Kur’ân’da Lider Toplum İlişkisi / Dr. Mehmet Tekin

Lider toplum ilişkisine geçmeden önce Kur’ân’ın olaylara genel yaklaşımı ve içeriğinden kısaca söz etmek yerinde olacaktır. Kur’ân’ı Kerîm’de genel anlamda inanç, ibadet, ahlak ve sosyal hayatla ilgili konulardan temel ilkeler koyarak bahsedilmiş ve özellikle sosyal hayatla ilgili detaylar insanlığın yaşadığı şartlar, çevre koşulları, toplumsal değerler, ihtiyaçlar ve gelişen yeni durumlar dikkate alınarak toplum fertleri, yetkili uzmanlar tarafından genel ilkelere ters düşmeyecek şekilde belirlenmesine bırakılmıştır.

Kur’ân olayları anlatırken belli bir konuyu ele alıp baştan sona bütün detaylarıyla onu anlatmaz. Üslup ve yöntem olarak Kur’ân konteksti içinde ihtiyaç duyulan yerde ihtiyaç miktarı kadar konuyu aydınlatacak ve insanların doğruyu bulamalarını sağlayacak kadar anlatımla yetinilir.

Lider-toplum ilişkisinde de Kur’ân yönetim, yöneticilik ve liderlik konularını doğrudan ele alıp incelemez. Ancak bu alanlarda bizlere genel ilkeler koyar ve olumlu ya da olumsuz örnek şahsiyetlerden ve olaylardan bahseder. Bu şahsiyetler insanların dünya ve ahiret açısından yaşamlarının sonuçlarını etkileyen etki ve güçlere sahiptirler. Bu liderlerin bir kısmı hem dünya hem de ahiret açısından insanları kurtuluşa ulaştırırken bir kısmı da felaketlere sürüklemişlerdir.

Bir kısmı toplumları köleleştirmiş, zulüm ve haksızlık yapmış, onları kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak onların felaketlerine sebep olmuş, bir kısmı ise adalet, hakkaniyet, toplumsal düzeni sağlama, güçlü karşısında zayıfı korumayı gerçekleştirerek toplumsal kurtuluşa vesile olmuşlardır.

Kur’ân’daki liderlerle ilgili bu anlatımların temel amacı onların bu olumlu ve olumsuz davranışlarından ve karşılaştıkları sonuçlardan dersler çıkarmak, düşünmek, ibret almak ve aynı hatalardan korunmaktır. Bizim de bu alanda çalışma yapmamızın temel nedeni toplumlara yön veren liderlerin ve onların etkisiyle hareket eden toplumların Kur’ân’daki bu olumlu ilkeleri dikkate alarak birlik, beraberlik, toplumsal huzur, gelişme ve ilerlemelerini sağlamak, dünya ve ahiret açısından kurtuluşu sağlayacak ilkelere yönelmelerini temin etmek ve ışık tutmaktır. Yapılan hatalardan sakınarak tekrar aynı hatalara düşmemelerini sağlamaktır.

Bu genel açıklamalardan sonra liderliğin anlamı ve alanı üzerinde biraz durmak yararlı olacaktır. Lider kelimesi İngilizcedeki ‘‘leader’’ kelimesinden dilimize geçmiş ve Türkçemizde “baş, başkan, şef, reis, kılavuz ve önder” anlamlarına gelmektedir. Terminolojik olarak ise sosyolojik açıdan birçok tanımı yapılmıştır. Tüm bu tanımların ortak noktaları; insanları idarede yetkisini elinde bulundurma, bulunduğu konum itibariyle diğerlerinden daha üstün ve önde bulunmaları, karşılıklı ilişki içinde bulunduğu grubun kararlarında, amaçlarını, hedeflerini, ideolojilerini belirleme ve bu amaçların gerçekleşmesinde diğerlerinden daha etkili olma durumudur. Karşılaşılan yeni durumlara ayak uyduran, yeni koşulların gerektirdiği yetenek ve becerileri gösteren ve problemleri çözmede öncülük eden kişidir.1

Lider ve liderlik; Tarih, Toplumsal felsefe ve siyasetin konusu olmuştur. Günümüzde ise bu konu Psikoloji, Sosyoloji, Sosyal Psikoloji ve Felsefenin inceleme alanına girmektedir.

