Gıybet Zinadan Beterdir!

Büyüklerimizin bir sözü vardır;

“İnsan eline, diline, beline hâkim olmalı! 

Hakikaten bu üç uzuv, insanın dünya ahiret huzuru da olabilir, huzursuzluğu da. Bunların içinde en hoyratça kullandığımız da dil olmalı. Çünkü herkesin eli kolay kolay hırsızlığa gitmez. Ya da herkes rahat rahat zina etmez. Lakin dil ile günaha düşmek daha kolaydır. Yüzdelik bir hesap yapılsa yüzde yüze ramak kalmış dedirtecek kadar bir çoğunluk dilini hak etmediği şekilde kullanır. 

Her halde dilin en hak etmediklerinden biri de gıybettir. Evet, gıybet dilin hakkı değildir. Dilin hakkı Allah’ın razı olmadığından sakınmak, razı olduğunu konuşmaktır. Fakat dediğimiz gibi şeytanın gıybet tuzağına pek çoğumuz hemen her gün kolayca düşeriz. Hani imkan olsa da gıybet edenlerin boynuna gıybet ettiğine dair bir levha asılsa, etrafta insandan çok levha göreceğimizi söylesek hiç abartı olmaz sanırım. Ayrıca, bu levhalarda gıybet edilir yerine “İtina ile ölü eti yenir.” cümlesini kullansak hiç mi hiç abartı etmiş olmayız. Şimdi içinizde, “Hadi canım sen de!” diyenleri duyar gibiyim ama gıybetin hakikati bu… 

Hucurât sûresi 12. ayette; “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” buyuran Rabbimiz, gıybeti ölü eti yemekle eş tutmuştur.   

Peygamber Efendimiz (sav) bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Miraca çıktığım gece bir topluluğa rastladım. Yanlarından etleri kesiliyor ve lime lime edilip kendilerine yediriliyordu ve onlara şöyle deniliyordu:

‘Daha önce kardeşinizin etini yediğiniz gibi bunu da yiyin.’ Cebrail’e; 

‘Ya Cebrail! Bunlar kimdir?’ diye sordum. Şöyle cevap verdi:

‘Bunlar ümmetinden gıybet edenlerdir.” Görülen o ki ayetle de hadisle de gıybet, ölü eti yemek ile aynı kefeye konmuştur. Bu aşamada bizim düşünmemiz gereken, gıybeti bu kadar çirkinleştirenin ne olduğudur. Öyle ya hepimizi tiksindirecek ve insan olmanın onuruyla asla bağdaşmayacak olan bir fiille, gıybet aynıdır deniliyor.    

Evet, şimdi düşünelim; neden gıybet ederiz? Aslında insanı gıybete sevk eden pek çok sebep vardır. Mesela, gıybetini ettiğimiz kişiye karşı içimizde var olan kin… Geçmişte yaşadıklarını unutamayanlar, sürekli hesaplarını taze tutanlar, en ufak bir kıvılcımda gıybetin içinde bulurlar kendilerini. Hasmının eksiklerini, kusurlarını sayıp dökmekle huzuru yakaladıklarını zannederler. Halbuki Allah Rasûlü “Gıybet zinadan daha kötüdür.” buyurmuştur. O halde gıybet nasıl huzur verebilir ki aklı başında olana!.. Zina değil midir yüz kızartıcı suçlar arasında olan? Zina değil midir yuva yıkan, nesli bozan? Biz değil miyiz zinayı meslek edinenlerle selamı sabahı kesen ve onları gördüğümüzde yolumuzu değiştiren? Ancak zinadan kötüsüne yani gıybete rıza gösteren de yine biziz!.. Amiyane tabirle, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!” derler ya.

