İslam’a göre aile, yalnızca dünyevi bir kurum olmanın ötesinde, insanın yaratılış gayesine uygun olarak şekillenen ilahî bir düzenin önemli bir parçası. Gerçek huzurun kaynağı da bu fıtrata uygun bir aile yapısında saklı. Modern hayatın hızla değiştirdiği aile düzenlerinde, bu ilahî tasarımı yeniden hatırlamak ve fıtrata uygun bir aile hayatı kurmak için sizce nasıl bir başlangıç yapılabilir?
Aile Müslüman bireyler için hem sevgi ve merhamet yuvası hem de eğitimin her türlü nüvesinin yer aldığı kurumsal ama bir o kadar da samimiyetin hâkim olduğu bir yapıdır. Kur’ân’ın “sükûnet bulma” kavramıyla (er-Rûm 30/21) işaret ettiği üzere aile, insanın hem psikolojik hem de ruhsal bütünlüğünün kurulduğu zeminlerden biridir. Modern hayatın hızlandırdığı ve çoğu zaman parçalı hâle getirdiği ilişkiler düşünüldüğünde, bu ilahî tasarımı yeniden hatırlamak bir ihtiyaçtan öte zaruret hâline geliyor.
Başlangıç her zaman ‘niyet’le ve ‘bilinç’le olur. İnsan, ilişki kurarken niyet ve anlam haritasını yeniden inşa ettiğinde davranışlarını dönüştürme kapasitesi artmaktadır. Bu sebeple aile kurulmadan önce bu ailenin sağlıklı bir şekilde devamına niyet edilmesi önemlidir.
Eş seçiminde ise öncelikle tarafların rızası, aralarında bir ünsiyetin oluşması önem arz etmektedir. Nitekim aileyi ayakta tutan pek çok değerden “sevgi” önemli bir kıstastır. Allah Teâlâ’nın insanoğlunu farklı cinsler halinde yaratmasının hikmetini belirtirken aralarında “meveddet” ve “rahmet”in oluşması (er-Rûm 30/21) ve böylece aile kurumunun oluşmasını kastetmesi manidardır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bizlere tavsiye ettiği eş seçme kriterleri de ailenin kurulma aşamasında referans alınabilir.
Modern dünyanın en büyük problemlerinden biri olarak aile içi rol karmaşası karşımıza çıkmaktadır. Oysa Kur’ân’da “libâs” (birbirinize elbise olma) (Bakara 2/187) metaforu, eşlerin birbirini örten, koruyan ve tamamlayan yönüne dikkat çeker. Bu bakış açısı hem rollerin çatışma üretmesini e...
Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.