Dostluk denilen erdem, günümüzün kurak ikliminde küresel ısınmanın buharlaştırdığı sudan bile daha çok buharlaştırdığımız yitik değerlerimizden. Şayet onu bulursanız, elde tutmak için sımsıkı sarılmanız menfaatiniz icabıdır. Zira kaç mevsim gelir geçer de bir daha öyle bir dostluk mevsimini yakalayamazsınız… Neden kayboluyor dostluklar acaba? Niçin bu kadar kolayca harcayabiliyoruz dostlarımızı? Sonbahar mevsiminde dökülen yapraklar gibi…
Yanlış yere ortaya konulan menfaatperest tutumlar sebebiyle dostluklarımızı da sarartıp, etrafımızdaki dost insanların dökülmesine sebep olmak, ne kadar da kolay geliyor insanımıza. Dostluklarımızı tıpkı güz yapraklarına döndürdük… Halbuki dostluk; hayatın en tatlı, en canlı, en güzel ve en olumlu yüzü. Ve tabii ki en güvenli limanı! Kişiler dostlukla mutlu olur, başarılar dostlukla sağlanır, insanlık dostlukla gelişir, birliktelikler ancak dostluğun güvenli himayesinde yürütülebilir. Bu nedenle, dostluklar da demlenmeye muhtaçtır, tıpkı bir demlik sıcak çay gibi... Dostluğun da demi olur mu demeyin! Zira her davranış, olay ve düşüncede olduğu gibi dostlukların da bir kıvamı vardır. Her dostla her paylaşım yapılamayacağı gibi, herkesle de dostluk kurulamayacağı bir sosyal hayat gerçeği değil midir? Dostlukla ilgili bir tasnif yapılabilir mi bilinmez. Ama bir şey vardır ki bilinen, oda; "dost vardır aklını, dost vardır duygunu, dost da vardır ruhunu paylaştığın" gerçeği. Hatta dost da vardır, onun paylaştığıyla dostluk kurduğun… Öyle ya, hep paylaşan sen olamazsın ki!
Evet, dostlukların da kaynaması lazımdır, adeta bir demliğin içindeki billur su gibi... Zararlı olan ne varsa direnci kırılıncaya kadar. Sonrasında içine dostluk otu atılsın ki, içtikçe sıkıntılarınızı eritsin diye. Zira hayatın can yakan ve kaynayan yüzü, dost meclislerinde sükûnete kavuşur ancak. Tıpkı o çaydanlığın içine hapsedilmiş suyun, kaynatılarak buharlaşması gibi. Nitekim dostlarınızla karşılıklı oturup yaptığınız paylaşımlar, güzel bir çay kokusunun buğulanmış dumanına yüklenen mananın derinliğinde, dertlerinizi buharlaştırmıyor mu?
İhtiyaç duyduğunuzda ardına kadar açılıyorsa bir kapı, ancak o zaman dost kapısı sayılabilir başvurduğunuz adres. Vakti, saati, yeri ve mekânı yoktur, dostluk kapısını tıklamanın ve dosta sığınmanın. Bunalttıysa dertleriniz sizi, çekilmez olduysa yükünüz; "gönül ne çay ister ne çayhane, gönül muhabbet ister çay bahane" ifadesinde tanımını bulan bir paylaşımın derinliğidir aradığınız. İşte o zaman, sadece güvenilir bir dosta ihtiyacın açıklamasıdır, bir yudum çay ya da kahvenin dumanına yüklediğiniz gizemli sır!
Dostluk dediğimiz zor zanaat, içinde bulunduğumuz şu devirde kaybedilmeye yüz tutmuş, fakat bir o kadarda acil ihtiyaç duyulan insani özelliklerdendir. Çünkü menfaatçiliğin, materyalizmin, bireyciliğin ve duygusuzluğun zirvede olduğu bir toplumsal süreci yaşamakta insanlık… Buna paralel olarak da iç dünyası bir o kadar yalnız! En az ekmek kadar, su kadar, cinsellik ve uyku kadar muhtaç olduğu bir gereksinim, dostluk ihtiyacı. Öyle ya! Gerektiğinde aynı dili konuşabildiğiniz, ortak frekansı yakalayabildiğiniz, bazen konuşmadan bile anlaşabildiğiniz ve bir fincan kahveyi karşılıklı yudumlarken teneffüs ettiğiniz havaya akseden duygu güzelliği ve emniyet, dostluk ortamından başka nerede bulunabilir ki? Nitekim dostluk, bazen konuşmadan bile; susmasından, duruşundan, oturuşundan ve kalkışından, hatta ses tonundaki sinir katsayısından hareketle, dostunuzu anlayabilme yeterliliği değil midir?
