Kur’an’a Göre Sahabenin Üstün Özellikleri / Dr. Süleyman Pak

Kur’ân’da pek çok ayet doğrudan ve dolaylı olarak sahabenin üstün özelliklerine yer vermektedir. Sahabe risaletin ilk yıllarından itibaren sahip oldukları kuvvetli iman ve din uğrunda yüklendikleri üstün fedakârlıkları sebebiyle İslam’ın yayılmasında daima olağanüstü gayret ve çaba ortaya koymuş kutlu bir nesildir. Bu sebepledir ki ayetlerde onların sahip oldukları bu meziyetler övülmüş, kendilerine büyük mükâfat vaat edildiği bildirilmiştir. Bunlar içerisinde en önemli olanı da Allah’ın kendilerinden razı olduğunu açıkça bildirmiş olmasıdır. Ayetler yanında onların bu samimi gayretlerine şahit olan Resulullah da pek çok vesileyle sahabenin kıymetini beyan eden açıklamalar yapmıştır. Onlardan birini misal olarak ifade etmek gerekirse Resulullah en hayırlı neslin kendi asrında yaşayanlar, ardından da onları takip edenler olduğunu bildirmiştir. (Buhâri, Fezâilu’l-ashâb 1; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 216). Çünkü bu kıymetli nesil eğitimini Allah’ın elçisinden almış ve bu olgunluğa ulaşmıştır. Ayrıca sahabenin sonraki nesillerce örnek alınması salık verilmektedir. Kur’ân’a göre sahabenin üstün meziyetleri arasında ne pahasına olursa olsun Allah’ın elçisinin yanında durmaları, bu uğurda can ve mal kaybı gibi pek çok eziyete maruz kalmaları, her işte Allah’ın rızasını aramaları, müminlere karşı pek merhametli ve sevecen, kâfirlere karşı vakur, ibadetlerine düşkün, secde izleri yüzlerine yansıyan kimseler olmaları, Allah ve Resulüne bağlılıkları sebebiyle kendilerinden razı olunması, fetihten önce yani en zor anlarda Allah yolunda cihad etmeleri ve infakta bulunmaları, ensar ve muhacirin yaptıkları fedakârlıklar sebebiyle Allah’ın kendilerinden hoşnut olması gibi pek çok üstün yönleri zikredilmektedir. Şimdi bu ayetlerden birkaçını inceleyelim:

1. Allah ve Resulüne Yardım Etmeleri Sebebiyle Allah’ın Onlardan Hoşnut Olması

Sahabeyi diğer nesillerden farklı ve üstün kılan özelliklerden birisi Allah ve Resulüne samimiyetle bağlı olmaları sebebiyle onun dinine yardım etme yolunda muhacirlerin evlerini ve yurtlarını terk etmelerine karşılık, ensarın aynı duyarlılıkla onlara evlerini ve yurtlarını açmaları şeklinde zikredilmektedir. Haşr suresi 8-10. ayetlerde sahabenin bu üstün fedakârlık yönüne dikkat çekilmektedir. “(Ganimet malları) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah’tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır. Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!”

Yukarıda meali verilen ayetlerden de anlaşılacağı üzere sırf Allah ve Resulüne bağlılıkları sebebiyle evinden ve yurdundan olmuş muhacirlerin zorda olduklarını gören ensarın kendileri ihtiyaç içerisinde olsalar bile kardeşlerini kendi nefislerine tercih etmeleri yönüyle Allah’ın takdirine ve övgüsüne mazhar olmaları ayetle tescil edilmiş olmaktadır. Birbirlerine hayır duada bulunmalarına dair iyi dilekleri ayrıca takdire şayan olmuştur. Sahabenin daha sonra gelen nesillere örneklik olması bakımından din uğrunda göstermiş olduğu samimi gayret yönüyle kendilerine saygı duyma ve onları hayır dua ile anma vefanın bir gereğidir. Çünkü bize her işte Allah’ın rızasını arama ilkesini esas almayı somut bir şekilde göstermişlerdir. Nitekim sahip oldukları sarsılmaz imanlarıyla inançları uğruna dünya rahatı ve lezzetlerini terk etmeleri, Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutmaları sebebiyle “sadık kimseler” olarak vasıflandırılmışlardır. Bu da onların Allah katındaki mertebelerini göstermesi bakımından önemli bir tanımlamadır. Ayrıca imanın kin, nefret ve kıskançlık gibi kötü duyguları yok ettiğinin en somut örneğini ensarın ihtiyaç içerisinde olmalarına karşılık muhacirleri tercih etmelerinde görmekteyiz. Bu da cömertliğin ve diğergamlığın en üst mertebesini oluşturmaktadır. Ayetler bu yönleri sebebiyle onları bizlere Allah’ın kendilerinden razı olduğu ve örnek alınması gereken nesil olarak tanıtmaktadır.