Gıybetin bir başka sebebi de eşe dosta uymaktır. Bazen, gıybet edilen ortamı terk etsek ya da “Arkadaşlar bu yaptığınız gıybettir.” desek, eşimizi dostumuzu kaybedeceğimizi düşünür, ne ortamı terk edebiliriz ne de susabiliriz. Fakat arkadaşlarımızı yitirmeyelim derken Allah’ın rızasından uzaklaştığımızı bir türlü anlayamayız. Üstelik de “Her kim, mümin kardeşinin gıyabında ırzını savunursa, kıyamet gününde onun ırzını savunmak Allahu Zülcelal’in üzerine hak olur.” (İbn-i Ebi’d Dünya) hadisindeki müjdeden mahrum kalıyor olmamız da işin cabası...

Gösteriş, övülme isteği de bizi gıybete sevk eder. Başkalarının kusurlarına bakmak ve deşmek, onları bulunduğumuz mecliste konuşmak bazen bize kendimizi büyük hissettirir! Başkalarının eksikleriyle kendimizi adam gibi adam hissederiz! Oysa etrafımızdakilere kendimizi ispat için başkalarının gıybetini yapmak nasıl bir acizliktir!.. Bunu anlamak çok zor ama, maalesef çokça düştüğümüz bir gaflet hâlidir. 

Sonra haset var… Parası, aklı, güzelliği, malı, ilmi kısacası bazılarının bizden üstün yanlarının varlığı bizi rahatsız edebilir. Biz ne isek!..  Başkalarının elindeki nimetler bize göre onlar için çoktur ve ellerinden çıkması gerekir. Aslında Allah’ın taksimatını beğenmemek gibi müthiş bir şuursuzluğun içinde olduğumuzu anlayamayız. Bu şuursuzluğumuzu gıybetle daha da körükleriz.  Kendimize ne büyük bir zulümdür bu.

Beyin fırtınasına devam ettiğimizde gıybetin sebeplerini çoğaltabilir hatta gıybet için sebep türetmede hiç zorlanmadığımızı da görürüz. Zaten gıybetin ölü eti yemekle aynı kefeye konmasının nedeni de altında birçok hastalığı barındırıyor olmasıdır diyebiliriz. Her ne kadar gıybet ederken nefsimiz tatminlerini yaşıyor olsa da kaybettiklerimiz o kadar çok ki... Peygamber Efendimiz bir hadislerinde; 

“1-Gıybet edenin duası makbul olmaz.

2-Gıybet edenin iyi işleri makbul olmaz.

3-Gıybet edenin kötülükleri artar.”  

buyurmuştur.  Ne kötü bir amel.  Sahibini hiçliğe sürüklüyor. Öyle ya duamız ve iyiliklerimiz makbul olmazsa biz neyiz ki… 

İslam uleması, gıybet edenin on türlü azaba çarptırılacağını söylüyor:

1-Gıybet eden kimse, Allahu Zülcelal’in rahmetinden uzak olur.

2-Melekler onunla arkadaşlık yapmaz.

3-Sekerat esnasında ruhunu çok zor teslim eder.

4-Cehennem’e yakın olur.

5-Cennet’ten uzak olur.

6-Kabir azabı çok olur.

7-İşlediği bütün iyi ameller boşa gider.

8-Allahu Zülcelal ondan razı olmaz.

9-Peygamber Efendimiz ondan razı olmaz 

10-Kıyamet günü ameller tartıldığı zaman o kimse, amel terazisinde herşeyini yitirmiş olarak kalır.

İşte gıybet böyle bir şey. Sahibinde kazanım adına bir şey bırakmıyor. Bütün bunlara bakarsak gıybet ettiğimiz anlarda aklımızdan şüphe etmemiz lazım...

Son olarak neyi konuşmanın gıybet olmadığını söyleyelim ki nelerin gıybet olduğunu anlayalım. Zalim bir kimsenin, açıktan kötülük işleyen bir kimsenin, bid’at ehli olan kimsenin tuttukları yol ve yaptıkları iş için konuşmak gıybet değildir. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadisinde; “Günahkâr kimsenin bulunduğu hâli anlatın ki insanlar ondan korunsun.” buyurmuştur. Öyleyse bunlar dışında kalanlar, gıybet ve bizim için en büyük tehlike...

 Allah hepimize gafletten sıyrılıp bu mide bulandıran hastalıktan kurtulmayı ve korunmayı nasip etsin.