Sosyal psikolojide lideri lider yapan ve onu grubun diğer fertlerinden ayıran bazı özelliklerden bahsedilir. Bu özellikleri; akıllı, bilgili, adaletli, namuslu, cesur, cömert, vakarlı, yeri geldiğinde yumuşak huylu, şefkatli, merhametli, doğru sözlü, sabırlı ve affedici şeklinde özetlemek mümkündür. Ancak bu özellikleri taşıyan grubun her üyesi lider olamaz. Onun diğer üyelerden yukarıda sayılan özelliklerin güçlü bir şekilde bulunmasının yanında zeki, dışa dönük, intibak (uyum) kabiliyeti yüksek, hükmedici, toplum bireyleri arasındaki ilişkilerde diğer üyelerden daha hassas davranan bir yapıya sahip olduğu görülür. Lideri ortaya çıkaran unsur içinde bulunulan şartlardır.

“Liderlik doğuştan mıdır yoksa sonradan mı kazanılmıştır?” sorusu çokça tartışılır. Burada doğuştan kesin özelliklere sahip niteliklerden ziyade nüve olarak var olan bu niteliklerin geliştirilmesinden bahsetmek daha yerinde olur. Belirtilen özellikler fertte insanları sevk ve idare ederken karşılaştığı problemleri çözme esnasında kuvvetlenip gelişmektedir. Bu nedenle yukarıdaki özelliklerin bir kişide lider olmadan önce mutlak manada var olduğunu söylemek doğru değildir.2 Ancak bu özellikler geliştirilmeye uygun halde özde nüve olarak bulunmaktadır denebilir.

Hangi tip grubun başında bulunursa bulunsun ya da sosyolojik olarak kategorize edilen otoriter, demokrat ve karizmatik lider tiplerinden hangisi olursa olsun liderler belli fonksiyonları yerine getirmek zorundadırlar. Bu fonksiyonlar idare ettikleri grubun özelliklerine göre değişiklik gösterebilir. Genel anlamda bu fonksiyonları şu şekilde dile getirmek mümkündür.

Liderlerin genel olarak faaliyetleri koordine eden, hedefe ulaşmanın yollarını arayan, hedeflerin tayin ve tespitini yapan icraatçı rolü vardır. Lider bilgi, tecrübe ve becerileriyle mütehassıstır. Grubun gayelerine ulaşması için uzun vadeli planlamalar yapan ve gerekli tedbirleri alan planlayıcı yönü vardır. Grup üyelerinin dışardakilerle olan münasebetlerinde onları temsil eden ve sözcülüğünü yapandır. Grup yapısının özel teferruatı üzerinde diğer üyelerden daha çok hâkimdir ve grup içi münasebetleri kontrol eder. Ceza ve mükâfat verme yetkisi olan, ihtilaflarda hakem rolü üstlenen ve bireyler arasını uzlaştıran kişidir. Üyelere örnek ve model olma vazifesini yerine getirir. Askeri bir birlik önünde cesaretle savaşa giren bir askeri lider ya da dini faziletleri halka aktarmak isteyen dini liderin bu faziletleri öncelikle kendi hayatında ve nefsinde yaşaması gibi. Lider aynı zamanda bir ideologdur. Üyelerin inanç, kıymet ve normları için kaynak teşkil eder. Grubun ideolojisi üyelerden çok liderin düşüncelerini yansıtır. Lider kabahat yüklenen bir şahıs olarak da ortaya çıkar. Başarısızlıkları durumunda mesuliyetleri oranında hücumlara maruz kalır ve hedef olur. Hayal kırıklığına uğramış, güç ve engellerle karşılaşmış, ümitleri kırılmış kişilerin hücumlarına maruz kalabilir. Bu fonksiyonları grupların çeşitleri ve hedeflerine göre farklılık gösterdiğini söylemek mümkündür. Ancak burada genel ve yoğun olarak icra edilen fonksiyonlar dikkate alınarak bu gruplandırma yapılmıştır.

