Feyz 234. Sayı Editörden

Kıymetli Okurlar; Mevlana; sütteki bereketin memede değil, onu sağan elde olduğunu söyler. Aslında Mevlana bu sözü, kendisinin söylediği beyitleri hızla kâğıda aktarıp daha sonra da kendisine okuyan ve tashih eden Hüsamettin Çelebi için söyler. Bu anlamda Mesnevi, tümüyle Hüsamettin Çelebi'nin eseridir. Hüsamettin Çelebi'nin aldığı notlar, zamanla Mesnevi gibi bir eserin oluşmasını sağlamıştır. Bugün kavramlar, bilgiler düzeyinde de günümüze ışık tutacak bu yaklaşımı bir analoji, bir benzetme unsuru olarak kullanırsak, kendi kadim kültürümüzdeki bilgileri yerli yerinde ve günümüze ışık tutacak şekilde bir ölçüye, bir terkibe dönüştürmek ve anlam dünyamızın güzelliklerini günümüze taşımak hiç kolay değildir.

Kendimize, zihin dünyamıza, davranış tarzımıza aktaramadığımız her değer, aynen "kutuplardaki fener" gibi keşfedilmeyi beklemektedir. Işık verecek, aydınlatacak ama bir el tarafından en güzel şekilde aktarılmayı bekliyor.

Aksi halde, ellerinde en büyük ve en sağlam fikri bulunduran Müslümanlar'ın bugünkü hâlini nasıl açıklayacaksınız? İslam'ın şahsımızda temsili böyle mi olmalıdır? Allah'ın dini böyle mi tanıtılır? Peygamber'in evrensel mesajı böyle mi anlatılır? Hz. Peygamber toplumun her kesimine mesaj vermedi mi? İslam'ın değerleri her insanın zihninde, sinesinde ses getirmedi mi? İnsanları sözde değil, özde değiştirmedi mi? Bugün yeryüzünde yaşayan bir Müslüman'ın gözünde dünya nedir, ne ifade ediyor, ahiret ne anlama geliyor? Gerçekten İslam'ı anlatacak evrensel bir projemiz var mı? Varsa bu çabanın içi nasıl doldurulabilir? Peygamber ufku ne demektir? Bu asırda yaşayan insanların gönlünde İslam nasıl bir yer kaplıyor? İslam'ı hangi boyutta, hangi incelikte, hangi derinlikte, hangi entellektüellikte, hangi ahlaki düzeyde tanıtabiliyor ve temsil edebiliyoruz? Hangi düzey ve derinlikteki merhametimiz, bu devrin insanına İslam'ı, Allah'ı, Allah'ın Peygamberi'ni anlatma hususunda gecelerimizi uykusuz ve dolu kılıyor? Bireysel hesabımızın içine bu kaygıları ne kadar sokabildik?

Evet, tüm bu soruları, "ölü toprağı" edebiyatından "diri toprağı"na nasıl çevirebiliriz? Nasıl bu asra hayat verebiliriz?

İşte tüm bu soruların tek bir cevabı olmadığı çok açık…

Eğer tek bir cevap olacaksa da bu hiç şüphesiz, bilgi, akıl, ahlak, merhamet ve sorumluluk olmalı diyor ve bu güzide sayıyla sizleri baş başa bırakıyoruz…