Bayram Kutlamalarının Önemi

İhya etmeye çalıştığımız üç aylar ve mübarek kandil gecelerinin ardından gelen ramazan ayının da sonuna ulaştık. Bu kutsal zamanlara ait güzellikler ile tuttuğumuz oruçların manevi bir getirisi olan feyz ve bereket yağmurlarını da böylece geride bırakmış bulunuyoruz. Ramazan ayı boyunca manevi bir disiplin içinde oruç tutmak ve sabır imtihanından yüz akı ile çıkmak, ancak nefsle yürütülen kararlı bir mücadelenin sonucunda mümkün olmaktadır.

İşte bayramın bizler için ifade ettiği hikmet ve mana, bahsedilen mücadelenin zaferle sonuçlanan bir finali niteliğindedir. Bu kıymetli zamanları değerlendirmenin bahtiyarlığı ve ramazan ayının sonunda hissedilen tatlı bir yorgunlukla beraber tüm müslümanlar, bayram etmeyi hak etmiş olmanın manevi coşkusuna da ulaşmış bulunuyorlar…

Tarihi süreç içerisinde, maddi ve manevi yönü olan ramazanlar, bayramlar ve tüm özel günlerin, gerek fert ve gerekse toplum hayatında çok önemli bir yeri ve eşsiz değeri vardır. Bayramlar, her millette görülen ve toplumun bütün fertleri tarafından benimsenmiş, tüm halkın katılım ve kabulü sağlanarak kutladığımız ortak değerlerimizdendir. Bütün bayramların dini ve milli bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir inanç, gelenek yada duygulardan doğduğu bilinmektedir. Nitekim bu hususta Sevgili Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir" (1) buyurmuştur.

Bayramların kutlanma şekli, milletlerin şahsi, sosyal, psikolojik ve ekonomik yapılarıyla doğrudan alâkalıdır. Değerlerini muhafaza etme gayreti içinde olan ülkemizde de bayram kutlamalarının önemi bir başkadır. Bu günler, ortak sevinç ve neşe günleri, hoşgörü, kaynaşma, dayanışma, sevgi ve saygının doruk noktasına ulaştığı müstesna zaman dilimleri olarak değerlendirilir. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içerisinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen insanlar, bayram vesilesiyle yeniden motive olmakta, dinamizm ve zindelik kazanarak huzura kavuşturmaktadır.

Bu özel günler, manevi ve milli değerlerimizin güçlenmesine, birlik, beraberlik ve kardeşlik bağlarının kuvvetlenmesine ve yardımlaşma ruhunun artmasına vesile olur. Dargınlık, düşmanlık, çekişme ve aramızdaki ayrılıkların giderilmesine, toplum bünyesindeki yaraların sarılmasına, akraba, komşu ve büyüklerin ziyaret edilmesine, fakir, yetim ve kimsesizlerin gözetilmesine, çocukların sevindirilmesine, kısacası her türlü İslami, insani ve ahlaki değerlerin kazanılmasına vesile olan özel zamanlardandır.

Günümüzde dini ve mili yönü birleştirilerek bir bütünlük içinde kutlanan, aynı kökten beslenen, ancak giderek işlevleriyle ve anlamlarıyla farklılaşan, uzun bir hikayesi vardır bayramlarımızın. Zamanı biçimlendiren takvimin değişim sürecinden etkilenen Bayram kutlamalarımız da bu değişimden nasibini almıştır.

Çünkü, bayram kutlamaları, bu günlerin ruhuna uygun bir şekilde olmaktan git gide uzaklaşmaktadır. Eski zamanlarda olduğu gibi duygu yoğunluğu ve coşku ile geçirilmek istense de sadece akraba ziyaretleriyle ve adeta protokolvari bayramlaşmalarla sınırlı kalmaktadır. Artık, bir bayram olarak değil, özel tatil iznine dönüştürülmüş haliyle tatil köylerinde, turizm mekanlarında ve yıldızlı otellerde zaman geçirilerek bayramlarımız değersizleştirilmektedir… Hal böyle olunca bayramın gerçek manasından uzaklaşılmakta, bir ibadet olma özelliği ve sosyal açıdan taşımakta olduğu anlamı da zayıflamaktadır.

