Hikmetli Sözler ve Hz. Ali'nin Hutbesi Efendi

Ey insan! İttifak gibi gücü, güveni, huzuru ve hoşnutluğu oluşturan hiçbir etken yoktur. Beton, kum, demir ve tuğla birleşir ve bina meydana gelir. Harfler birleşir, yazı, yazılar birleşir, kitap oluşur. İnsanlar birleşir aile, aileler birleşir, devlet meydana gelir. Bulutlar birleşir su damlacıkları, damlalar birleşir, yağmur olur, rahmet olur.

Hulasa hayatta huzur ittifak sayesindedir. Yıkıntı, yokluk ve silinti ise ihtilaftadır. İttifaktan ayrılmayalım; yoksa yıkıntıya, sonra silintiye, sonra yok olmaya duçar oluruz.

Yüce Allah mealen buyurur: "Topyekûn Allah'ın ipine tutunun ve dağılmayın." ( Âl-i İmran / 103)

Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurur: "Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olarak Allah'a kul olun." (Müslim)

Anlaşılıyor ki, yüce Allah'ın emrine uygun olmayan ve kardeşliğe dayanmayan kulluk, aziz dinimizde kulluk sayılmaz.

Ey insan! Kemal ancak ‘kâmillerle' beraber olmakla oluşur. Olgunluktan dem vuran ve kirli ortamda kirli kimselerle beraber olanın hâli, balçıkta debelendiği halde temizlikten dem vuranın hâli gibidir.

Ey insan! Belli bir yaşa ve belli bir makama geldikten sonra iyilikte örnek olmalısın. Çünkü gelişmekte olanlar, yaşlıların ve makam sahiplerinin taklitçisidirler. Davranışın, işin ve gidişin uygun ve uyumlu olmalıdır ki, alt tabaka sana bakıp kendisine çeki düzen verebilsin.

Ey insan! Karanlıkta bir lamba yakılınca binlerce böcek ışığın yakınına gelirler. Çünkü rızık ancak ışıkta kazanılabilir. Sen de çalış, bilgin ol. Bilgin lamba gibidir. Pek çok insan, onun bilgisinin ve nasihatinin ışığı altında huzur, mutluluk ve saadete kavuşur.

Ey alim! Çeşmesin, ilim çeşmesisin. İlim suyunu mümkün derecede sadeleştir. Çeşmenin suyu bulanık olmayınca binlerce insan, hayvan ve böcek ondan yararlandığı gibi, alimin ilmi masiyetle, çılgınlıkla fesatla bulanmadığı sürece, pek çok insan ona sadakat duyarlar, yanaşırlar, yararlanırlar.

Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurur: " İnsanların en hayırlısı, insanlara en yararlı olanıdır."

Rivayete göre Emir'ül Mü'minin Hz.Ali'nin (kv), "Hemmam" adlı bir arkadaşı varmış. Ehli ibadet, salih bir ermiş imiş.

Ya Emir'ül Müminin! Kendilerini görür bakar gibi, muttakileri (Allahtan korkanlar, haramdan sakınanları) bana tarif et, bana tanıt, dedi. Hazreti Ali (k.v.) cevap vermesinde ağırlık gösterdi.

Sonra ey Hemmam! Allah'tan kork ve iyilik yap. Zira gerçekten Allah, korkanlarla ve iyilik yapanlarladır, buyurdu.

"Hemmam" bu söze razı olmadı ve bu kadarıyla yetinmedi. Daha açık ve detaylı bir tanım istedi. Hazreti Ali (k.v.) başta Allah'a hamd etti. Bağışına şükranlarını bildirdi. Resul-ü Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) üzerine salavat ve Selam getirdi. Sonra hikmetâmiz ve muciz konuşmasına başlayarak şöyle buyurdu:

"Sonra yüce Allah mahlukatı yarattı. Yarattığı zaman onların taat ve ibadetlerine muhtaç değildi. Çünkü ne suç işleyenin suçu O'na (Celle Celalühü) zarar verir ve ne de itaat edenin itaati O'na (Celle Celalühü) yarar sağlar. Yaşamla ilgili taksimatı aralarında yapmıştır. Herkesi kendine uygun yerinde yerleştirmiştir.

