Neden Sevilmiyorum?! / Abdulkadir Yılmaz

Aşağıdaki sorular, 2022 yılında Google üzerinden en çok arama yapılan “neden”le başlayan sorulardır.

Ben neden sevilmiyorum?

Ben neden bu kadar çirkinim?

Ben neden doğdum?

Ben neden dışlanıyorum? 

Ben neden eziğim?

Bu soruların tatminkâr cevabı, hayata bakışımızı sorgulamadan ve onun anlamını yerine oturtmadan imkânsız gibi bir şeydir.

Ben neden sevilmiyorum? diye şikayet edenler, bu soruyla çok haklıdırlar. Zira sevilmek ve sevmek insanın ekmek su gibi önemli en doğal psikolojik ihtiyaçlarındandır. Bir insanın ruhen sağlıklı bir birey olabilmesi için bu ihtiyacının mutlaka giderilmesi gerekir…

İnsanların sevilmemelerinin nedeni, bir insanın kendisinden çok, o toplumu oluşturan bireylerin sevme özürlü veya engelli olmaları ile çok sıkı bağlantılıdır. Dolayısıyla bunun için bir kişinin acelece kendini suçlaması ve kendinde kusur araması meseleyi yanlış yerden değerlendirmesi olur.

Diyelim ki, insanları üzecek birçok hatalar işledin ve bugün bu yüzden sevilmiyorsun ama sen masum küçük bir çocukken de sevilmedin, hatırlıyor musun? O zaman senin suçun neydi? Seni sevmesi gereken büyüklerin bu duygudan seni niçin mahrum bıraktılar. Eğer küçükken yeterli seviyede hak ettiğin sevgiyi görseydin bugün bu eksikliği hissetmeyecek, suçu kendinde aramayacaktın. Ayrıca sevildiğin için seven bir insan olacaktın ve çevrendekilere gösterdiğin sevgiyle onların bu soruyu kendilerine sormalarına dahi belki mâni olacaktın.

Yine de senin için söylenecek söz şudur ki, seni yaradan sevmiş de yaratmış, bu sevgiyi gönlünde fark edebilir, hissedebilirsen bütün boşlukların dolacaktır. Ayrıca bu konuda emin olabilirsin, insanları sever ve onlara iyilik yaparsan, bir gün sen de sevildiğini göreceksin, zira bu ilahi bir kuraldır ki mahlûkata yapılan iyilikler değil sadece insanların, bütün mahlûkatın sevgisini celb eder.

Ben neden bu kadar çirkinim?

Maalesef bazı insanlar dünyaya güzellik avantajı ile doğarlar. Bu avantajın onlar için ne kadar hayır ve iyilik olduğu ayrı bir değerlendirme konusudur. Bazı şeylerin hayır mı şer mi olduğu çok sonra belli olur. Kanaryalar güzel seslerinden ötürü kafeslerde tutsak edilirler. Süslü balıklar akvaryumlarda özgürlüklerinden olur. Güzellikler herkese şans getirmezler, çoğu kişilerin günaha ve kötülüğe düşmesine sebep olabilirler.

Allah’a ve ahirete inanan insanlar için bu problemin çözümü kolaydır, ama dünyayı tek bir şans görenlere ve ahirete inanmayanlara söylenecek söz, verilebilecek teselli yoktur.

Allah’a ve ahirete inanan bilir ki bu dünya imtihan yeridir. Dünya hayatı için tiyatro sahnesi benzetmesi bana çarpıcı gelir. Bedenlerimiz veya fiziki özelliklerimiz, ruhlarımıza giydirilmiş olan elbiselere benzer. Yani bir tiyatro oyununda giydiğimiz elbise gibidir. Fakir rolü oynayan eski yırtık bir elbise giyer, kral rolü oynayanın, tacına, tahtına inciler, elmaslar takarlar, üzerine ipekten kaftan giydirirler. Bir oyuncu giydiği elbisenin rol icabı geçici bir durum olduğunu bildiği için bundan ne neşe ne de keder duyar. O sadece rolüne odaklanır, rolünü iyi yapmanın telaşında olur. Bize de bu imtihan dünyasında iyi insan olma rolü verilmiştir, geçici elbiselere ve rollere takılıp hayatı karartmanın hiçte anlamı yoktur.

