Geri Döndürülemeyen Hafıza Kaybı

Hafıza, öğrenmemizi ve öğrendiklerimizi hatırlamamızı sağlar. Çevre hakkında kazandığımız tecrübe ve bilgileri depolar ve lazım olduğunda geri çağırır. Bu görev beyin hücreleri (nöron) ve bunların kendi aralarında yaptığı bağlantılar (sinapslar) ile sağlanır. Beynimizde çok karmaşık sinaps bağlantıları vardır ancak hafızanın beyinde elle tutulacak gözle görülecek bir merkezi yoktur. Yani beynin her bir parçası hafıza (hatırlayabilme) görevi yapmaktadır. Pribram, fare deneyiyle bunu ispat etmiş. (Bu çok şaşırtıcı konuyu merak edenler Pribram deneyi, Bohr, Bohm ve Einstein ilişkilerini gözden geçirebilirler.

Bu çalışmalarda ayrıca beyinde oluşan görüntünün bir hologram olduğu üzerinde durulmuştur. Yani beyin tarafından kayıtlanan şeylerin bir girişim deseni olduğu, buradan hareketle de uzay evrenin bir hologram olduğu düşünülmeye başlanmıştır.) Beyinde 1 trilyon nöron vardır. Bunların her birininin diğerleriyle kablo bağlantısı vardır. Böylece sinaps (bağlantı) sayısı 10 katrilyonu bulur.

Hafıza öğrenmeyle yakın ilişkilidir. Bilgi girişi ile, bilginin tanınması ve gerektiği zaman geri getirilmek üzere işlenerek depolanması sağlanır. Bilginin tekrar tekrar kullanılması öğrenmeyi ve hatırlama sürecini kolaylaştır. Hafıza, kısa ve uzun süreli olarak iki şekilde işler: Kısa süreli Hafıza: O anda ihtiyaç duyduğumuz şeyleri kısa sürede kullanmamızı sağlar. Buna ön bellek veya ara bellek de denir. İhtiyaç görüldükten sonra kayıtlar silinir.

Uzun süreli Hafıza : Eğer bir bilgi, sonra ihtiyaç duyacağımız ve tekrar kullanacağımız lüzumlu bir bilgiyse uzun süreli hafızaya kaydedilir. Böylece kütüphanedeki kitaplar gibi yıllar sonra bile bu bilgiye yeniden ulaşabiliriz.

UNUTKANLIK :

Aslında bizi üzecek ve yoğun stres yaşatacak hatıraları unutmak bir nimet ve güzelliktir. Bir insan günlük hayatını aksatmadan devam ettirebiliyor, görev ve sorumluluklarını yerine getirebiliyorsa biraz unutkan olmasının zararı yoktur. Artık işimizi yapamaz, ihtiyaçlarımızı gideremez, sorumluluklarımızı hatırlayamaz duruma gelmiş isek ortada ciddi bir sıkıntı var demektir. Hafızanın dışında zeka, algı, dikkat, konuşma, okuma, yazma ve aritmetik beceriler ile görsel - mekansal algılama gibi diğer yeteneklerimiz de vardır ve tüm bunlar hafıza ile yakından ilişkilidir. Bu sistemlerde meydana gelen bozulma da hafızanın bozulmasına neden olabilir.(Uykusuzluk, açlık, yoğun stres gibi.) Sorun ortadan kalktığında hafıza yeniden düzelir. Günlük hayatta hepimizin yaşadığı unutkanlık, dalgınlık türünden rahatsızlıklar nörolojik bulgu vermezler.

Nörolojik ilaçlar olan barbitüratların, alkol, kafein, kokain ve morfinin sinir uclarını körelttiği ve unutkanlığa neden olduğu da biliniyor. Sigara, aşırı çay, kahve gibi besinler ve aşırı gerginlik düşünce sağlığımızı bozar. Günlük hayatımızda unutkanlık dozajı, bizi rahatsız edecek ve çevreyle intibakımızı bozacak seviyeye ulaşmışsa, artık sorumluluklarımızı yerine getirmek mümkün olmuyorsa, doktora başvurmanın zamanı gelmiş demektir.

Geri döndürülemeyen hafıza kaybı : Hepimiz Rabbimizin entropi kanununa bağlıyız. Fiziksel varlığımız sürekli varlıktan yokluğa (ölüme) doğru sürüklenmektedir. Bilirken bilmez, görürken görmez, duyarken duymaz olacağız günün birinde. Yaşlandıkça, sürekli ölen nöronlar nedeniyle beyin ağırlığımızda azalma meydana gelecek. Böylece öğrenme, hafıza ve diğer sistemler bozulmaya başlayacak, işitme, koku ve tad duyusu azalacak, uyku bozuklukları ortaya çıkacak. Unutkanlığın en açık nedeni bunama olarak bilinen demans sendromudur. Demans hafızanın, zekânın, formel düşünme yeteneğinin, kişiliğin ve davranışın geri dönülmez şekilde bozulduğu bir hastalıktır. Sinsi başlar ve giderek daha kötüye doğru ilerler.