Ancak muttakiler (sakınanlar, Allah'tan korkanlar) fazilet ve üstünlük sahibidirler. Konuşmaları doğrudur. Giyinmeleri ekonomiktir. Yürümeleri alçak gönüllüdür. Yüce Allah'ın üzerlerine haram kıldığı her şeye gözlerini yummuşlardır. Kendilerine yarar sağlayan bilgiye kulaklarını vakfetmişlerdir. Genişlikte ne iseler darlıkta da odurlar. Durumlar, onların ahengini bozamaz. Özlerini, sözlerini ve işlerini değiştiremez.

Kendilerine yazılan ecel olmasaydı sevaba aşık olduklarından ve azaptan korktuklarından ruhları göz açıp kapanana kadar dahi bedenlerinin kafeslerinde duramazdı. Yaradan, kalplerinde o derece büyüktü ki, ondan başka her şey gözlerinde küçüktü. Onlar ve cennet, onu gören gibidir. Nasıl ki, içinde yaşar ve yararlanırlar. Onlar ve ateş nasıl ki, onu görmüşler. Onlar onu da azaplandırırlar.

Gönülleri üzgündür. Şerleri kimseye dokunmaz. Bedenleri zayıftır. İstedikleri hafiftir. Nefisleri iffetlidir. Hayatın kısa günlerinde sabretmeleri onlara uzun ve rahat bir hayatı kazandırmıştır. Yüce Allah kârlı ticareti kendilerine kolaylaştırmıştır. Dünya onları istedi. Ama onlar onu istemediler. Dünya onları esir etti. Fakat onlar canlarını fidye ederek kendilerini esaretten kurtardılar.

Ayaklarını bir hizada saf ederek Kur'an cüzlerini okudular. Harflerin hakkını vererek, manalarını düşünerek tertil ile okudular. Okumakla kendilerini engin üzüntüye daldırdılar. Dertlerine derman buldular. Cennet ve rahmeti ifade eden ayetleri okudukları zaman durup istediler, bakıp arzuladılar. Cennet gözlerinin önünde durur gibi yalvardılar. Cehennem ve korku ayetlerine gelince, can kulağıyla dinlerlerdi. Öyle ki cehennemin alma ve salma nefeslerinin sesi onların kulaklarının derinliklerindedir.

Bellerini bükerler, alınlarını, avuçlarını ve dizlerini sererler. Boyunlarını azaptan kurtarmak için yalvararak yüce Allah'ın lütfüne sığınırlar. Gündüzde ise usludurlar, bilgindirler, iyidirler, muttakidirler. Korku onları ok gibi inceltmiştir. Onlara bakan onları görünce hasta zanneder. Halbuki hasta değillerdir. Zannederler ki akıllarında kusur ve karışıklık vardır. Hâlbuki dirayet ve anlayışın zirvesindedirler.

İçlerini büyük bir iş sarmıştır. Az amellere rıza göstermezler, çok ibadet ve işleri de çok saymazlar. Onlar kendi haklarında kötü zan beslerler. Yaptıklarından korkarlar. (Tam mı veya kusurlu mu, kurallara ve edeplere uygun mu veyahut değil mi diye endişelenirler.)

Onlardan birisi övülür methedilirse methedenin sözlerinden dolayı korku onları kaplar. Hemen

"Ben kendimi başkalarından daha iyi tanırım, Rabbim beni benden daha güzel bilir. Allahım, dediklerimden ötürü beni tutuklama. Beni sanmalarından üstün kıl. Bilmedikleri suçlarımı affeyle" derler.

Onlardan birisinin bir takım belirtileri şunlardır. Onlarda dinde kuvveti, yumuşaklıkla keskin kararı, kararlı imanı, ilim isteğini, sükunette bilinçli davranışı, zenginlikte iktisadı, ibadette huşuu, yoksullukta güzelliği, sıkıntıda sabrı, helal isteğini, hidayet dinçliğini, tamahkarlıktan sakınmayı görürsün.

