Halveti Piri Kasım Baba

Bizim kültürümüzde âlimler hakkında yaşarken çok şey söylenmez, değerleri göz ardı  edilir adeta. Biz burada, yaşarken o değerleri anlatmanın o güzel değerlerin yaşanması ve örneklik boyutunu artıracağı mülahazasıyla, bugünlerde ortopedik bir sağlık sorunu olan “Kasım Baba’yı” anlatmak istedik. Bu amaçla kendi zaviyemizden hissettiklerimizi ya da bizzat gördüklerimizi anlatarak, kıymetli büyüğümüzü burada bir nebze de olsa anlatabilmeyi amaçladık.

Kasım Baba bir halvetî  pîri… Yolun erkânını en iyi bilenlerden… Çağı  çok iyi tanıyanlardan… İnsanı çok iyi bilenlerden… “İlahi sanatın” yeryüzündeki müstesna aktörlerinden… Pek yüksek manevi himmet sahibi… Bize “hilali gösterenlerden…”

Kasım Baba’yı yetiştirdiği öğrenciler ya da onu çok sevenleri itibarıyla bazen bir transplantasyon cerrahının gönlünde, bazen bir dahiliyeci, bazen bir başhekim, bazen bir değil pek çok tıp profesörünün sinesinde, bazen binlerce esnafın gönlünde, bazen pek çok hukukçunun sinesinde, bazen bir garibanın gönlünde, bazen bir “ayyaşın” yardım çığlıklarında, bazen bir “balicinin” gözyaşlarında, bazen pek çok akademisyenin hayran bakışlarında, bazen yetiştirdiği hafızların dillerinde, bazen gözü yaşlı pek çok hanımın dertli kalplerinde, bazen pek çok mühendisin hendese yüklü aklında, bazen bir delikanlının hüzünlü ve âşık gönlünde, bazen Azeri bazen Kosovalı bazen Türkmenistanlı bazen Almanyalı bazen Belçikalı bazen Hollandalı pek çok dostun yüreğinde, bazen eşinin tebessümünde, bazen kızlarının engin yüreklerinde, bazen bir evladın hürmetkâr duruşunda, bazen bir başka büyüğün hayran ve vefalı bakışlarında, bazen bir Seyyidin diğergam dostluğunda, bazen torunlarının yanağına kondurduğu sevgi dolu öpücüklerde, bazen binlerce müridin hassas yüreğinde, “bazen bazen bazen” değil her daim kıyam üzere bir gönülde bulursunuz… Çünkü o, kendisiyle tanışan herkesin gönlünde bir taht kurmuştur. O yer, tüm dostlarının gözünde, kıymeti herhangi bir şeyle ölçülemeyecek, hem kadim hem de müstesna bir dostluğa dönmüştür çoktan… Çünkü “vefa”, Kasım Baba’nın başat ahlakıdır. Günümüz insanının aksine, insanı kolay kolay unutmaz. Hiç şüphesiz, Allah dostlarının hayatı, Allah’ın (cc) ahlakının yansımalarıyla doludur. Onlar, Allah’ın (cc) ahlakıyla ahlaklanmak gibi yüce bir amaçla yola koyulmuş ve ömürleri boyunca bu ahde sadık kalmış salih insanlardır. Kasım Baba’nın ahlakı da böyledir. O hep zaten; “Allah, kulundan vazgeçmez evladım…” der. Bu cümlelerinde Allah’ın merhametini bilmek vardır. O, törenlerin, sun’i ritüellerin insanı değildir. O nedenle, bu rahmetin tecellilerini hem sürekli anlatır hem de çevresindeki insanlardan bir üslup olarak bunu esirgemeyen bir yerde durmaya çok dikkat eder. Tabir yerindeyse, sevenleriyle arasındaki ipleri hep sade ve yumuşak bir dozda tutmayı başarmış bir ehlullahtır. İstismar edilmediği sürece, günümüz insanını cezbeden farklı bir yaklaşım olan bu durum, babanın şahsında, çevresindeki insanların riyasız bir duruşla o meclislerde bulunabilmelerini kolaylaştıran zarif ve bilinçli bir izindir diyebiliriz.

