Basın Birliği Başkanı Kemal Çapraz ile Röportaj

-Derneğiniz ile ilgili kısa bir bilgi verir misiniz?

Kemal Çapraz-Basın Birliği, her geçen gün dejenere olan basın dünyamızda mesleğe genel manada sahip çıkmak amacıyla 2000 yılında kuruldu. Şu anda 300’ü aşkın üyeye sahiptir. Derneğimiz, mesleki anlamda eğitim seminerleri vermekte, işsiz gazetecilere iş bulmada destek olmaktadır.

- Dünyada ve Türkiye’deki basın özgürlüğü ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

Kemal Çapraz- Çağımızın en güçlü silahı iletişim araçlarıdır. Süper devletler dünyayı ve savaşları kitle iletişim araçları ile yönlendirmektedir. Herhangi bir yere saldırı yapacakları zaman, savaş zeminini oluşturmak için kitle iletişim araçlarını kullanmaktadırlar.

Eskiden gazetecilikte “haber kutsal, yorum hürdür” ilkesi vardı. Ama artık haberin kutsallığı mevcut iletişim araçlarını ellerinde tutan güçler tarafından yok edilmiştir. Bu nedenle her haber toplumu yönlendirici olarak verilmektedir. Halbuki haber yalın ve gerçek bir şekilde verilmelidir. Bugün Türkiye’deki haberleşme özgürlüğü batıya oranla çok iyi seviyededir. Yani basınımız dünyada hiçbir ülkeye nasip olmayan özgürlüklere sahiptir. Ama bu basın özgürlüğünü milletimizin ve devletimizin aleyhine kullanan medya kartelleri ortaya çıkmıştır. Sizin de sorunuzda belirttiğiniz örneklerde olduğu gibi özgürlükler ülkesi olarak bilinen ABD’de bile basın özgürlüğü devletin kontrolündedir. Yani ABD kamuoyu gerçekleri ancak devletin çizdiği sınırlar çerçevesinde öğrenebilmektedir. Bu şu anlama gelmektedir; ABD ve Avrupa ülkeleri ciddi manada basına sansür uygulanmaktadır. Ama bu sansür yasalarla değil de devletin teamülleriyle gerçekleşmektedir. Yasada hür gibi gözüken kitle iletişim araçları devletin bu kontrolüyle hürriyetini kaybetmektedir. 

Türkiye’de ise bunun tam tersidir. Devletin gizli belgeleri ortaya çıkarıldığında bundan toplumun büyük zarar görebileceğini bile bile yayınlanmaktadır. Hatta bazı haberler öylesine abartılmaktadır ki bu haberlerin zararları fersah fersah fazla olabilmektedir. Sizin de vermiş olduğunuz örnekte Avrupa’da kuş gribi kamuoyundan gizlenmiştir. Ülkemizde ise tam tersi bir şekilde birkaç yerde görülün kuş gribi olayları sanki ülkemizin her yerinde varmış gibi abartılarak haber şeklinde verilmiştir. Bunun neticesinde de ülkemiz kamuoyunda büyük yankı yapmış, milletimiz tedirgin olmuştur. 

Türkiye’de etnik gruplar hakkında pek çok kitap yanlış bilgilerle doldurularak basılabilmektedir. Bu kitaplar ülkemizde hiçbir sansürden geçirilmemektedir. Halbuki böyle bir yayını Amerika’da basacak yayınevi bulamazsınız. Fransa da bu bakımdan en katı olan Avrupa ülkesidir.

Bu örneklerden yola çıkarak konuya baktığımızda Türkiye’de basın özgürlüğünün çok iyi noktada olmasına rağmen medya kartellerinin yanlış yönlendirmesi sonucu kamuoyu doğru aydınlatılmamaktadır. Artık basınımız milletin sesi olmaktan çıkmış, çeşitli fonlarla desteklenen basın organları ve mensupları tarafından AB’nin ve ABD’nin sesi olmuştur. Bu tehlikeli gidiş dünya haberleşme gününün önemini daha da artırmaktadır.