Teknolojinin günlük hayatımıza her geçen gün biraz daha yerleşmesiyle oluşan duygu kaybı, yerini mekanikleşmeye bırakmıştır. Kapitalist yaklaşımın ve maddeciliğin toplumu parçalara böldüğü, bireyciliği ve bencilliği körüklediği günümüzde bu türden değerler, maneviyatına, kültürüne ve değerlerine sahip çıkamayanlar için maalesef yukarıda bahsedildiği şekilde tatil yapmaya dönüşmüştür. Bizzat yapılan ziyaretler terkedilmiş, yerini telefon veya cep mesaj servislerinden gönderilen mekanik SMS' lere bırakmıştır. Bu türde bayramlaşanlar olduğu gibi, ramazan bayramının ruhuna uygun olarak kutlama çabası içinde olanları da görmezden gelmek haksızlık olur. Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); Medinelilere özgü olan ve cahiliye dönemine ait adetlerin bulunduğu bayram yerine İslam'ın iki bayramını haber vermiş ; "Allahü Teala size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan ve Kurban bayramını hediye etti" (2) diye emretmişlerdir.

Ramazan ayı boyunca oruçlar tutularak arefe gününe ulaşıldığında; herkeste bir tatlı telaş başlar. Oruç ayını sağlık ve huzur içinde tamamlamanın, bol bol yapılan ibadetlerin, verilen sadakaların, hayır ve hasenatın eş, dost, yakın, uzak bir çok kişinin davet edildiği iftar yemeklerinin, haklı sevinci yaşanır bu günde. Bayram sabahının gelişi iple çekilir. Bayrama has yapılan kıyafet, şeker, lokum ve tatlı gibi çeşitli alışverişler ayrı bir heyecan katar teneffüs ettiğimiz havaya...

Ebediyete uğurladığımız yakınlarımızın hatırlanması ile hayatın faniliği bir kez daha hissedilir mezarlık ziyaretlerinde !.. Ramazan süresince okunan Kuranı Kerim tilavetleri hatimle sonlandırılır ve hatim dualarıyla şenlenir evler ve camilerimiz. Böylelikle geçen yıllarda aramızda olduğu halde bu yıl ki bayrama yetişemeyen ebediyete uğurladığımız büyük ve yakınlarımız, fatihalar hediye edilerek anılır bir kez daha...

"Bayram temizliği" denen özel bir çalışmayla bir başka aydınlanır yuvalarımız. Annelerimizin, bayram için kendi elleriyle hazırladıkları tatlı çeşitleri, börekler, sarmalar ve yöresel yemekler, bir bir süsler mutfakları...

Gönüller Efendisi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ; "Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez." (3) buyurmaktadır. İşte Müslümanlar arefe gecelerinde, Efendimiz'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)' tavsiyesine kulak verip, gece ibadeti yapmak suretiyle karşılar bayramını..

Ülkemizin çeşitli bölgelerinde de bayram şenlikleri ve eğlenceleri ile toplu tören ve merasimler tertiplenmektedir. Bu kutlama şekilleri, birlik ve beraberlik ruhunun en güzel örneğini sergilemektedir. Bazı yörelerde ise bir gelenek olarak herkese yemek ikramları yapılır. Böylece misafire ikramın ve cömertliğin en güzel örnekleri sunulur. Bu durum aynı zamanda bir bereket ve nimet olarak da nitelendirilir müslümanlar arasında…

Bazı yerlerde de ev ev gezilerek yapılan toplu gezi ve bayramlaşmalar ile büyüklerin, hasta ve yaşlıların gönülleri alınır bu sevinç günlerinde... Bayram yapamayanlara bayramı yaşatmak, bayramı yaşamak kadar güzeldir insanların iç ve dış dünyasında. Mutlu kalabilmek için mutlu etmesini bilmenin önemi bir kez daha anlaşılır böylelikle bayram ziyaretlerinde..!

Üç aylar ve ramazan ayı boyunca tutulan oruç ile manevi hayatımıza gelen güzelliklerin devam ettirilmesi, üzerimize bir vazife olarak bayram sonrasında da bizleri beklemektedir…

Bu vesileyle tüm okuyucularımızın "Ramazan Bayramını" tebrik eder, nice bayramlara birlikte girmeyi temenni ederken, bayramın İslam ve insanlık alemine hayırlara vesile olmasını dilerim.

İsa DİKMENLİ/ email: isadikmenli@hotmail.com

KAYNAKLAR:
1- Ebu Davud, Şavm:50; Tirmizi, Savm:59; Nesai, Menasik:195.
2- Süneni Ebu Davud, Salat 239
3- îbni Mace, Siyam: 67