Kasım Baba’da pek çok meşrebin manevi izleri bir aradadır. O nedenle farklı meşrep ve topluluklardan pek çok insan, onun yanında çok rahat eder. İlerlemiş yaşı, geniş tarih kültürü, çok geniş bir coğrafyada yaptığı hizmetlerin getirdiği coğrafi ve kültürel tanışıklık ve birikim, günümüz insanına Mevlana’nın “pergel metaforunu” hatırlatır. Yaptığı tebliğ ve irşadın boyutları, dünyanın dört bir yanında yaptığı emsalsiz hizmetler, bu söylediklerimizi her bakımdan anlatmaya ve doğrulamaya yeter…   

Evet, bazen bir Anadolu köyünde, bazen bir Anadolu ilinde, bazen metropollerde, bazen Kazakistan’da, bazen Rusya’da, bazen Kosova’da, bazen Mekke’de, bazen Medine’de, velhasılı dünyanın her yerinde yetiştirdiği öğrencileri vardır, sevenlerinin tabiriyle “Baba’nın…” Kasım Baba, evlatlarını o geniş maneviyat kollarıyla öylesine bir sarar ki… Evlatlarını yani emanetlerini… Hepsiyle aralarında dört dörtlük bir dostluk köprüsü kurmuştur… İnsanları Allah’a bağlayan binlerce köprüdür aynı zamanda o… Üç kıtayı sarmış Osmanlı ağacına benzer… Allah’a giden nefesler adedince yolların her birine birer nefes vermiştir adeta… İlahi hikmet böyle tecelli etmiştir… Ömrü boyunca biri bin yaparak yaşamıştır Allah yolunda… Maneviyat rüzgârlarının nereden estiğini ve yelkenlerin nasıl şişeceğini gayet iyi bilir… Tevhidi, suretâ değil hakikat planında anlatır… Şifa olur gönüllerdeki şirke, riyaya, yalana, dolana… Dürüstlüğü hakikat penceresinden gösterir, kalp aynasından seslenir insana… Göremediklerimizi farklı bir pencereden gösterir… Önce insanın kendine karşı samimi olmasını öğretir; incitmeden, kırmadan, dökmeden… Kırıp dökmemeyi de öğretir aynı zamanda…

Koskocaman bir yürek taşır, anlatması zor… Yaptığı iş ise zordan da zor…  Aç kalan insanlar onun en büyük derdidir… Fakir öğrencilerin ilk sığınağıdır… Yolda kalmışların yolu önce ona uğrar, düşkünler hep onun yanında hayata tutunur… Dertliler, her dem yanına uğrar, gözü yaşlıların dert babası hep odur… Anadan yardan serden geçmiştir… Dur durak bilmeden ha bire çalışır… Madden yaşlıların en genci, manen gençlerin de en yaşlısıdır o… Anlattığı kıssalar, verdiği örnekler, hep Mesnevi derinliğindedir… Üstelik herkesin anlayacağı dilden konuşur. Alimin ilmini destekler, zalimin zulmüne göğüs gerer… Kâmilin irfanını artırır, Allah yolunda çalışana destek olur, dost olur…

Kasım Baba’yı gündüzleri hep hizmet ederken görürüz. Asıl göremediklerimiz gecelerdir. Gerçi Kasım Baba’nın yanından hep gecenin bir yarısında ayrılır sevenleri. Hep merak konusudur, “Acaba Kasım Baba ne zaman uyur?” Çünkü hafızlık eğitimi alarak ve yıllarca hafızlık eğitimi vererek geçen hayatı, Baba’nın hayatında geceleri uykusuz geçen nurlu saatlere dönmüştür. Özellikle Ramazan aylarında zirveye çıkan Kur’an hatimleri, genellikle haftada üç hatimin altına inmez… Baba, tam anlamıyla bir “Kur’an bülbülüdür.”

Kasım Baba’nın hayatında unutamadığım bir olay da şudur ki; Bereketzade Vakfı’nda yaşına rağmen hiç aksatmadığı ve saatlerce süren hizmetleri esnasında, her gün bazen yüzlerle ifade edilen görüşmeler yapar… Öğrenciler, dertliler, hastalar, her meslek ve meşrepten insanlar…

İşte o günlerden birgün, madde bağımlısı bir genç yarı sarhoş halde geldi ve aç olduğunu, paraya ihtiyacı olduğunu söyledi ve parasal yardım talebinde bulundu. Kasım Baba gencin gönlünü alıp, karnını doyurup, parasını cebine koyarak onu en güzel şekilde gönülledi ve gönderdi. Aslında bu, orada sürekli tekrarlanan bir tablo idi. O nedenle günlük sıradan olaylar nevindendi. Burada asıl önemli olan, bu gönül ehli insanın, gerçek maneviyat erbabının yaptığı yorumdur ki şahsen benim hayranlıkla dinlediğim bir tespittir. Çünkü Kasım Baba’ya, bu düşkünleri niçin bu kadar koruyup kolladığı sorulunca, hiç kimsenin aklına gelmeyecek harika bir tespitte bulunmuştu: “Evladım, bu çocukların dedeleri muhtemelen İstiklal savaşında öldüler. Babaları da kimsesizdi. Bunlar da sahipsiz büyüdüler… Bunlara bakmak boynumuzun borcudur.” Ben şahsen, Kasım Baba’nın bu tespitinden çok şey öğrendim. Bunların birincisi, milletlerin hayatının devamlılığıdır ki bu da milli hafızayı oluşturur. İkincisi, mensubiyet duygusunun güçlü oluşu. Üçüncüsü ise tüm bunların aynı kültür havzasındaki mağdurlara bizzat hissettirilmesidir. Bu anlamda, Kasım Baba, hem büyük bir nimet, hem de büyük bir devlettir. Ombudsmanlığın kulakları çınlasın… Çünkü Kasım Baba, bu yüceliği gösterirken pek çok maslahatla bunu yapıyor olsa da onun vicdanî temelinde yatan en önemli şey, Allah’ın rızasını kazanma aşk ve şevki, bitmek bilmeyen gayretidir.

