Çocuğu Büyütmek Mi Önemli Yoksa Yetiştirmek Mi?

Zamanımızda kadınların gerçek görevlerini unuttuğu inkar edilmez bir gerçek. Erkeklerinise sonradan icat edilen sahte ihtiyaçları temin etmek için, 28 saat çalışma adı altında didinip durduğu görülmekte. Peki ya çocuk? Biran önce, uyutulup rahatça TV seyretmek, oyun oynamak gibi ana ihtiyaçları karşılamak için başından savılması gereken bir varlık! Kadınlar çamaşır, bulaşık vesaire derken akşamı zor ederek söylediğimiz ana görevlerini yapmakta olsunlar, erkeklerimiz 29. saatte eve geldiklerinde çocuklarının seslerine dayanamaz halde uzlete çekilmek için aldıkları bir iki parça oyuncak ile çocuklarını kandırmakta. Kendi haline bırakılan bu çocuk, hem yetim hem de öksüz. Anne baba yanı başlarında da olsa böyle çocuklar yetim ve öksüz. Yıkadığı tabakta, sildiği halıdaki zerre kadar kire, toza tahammül edemeyen anneler ve babalar, aynı titizliği çocuk eğitiminde göstermiyorlar. Öyle ya günlük gazetelerin resimlerinin altındaki yazıyı bile okumayan kadınımız ve erkeğimiz çocuğuna ne eğitim vereceğini nereden bilsin? Evini lüks eşya ile dolduranlar evlatlarının kafalarını neyle dolduracaklarına nasıl karar verecekler?

Bizim insanımız psikoloji bilmez, sosyoloji mi yanına bile yanaşamaz. Kaç tane başarılı pedagogomuz var? Ama bizi sömüren batılı bu ilimleri çok iyi bildiği ve bizi çok kolay, yukarıda anlatmaya çalıştığımız hale getirdiği için ortada. Yani tamam, biz bilmiyelim bu ilimleri "nemize gerek bizim psikolojiymiş, misikolojiymiş, çocuk terbiyesiymiş" dediğimiz için işte halimiz. Baba hacı, oğlu marksist veya tümü ciddi alim birçok insan tanıyorum ki sosyal demokratlık veya Marks'ın dialektik mantığını savunan. Bu meseleyi sanki iman meselesiymiş gibi ağır ve hakaretvari bir üslupla yazmamız meselenin önemli olduğundandır. Aslında iman meselesidir de. Nasıl mı? Anlatalım.

"Mesele çocuk büyütmek değil çocuk yetiştirmektir."

Anne babalar çocuklarının oyuncaklarını dahi seçemiyorsa, hangi arkadaşla arkadaşlık yapması gerektiğini seçemiyorsa, boş, havai ve malayani konularla vakitlerini öldürdüklerinde, çeşitli sapıklıklara ve günahlara daldıklarında onları kurtarmak için çırpınmıyorlarsa işte onlar çocuklarının gerçek katilleridirler. Evladı sağlam ve sağlıklı bir inanç ve gerçek bir iman üzere ana-babadan başka, kim eğitip yetiştirebilir? Çocuğa peygamberi ahlâkı, edep ve eğitimi ana-babadan başka kim verebilir? Çocuğu selim bir akıl, selim bir vücud ve metin bir güç üzere ebeveynden başka kim yetiştirebilir? Çocuğa yararlı ilmî ve kültürü kim öğretebilir?

Özetle çocuk bu güzel ahlâk ile nasıl yetişebilir ki anne boş vakit katili, baba havai olunca. Dedik ya, anneler ve babalar sorumluluklarını unutup sorumluluk gibi görünen, fakat gerçekte boş işlerle uğraşa dursunlar çocuklar "büyüyüp gidiyor" işte. İşte bir hadis-i şerif: "Erkek kendi evinde bir çobandır ve koruyup güttüğü şeylerden sorumludur. Kadın da kocasının evinde bir koruyucu çobandır ve korumakla yükümlü bulunduğu şeylerden sorumludur."