Biliyoruz ki yüzü güzel ama huyu kötü insanlar asla sevilmezler. Aksine yüzü çirkin olsa da huyu güzel insanların sevilmesine çirkinlikleri asla mani değildir. Bir gün çürüyüp yok olacak fiziksel güzelliklerimiz yerine, baki kalacak ruhsal güzelliğe ağırlık vermek ve bunu dert edinmek bu geçici imtihan âleminde en akıllıca bir tutumdur.

Ben neden doğdum?

Doğum işi bir mucizedir, iradeleri aşan bir mucize. Neden doğduğumuzun cevabını felsefecilerde çok sorar ama en tatminkâr cevabı peygamberler vermiştir. Dolayısıyla bu sorunun asıl cevabını Kur’an ve hadislerde aramak, sonrada bunun için çok şükür ve hamd etmek gerekir. Zira yaratılmış olmak unutulmuş olmamaktır, ilahi olan en yüce bir makamdan dikkate alınıp, kıymet verilip, hatırlanmaktır. Ahiret âleminde ise sonsuz olan bir güzelliği yaşamaya namzet olmaktır. Elbette ki akıllı bir kişinin bunu fark etmesi o kişiyi şikâyete değil, sonsuz derecede bir hamd ve şükre sevk eder.

Ben neden dışlanıyorum?

Dışlanmanın senden kaynaklanan sebepleri olabilir. Asosyal birisi olabilirsin, huy olarak çekilmeyen, çok eleştiren, insanları söz ve davranışlarınla kıran, inciten birisi olabilirsin. Bunun bir nedeni bu kötü huyların olabilir ki o zaman bunlara dikkat etmelisin. Ama çevreden kaynaklanan sebepleri de olabilir. Çünkü kıskanılıyor olabilirsin, zira Âdemden beri insanlarda bu hastalık hep vardır. O halde yalnızca kendinde sorun aramazsın… Kendinde sorun olduğunu düşünüyorsan insanların senden uzaklaştıracak huy ve davranışlardan uzak durabilir, iyiliksever, yardımsever, sevecen biri olarak dışlanmak yerine ilgi ve sevgi odağı haline gelebilirsin ki bir insan için bunu başarmak zor değildir.

Ben neden eziğim?

Bu problem bizim toplumun kanayan bir yarasıdır. Özgüven eksikliğinden kaynaklanır. Özgüvenimizi yok eden şeyler ise çocukluktan başlayan kötü bir serüvenin sonuçlarıdır. Asıl neden ise cahil ebeveynler veya yetersiz eğitim sistemleridir. Bu nedenle gençliğimiz aşağılık duygusu içindedir, kendine sevgi ve saygısı olmayan ezik bir konumdadır. Bu özgüven eksikliğinin sonucu olan eziklikten kurtarmanın yolu, kişilerin müspet yönlerinin onlara gösterilmesi, kendi kadir ve kıymetlerinin bilip anlaşılmasının sağlanmasıdır. Kendi değerlerini hakkıyla bilmemelerinin nedeni de bu konuda daha küçüklükten başlayan hatalı ve yetersiz bir eğitimle yetişmiş olmalarıdır. Eşrefi mahlûkat olan bir insan kendindeki güzelliklerin farkına varınca ezik olmaktan çıkıp vezir olmaya namzet hâle gelebilir.

Her şey bilgili müşfik merhametli bir öğretmenin, bir rehberin elinde yeniden öğrenim ve eğitimle değişebilir. Yani kendimizi bizi seven merhametli şefkatli manevi doktorlara teslim etmek her türlü neden sorularının cevabını bulmamıza kesinlikle yardımcı olacaktır.

 Allah’a emanet olun.