Onun ilgi menzilinde her şey vardır. Toprak onun derdidir, hava, su, eşya ve en önemlisi insan… Maddeyi yüceltenlere, insanı ihmal etmemeyi öğretir. Maddeyi insan onuruna uygun biçimde, insani değerlerden bir kayıp yaşanmamak kaydıyla insanın emrine vermeyi esas alır.

İnsan, onun hizmet ajandasında “baş köşededir.” Bu anlamda herkes onun öğrencisidir aslında… Çünkü o, her şeyden önce “babadır.” Veren, anlatan, duygulandıran, idrak ve ufuk açan bir baba… Meselelerin perde arkasında bambaşka hikmetler olduğunu bildiği içindir ki büyük bir gönül genişliği içinde, herkese, her şeyden önce, sakin olmayı, yeni gelişen olayları sükunetle karşılamayı, temkinle değerlendirmeyi ve mütehammil olmayı öğretir ve yaşatır. En önemlisi de bu uğurda manevi ve maddi varlığını ortaya koyar. Her şeyden önemlisi de o mübarek ağzı ve Allah katında duası makbul nazlı gönlüyle dua eder. Çünkü onun misyonu “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.” düsturundan mülhem bir misyondur.

Yıllarca Feyz camiası olarak “Kasım Baba” ile çok güzel günlerimiz geçti. Kendisinden büyük teveccüh gördük. Çok himmetleriyle nasiplendik. Manevi tekamülümüzün en önemli temel taşlarından biri oldu. Kasım Baba, Şenel İlhan Beyefendi'nin en iyi anlayan insanlardan biri olarak ehlullah arasında mümtaz ve istisna bir yere sahipti. Feyz Dergisi’nin 21. yıl kutlamaları esnasında söylediği sözler hâlâ kulaklarımdadır:

“Tabi bu camia yıllar önce sıfırdan başladı ve bugün buralara kadar geldi. Bence bu cemaatin bir adı olmalı ve sizlerin de o adı kabullenmesi lazım. Ben bu Feyz cemaatinin adına “irfan ordusu”, “edep ordusu” diyorum. Sizlerin diğer cemaatlerden farklı taraflarınız var, ben İstanbul’dan buraya boşuna gelmedim. Geldim, çünkü bu cemaatin Feyz Ordusu, irfan ordusu, edep ordusu olduğunu biliyordum. Bundan sonra biz yatırım yaparız. Bizden evvelkiler nasıl ki dünyada bir iz bıraktıysa biz de o izi bırakmaya çalışıyoruz. Benim Feyz cemaatinin 21. yıl kutlamasına gelişimdeki maksadım, sonunda sizden bir Fatiha bekliyor olmamdır. Nasıl ki bu gece Faik Yurtöven Efendi’ye (ks) Fatiha okuduysanız, birgün bana da okuyacaksınız. Allah cümlemizi dinden imandan ayırmasın.”

Kasım Baba’nın yani Kasım Yağcıoğlu Hocaefendi’nin Feyz Dergisi sahibi Şenel İlhan Beyefendi hakkında söyledikleri de bizler için çok önemlidir. Gerçekten çok yücelerde ve üstün bir maneviyata sahip olan “Kasım Baba”, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Şenel İlhan Beyefendiyi en güzel şekilde anlayanlardandı ve çok kıymetli Şenel İlhan Beyefendi hakkında şunları söylemekte:

“Şenel Efendi’nin adam yetiştirme metodu Rasûlullah’ın metodu. Onların içinde canlı canlı İslam’ı yaşayarak, onlara yol göstererek, nasihatleriyle yön vererek… Bu yöntem ondan başka kimsede yok.”

Ne diyelim; bize tâbi olmak düşüyor. Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi; “Büyüklerin hâlinden büyükler anlar.”

Allah (cc) bu kıymetli büyüğümüze sağlıklı ve uzun ömürler versin diye dua ediyor ve bir an önce sağlığına kavuşması için dualar etmelerini siz kıymetli okurlarımızdan istirham ediyoruz…