Dostluk ve Sevgide Devamlılık: Vefa / Doç. Dr. Hüseyin İbrahim Yeğin

Vefa deyince ne anlamalıyız? Vefanın unsurları nelerdir? İnsan, nelere vefa gösterir?

Vefa kelimesi sözlüklerde “sözünde durmak, sözünü yerine getirmek, sözünü tutmak, eksiksiz yerine getirmek, tam olmak, tam yapmak, bol olmak, borcu ödemek, dostluk ve sevginin gerektirdiği davranışlarda devamlı olmak” anlamlarına gelmektedir. Dinî ve ahlâkî değerlerden biri olan vefakârlık, yapılan iyilikleri unutmama, iyilikte bulunanlara karşı iyilikle karşılık verme, en azından iyilik yapanı ve iyiliği hatırlamadır. Vefalı olmak, her insanda bulunması gereken önemli duygulardan biridir. Vefakârlığın zıddı ise nankörlüktür ki, yapılan iyiliği unutup değerini bilmeme ve kötülükle karşılık vermedir.

Bir başka açıdan vefa, sözde samimi olma, ruhun dürüstlük içinde bulunması, insanlara verilen ahdi korumak ve en önemlisi ezelde “elest bezminde” Allah’a verilen söze bağlı kalmak ve o sözü yerine getirmektir. Bu anlamda insanın vefa göstermesi gereken en önemli şey Allah’a karşı ahde vefamızdır.

Buradan hareketle insanın nelere karşı vefa göstereceğine değinecek olursak öncelikle; Allah’a karşı vefa, yani O’nun emir ve yasakları doğrultusunda hareket etmektir.

Peygambere (s.a.v.) vefa: Peygambere (s.a.v.) vefalı olmak Kur’an’da şu ayetle dile getirilir: “Ey Muhammed deki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun, ta ki Allah da sizi sevsin.” (Âl-i İmrân, 3/31)

Anne-baba ve yakınlara vefa: Yani, anne ve babaya hürmette kusur etmeme, akrabaları arayıp sormaktır.

Dost ve arkadaşlara vefa: Yani vefat haberi alınınca dost ve arkadaşların cenazesine iştirak etme, dost ve arkadaşların dar zamanlarında yanında olma, hangi mevki ve sosyal konumda olunursa olunsun dost ve arkadaşlarla irtibatı kesmeme ve dost ve arkadaşların düşmanları ile dost olmamadır.

Eşlerin vefası: Yani, zorunda kalmadıkça eşimizden hemen boşanmama, eşimize ihanet etmeme ve üzerimizde emeği olan insanları vefa duygusuyla hep hatırlamaktır.

Yurttaşlık değerlerine vefa: Kamuya ait mallara zarar vermeme, vergiyi zamanında ve düzenli olarak verme, kaçak su ve elektrik kullanmama ve vatandaşlık görevlerini yerine getirmedir.

Milli değerlere vefa: Tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkma, ecdadı iyi şeylerle anma, milli ve manevi değerleri savunma ve vatanı ve milleti her şartta savunmadır.

Vefanın din ve ahlakla ilişkisi nedir?

Genel olarak ele alındığında bir toplum tarafından benimsenen ve uygulanan dinî ve ahlâkî değerler, o toplumun kültürünün temelini meydana getirir. Bireyler bu kültürün içinde doğarlar ve sosyalleşme süreci içerisinde kendisine mâl eder, bununla kalmaz kendinden sonraki nesillere de bu kültürel değerleri aktarır. Bunu güçlü bir şekilde kendine mâl edip gelecek kuşaklara aktarması esnasında hiç şüphesiz bireyin kişisel ve sosyal özellikleri ön plana çıkmaktadır.

Şüphesiz insanın bireysel kişiliğinin yanında, sosyal bir kişiliğe de sahip olduğu bilinmektedir. Yapmış olduğu davranışlar kendisini etkilediği gibi, içinde yaşadığı toplumu da etkilemektedir. Yani bir taraftan toplumdan etkilenirken diğer taraftan da toplumu etkilemeye devam eder. İşte bundan dolayı kendine ait bedensel ve ruhsal özellikleri yaşadığı çevre ile ilişkileri neticesinde bir anlam ve işlerlik kazanır. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Bundan ötürü insanın kişilik özelliklerinin vefakârlık, doğruluk, diğerkâmlık gibi dinî ve ahlâkî değerler ile yoğrulması, insanın gerçek anlamda yaratılış gayesine uygun hale gelmesinde önemli bir süreçtir. Aksi takdirde, diğer insanları ve diğer bütün mahlûkatı sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayan ve kendisine hizmet etmek zorunda olan varlıklar olarak gören, bencil, narsist ve sırf kendisi için yaşayan bir insana dönüşme ihtimali vardır. Bu durum ise insan için istenen bir durum değildir.

İnsanın kendi ruhi özelliklerinin gelişimi, bireysel mutluluk ve toplumsal uyumu önemli bir husustur. İşte tam da bu noktada vefakâr olmak, bu durumun gerçekleşmesine katkı sağlatan önemli bir ahlaki değerdir.

