Ahlaksızlığın Tavan Yaptığı Bu Dönemde Tek Çözüm İslam Ahlakını Yayma Seferberliğidir / Şenel İlhan Beyefendi’nin Sohbetinden

“(Ey Muhammed!) Kuşkusuz ki, sen çok büyük bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 68/4)
“En hayırlınız ahlakı en güzel olanınızdır.” (Buhârî, Menâkıb 23)
Yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerime ve sahih hadis-i şerifte çok açık görülüyor ki, İslam dini imandan sonra en çok güzel ahlaka vurgu yapar, onu önceler, hatta yerine göre güzel ahlâkı en temel ibadetlerin önüne geçirir. Zira güzel ahlâk, hem insanın kendi iç dünyasında hem de toplumda, huzur, barış, adalet, güvenlik, esenlik gibi güzelliklerin olmazsa olmazıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir sahih hadisinde Resul olarak gönderiliş sebebini şöyle ifade eder: “Muhakkak ki, ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” (Buhari Edebü’l-Müfred 273)
Ümmeti olan bizlere de yine sahih olan hadis-i şeriflerinde bu konuda şu önemli mesajları verir: “Kuşkusuz ki, sizin bana en sevgili olanınız, ahlak yönünden en güzel olanınızdır.” (Buhari 8/3533), “Mü’minlerin iman yönünden en mükemmeli, onların ahlakı en güzel olanıdır.” (Tirmizi 1171)
Gayrimüslimlerin ahlaki yozlaşmaları, içlerinde doğdukları bozuk kültürleri itibarıyla bir derece mazur görülebilir; lakin bugün İslam ülkelerinde ‘ben Müslümanım’ diyenlerde dahi ciddi bir ahlaki yozlaşma vardır. İnsanlık olarak kötülüklerimiz, aşırılıklarımız öyle büyük boyutlara ulaşmıştır ki, donatılıp emrimize verilmiş olan dünyamız dahi bu ahlaki yozlaşmamızdan muzdarip durumdadır. Ekolojik dengesi bozulmuş, iklimleri değişmiştir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu bozulmaların, yaptığımız günah ve hataların birer sonucu olduğunu Kerim olan kitabında şöyle beyan eder: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum, 30/41)
Evet, bin beş yüz yıl öteden bugünlere apaçık işaret eden bu ayet-i kerime açık bir mucizedir. Zira ayette belirtildiği gibi kötülüklerimizin acı sonuçları olan iklim bozulmaları, kuraklık ve kıtlıklar, heyelanlar, taşkınlar, biyoçeşitliliğin kaybı, küresel ısınma gibi doğal afetlerle ciddi bir şekilde yüzleşiyoruz.
Dünya üzerinde ciddi bir ahlak sorunu vardır ve bu sorunun çözümü, her biri defalarca denenerek iflas etmiş beşeri sistemlerin yeni yüzler ve isimlerle tekrar denenmesi değildir. Ne insanları sadece madden zenginleştirmek, ne onları özgür iradelerine ve insaflarına bırakmak ne de yasal önlemler düzenleyip cezaları artırmak insanları daha ahlaklı yapmayacaktır. Zira kanun korkusuyla insanları güzel ahlaklı yapamazsınız; onun itici gücü, akıl ile birlikte ruhi değerleri devreye ve denetime sokacak olan Allah’a ve O’nun gönderdiği son dine iman ve teslimiyettir. Bu nedenle gerçekten güzel ahlaklı insanlardan oluşan huzurlu ve mutlu bir toplum inşa etmek istiyorsak bunun için toplumu oluşturan her bir ferdin, bu dünyaya geliş nedenini keşfetmesi, varlık amacını bilmesi ve fıtratına uygun olan İslam’ın ilkeleriyle hem ruh dünyasını hem de yaşadığı toplumu tekrardan inşa etmesi kaçınılmaz zorunluluktur.
Bugün bin yıla yakın İslam’ın bayrağını şanlı bir şekilde dünyanın dört bir tarafına taşımış bu aziz milletin evlatları arasında ateizm, deizm, agnostisizm gibi inkârı benimseyen fikir ve görüşlerin hızlı bir artış gösterdiğine dair şikâyetlerin arttığına şahit oluyoruz. Lakin bu şikâyetleri sosyal medyanın yıkıcı etkisiyle karamsarlaşan insanların abartılı söylemleri olarak görmek gerekir. Zira gerçek şu ki, günümüz gençlerinin en büyük sorunu ateizm, deizm gibi inkâri fikirleri benimsemeleri değil; popüler kültürün etkisiyle haz ve zevk odaklı bir yaşamın büyüsüyle büyülenmeleridir. Özellikle sosyal medyanın özendirmesiyle kısa yoldan zengin olmak, cennet gibi gösterilen dünyanın bütün nimetlerine hemen ulaşmak ve dünyanın alabildiğine keyfini çıkarmak, gençlerin birinci önceliği haline gelmiştir. İşte bu dünyaperestlik; iman, ibadet ve güzel ahlak gibi kutsal değerlerin kıymetini silikleştirerek gençliğin gündeminden âdeta çıkarmıştır. Bu nedenle sosyal medya aracılığıyla oluşturulan dünya sevgisinin meydana getirdiği ahlaki yozlaşmayı inançsızlıkla bağdaştırmak, ‘gençler ateist, deist oluyor’ diye yorumlamak doğru bir değerlendirme değildir. Hatta inançsızlığın yayıldığının reklamını yapmak, bu kaotik ortamı lehine çevirmek isteyen şeytan ve onun insan cinsinden askerlerinin tuzağıdır. Buradaki önemli bir şeytani tuzak ise gençlerimizin cahilliklerinden kaynaklanan kafa karışıklığına ateizm, deizm, agnostisizm gibi felsefi maskeler giydirip inançsızlığı entellik kılıfıyla bilimsel bir olgu gibi göstermektir.