Kur’ân’da lider ve liderlikle ilgili kavramlara baktığımızda bu kavramların semantik bir anlam içerisinde olduğu görülür. Bu kavramların sonraki dönemlerde Müslüman toplumlarda meydana gelen siyasi ve toplumsal gelişmelerin etkisiyle Kur’ân’da kullanıldığından farklı anlamlarda kullanıldığı görülmektedir. Örneğin “imam” kelimesi “kendine uyulan, din ve dünya reisliğini elinde bulunduran, iyi ve kötü önderler”3 için kullanılır. Kur’ân’da siyasi içerikten ziyade sosyal içerikli kullanıldığı görülmektedir. Hidayet ve dalalette öne çıkan şahıs4 anlamında kullanılmıştır. Olumlu anlamda Hz. İbrahim, İshak ve Yakup gibi kişilerin Allah’ın emriyle insanlara doğru yolu gösteren önderler5 olduğu ifade edilirken olumsuz anlamda da Firavun’un insanları ateşe çağıran önder olduğundan bahsedilir. O’nun ve benzerlerinin insanları ateşe, ateşe götürecek amellere ve Allah’a karşı inatçılığa çağırdığı belirtilir.6 “İmam” kelimesi Kur’ân’da “yol gösteren, insanlara rehberlik eden, iyi ve kötü davranış şekillerinde insanlara rehber ve model şahsiyetleri” ifade eder. Dolayısıyla Kur’ân’da daha sonra “Müslümanların din ve dünya ile ilgili işlerini yürüten siyasi lider” manasından ziyade sosyal içeriği olan bir kavram olarak kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca bu kavramın ifade ettiği önderin toplum fertleriyle iç içe olan, onlar arasından çıkan, onlarla daima etkileşim içerisinde bulunan, onların inanç, kültür ve yaşayışlarını bilen ve bunlar üzerinde etki sahibi olan kişi olduğu söylenebilir.

Buna benzer Kur’ân’da liderlik, yöneticilik ve idarecilik anlamlarıyla direkt ya da dolaylı olarak ilişkilendirilebilecek başka kavramlar da kullanılmaktadır. Halife veya hilafet, ulu’l-emr, sultan, mülk veya melik, seyyid, hüküm veya hâkim ve velayet kavramları bu cümleden sayılabilir.7 Bunlar arasında özellikle yetki sahipleri ve ehli olan yetkili kişiler anlamına gelen ulu’l-emr; birisinin yerine geçmek anlamına gelen halife veya hilafet ve iktidar, hükümranlık; güç ve hâkimiyet anlamına gelen mülk ve melik kavramları idare ve hâkimiyet anlamında daha fazla dikkat çekmektedir.

Kur’ân lider, yönetici ve önder ile toplum arasındaki ilişkiye; dünya ve ahiret açısından olumsuzluklara sevk eden liderleri takip edenlerin onlara nasıl baktıklarına, onlar hakkındaki duygu ve düşüncelerine dikkat çekmektedir. Özellikle ahiret açısından insanları imandan küfre çağıran liderleri takip edenlerin pişmanlık duyacakları ve onları suçlayacakları, kendilerini saptırdıklarını dile getirerek iki kat azap görmelerini isteyecekleri8 dile getirilmektedir.