Bu yüzden, iyi bir dost, hayat kurtarıcıdır. Kimisinde depresyonlarınızın en etkili psikiyatristi olurken, kimisinde de kocaman yalnızlıklarınızın cellâdıdır! İyi dost; acıyı da neşeyi de sizle paylaşan, bir dilim ekmeğin diğer yarısını siz'siz yerken, yutkunma zorluğu çeken ve dertlerinizle dertlene bilendir. Bir telefon cihazını tuşladığınızda; 24 saatlik bir günün, hangi saatinde olursa olsun, beklentisiz bir şekilde sizi telefon hattının diğer ucunda, sıcak bir ses tonu ile karşılayandır. Yalnızlıklarınızın tesellisi, sıkıntılı anlarınızın çözümleyicisi ve hastalıklarınızın en etkili ilacıdır... Elbette ki, dostluklar da tek taraflı değildir. Hiçbir konuda olmadığı gibi! Her zaman dostlarınız sizi dinleyecek değil ya! Zaman olur siz de dostlarınıza dostluk yapmak durumunda kalabilirsiniz. Bu nedenle hep merkez benim dememeli, dostlarınızın sıkıntılarına sizler de omuz vermelisiniz. Yine bazı zaman olur ve günü gelir dostlar, kangren olmuş yaranıza neşter vurabilirler. Bu yüzden; "yeri geldiğinde dost acı söylemesini de bilendir" diyoruz. Bir güzel dostluğa talip olmuşsanız şayet, dostlarınızdan gelecek acı reçetelere de katlanabilme ve onları dikkate alabilme erdemliliğini göstermek mecburiyetiniz olduğunu, hiçbir zaman unutmamalısınız.
Peki, "dostluklarda da sınır var mıdır" derseniz, elbetteki hiçbir şey hadsiz ve hudutsuz değildir şu fani hayatta. Fakat dostlukların derinliğini ölçmeye yarayan bir yakınlık veya uzaklık birimi henüz icat edilmedi benim bildiğim. Dostlukların derinliğini, paylaştığınız şeylerin ağırlığı ve kıymeti belirler hiç kuşkusuz. Dostlarınıza ne kadar fazla sır yüklemişseniz, paylaşımınızın derinliği de o nispette fazladır. İşte tam da bu noktada, dostunuzu ve dostluğunuzu test etme fırsatını da elde etmiş olursunuz. Zira verdiğiniz sırrı taşıdığı kadar paylaşımlarınızı artırabilir, taşıyamadığı oranda da güçsüz ve sır yükü karşısında diz çözen bir kişilik olup-olmadığına karar verebilirsiniz… Zaten gerçek dostluk ile arkadaşlık arasındaki ince çizgi de burada saklı değil midir sizce de?
Evet, her türlü birliktelikte olduğu gibi, dostluklar da desteklenmeye ve beslenmeye muhtaçtır. Çünkü emek ister, fedakârlık ister. Bazen beklemeden verebilmek iken, bazen de manevi ve duygusal bir beklenti içerisinde olur dostluk! O'nu ondan daha çok düşünmek ve dostunuzun yerine kendini koyabilme duygusuna sahip olabilmeyi gerektirir... Kısacası dostluğun demini bilerek, kemlikleri dost meclisinden savuşturmak olmalı, dostluk diye tarif ettiğimiz güven iklimi. Dost bildiğinden kemlik beklememek ise dostluğun bekasının vazgeçilmez şartıdır. Aksi halde ne dost olabilir, ne de dost kalabilirsiniz…
Vesselam dert yükü dünyanın en önemli ve güvenli sığınağıdır dostluklar. Anlattıklarımız da gerçek dostluğun hal dili… Bu yüzden dostluklar önemsenmeli, dostun dosta her zaman ihtiyaç duyacağı akıldan çıkarılmamalı ve kıymeti bilinmelidir. Gerekirse elde tutabilmek adına gerçek bir dost, cam fanusta saklanmalıdır! Zira sağlam bir dost, güvenilir bir liman ve sağlıklı yürüyen ilişki demek olup, iyi bir sırdaş her zaman baş tacı edilmeye layıktır... Dostluklarınızın; bir yudum çayın güzelliğindeki taze tomurcuk kokusunun refakatiyle nefesinizi açmasını, içinizi ısıtmasını ve puslanmış dertlerinizin dost sohbetleriyle dağılmasını diliyorum.
Ne mutlu bu türden imrenilesi dostluklara!
Ne mutlu böyle dost bulmasını, dost olmasını ve dost kalmasını bilenlere…