2. Sahabenin Gerçek Müminler Olarak Tanımlanması

Sahabenin imanlarının gereği olarak yaptıkları işlerde dünyalık bir karşılık beklemeksizin Allah’ın rızasını gözettiklerinin en açık ifadesi ayetlerde beyan edilmektedir. Çünkü insanın inanç bakımından taşıdığı niyeti en iyi Allah bilmektedir. İnsanların iç dünyalarında gizledikleri her türlü bilgiye muttali olan Allah sahabenin gerçek mümin olduğuna şahitlik etmekte, insanların bu hususta yanlış bir kanaate sahip olmalarının yolunu kesmektedir. Enfal suresi 74 ve 75. ayetler şöyledir: “İman edip de hicret edenler, Allah yolunda cihad edenlerle onları bağırlarına basanlar ve yardım edenler var ya işte gerçek müminler onlardır; bağışlanma onlar için, büyük lütuf onlar içindir. Sonradan iman eden ve hicret edip de sizinle beraber cihad edenler de sizdendir. Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine (vâris olmaya) daha uygundur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.” Ayetten dinleri uğruna ailelerini, evlerini, yurtlarını terk ederek Allah’ın elçisine itaat doğrultusunda onun çağrısına uymuş, muhacirlere kucak açmış, canları ve mallarını siper ederek düşmanlarına karşı Peygamberi ve ona tabi olanları korumaya çalışmış sahabenin imanının tahkik derecesine varmış olduğu anlaşılmaktadır.

Sahabe iman esaslarının tamamını bütün içtenlikle kabul ederek davete icabet eden, bu uğurda eski dinlerini, hicrette de vatanlarını ve sahip olduklarını bir çırpıda terk eden ve bu hasletleri sebebiyle Allah tarafından övgüye mazhar olan, Allah yolunda cihad ederek dünyaya dair beklentilerini geri plana iten, hicret, cihad ve infak gibi hususlarda her zaman öncü olmuş bir kuşak olması sebebiyle imanlarını somut göstergelere dayandırmış kimselerdir. Onların sahip olduğu son derece üstün fazilet sebebiyle kendinden sonrakilere de öncü bir nesil olmuştur. Bir iç hali olan imanın zorluklar karşısında dışa vuran somut işaretler ile bilinmesiyle mümin ile münafık arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple imanın dışa yansıması anlamına gelen bu tür işaretleri taşımaları sebebiyle sahabe gerçek mümin olarak tanımlanmaktadır. Risalet devrinde müminler muhacir, ensar, sonra hicret edenler ve Mekke’de kalanlar olarak dört grupta değerlendirilmekte olup ilk iki grup müminlerin en faziletlisi olarak kabul edilmektedir. Daha sonra hicret edenler ise ilkler kadar olmasa da üstün bir dereceye sahip olmuşlardır. Ayete göre ensar ve muhacirler, gerçek iman sahibi kimseler olmakla bağışlanacak ve bol rızka nail olacaklardır.

3. Mekke’nin Fethi’nden önce Allah Yolunda İnfakta Bulunanların ve Savaşanların Üstünlüğü 

Sahabenin zor zamanda mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda çalışmaları övülmüş, zafer sonrası infak ve cihadın öncesi ile aynı derece olmadığı bildirilmiştir. Sahabenin Allah yolunda yaptığı infak ve cihadın kıymetini vurgulayan Hadid suresi 10. ayet şöyledir: “Göklerin ve yerin tamamı zaten Allah’a kalacak olduğu halde ne diye hâlâ Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? İçinizden fetihten önce harcayan ve savaşanlar ötekilerle bir değildir. Onların derecesi, daha sonra harcayan ve savaşanlardan üstündür. Bununla birlikte Allah her birine en güzel olanı vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.” Ayet zor zamanlarda, fedakârlıkta bulunmanın ve sabretmenin normal şartlardakine göre daha değerli olduğuna işaret etmektedir. Tevbe suresi 100. ayette geçen “sabikune’l- evvelûn”ün (ensar ve muhacirinin ilkleri) açıklaması şeklinde olan bu ayette, infakta ve cihadda en önde yer almış, ilk dönemlerde karşılaşılan zorlukları sabırla aşmış, Peygamberimizin yanında yer alarak ona destek olmuş müminlerin fazilet bakımından fetihten sonrakilerden daha üstün olduğu ifade edilmektedir. Çünkü onlar İslam’ın ilk dönemlerinde hem sayıca hem de maddi imkânlar bakımından güçlü olan kâfirlere karşı malları ve canlarıyla Hz. Peygamber’in yanında içtenlikle yer almış kimselerdi ve bu da onların faziletini göstermesi bakımından somut bir örnektir. Fetihten sonra artık müminler güç kazanmış olmaları sebebiyle fazilet yönüyle zor zamanda Resulullah’ın yanında yer alanlarla sonrakiler arasında derece farkı olduğu açıkça görülmektedir.

4. Allah’ın Muhacir ve Ensar’dan Hoşnut Olduğunu Bildirmesi 

Sahabeden iman etmede ve hayırlı işlerde bulunmada öne geçenlerden ve de güzelce onlara tabi olanlardan Allah’ın razı olduğu Tevbe suresi 100. ayette beyan edilmektedir. Böylece onlara cennet hazırladığı ve büyük bir kurtuluşa erecekleri de müjdelenmektedir: “Muhâcirlerin ve ensarın ilkleri ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan razıdırlar. Onlara, sonsuza dek hep içinde kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük bahtiyarlık işte budur.”

