Takva ve Su-i Hatime (Kötü Son)

İslam dini üzerine ölmek kimsenin elinde değildir ve gücü de yetmez. Kişinin akibetinin kötü bir sonla neticelenmesi ne kötüdür. Muttaki kulların en çok korkup sakındıkları şey budur. Kötü son iki şekilde gerçekleşir. Kişi ölüm esnasında ya dünya işlerine bağlı olduğu, emellerini düşündüğü bir sırada, ya da sekerat hâlindeyken kalbi şüphe veya inkârın bastırmasıyla, ruhun inkâr ve şüphenin baskın olduğu bir haldeyken alınmasıdır. Böyle bir akibetten Allah (cc) inananları korusun. Lakin Cenab-ı Allah bundan kurtulmanın yollarını göstermiştir. Kişi bu yolu tutuğu zaman bu yoldaki her şeyi yerine getirmek için gayret göstermelidir. Allah’ın emirlerine imtisal edip, İslam dini üzere ölmeyi azimle sevip temenni edecektir. İslam dini dışında herhangi bir inanış üzere ölmeyi de ikrah edecektir. Daimi suretle Cenab-ı Allah’a, Müslüman olarak can vermek için yalvaracaktır. Bu nedenle Cenab-ı Allah enbiya ve salih kullarını şöyle vasıflandırmıştır.

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

“Allahümmec’al hayra umurî âhirahû ve hayra amelî havâtimehû ve hayra eyyâmî yevme elkâke fîhi”

“Allahım! Ömrümün en hayırlı ânını sonu, amelimin en hayırlısını son amelim ve günlerimin en hayırlısını ise sana kavuştuğum gün kıl!” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid)

Yusuf aleyhisselama şöyle ihbar etmiştir: “Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!” (Yûsuf, 12/101)

Cenab-ı Allah, firavunun azapla tehdit ettiği iman eden sihirbazlardan şöyle ihbar etmiştir: “Sen sırf, Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.” (A’râf, 7/126)

Cenab-ı Allah, İbrahim ve Yakup aleyhisselamın oğullarına İslam dini üzere ölmeleri vasiyetlerini şöyle hikâye etmiştir: “İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: ‘Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslam’ı) seçti. Siz de ancak Müslümanlar olarak ölün.’ dedi.”  (Bakara, 2/132)

İnsan İslamiyet’ini çokça korumalı, onu korumak için Allah’a itaat ederek emin olunduğu fiillerle takviye etsin. Çünkü Allah’ın emirlerini kaybeden İslam dini dışında ölmeye hazırlanıyor. Zira emirleri terk etmek; din hakkını fesada uğratmak, ihmal etmek ve hafife almaya delalettir. Müslüman kimse bundan çokça sakınsın.

Yine Müslüman kimse günah ve isyandan uzak dursun. Çünkü günah ve isyan İslam’ı zayıf düşürür ve tüm kaidelerinde deprem olur, ölüm döşeğinde imansız ölmeye sebebiyet verir. Bu hâl çok kimseler de vaki olmuştur. Ya Rabbi! Bütün Müslümanları bu halden koru.

Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur: “Sonra, Allah’ın ayetlerini yalanladıkları ve onlarla alay etmekte oldukları için, kötülük işleyenin sonu daha da kötü oldu.”  (Rûm, 30/10) Bu ayetten fenalık yapanların hallerini düşün. Allah’ın emirlerini yerine getir. Haramlarından sakın. Eğer yasaklarının içine düşersen zararları büyümeden hemen tövbe et. Hiç geciktirmeden daimi surette Allah’tan hüsnü’l hatimeyi, güzel ölmeyi iste. Güzel ölmek ise son nefeste kelime-i tevhid üzere ölmektir.

Bazı hadislerde şöyle buyrulmuştur: “Şeytan aleyhillanet, Allah’tan hüsnü’l hatimeyi isteyen belimi kırmıştır, diyor.”

