Modern iktisat teorisinin “homo economicus” (kendi çıkarını önceleyen ekonomik insan) varsayımı ile İslam iktisadının sorumlu özgürlük, tevhid, denge ve sorumluluk gibi ahlaki aksiyomlarla hareket eden insan tasavvuru arasındaki temel fark nasıl değerlendirilmelidir? Bugünkü piyasa sistemlerinin insanı ya serbest bırakması ya da tamamen yönetiyor olması gibi bir yapıdayken Hisbe Teşkilatı nasıl bir bakış açısına sahiptir?
İnsanlık tarihi ile birlikte ekonomik faaliyetler de başlamıştır. Dolayısıyla insan davranışlarıyla var olan ekonomide insan tamamen devre dışı bırakılamaz. İslam, insanı tarihe ve ikincil bir konuma indirgeyen bir sistemi onaylamamaktadır. İktisat ilmi, toplumsal ilimlerle ilişkilidir. Toplumsal ilimler ise insanın bizzat ana merkezinde yer aldığı olayların ilmidir. İnsan her zaman bütünleştirmeyi hedefler; hedefine ise tevhid, muvazene(denge), sorumluluk ve özgür irade denilen genel ahlak aksiyomlarıyla varır. İnsan tanımı çerçevesinde insanın ihmal edilemediği, piyasanın insana tamamen bırakılamayacağı bir gerçektir fakat bu irade sahibi varlığın, iradesinin de yok sayılamayacağı düşüncesi doktrini açıklamaya muhtaçtır.
Bencillik, İslam ahlakının onaylamadığı bir durumdur. Bugünkü sistemler ya da politikalar, ‘homo economicus’ adı altında iktisadi sistemde ahlaki değerleri yok saymakta, ahlak anlayışını dışlamaktadır. Böyle bir yapının var olması egoistlik, sefalet, birçok alanda adaletsizlik, ahlak ve etik değerlere yönelik saldırılar, israf, ahlaki değerlerden yoksun bir ticari yapı gibi birçok ekonomik sorunu beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla ‘homo economicus’ adı altında kendi çıkarları için her şeyi mubah gören bir sistemde özgürlükten söz edilemez. Özgürlük, İslam’ın sorumluluk esasına bağlanmadığı sürece sadece mikro, makro ve uluslararası alanda güçlünün zayıfı ezdiği bir sistem tesis edilmiş olur. Ekonomi tamamen bir özgürlük alanı değildir çünkü özgürlük, sorumluluk oluşturan bir durumdur. Dolayısıyla...
Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.