İnançsızlığı ve beraberinde gelen ahlaksızlığı en çok besleyen şey, dünyaya olan aşırı düşkünlük ve dünyevi hırstır. Gençlerimizin düştüğü durum, küfrü benimseyip sevmek değil; sosyal medyanın puslu dünyasında gerçek ile sahteyi ayırt edebilecek ilim, basiret ve ferasetten mahrumluk ve bu konudaki sahipsizliktir. Yani günümüzde gençlik, ahir zamanın kaotik ve karanlık atmosferinde, gece karanlığında fırtınalı bir denizde yol ve yön bulmaya çalışan pusulasız ve dümensiz gemi gibidir. Acil olarak bu gençliğe hakkı bulduracak bir ışık olmak hem önemli bir sorumluluk hem de önemli bir görevdir. Bunun için gençlerimizi hem aklen hem kalben Allah’a ve İslam’a yönlendirecek şefkatli, merhametli, gayretli, ihlaslı ve aynı zamanda ilmi yönden son derece donanımlı âlimlere ve onların mücahit ruhlu talebelerine ihtiyaç kaçınılmazdır.” diyerek yazımı, kıymetli büyüğümüz Şenel İlhan Beyefendi’nin “Ahlaksızlığın Tavan Yaptığı Bu Dönemde Tek Çözüm İslam Ahlakını Yayma Seferberliğidir” şeklindeki özlü yazısını siz değerli okurlarımla paylaşarak noktalıyorum.

“Bu zamanın en büyük sorunu ahlak sorunudur!..
Her ne kadar, bu ahir zamanda, imana, dine saldırılar her zamandan daha fazla artsa da, yani, ateizm, deizm veya agnostisizm gibi yoldan çıkmışlıklar bu zamanda her zamankinden daha fazla olsa da, bu imansız ve dinsiz zevatların sayıları, tarih boyunca ve şimdi, imanlı ve inançlılara göre her toplumda her daim istisna denecek kadar az olmuş ve sesleri çok fazla çıksa da etkileri her daim cılız ve her zaman çok zayıf olmuştur!
Çünkü, insan fıtratı, inkâra ve dinsizliğe öyle kolay kolay sapamamakta ve yine, tarih şahittir ki, insanlık ahlaken ne kadar bozulursa bozulsun, Allah’tan ve dinden kopmamıştır ve hâlâ da onca baskıya rağmen kopamamaktadır! Yine tarih şâhittir ki; insanlık var olalı beri toplumlarda, ateist ve dinsiz sayısı daha fazla bir toplum ya da devlet hiç olmamıştır ve bundan sonra da olması asla mümkün değildir!
Bu duruma, ilmi kelam da “kabulü amme” delili denir!
Yani insanlar batıl da olsa bir dine ve tanrı ya da sahte tanrılara hep inanmıştır ve bundan sonra da kesinlikle hep inanacaktır…
Ancak, maalesef ahlak meselesi böyle değildir!
Yani, insanlık Hz. Adem’den beri ahlakta ve iyi insan olmak yolunda hep geri kalmış ve her toplumda ezici çoğunluk maalesef her zaman namussuzlar, yalancılar, hırsızlar, katiller, sahtekâr, kibirli, riyakâr, haset ve insanlık düşmanı ahlaksız zevatlarla dolup taşmıştır!..
Hele bu zamanda yani Deccal’in asrında, ahlaksızlık her türüyle ve her anlamda tavan yapmış, maalesef insanlar insanlıktan şeytanlığa yuvarlanıp, “hayvan, insan, şeytan karışımı” iğrenç bir melez ırk haline gelmişlerdir…
Çözüm ise: Tam bir seferberlik mantığı içinde harekete geçmek, ilkokuldan en yüksek kariyer seviyesinde eğitimin her alanının içine yüksek İslam ahlakını okullara, köylere, şehirlere ve her yerlere yaymak, önce devletin, devletlerin ve tüm eğitimci ve gerçek alimlerin görevi olmalıdır!..
Hem de zerre gecikmeden ve hemen…
Yoksa, böyle giderse insanlık kendi kendini yok etmezse bile, vallahi vadedilen kıyametle Allah zaten yok edecek!..”