Kur’ân inanç, ibadet, ahlak ve sosyal hayatla ilgili ilkeleri koyan bir kitaptır. Bu bağlamda liderlerle ilgili de genel anlamda çeşitli özelliklerden bahsedilmiştir. Bu özellikleri olumlu liderlerin özellikleri ve olumsuz liderlerin özellikleri şeklinde iki başlık altında incelemek mümkündür. Bu özelliklerden hareketle ilkeler çıkartılabilir. Olumlu özellikler liderleri yükseltip toplumların refah, mutluluk ve huzurunu sağlarken olumsuz özellikler liderlerin ve onları takip eden toplumların sonlarını getirmiştir. Bu iki tip liderin özelliklerini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

Olumlu liderlerin özellikleri:

Adalet: Verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi ifade eden adalet olumlu liderin değişmez özelliğidir. Kur’ân adaletli olunmasını, adaletle şahitlik yapılmasını, yakınlar bile olsa adaletten ayrılmamak gerektiği ve düşmanlığın adalete engel olmaması gerektiğine vurgu yapar.9 Hz. Peygamber’in ve diğer peygamberlerin adaletle davranmalarının kendilerine emredildiği Kur’ân’da belirtilir. Bunun için ölçü ve kitabın kendilerine verildiği ifade edilir.10 Hükümdar peygamberlerden birisi olan Hz. Davud’un yeryüzünde hükümdar kılındığı, insanlar arasında hak ile (adaletle) hükmetmesi ve arzularına uymaması gerektiği emredilmiştir.11 Adaletin önündeki en büyük engellerden birisi duygu ve arzuların esiri olmaktır. O nedenle İslam filozof ve ahlakçıları fazilet ve kemal sıfatlarını sayarken en başta adalet ilkesini dile getirmişlerdir.12

Adaletle eşitlik arasında yakın bir ilişki vardır. Lider kişi grup üyeleri arasında eşit davranmalıdır. Halkı arasında makam-mevki, zengin-fakir gibi bir ayrım yapmadan sosyal statüsü ne olursa olsun hepsine eşit davranmalıdır. Hz. Peygamber Mekke ileri gelenlerine İslam dinini anlatırken sahabeden a‘ma olan Ümmü Mektum gelip kendisinden bir şeyler sormuştur. Hz. Peygamber ise Mekke’nin ileri gelenlerinin Müslüman olması durumunda İslam’ın yayılmasında daha etkili olacağını düşünerek onun bu davranışından hoşlanmamış ve yüzünü çevirmiştir. Bunun üzerine Allah, Hz. Peygamber’i bu davranışından dolayı uyarmıştır.13 Yine Mekke müşriklerinden ileri gelenler Hz. Peygamber’den yanında bulunan fakir kimseleri kovmasını istemişlerdir. Bunun üzerine vahiyle Hz. Peygamber’in onların bu isteğini yerine getirmemesi ve o fakir kişilerden yüz çevirmemesi gerektiği bildirilmiştir.14 Bütün bunlar liderlerin toplum fertlerine eşit davranması gerektiğini vurgulamaktadır.

Emanet: Güvenilir ve bir işi en iyi yapma özelliği demektir. Zıddı ise ihanettir. Esasen bu özellik ahlakın ve hukukun en geniş prensibidir. İmkânların grup üyeleri arasında liyakatleri dikkate alınarak haksızlık yapılmadan paylaştırılması anlamına da gelir. Kur’ân bu manada emanetleri ehli olanlara vermeyi emreder.15 Hz. Yusuf ihanet etmemenin, işin ehli ve güvenilir olmanın timsalidir.16 Bunun için O Mısır’da önemli makamlara ve hazinenin başına getirilmiştir. Yine Hz. Peygamber’in en meşhur yönlerinden birisi de “el-emin” sıfatıdır. Peygamberlik gelmeden önce de kendisi güvenilen bir kişi olarak bilinir ve insanlar bir yere gittiklerinde değerli eşyalarını ona teslim ederlerdi. Bütün peygamberlerin ortak niteliği güvenilir olmaktır.

