdi.
Kur’an sûrelerinin tasnifi ve isimlendirilmesinde nasıl bir yol izlenmişti?
Kur’ân-ı Kerîm’in ayetlerinin tasnifi bizzat Hz. Peygamber’in vahiy meleği Cibrîl’den aldığı talimata göre yapılmıştır. Sûrelerin tasnifi konusunda ise üç ayrı görüş vardır. Bunlar;
1.Hz. Peygamber tarafından tasnif edilmiştir.
2.Sahabe-i Kiram tarafından tasnif edilmiştir.
3.Büyük bir kısmı Hz. Peygamber tarafından, çok az bir kısmı ise sahabe tarafından tasnif edilmiştir.
Doğru olan görüş birinci görüştür. Çünkü Hz. Peygamber her Ramazan ayında Cibrîl ile birlikte Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona okuyup mukabele ediyorlardı. Şayet sûrelerin sırası belli değilse nasıl okuyup mukabele etmekte idiler. Ayrıca bu mukabele Hz. Peygamber’in vefatından önceki son Ramazan ayında iki defa yapılmıştır. Böylece Kur’ân-ı Kerîm sûrelerinin tasnifi Hz. Peygamber döneminde bugünkü şeklini almıştı.
Sûrelerin isimlendirilmesi de Hz. Peygamber tarafından yapılmıştır. Çünkü Peygamber Efendimiz kendisine inen ayetleri ezberliyor ve hemen vahiy kâtiplerini çağırıyor ve onlara ayetleri okuyup yazdırıyor ve bu ayetleri sûre ismini zikrederek “filan sûrenin şu ayetlerin arasına koyun” diye talimat veriyordu.
Mekkî ve Medenî sûrelerin özelliklerine dair neler söylenebilir?
Kur’ân-ı Kerîm’de 114 sûre mevcuttur. Bu sûrelerin hicretten önce inenleri Mekkî, hicretten sonra inenleri ise Medenîdir.
Mekkî sûrelerin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
- İçerisinde secde âyeti bulunan her sûre Mekkîdir.
- İçerisinde “kella” lafzı bulunan her sûre Mekkîdir. Kur’ân’da 33 adet kella lafzı geçmektedir. Bunlar da Kur’ân’ın ikinci yarısında 15 sûre içinde yar almaktadır.
- Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri hariç, başında hurûf-ı mukattaa bulunan her sûre Mekkîdir. Kur’ân’da 29 sûrenin başında hurûf-ı mukattaa bulunmaktadır. İkisi hariç 27 sûre Mekkîdir.
- Bakara sûresi hariç, içerisinde Âdem ve İblis kıssası geçen her sûre Mekkîdir.
- Bakara sûresi hariç, içerisinde peygamberlerin ve geçmiş milletlerin kıssalarından bahsedilen her sûre Mekkîdir.
- Bazı istisnaları hariç, içerisinde “Ey insanlar!” hitabı bulunan her sûre Mekkîdir.
- Mekkî sûrelerin âyetleri kısadır. Mekke ehli, fesahat ve belagat ehlidir. Dolayısıyla onlara i’cazlı bir üslupla hitap etmek uygun olmuştur.
- Mekkî sûrelerde şirk ve putperestliğe karşı bir mücadele vardır.
- Mekkî sûrelerde çeşitli deliller ve beliğ bir üslupla müşriklerin batıl inançları çürütülmüştür.
- Mekkî sûrelerde tek Allah inancı, nübüvvet ve ahirete iman esasları en veciz bir tarzda anlatılmaktadır.
- Mekkî sûrelerde müşriklerin kan dökme, kız çocuklarını diri diri gömme, ırzlarını mubah sayma, yetim malı yeme gibi çirkin âdetlerinden bahsedilmekte ve insanlar, bu kötülüklerden temizlenmeye çalışılmaktadır.
- Mekkî sûrelerde iman, itaat, ilim, sevgi, merhamet, kalp ve dil temizliği aşılanmaktadır.
Medenî sûrelerin temel özelliklerini ise şöyle sıralayabiliriz:
- Cezalar ve miras paylarından bahseden her sûre Medenîdir.
- Cihada izin veren ve cihat hükümlerini açıklayan her sûre Medenîdir. Çünkü cihat, Medine Dönemi’nde meşru kılınmıştır.
- Ankebût sûresi hariç münafıklardan ve onların akıbetlerinden bahseden her sûre, Medenîdir. Çünkü nifak Mekke Dönemi’nde yoktu. Medine Dönemi’nde ortaya çıkmıştır.
- Bazı istisnalar hariç, içerisinde “Ey iman edenler!” hitabı bulunan her sûre, Medenîdir.
- Medenî sûrelerde ehl-i kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlar, İslâm’a davet edilmekte, onların batıl inançları, Allah’ın kitabını tahrif etmeleri ve cinayetleri anlatılmaktadır.
- Medenî sûrelerde ibadet, muamelat, ferdî, sosyal ve ailevî konularda İslâm şeriatının tafsilî kuralları ve hükümleri açıklanmaktadır.
- Medenî sûrelerin ayetleri genellikle hem uzun hem de ayet sayıları fazladır.
Kur’ân’ın ilk ve son inen âyetleri hangi âyetler idi? Diğer ilâhî kitaplar gibi Kur’ân, niçin bir defada inmemiştir?
Kur’ân’da ilk inen ayetler, Alak sûresinin ilk beş ayetidir. Hira mağarasında Hz. Peygamber’e nazil olmuştur. Son nazil olan ayet hakkında ise İslâm âlimleri arasında tam bir ittifak mevcut değildir. Bu hususta birçok görüş ortaya atılmıştır. Ancak en sağlam görüşe göre son inen âyet, Bakara sûresinin 281. âyetidir.
“Öyle bir günden sakının ki o gün (hepiniz) Allah’a döndürüleceksiniz, sonra herkese kazandığı tastamam verilecek ve onlara hiç haksızlık edilmeyecektir.”
Celaluddin es-Süyûtî başta olmak üzere bazı İslâm âlimleri bu ayetin, son inen ayet olduğunu söylemişlerdir. Nitekim Abdullah b. Abbas’tan nakledildiğine göre, Kur’ân’dan son inen ayet, Bakara sûresi 281. ayet olduğu ve bu ayetin inmesinden dokuz gece sonra Rebiü’l-evvel ayının üçünde pazartesi gecesi Hz. Peygamber’in yüce Allah’a kavuştuğu bildirilmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce inmiş olan ilâhî kitaplardan farklı olarak 23 yıl gibi bir zaman diliminde parça parça indirilmiştir. Kur’ân’ın bu şekilde parça parça indirilmesinin birçok sebeb-i hikmeti vardır. Bu sebeplerden bazılarını burada maddeler hâlinde şöyle sıralayabiliriz:
- Hz. Peygamber’e (s.a.v.) moral ve güç kaynağı olması,
- Kur’ân’ın ezberlenmesini ve anlaşılmasını kolaylaştırmak,
- Kur’ân’ın hayatta tatbik edilmesi ve uygulanmasını kolaylaştırmak,
- Müminlerin sorularının, kâfirlerin soru, itiraz ve şüphelerinin anında cevaplandırılması,
- Meydana gelen olaylar akabinde ortaya çıkan problemlere taze çözümler getirilmesi,
Bu konularda daha ayrıntılı bilgi için Aralık 2021 tarihinde Nobel Akademi Yayınlarından çıkmış olan “Asırların İdrakine Kur’ân Tarihi” adlı kitabımıza müracaat edilebilir.