Mesela, büyükçe bir somun ekmek, bir tas su aç bir adamı doyurur. Ama kimse bu adamın beslendiğini söyleyemez. Beslenmek vücudun yağ, protein, karbonhidrat ve diğer tüm ihtiyaçlarının yerli yerince alınması demektir. İnsanın zahiri beslenmesi bu, ya manevî ve ruhî beslenmesi? Çocuğa, yukarıda anlattığımız gibi davranan ailenin ona manevî bir somun ekmek verdiği ve manevî protein, karbonhidrat ve yağlardan onu esirgediği ortadadır. Gerçi aileler ne yapsın? Onlarda bu manada beslenemediler, doymadılar ki çocuklarına yardımcı olsunlar. Ama İslâmın her emri, her meselesinin artık rahatça tartışıldığı bu zamanda sanıyoruz, mesuller. Bu meseleye yeterli önemi veren genç kızlarımızın, genç erkeklerimizin nasıl bir yük altına girdiklerinin bilincine vararak davranması arzumuz. Şunu söyleyelim ki bunların psikoloji, pedagoji bilmeleri de gerekmez. Çoğu âyet ve hadislerin her biri, psikolojik, sosyolojik ve pedagojik bir mesajdır zaten. Çocuğunu eğitmek gibi önemli bir konuya eğilen gençlerimiz bu meyanda kendilerini de eğitmiş olacaklar. Çocuklarını eğitmekte ve yönetmekte zorluk çekenlerin kitleleri eğitmeye, yönetmeye kalkması çok komik olmaz mı?

Peygamberimizin çocuk eğitimi konusundaki sözlerini detaylı şekilde açıklayıp konuyu uzatmayalım. Ancak bize anne ve babamızdan daha yakın Resulullah'ın bizi yani ümmetini eğitmemesi veya bu konuda harikulade metodlar önermemesi düşünülemez ya. Kimmiş batılı psikologlar, pedagoglar? Onların, kendilerinin erişemediği güzellikleri hayal olarak gösterdikleri, böylece basit hayvani duyguları ön plana çıkaran eğitim mi bizi iyi insan yapacak? Evlenen genç kız ve genç erkeklerin, evlenmeden önce doğacak çocuğunun kime dayı diyeceğini, kime hala, kime anneanne veya babaanne diyeceğini hesaba katarak; burun, kaş ve dudak güzellik ölçülerinden gerekirse taviz de vererek karı ve koca adayının nasıl bir şahsiyete sahip olduğunu nazarı dikkate alarak evlenmelerini ayrıca tavsiye ediyoruz.

Dünyada hiç bir psikolog, pedagog veya sosyolog, çocuğun, hatta yetişkin insanın diğer insanlardan etkileşimini inkar edemez. Zaten bu etkidir ki insanları birbirine yaklaştırır, kaynaştırır, sevdirir. Şimdi donunu bile yıkayamayan bir fasık delikanlıdan etkilenip ona aşık olan genç bir kız aslında, paranın ve lüksün tuzağına düşmüştür. İmanlı bir kızı yada erkeği ancak imanlı gençlerin etkileyebileceği de ilmi bir gerçek. Evet evet ilmi, çünkü gösterin bana bir psikolog ki insanlar birbirlerinden etkilenmez desin. O zaman sadede gelelim: Evlenmekten maksat, çocuk yetiştirmektir. Bu konuda çok fazla hadis-i şerif vardır. Tabii cinsi tatmin ikinci plandadır. Çocuk yetiştirmede de bir müslüman olarak ilk planda "iman" konusu gelir. Neden mi? "Her çocuk fıtrat (yani Allah'a imân ve dinî duygu) mayası üzerine doğar. Sonra ana babası ya onu yahudileştirir ya hristiyanlaştırır ya da mecusileştirir." hadis-i şerifini biliyoruz.

Dolayısıyla gençlerin zamanlarını geçirme şekillerine baktığımızda ailelerininde yaşayış şekillerindeki bozuklukların aynen çocuklara yansıdığını ve bununda "iman" konusuna yeterli ve gerekli önemin verilmediğinden kaynaklandığını açıkça görüyoruz. Anne ve babaların vermesi gereken "iman" şuurunu bile veremediği için suçlamıyoruz ama çocuklarına ayıracak zamanları olduğunda iman esaslarını vermelerinin önemini anlatıyoruz. Nihayetinde, müslümanların çoğu zaten, taklidi iman durumundadır. Çocuklarının gerçek, tahkiki imana ulaşması için alim ve evliyaları sevdirici hikayeler anlatmaları, gerçek iman sahiplerinin var olduğunu onlara anlatmalarını istiyoruz. Ve bu yolla da yaşasın Marks, Lenin veya en büyük Fenerbahçe, yok yok Galatasaray daha büyük sloganlarıyla kafamızı ve kalbimizi sıkan evlatların yetişmesine mani oluruz.

Allah bizi doğru anlayan, doğru yaşayan, doğru yaşatanlardan etsin.

Amin.