Akıl ve ilim sahibi olmak: Liderin duygu ve hislerle değil akıl, bilgi ve mantığıyla kararlar vermesi demektir. Hükümdar olan Hz. Süleyman ve Davud’a ilim verilmiştir. Hz. Davud hitabet ve güzel konuşmasıyla öne çıkmıştır.17 Kur’ân’da anlatılan Talut’un hükümranlığının sebebi ilim ve fiziki güçtür.18 Zenginlik, soy ya da ırkın değil, lideri liyakatli kılan ilim, fiziki güç, hitabet, bilgi ve akıl gibi özellikler olduğu görülmektedir.

Eğitim ve tecrübe: İlahî kaynaklı olmayan her liderlik eğitimle gerçekleşir. Çünkü insan doğuştan bilgi ve becerileri beraberinde getirmez. Bu bilgi ya kendi ya da başkalarının bilgilerinden yararlanma şeklinde ortaya çıkar. Farabi özellikle tecrübeyi bir örnekle şöyle açıklar: Nasıl ki iyi yazmak çok yazmakla kazanılırsa idare etme sanatı da tecrübe ve çalışmalarla gerçekleşir.19

Sabır: Doğru olan hususları toplumsal yaşama hâkim kılma noktasındaki mücadelesinde karşılaştıkları zorluklara karşı sabır gösterebilmelidir. Başta ulu’l-azm peygamberler olmak üzere birçok peygamber batıl ile mücadelesinde bu özellikleriyle dikkat çekmişlerdir.

Bunların dışında çok fazla detaylara girmeden nefse hâkim olabilmesi, gayesi dünya ve dünyalık olmaması, affedici olabilmesi, azimli, kararlı ve mücadeleci olması, fiziki ve ruhi yönden güçlü olması gibi olumlu liderin niteliklerini zikretmek mümkündür.

Bu olumlu özellikleri kendilerinde toplayan liderlere olumlu lider tipleri demek mümkündür. Kur’ân’da bu tip liderlerin hem peygamber hem de peygamber olmayan kişilerden oluştuğunu görmekteyiz. Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa ve Harun, Hz. Davud, Hz. Süleyman ve Hz. Muhammed vb. isimleri peygamberler olanlara, Belkıs ve Talut gibi isimleri ise peygamberler dışındakilere örnek vermek mümkündür.

Olumsuz liderlerin özelliklerine gelince bunları özetle şöylece sıralamak mümkündür. 

Zulüm yapmak: Hak sahibine hakkını vermemek ya da hakkı olmadığı halde birisine haksızlık yapmaktır. Allah Kur’ân’da haksızlık yapan zalimleri önder yapmayacağını ifade eder.20 Kur’ân’da zulümde zirve kişi olarak Firavun gösterilir. O kendi itibar ve statüsünü kaybetmemek için kibirlenmiş ve büyüklük taslamıştır. Kavminin tüm erkek çocuklarını öldürmüştür. İnanç bakımından insanlara zulmetmiş, onları köleleştirmiş ve kendi tanrılığını kabule zorlamıştır. İnsanların kendisi gibi inanması için baskı yapmış, hakkı ve gerçeği görerek inanan kişilerden (sihirbazlar) intikam almıştır. Zalimliğinin sonu ise felaket olmuştur.

Kibir, gurur ve büyüklük taslamak: Firavun, Haman ve Karun bu konuda en güzel örneklerdir. Firavun bu alanda o kadar ileri gitmiştir ki kendisinin bir ilah olduğunu iddia etmiştir. Karun mal ile övünerek büyüklük taslamış, mülkün gerçek sahibini unutarak aklı, bilgisi ve yeteneği ile bu malı elde ettiğini ileri sürmüş ve maddi varlığını halk üzerinde baskı unsuru olarak kullanmıştır. Sonunda ise malı ile birlikte yerin dibine geçirilmiştir.21

Olumsuz lider tiplerinin Kur’ân’da en açık örnekleri yukarıda da ifade edildiği gibi Nemrud,22 Firavun, Haman, Karun, Samiri ve Ebu Leheb gibi isimlerdir.23 Bunlar içerisinde en fazla dikkat çeken Firavun ve Karun’dur. Firavun siyasi ve idari zulmün temsilcisi iken Karun ihtikâr, mali ve iktisadi zulüm ve sömürünün öncüsü, örneği ve temsilcisi olmuştur.