Salih amelde bulunur velakin korku içindedirler. Akşamları, derdi şükretmektir. Sabahları, derdi zikretmektir. Geceyi korku içinde geçirirler, sabahlarken sevinç içinde olurlar. Korkusu uykuda gelen gafletten dolayıdır. Sevinci, kavuştuğu lütuf ve rahmetten ötürüdür. Nefsin hoşuna gitmeyen bir şeyde nefsinde isyan görürse, hemen nefislerini dizginler, sevdiğinden uzaklaştırırlar. Nefsin istediğine göre değil dinin ve dirayetin icabına göre hareket ederler. Gözleri kalıcı şeylerdedir. Nefretleri her an zevale mahkumdur, ilmi hilmle beraberdir, sözleriyle fiilleri uygundur.

Onları kısa emelli, titrek gönüllü, kanaatkar nefisli, az yiyen, davranışı net, dini korunmuş, şehveti ölü, öfkesini yutmuş görürsün. Ondan ancak hayır umulur. Asla şer ve kötülük beklenilmez.

Gafiller arasında zikir edicilerdir. Zikredicilerin arasında da gafillerden olmaz, kendisine zulmedeni affeder. Kendisine düşmanlık edeni bağışlar. Kendisini aramayanı arar, sorar. Her türlü çirkinlikten uzak durur. Yumuşak sözlüdür. Kendini beğenmişlikten uzaktır. İyiliği hemen hazırdır. Yüzü hayra yönelik, şerden uzaktır. Sarsıntılarda ağır başlıdır. Zor işlerde çokça sabredendir. Genişlikte çok şükredendir.

Buğzettiğine zulmetmez. İçinde yaşadığı toplumda suç işlemez. Şahit getirilmeden önce hakkı kabul eder. Kendisine emanet bırakılan şeyi korur. Kendisine yapılan öğüdü unutmaz. İnsanlara kötü lakaplar takmaz. Ne o komşusuna ve ne de komşusu ona zarar vermez. Başkalarının başına gelen musibetlerden dolayı sevinmez. Batıla girmez. Haktan çıkmaz. Susması onu üzmez. Gülerse sesini yükseltmez. Zulme uğrarsa sabreder ve işini yüce Allah'a bırakır. Zira her işi aşan, eden odur.

Nefsi ondan zorluk çeker. Başkaları onu meltem kaynağı, huzur yatağı kabul ederler. Ahiret için kendisini yorar. Kendisini başkaları için emin ve yararlı kılar. Kendisinden uzaklaşandan uzaklaşması nezahet ve nezakettir. Kendisine yaklaşana yaklaşması lütuf ve rahmettir. Uzaklaşması kibirlilikten ve ululuk taslamaktan değildir. Yaklaşması da hileden ve aldatmaktan ötürü değildir."

Hemmam bir bağırdı ve bayıldı. Bir daha da ayılmadı. Emirül müminin "Vallahi! Ben bunun başına geleceğinden daha önce korkardım." dedi. Sonra da; "Üstün, kaliteli mevzular elbette ki böyle etki yapar" buyurdu.

Birisi, "Sana ne oldu ya Emir'ül Müminîn?" dediğinde, hemen "Yazıklar olsun, sana her ecelin bir zamanı var onu aşamaz. Her şeyin bir zamanı var onu geçemez. Yavaş ol. Benzerine dönme. Ahenksiz sürü olma. Edep kurallarına bağlı kal. Her halde şeytan diline üfürmüştür." buyurdu.

Nech'ul Belağa (Hutbe; 41)

Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurur:- "Şüphesiz bazı konuşmalar sihirdir." Sihir gibi etkili olur, sihir gibi aklı etkiler, sihir gibi dikkati celbeder. Ve buyurur (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):

- "Şüphesiz şiirin bir kısmı hikmettir." Güzel sözün özüdür. Bilginin balıdır. Akli ve nakli ilimlerin sızıntısıdır. Çünkü şiir kuvvetli düşüncenin mahsulüdür. Dil ile gönülde bulunan meramın en güzel ifadesidir.

ŞİİR

Bu yazıdan amacım sensin ya rab!

Bu miskini rızana erdir ya rab!

Cihan baştan başa mülküm olursa Rızan yoksa onu neylerim ya rab!

Şükür bu gün tamam oldu bu name

Yararlandır okuyanları ya rab!

Hayat çeşmesidir her harf ve lafzi Tamam oldu yazı, lütfun ile ya rab!