İslam nimeti üzere Allah’a çok hamd ve şükret, çünkü İslam en büyük nimettir. Eğer Cenab-ı Allah dünyayı bütün güzellikleriyle bir kuluna verse ondan İslam’ı men etse bu veriler ona vebal olacak. Eğer İslam’ı verse ondan dünyayı men etse onun zararı olmaz, bilakis kârlı çıkar.

Dünyayı elde eden İslam’dan mahrum olsa yeri cehennemdir. İkincisi, İslam’a sahip olup dünyadan mahrum olanın yeri cennettir. Kişi suul hatimeden çok korkmalıdır. “Su’e” kötü, “hatime” son nefes demektir. Yani insan ölümünden az önce imanını koruyamayacak, çok korksun, son akıbetinin ne olacağını daima hatırında tutsun, aklından hiç çıkarmasın ki ölüm zamanı onu kötü hatimeden kurtarsın. Zira Allah kalpleri değiştirendir. İstediğine hidayet eder, istediğini saptırır.

Selef-i Salihîn (Ehl-i sünnet ve’l-cemaat) (Allah onlara rahmet etsin) salih amelleri çok, günahları az olduğu halde kötü hatimeden çok korkarlardı. Hatta bazıları şöyle diyorlarmış: Eğer bana yatak kapısının yanında İslam üzere ölmem teklif olsa, dış kapıda ise şahadet üzere ölmem teklif edilse, yatak kapısının yanındaki İslam üzere ölümü şahadet üzere ölüme tercih ederim. Çünkü oda kapısı ve dış kapı arasında kalbime neler geleceğini bilmiyorum.

Birisi bir arkadaşına şöyle demiş: Ben öleceğim zaman başucuma otur. Bak eğer İslam üzere ölürsem benim olan her şeyi sat, onunla şeker badem al çocuklara dağıt. Eğer başka şekilde görürsen insanlara ilan et, namaz kılmak isteyen üzerime namaz kılsın. Arkadaşı onun İslam dini üzere öldüğünü görmüş vasiyetini yerine getirerek çocuklara sadakayı dağıtmış. Allah rahmet etsin.

Şunu iyi bilelim ki kötü hatimeyle en çok karşılaşanlar şunlar ki, farz namazları önemsemeyen, küçük gören, farz zekâtını vermeyen, Müslümanlara ayıp bulan, ölçerken tartarken aldatan, Müslümanları kandıran, Müslümanların dün ve dünya işlerine engel olup içinden çıkılmaz hâle getiren, Allah’ın evliyalarını yalanlayan, haksız yere kötüleyen ve evliyaların hallerini, makamlarını ve menkıbelerini doğrulamayandır. Böyle kötü olayların benzerleri çoktur.

Su-i Hatime (Kötü Son) için: Dinde bidat, Allah Rasulü (sav) hakkında ve ahiret gününe teşkik koymak en çok korkulacak şeylerdir. Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin…” (Âl-i İmrân, 3/103) Bu ayet bizim için Allah’ın dinine sımsıkı bağlı kalmamız, bunun üzerine içtimaimiz ve tefrikayı yasaklayan bir emirdir.  İçtima rahmettir. Tefrik ise azaptır. Rasulullah’ın (sav) buyurduğu gibi “Cenab-ı Allah’ın yardımı daima cemaatledir.”

Dua

“Radînê billâhi rabben ve bil-İslâmi dînen ve bi Muhammedin rasûlen”

“Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, resûl olarak da Hz. Muhammed’den râzı olduk.

“Allâhümmağfir lenâ verhamnâ verda annâ ve tekabbel minnâ ve edhılnel-cennete ve neccinâ minen-nâri ve aslih lenâ şe’nenâ külleh.”

“Allahım! Bizi bağışla. Bize merhamet et, bizden razı ol. Bizim dua ve niyazlarımızı kabul buyur. Bizi cennetine koy, cehennemden de koru ve her hâlimizi, her işimizi ıslah eyle!”