Bazı fiziksel rahatsızlıklar (tümör, beyin damar hastalıkları, kafa travması vb). Ağır karaciğer ve böbrek hastalıkları, yoğun psikolojik sorunlar ve psikiyatrik hastalıklar da beynin işleyişini etkilemektedir. Bu hastalıklar nörolojik bulgu vermektedir. Alzheimer tipi demans diğer demans hastalıklarının içinde en sık görülendir.

Şimdi aşağıdaki şıklara dikkat edelim: Yazılı şıklardan her birine; "evet bunları sıklıkla yaşıyorum" cevabını verenlerin nörolojik bir problemi olduğunu düşünebiliriz. "hayır, bu sorunları bazen yaşıyorum" diyenlerin geçici psikolojik sıkıntıları var demektir ki bu stres yaşayan veya ilaç kullanan her insan için normal bir durumdur.

-Evde sürekli bir şeyler aramak
-Daha önce geldiği bir yeri bulamamak
-Yaptığı işi gerçekten yapıp yapmadığını tekrar tekrar kontrol etmek
-Dışarı çıkarken yanına alınması gereken bir şeyi unutmak
-Bir önceki gün yapılması kararlaştırılan bir işi bugün unutmak
-Arasıra görüştüğümüz arkadaş veya akrabaları tanımakta güçlük çekmek
-Okurken anlatılanları toparlayamamak ve birbirine karıştırmak
-Birilerine iletmemiz gereken mesajları unutmak
-Kendimizle ilgili önemli detayları unutmak (doğum tarihimizi, telefon numaramızı veya yaşadığımız semti unutmak vs)
-Anlatılan bir olayın ayrıntılarını karıştırmak
-Eşyaların durdukları yeri unutmak ve onları başka yerlerde aramak
-Daha önce bildiğimiz bir otoyolda veya binada yönümüzü kaybetmek
-Her zaman yaptığımız işleri yapmadığımızı zannederek iki kez yapmak
-Az önce söylediğimiz sözü bir kez daha söylemek veya biraz önce sorduğumuz soruyu tekrar sormak.

Beyindeki geçici hafıza kayıpları ile bazen yolları, mekanları karıştırma, işte verimliliğin düşmesi, çevreye ve hobilere ilgisizlik oluşabilir. Bu belirtiler sık sık yaşanmıyorsa ve günlük yaşamı çok etkilemiyorsa problem yoktur. Bu rahatsızlık süreklilik arz ediyorsa "demans" adlı hastalığın habercisi olabilir.

Kısa süreli hafızaya (ön bellek) atılan bilgiler:

Burada bilgiler geçici olarak hafızaya kaydedilir. Kısa bir süre sonra silinir. (Arkadaşlarınızla yaptığınız futbol maçı, dünkü pişirdiğiniz yemeğin ayrıntıları vs vs.) Önemsiz, değersiz ve kayda değer bulunmayan şeylerdir. Bir şeyin değerli ve anlamlı olup olmadığı ise insandan insana değişir. Bu tamamen insanların ideolojileri, ahlak ve karakterleri ile ilgilidir. Demek ki insanlar değersiz ve anlamsız buldukları bir çok şeyleri ön belleğe, değer verdikleri şeyleri de ana hafızaya kaydediyorlar. Bazıları kendilerine ait eşyaları şurada burada unutur, kaybederler. Yapılan araştırmalar şunu göstermiştir ki böyle sağda solda unutulan eşyalar, sahiplerinin değer vermedikleri daha doğrusu kurtulmak istedikleri eşyalardır. Kimse bir çanta dolusu parayı veya mücevherlerini bir yerlerde unutmaz.

Kusura bakma unuttum!

Yukarıdaki açıklamalardan sonra böyle bir mâzeretin pek de mâsumiyet taşıdığı söylenemez. Çünki insanlar değer vermedikleri şeyleri unuturlar. (nörolojik bir sorunları yoksa) Ön belleğe atılan bir bilgi, biraz sonra silinir. "Kusura bakma unuttum! " şeklinde bir savunma yapan arkadaşımız aslında bize değer vermediği için sözleşmemizi ön bellekte tutmuştur. Bu anlattıklarımızı test etmek çok kolaydır; -Mahallenizdeki çöpçü on gün sonra sünnet düğünü yapacağını söyleyerek sizi de davet ediyor. Çöpçünün davetini ön belleğe kaydettiğiniz için sünnet düğününü unutuyorsunuz. Niçin ön hafızaya kaydettiniz? Çünkü çöpçüye değer vermediğiniz için, onun anlamsız ve değersiz mesajını ön bellek kısa süreli hafızaya alıp sonra da siliyor.