Hem olumlu hem de olumsuz liderlerin toplumlar üzerinde etkileri olmuştur. Olumlu liderlerin toplumlar üzerindeki etkisi; onları olumsuzluklara karşı koruma, kötülüklere sapmalarına engel olma, dünyevi açıdan başarı ve kurtuluşa ulaşmalarını sağlama şeklinde olmuştur. Toplumlarını başarı, özgürlük ve bağımsızlıklarına kavuşturmuşlardır. Kısaca grup üyelerinin siyasi, sosyal, iktisadi ve ahlaki yükselmelerine sebep olmuşlardır. Uhrevi anlamda da olumlu liderlere uyanların ahirette kurtuluşa erecekleri Kur’ân tarafından belirtilmiştir.

Olumsuz liderler ise; kendi çıkar ve menfaatlerini ön plana çıkarmışlar ve toplum bireylerini hiçe saymışlardır. Bu nedenle onların doğrulara ulaşmalarına engel olmuşlardır. Firavun ve Samirî’nin yaptığı gibi insanlara yanlış yolları göstererek o yöne onları sevk etmişlerdir. İnsanları doğru yoldan saptırmışlar, dalalet ve ateşe çağırmışlardır. Kur’ân’da anlatılan bazı Hristiyan ve Yahudi din önderlerinin yaptığı gibi insanların maddi varlıkları ve maneviyat duyguları üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Mekke müşriklerinin yaptığı gibi gerçekler üzerinde çeşitli şüpheler uyandırmaya çalışmışlardır. İnsanlar üzerinde çeşitli baskılar kurarak onların akli ve ruhi melekelerini kullanmalarını engellemişlerdir. Bu fıtratın dışına çıkışlar doğal zenginlikler ve ahlakın yok olmasına neden olmuştur. Bunun neticesinde de toplumlar iktisadi ve sosyal olarak çöküşten kurtulamamışlardır. Firavun, Haman ve Karun’un sonunda olduğu gibi toplumlarıyla birlikte çeşitli felaketlerle yok olmuşlardır. Dünyada toplumlarını bu kötü sonuca götüren önderler ahirette de ateşe gidişte yine onlara önder olacaklardır.

Bu olumsuz liderlere uyanlar ise dünyada pişman oldukları gibi ahirette de büyük pişmanlık duyacaklar, onlardan kaçacaklar ve uydukları kötü önderlerin iki kat azap görmelerini isteyeceklerdir.

Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. 

Toplumların mutlu ve huzurlu ya da bedbaht ve sefalet içinde olmalarında liderlerin önemli rolü vardır.

Olumlu liderler toplumlarını kurtuluşa götürürken olumsuz liderler toplumlarını felakete sürüklemişlerdir.

İyi ve olumlu liderlerin peşinden gidenler mutlu ve huzurlu olup kurtuluşa ererken olumsuz liderlerin peşinden gidenler mutsuz ve perişan olmuşlardır.

Olumlu liderler toplumlarını yeniden inşa etme yolunu tercih etmiş, taklit ve var olan olumsuz durumları devam ettirmekten kaçınmışlardır.

Olumlu liderlerin ana gayeleri toplumu her türlü esaretten kurtarıp bağımsızlık ve hürriyete kavuşturmak olmuştur.

Olumlu liderler sadece kendi çıkarlarını değil daima toplumun menfaatini ön planda tutup bunun için çaba sarf etmişlerdir.