Hz. Peygamber’in hayatında vefa ahlakı nasıldı? Yaşanmış örnekleriyle anlatır mısınız?

Hz. Peygamber (s.a.v.), vefasızlığı, sözünde durmamayı münafıklık alameti olarak ifade eder: “Münafığın alameti üçtür: Konuşunca yalan söyler. Söz verince sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edilirse hıyanet eder.” (Buhari, İman: 24; Müslim, İman: 106; Tirmizi, İman: 14)

Resulullah’a peygamberlik gelmeden önce bile verdiği söze ve buluşma vaktine son derece dikkat ederdi. Buna örnek olacak bir olayı Abdullah b. Ebi’l-Hamsa şöyle anlatır: “Hz. Peygamber ile kendisine peygamberlik gelmeden önce bir alış-veriş yapmıştım. Bir yerde buluşup konuşmak üzere sözleştik. Fakat ben bunu unutmuştum, üç gün sonra aklıma geldi ve hemen sözleştiğimiz yere gittim. Baktım ki orada bekliyor. Beni görünce, ‘Ey delikanlı! Bana biraz sıkıntı verdin. Seni üç günden beri burada bekliyorum.’ dedi.” (Ebu Davud, Edeb: 90) Bu yönüyle hadis sözünde durma konusuna son derece çarpıcı bir örnek vermektedir.

Peygamberimizin (s.a.v.) ilk eşi Hz. Hatice’ye ayrı bir sevgisi vardı. Ona olan vefasını vefatından sonra bile devam ettirmiştir. Bunun göstergesi olarak kız kardeşi Hâle’ye hürmet ve ikramda bulunur (Buhari, Menakıbü’l-Ensar: 19), onun arkadaşlarının hal ve hatırını sorar, ara sıra kestiği koyunun etinden onun dostlarına dağıtırdı.

Bir keresinde yaşlı bir kadın Hz. Peygamber’in yanına geldi. Hz. Peygamber ona hal hatır sorarak hürmet ve iltifat etti. Kadın gittikten sonra Hz. Aişe (r.a.): “Bu ne iltifat Ya Resulallah!” deyince; Resulullah da: “Bu kadın, Hatice hayatta iken bize gelip giderdi.” diye belirttikten sonra “Vefa’nın güzelliği imandandır.” (Buhari, Edeb: 32) buyurdu.

Vefa öğrenilebilir mi? Gençlik üzerinden değerlendirebilir miyiz? Araştırmaya dayalı sonuçlar özetle bizlere neler söylüyor?

Vefa duygusu diğer duygular gibi fıtratımızda potansiyel olarak mevcuttur. Bu duygu toplum içerisinde davranış modellerinin varlığı ve toplum bireylerinin kendi sosyal ilişkilerinde ortaya koyduğu uygulama ve davranışlarla öğrenilir ve işlevsellik kazanır. Özellikle bu öğrenme küçük yaşlardan itibaren başladığında daha kalıcı ve sürekli olur. Elbette belli bir yaş aralığında bulunan gençler kendilerinde var olan belki de farkında olmadıkları veya davranışa dönüştürmedikleri vefa duygusunu da davranışa dönüştürme imkânına sahiptirler. Burada bilinç ve farkındalık devreye girerek vefanın işlevsel olmasına katkı sağlar.

Gençlerin kendi duygularının açığa çıkmasında, içinde yaşadıkları toplumla uyum halinde yaşamasında ve şahsiyetlerinin şekillenmesinde aile, okul, çevre, din, örf, adet ve gelenekler gibi toplumsal unsurlar ve değerlerin önemli bir rol oynadığı aşikârdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde gençlerin dinî ve manevi inanç ve tutumlarının oluşması, benimsenmesi, davranış olarak yaşanır hale gelmesi sosyo-kültürel hayatın devamı için önemlidir.

Gençler üzerinde yapılan çalışmamızda gençlerin vefakârlık düzeylerini bazı durumların etkilediği tespit edilmiştir. Bu etkenler arasında aile tutumları, ailenin dindarlık düzeyleri, gencin dindarlık düzeyi ve almış olduğu din eğitimi gibi faktörlerin vefakârlığın düzeyini de etkilediği tespit edilmiştir.

Buradan hareketle demokratik aile yapısına sahip olan öğrencilerin vefakârlık düzeylerinin, ailesi serbest-ilgisiz ve tutarsız-dengesiz aile yapısına sahip öğrencilerin vefakârlık düzeylerinden daha yüksek olduğu; yine ailesinin dindarlık düzeyi yüksek olan gençlerin vefakârlık düzeyinin yüksek olduğu; yine dindarlık düzeyi yüksek olan gençlerin vefakârlık düzeylerinin de yüksek olduğu; din eğitimi alan gençlerin almayanlara oranla vefakârlık düzeyinin yüksek olduğu tespit edilmiştir.