-Ama Başbakan sizi çocuğunun sünnet düğününe davet etse, başbakana değer verdiğiniz için bu mesajı ana karta (uzun süreli hafızaya) kaydediyorsunuz. Başbakanın davetini kesinlikle unutmazsınız! Çünkü bu mesaj anlamlı ve değerlidir.

Böylece psikolojik, fizyolojik ve nörolojik rahatsızlıklar nedeniyle oluşan unutkanlıkların dışında kafa yapımızla (ahlakımızla) ilgili çok önemli bir unutkanlık türünü akılda tutmamız gerekecek. Bu unutkanlık türü, beyin fonksiyonlarımızla ideolojilerimiz arasındaki ilişkilerden doğar.(nefsâni unutkanlık) Hayat görüşümüz doğrultusunda otomatik olarak ya kısa süreli hafızamızı veya uzun süreli hâfızamızı kullanırız.

Zikir: Allah'ı hatırlamak, anmak

Zikir, unutmanın tersidir. Hatırlamayı ifade eden bir kelimedir. Zikir, anma, hatırlama, zihinde tutma, unutmama, anlamına gelen Kur'an kaynaklı bir kavramıdır.

Tasavvuf terimi olarak zikir; din ve dünya saadetini elde etmek için Hakk'ın zat ismini sürekli tekrarlayarak hatırda tutmaktır. Olgun bir mürşidden usulü ve şekliyle öğrenilerek, Esma-i Hüsna'yı tesbih etmektir. Böylece Hakk'ı anarken sadece dille değil, kalp ve zihnin de Allah ile meşgul olması gerekir. Zikirde asıl olan, diğer varlıklarla ilgili duygu ve düşünceleri kalpten atarak Allah'ı anmaktır. Tam bir huşu ile yapılan zikre "zikr-i muttasıl", başka düşüncelere kafayı takarak yapılan zikre de "zikr-i munkatı" denir.

Şayet bu varlık dünyasında bir şey hatırlanacaksa o Allah olmalıdır. Allah'ı hatırlamak uğruna gerekirse her şey unutulacaktır. Mükemmel zikir, zikredilenden (Allah)'tan başkasını unutmaktır. Çünkü;
Allah'ı zikretmek, muhakkak en büyüktür. (Ankebut 45)

Ne demek? "Varlık dünyasında Allah'ı hatırlamaktan büyük bir şey yok" demektir. Tersinden bakıldığında ise Allah'ı unutmaktan büyük felaket yok demektir. Çünki nefs-i emmâre anlamsız ve değersiz bulduğu için Allah'ı unutmaktadır. Bu korkunç bir şeydir!

Unutan şaşırır, şaşıran yanılır, yanılan adaletsiz ve zâlim olur!

Allah'ın unutmaması ve şaşırmaması, sonsuz adaleti ile beraberdir. İnsan aciz ve noksan bir varlık olduğu için bir dostunun yaptığı iyiliği veya kötülüğü unutabiliyor. Unutunca şaşırıyor, şaşırınca haksızlık yapıyor. Adaletsiz ve nankör oluyor. Adalet her şeyi ait olduğu yere koymaktır. Unutan kişi âdil olabilir mi? Unutkanlık nedeniyle doğru karar vermenin yolları da tıkanıyor.

Allah (Celle Celalühü) Hâfız'dır.

El Hâfız (Celle Celalühü), yapılan işleri bütün ayrıntılarına varıncaya kadar tutan, unutmayan demektir. O hiç unutmaz ve uyumaz. Gaflet unutmak, habersiz olmak demektir. Bunun da en açık biçimi uyumaktır işte. Çevresindeki olaylardan habersiz ve bilgisiz olan birisine "sen uyuyorsun kardeşim" deriz. Yalnızca Rabbimiz böyle bir noksandan münezzehtir. Bizi var ettiği ilk andan itibaren tüm gelişim aşamalarımız, geçmişimiz ve geleceğimiz tüm canlılığı ile onun El Hâfız ilminde aynen hazır ve canlı olarak bulunmaktadır.