Ayette geçen “sâbikûn evvelûn” iki kıbleye doğru namaz kılanlar, Bedir Savaşı’na katılanlar veya Hudeybiye’de biat edenler, muhacir ve ensar’ın hicret ve yardımda öne geçenleri şeklinde açıklanmaktadır. “Öne geçenler”e iman etmede önceliği de kapsadığı için hicrette ilk dereceyi alanlar anlamı da verilmektedir. Ensar ve muhacirden meydana gelen sahabe ve onların izinden gidenlerden Allah’ın razı olduğu, onların da Allah’tan razı oldukları ve mükâfat olarak kendilerine cennet verileceği vaat edilmektedir.

Fetih suresinde geçtiği şekilde bu ayette de Allah’ın kendilerinden razı olduğunun açıkça beyanı, sahabenin üstün faziletine ve amellerinin Allah katında makbul olduğuna delalet etmektedir. Zira bu ifadeler Rıdvan biatı ve ilk hicret eden muhacirler ile onlara yardım eden ensar hakkında övgü içeren ifadelerle birlikte zikredilmektedir. Bunun da sahabeyi işaret ettiği şüphe götürmez bir hakikattir. Yani Allah’ın rızası sadece hicret sırasında gerçekleşmiş olduğu ve onların daha sonraki hallerini kapsamadığı söylenemez. Aksine bu Allah’ın geleceğe muttali olmadığı anlamına gelir ki bu ise muhaldir. Ayrıca Allah, içinde bulunan duruma göre değil, ezeli ilmiyle hüküm vermektedir. Bu da bizi Allah’ın kitabında övdüğü ve kendilerine cennet vaat ettiği sahabeyi hayırla anmanın gerekliliğine götürmektedir.

5. Resulullah’ın Yanında Olanların Özellikleri 

“O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler. Onları, Allah’ın lütuf ve rızasına talip olarak hep rükûda ve secdede görürsün. Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur…” Fetih suresi 29. ayette Resulullah’la birlikte olan sahabenin dikkat çekici özelliklerine yer verilmekte, hatta Tevrat ve İncil’de onların bu güzel vasıflarının yer aldığı beyan edilmektedir. Ayette açıkça sahabeden bahsedilmesi onların örnekliği açısından önemli bir husustur. Çünkü onlar müminleri koruma ve kollamada oldukça şefkatli, merhametli ve sevecen yaklaşırken, inkârcılara karşı ise cesur, vakarlı ve kararlı bir tavır sergilemektedirler. Onların bu hali, kaba ve katı davranma olmayıp sağlam iman, esaslara bağlılık, olgunluk, görüşlerinde isabetlilik olarak hareket etmektir. İşte bu özelliklere sahip olan sahabe müşrikler ve ehli kitap karşısında vakarlı bir duruş sergilemiştir. Onlar korkutularak geri adım attırılamadıkları gibi menfaat amaçlı ihtiraslarına kapılarak satın da alınamazlar. Allah yoluna kendini feda etmiş bu yüksek ruh sahibi kimseleri kâfirlerin imanlarından döndürmeye güçleri yetmemiştir.

Sahabenin ibadet hayatına dair bilgilere yer veren bu ayette onların son derece ibadete düşkün oldukları anlaşılmaktadır. Yüzlerinde secde izleri fark edilmekte, bu da fiziksel olarak nur ve güzellik olarak ortaya çıkmaktadır. İbadetlerinde ihlaslı, Allah’ın rızasını kazanmayı her şeyin üstünde tutan sahabe Allah’tan cenneti lütuf, bol rızık, kendilerinden hoşnut olmasını murat etmektedir. Bu da onların ibadetlerinde niyetlerini ve samimiyetlerini ortaya koymaktadır. Nitekim iman eden müminlerin dış görünümlerinde ve hayat tarzında bir değişimin varlığı fark edilmekte, yaşantılarını bu doğrultuda düzenlemelerinin ve dine samimiyetle bağlı kalmalarının Allah katında çok değerli olduğu anlaşılmaktadır.

Sahabenin faziletine dair pek çok ayet bulunmaktadır. Burada bir kaçına değindiğimiz özelliklerin dışında onların İslam adına yaptıkları fedakârlıkları konu alan bilgiler de aktarılmaktadır. Hayatlarını Allah yolunda vakfeden bu kutlu neslin muallimleri olan Resulullah’la birlikte en zor şartlara katlanarak Allah’ın dinini insanlara ulaştırmada gösterdikleri üstün gayret, ayetlerde takdirle beyan edilmekte ve Allah’ın kendilerinden razı olduğu bildirilmektedir. Sonraki nesillere düşen ise onların bu üstün hasletlerini öğrenip İslam’a hizmet ve dini yaşamada kendilerine rol model almalarıdır. (Konu ile ilgili daha detaylı açıklamalar için Tekfir söylemi ve Kur’ân Üzerinden Sahâbeye Yöneltilen Tenkitler adlı eserimize bakılabilir.)