Liderler sadece sorumluluklarının kendi şahsiyetleriyle sınırlı olmadığı, bir toplumun istikbalinin de kendi ellerinde olduğu bilincinde olmalıdırlar.

Kısa ve öz olarak ele aldığımız liderlerin toplumlar üzerindeki etkisini; “Kur’ân’da Liderlik ve Liderlerin Toplumlar Üzerindeki Etkisi” adlı çalışmamızda, toplumların liderlere karşı göstermiş oldukları tepkileri ise; “Kur’ân’daki Toplumların Liderlere Tepkileri” adlı çalışmalarımızda detaylı bir şekilde zengin örneklerle bulmak mümkündür.

Dipnotlar

1) Tekin, Mehmet; Kur’an’da Liderlik ve Liderlerin Toplumlar Üzerindeki Etkisi, s. 12-13.

2) Krech, Cemiyet İçinde Fert, s. 275.

3) İbnü’l-Manzur, Lisanü’l-Arab, I, s. 133-134; 

4) İsra, 17/71.

5) Bakara, 2/124; Kurtubî, el-Câmi’ XIV, s. 231.

6) Kasas, 28/38-41; Tevbe, 9/12.

7) Bu konuda geniş bilgi için bakınız: Tekin, Mehmet; Kur’an’da Liderlik ve Liderlerin Toplumlar Üzerindeki Etkisi, s. 29-56.

8) Ahzab, 33/66-67.

9) Nahl, 16/76, 90; Maide, 5/8; Nisa, 4/7, 58.

10) Hadid, 57/25; Şura, 42/15.

11) Sad, 38/26.

12) Ebu Ali el Huseyin bin Abdullah bin Sina, eş-Şifa, I: el-İlahiyyat, nşr.: İbrahim Medruk, Kahire, 1343, s. 455.

13) Abese, 80/1-10.

14) Kehf, 18/28.

15) Nisa, 4/58.

16) Yusuf, 12/7, 23.

17) Neml, 27/15.

18) Bakara, 2/247.

19) Farabi; Kitabü’s-Siyaseti’l-Medeniyye, Çev. Fevzi Mitri Neccar, Beyrut, 1993, s. 51.

20) Bakara, 2/224.

21) Kasas, 28/78, 81; Ankebut, 29/39.

22) Nemrud’un kim olduğu kesin bilgilere dayanmaz. Kur’an onun daha çok özelliklerine vurgu yapmaktadır. Daha geniş bilgi için bk. Cengiz Batuk, ‘‘Nemrud’’, DİA, XXXII, s. 554-556.

23) Bu kişilerin kişilikleri ve olumsuz liderlik özellikleri hakkında daha geniş bilgi için bk. Tekin, Mehmet; Kur’an’da Liderlik ve Liderlerin Toplumlar Üzerindeki Etkisi, s. 102-139.

Kaynakça

-Tekin, Mehmet; Kur’ân’da Liderlik ve Liderlerin Toplumlar Üzerindeki Etkisi, İstanbul, Ravza Yayınları, 2018.

- Krech-Crutchfield-Ballachey, Cemiyet İçinde Fert, (İndividual in society), Çev. Mümtaz Turhan, İstanbul, M.E.Basımevi, 1971.

- İbn Manzûr, Ebû’l-Fadl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el- Ensarî: Lisânü’l-Arab, Beyrut, 1970.

- el-Kurtûbî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed (671/1273): el-Câmi’ li- Ahkâmi’l-Kur’ân, Kahire, Darü’ş-Şab, H. 1372.

- Ebu Ali el Huseyin bin Abdullah bin Sina, eş-Şifa, I: el-İlahiyyat, nşr.: İbrahim Medruk, Kahire, 1343.

- el-Fârâbî, Ebû’n-Nasr Muhammed b. Muhammed (339/950): Kitabü’s-Siyasetü’l-Medeniyye, Çev. Fevzi Mıtri Neccar, 2.bs., Beyrut, 1993.