Zikir Allah'ı akılda tutmak demektir. Kim çok zikrederse, Allah'ı o kadar fazla akılda tutmuş yani unutmamış olur. Unutmayan kişi de maksimum düzeyde kontrol sağlamış olacağından Allah'a karşı hatâ, haksızlık, nankörlük ve adaletsizlik yapmamış olur.

Ey iman edenler! Allah'ı çok hatırlayın. (Ahzap 41)

Zikir konusunda pek çok Kur'an Ayeti, Hadis-i Şerif ve Hadis-i Kudsi vardır. Aklını kullanabilen insanlar için bu senetlerin tamamı önemlidir. Sizler zaten bunları biliyorsunuz. Rabbimizin bir insana değer vermesi, o insanın Allah'ı zikretmesine bağlıdır; Sizler beni anın ki ben de sizi anayım! (Bakara 152)

Zikrin birkaç faydasını sıralayalım :
1-Zikir şeytanı yanımızdan uzaklaştırır ve Allah Teala'nın hoşnutluğunu kazandırır.
2- Kalpden üzüntü ve panik durumunu kaldırır
3- Kalbe ferahlık, sevinç ve rahatlık verir.
4- Kalbi ve yüzü nurlandırır, parlatır.
5- Bedeni ve kalbi güçlendirir.
6- Zikir, İslamın ruhu olan sevgi ve muhabbeti kalbe yerleştirir.
7- Zikir, kalp kontrolünü sağlar ve ihsan kapısının açılmasına vesile olur.
8- Allah'a yakınlık sağlar.
9- Kalbin zikre ihtiyacı, balığın suya duyduğu ihtiyaç gibidir.
10- Zikir, hataları önler, hatta giderir, yok eder.
11- Zikir, kalbin şifa ve ilacı, gaflet ise hastalığıdır
12- Zikir, cehennem ile kul arasında bir duvardır.

Ben, bu düşüncelerden hareketle, sözleştiğim her hangi bir insan sözünü unuttuğunda "kusura bakma unuttum! Aklımdan çıkıvermiş işte!" demesine çok üzülüyor ve kırılıyorum. Anlıyorum ki bu adam beni anlamsız ve değersiz görüyor. Ona şu hatırlatmayı yapmadan geçemiyorum; " İnsanlar değer vermedikleri şeyleri unuturlar. Değersiz gördükleri kimselere verdikleri sözleri unuturlar! " Buna kim üzülmez, kim kırılmaz ki!

Ben kırılganlık gösteriyor ve bu kişiye tavır takınıyorum. Alemlerin Rabbi kendisini unutana gazap ve kahrını göstermez mi? Çok korkmak lâzım!...

Ayrıca unutmamak, unutulmamak çok değerli duygulardır. Adaletin, sevginin ve mükemmel ahlakın göstergesidir. Allah'ın kullarından bu güzellikleri esirgememek ve onlara değer vermek gerekir.
Unutmak minimum düzeye indirilebilir.

Beyin işlevlerimizin düzenli bir yaşam ile daha sağlıklı olması mümkün. Düzenli uyku, düzenli beslenme, egzersiz ve spor, temiz hava aktiviteleri önem taşır. Hayvansal gıdalarda bulunan B12 vitamininin sinir hücrelerini zinde tuttuğu ve unutkanlığı önlediği biliniyor.

İnsan hafızası unutmak hastalığı nedeniyle özürlü sayılır. Ancak unutmak bizi aciz bırakır, küçük düşürür, ayıplanmamıza neden olur. Bu nedenle unutkanlığı en az seviyeye indirmek için bazı çalışmalar yapılabilir. Hafızayı güçlendirme çalışmalarında bir kural vardır; " beyin, bilgileri anlamlı bulursa kaydeder" denilmektedir. O zaman akılda tutulacak olan şeylerin sistematize edilerek kodlanması gerekecektir. Hafıza zayıflığı gençliğimden bu yana benim de başımın belâsı olmuştur. Artık değerli bulduğum şeyleri not ediyor veya kodluyorum. Hafızaya kuvvetli vurgular yapıyorum. " Ocağın altını kapattım" "Kapıyı kilitledim", " mektubu gönderdim " türünden yapıp bitirdiğim işleri sesli olarak kendime tekrar ediyorum.

Ayrıca dua etmek de bilgisayara format çekilmesi gibi zihindeki gereksiz depolanmış, faydadan ziyade zarar veren lüzumsuz bilgileri deşarj eder. Dua, antivirüs programı gibidir. Bunun dışında sürekli beyin işlevlerini canlı tutmak için okumak, düşünmek, ezberlemek, ibadet etmek, zikretmek ve bulmaca çözmek gibi zihin aktivitelerinde bulunmak önem arzediyor.