Terapide Güçlü Bir Metafor: “Herkes Evine Dönmek İster” / Psikoterapist Tuba Karacan

“Herkes Evine Dönmek İster” bir kurgu, bir metafor… Kitabınızı böyle tanımlıyorsunuz? Aynı zamanda muhteşem bir üslupla psikoterapik yaklaşımlar var. Ev, herkes, dönüş… Biraz açıklar mısınız?

Çok teşekkür ederim. Eve dönmek bir metafor. Ev dediğimizde ise etiyle kemiğiyle bir evden ama aynı zamanda da içimizi dolduran evden bahsediyoruz. Benliğimiz doğduğumuz evde inşa ediliyor. Orada yaşanan ilişkilerden, ortamdaki hâkim duygudan, anne-baba ve kardeşlerle kurulan ortak geçmişten geriye kalanız. Üzerimize sinmiş bir kokuyla çıkıyoruz o evden ve gittiğimiz her yere, kurduğumuz her eve o kokuyu da bulaştırıyoruz. Yani bugün; kendimizle ilgili yaptığımız tanımlamaları, yakınlarımızla kurduğumuz ilişkileri ve orada ortaya çıkan sorunları anlamak için yüzümüzü çevireceğimiz yer doğduğumuz ev. Orası çocukluğumuz, orası ilk sevinçlerimizi yaşadığımız, ilk yaralarımızı aldığımız yer ama yine de hep iyi hatırlamak istiyoruz. Ne yaşarsak yaşayalım o eve dönmek istiyoruz, bazen yaralarımızı sarmak bazen o çocuksu sevinçleri hatırlamak için.

Genel olarak güvenli bağlanma, annenin bebekle eş duyum içinde olması, bebeğin kendilik algısı ne demektir? Tüm bunların bebek-anne ilişkisiyle ilgisi nedir? Neden hep anne?

“Neden hep anne?” sorusunu iki türlü okumak gerek. Birincisi evet, anne gerçekten de bir çocuğun hayatındaki ilk ve en önemli kişi. İlk ilişkiyi onunla kuruyoruz, ona bağlanıyoruz. Bu yüzden annenin taa en baştan bebeği istemesi, ona hazır olması, bağ kurabilmek için gerekli duygusal ve fiziksel şartların oluşması çok önemli. Sorunun ikinci yüzü de şuraya bakıyor, anne tek başına bebeğin sahibi değil. Çocuğun tüm sorumluluğunu anneye verdiğimizde bir dizi adaletsizlikle de karşı karşıya kalıyoruz. Bağlanma için yalnızca annenin duygusal olarak hazır ve istekli olması yetmiyor, başta babanın ve yakın çevrenin de annenin bebekle ilişkisini kolaylaştırıcı bir rol üstlenmesi gerekiyor. Çünkü evet, hep söylediğimiz bağlanma çok önemli, ebeveynlerimizle ama özellikle annemizle kurduğumuz ilişki ilerleyen yaşlarda diğerleriyle kurduğumuz tüm ilişkilerde belirleyici oluyor. Ya diğer insanları ve dünyayı güvenli bir yer olarak algılayıp ilişkilerimizi ona göre tanzim ediyoruz ya da güvensiz bir dünyada, güvensiz ilişkiler ağında sürekli kendi yerimizi sorguladığımız bir hayatı yaşıyoruz. 

Annenin kendi hikâyesini bilmek, geçmişe ait bazı problemlerin çözümünde bize katkı sağlayabilir mi?

Annenin hikâyesini bilmek, annenin bizim annemiz olmaktan başka kimliklere de sahip olabileceğini bilmek demek. Yani o aynı zamanda birilerinin kızı, kardeşi, ablası, eşi, arkadaşı vs. Evet, sevgisine ve bakımına muhtaç olduğumuz yaşlarda bunu anlamak mümkün değildi ama şimdi yetişkin halimizle bize veremediklerini görüp kabul etmeye çalıştıktan sonra onun kendi ihtiyaçları ve eksik bırakılmış yanlarıyla başka biri olduğuyla da yüzleşmek zorundayız. 

Babalık bu hikâyenin neresine düşüyor? Baba-çocuk ilişkisinde önemli olan nedir? Kız ya da erkek çocuk için, baba-çocuk ilişkisi nasıl şekillenmeli? Mesela kız çocuğu için, müstakbel anneliğin inşasında, babalar ve kızları konusu ne kadar önem arz ediyor?

Babalık, annelikten sonra başlayan bir şey değil, yani çocuğun meselesi en başta anneyle de sonra sıra babaya geliyor gibi bakmamak gerekir. Baba en başından beri ilişkide olması gereken kişi, belki bebeğin fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamada değil ama bebekle duygusal bağ kurmada tümüyle etkisiz değiller. Araştırmalarda bebeklerinin ihtiyaçlarına duyarlı babaların sağlıklı bağlanma nesnesi olabildiğini görüyoruz. Pratikte ilk bir yıl daha sık anneye destek olan kişi olarak babayı bebeğin hayatında görüyoruz. Annenin gebelikten itibaren ve doğum sonrasında bebeğiyle uyumunu kolaylaştırıcı bir konumda. 2-3 yaştan sonra artık anneden kopması gereken bebeğin gideceği diğer güvenli alan. Kız çocuğun kendinden farklı biriyle kurduğu ilk ilişki deneyimi, erkek çocuk için cinsel kimlik kazanımında rol modeli. Babanın yokluğu, uzaklığı, iletişim kurulamaz biri olması hem kız hem erkek çocuk için hayata eksik başlamak demek. Bu yüzden babalık bu hikâyenin tam ortasında. Psikolojik olarak sağlıklı, kendine güvenen, sosyal ilişkileri güçlü, hayatın zorlukları karşısında dayanıklı çocuklar yetiştirmek ancak babaları da çocuk eğitimine dâhil etmekle mümkün olabilir.