- Kültürümüzdeki medya anlayışı nedir?
-Gazete kelimesi batı kökenlidir. Bizim kültürümüzde, kitap elyazması gibi çalışmalar sözkonusu ancak. Gazete batılı dilde adı “Journal” olan haber veren, ihbar eden anlamındaki bir uygulama bizim geleneğimizde yok. Bizde yeni. Yani Osmanlı döneminde de bu yeni gelişmenin baştan yadırgandığı kanaatindeyim, toplum açısından. Çünkü Osmanlı bu İslami geleneğe sahip olduğu için böyle bir işin, ya da böyle bir mesleğin olabileceği yada topluma neler olup bitiyorsa bununla ilgili bilgi ve haberlerin aktarımı bence başlangıçta çok da cazip gelmiş değil.
Belki uzun yıllar tutunma çabası vermiş bu alan. Ama sonunda dünyanın her yerinde olduğu bizde de oturdu. Matbaanın gelişmesi, haberleşmeyle ilgili araçların artması, ve bunun bir sektör haline gelmesi sanayileşmeyle birlikte devam eden bir süreç, birbirinden ayırmak mümkün değil. Ama gelinen noktada ne işe yarıyor? Oralara baktığınız zaman. Bence Osmanlı toplumunun ilk zamanlarda çokça yadırgadığı kaygılar şimdi çok daha fazla geçerli. Çünkü basın kendisine bir misyon üstlenmiş. Objektif olduğunu söyleyenler de dahil olmak üzere bir misyonun öncülüğünü yapmış sürekli. Yani topluma bir şeyleri enjekte etmek isteyen, toplumu yönlendirmek isteyen, ister demokrasi yönünde isterse başka ideolojiler adına, ister din adına sözünü söylemek isteyen her şey. basını bir araç olarak kullanmaya çalışmış. Dünyadaki tüm toplumlar bundan etkileniyor tabii ama şöyle bir noktaya geliyor mu, bilmiyorum. Çünkü böyle bir kaygım var benim. Basına yüzde yüz güvenmek gibi bir sonuç ortaya çıktığını sanmıyorum. Çünkü bu misyonundan dolayı belki iyi habercilik yapabilir, belki doğru haber aktarabilir. Ama acaba sorusunu ortadan kaldıracak bir sonuç elde ediliyor mu? Bence edilmiyor. Yani dünyada bunun farklı örneklerini görüyoruz. Mesela bir savaş çıkıyor. ABD, Irak’a giriyor. Buradaki kayıpları konusunda toplumu doğru bilgilendirmiyor. Veya bu savaşı çıkarmanın nedenleri şunlar, şunlardır derken gerçek nedenlerini topluma yansıtmıyor. Veya 11 Eylül gibi bir olay yaşanıyor, kördüğüm çözülmüyor. Basın ve bütün araçları kullanarak toplumu bilgilendirmeye hatta buna bilgilendirme demeyelim bu propaganda yağmuru altında tutuyor ve basın kanalı aracılığıyla inandırıcılık elde etmeye çalışıyor. Ama Amerikan toplumu gerçekten bu söylenen örgütler var mı, yok mu ondan bilerek görerek, emin değil. Böyle bir şey var mı, hayal mi, değil mi bilmiyor. Görünmez bir el kanalıyla yapılan bir olay var ortada ama bunun failleri yok. Ama toplum bu bilgilendirmelerle, sanal bir düşmanlık elde ediyor kendi dünyasında. Bu kaygıların tümü dünyadaki tüm toplumlar için geçerli. Çünkü enformasyon ağı çok genişlediği için belki Japonya’daki, belki Avrupa’daki insanlarda bu bilgilerden yoksun kalıyorlar. Çünkü bilgi kaynağı gereken bilgileri açıklamıyor. Onu kendi yapacağı, yarın yapacağı bir takım işler için malzeme olarak kullanıyor. O olayı başka bir şeye dönüştürüyor. Bir saldırıya dönüştürüyor, bir işgale dönüştürüyor. Ve bunun gerekçesi yok. Burada kesinlikle doğru bir bilgilendirme yok. Batıda da böyle bu doğuda da böyle. Yani diyelim ki despot rejimler halkını yönetiyor. Onların da basın organları var. Ve o basında her zaman onları öven onların yaptığının doğru olduğunu söyleyen yazılar ve onlarla ilgili yazarlar orda bulunuyor. Ve toplum bu şekilde bilgilendiriliyor. Dolayısıyla tabii ki her yerde olduğu muhalif düşünceler var ama kim basında güçlü ise onun sözleri geçerlilik kazanıyor. Yani basının negatif tarafı da bu.
-Efendim gazeteciliğin, Osmanlı toplumu tarafından yadırgandığını ve günümüzde de bu yadırganmanın arttığını önemle vurguladınız. Bunu biraz açar mısınız?
- Yani İslam’ın korunması gereken özel hayata dair hassasiyetler var. Yani İslam kişinin özel hayatına müdahale etmez. Birebir etmez. Mesela İslami bir toplumda devlet birinin evini basmaz. Evine girmez. Evin içinde olan olumsuzlukları, kendi elleriyle işledikleri birtakım günahlara müdahale etmez. İslam kamusal alandaki İslami durumun ayarlayıcısıdır. Mesela biz birinin yanlış yaptığını görürsek, belki uyarıcı pozisyonda olabiliriz. Kişisel anlamda söylüyorum. Ama bir bildiğimiz tanıdığımız kişinin ya da tesadüfen tanıdığımız bir kişinin yanlışlarını bütün topluma deşifre etmek, duyurmak gibi onu tabiri caizse rezil etmek gibi bir işlevimiz olmaz. Suçlu ise cezası bellidir. Ona göre de kişisel ceza alır. Ama şimdi görüyoruz ki bu medya paparazilerle, başka türlü magazin kültürüyle yani kamusal alanda olan ya da olmayan ya da belki de ilk defa gazeteler tarafından kamusal alana çıkarılıp deşifre edilen olaylarla doludur. Kişilerin gizli ve özel hayatlarıyla ilgili bilgilerin aktarımıyla dolu. Şimdi bu tür olumsuzlukların da topluma aşırı derecede yansıtılması bu olumsuzlukların bir anlamda toplumda da bir anlamda meşruiyet kazanmasını da sağlıyor aynı anda. O yüzden bizim kültürümüze aykırı bir çok örnekler verebiliriz.