İstanbul Ak Parti Milletvekili Metin Külünk
Darbe girişiminin üzerinden az bir zaman geçmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İstanbul Milletvekili Metin Külünk Bey’i ziyaret ettik. Geçmiş olsun demek, çekilen acıya bu vesileyle de hissedar olmak, milletimizin duygularına tercüman olmak ve teşekkür etmek, bir nebze de olsa rahatlatmak istedik. Her şeye rağmen tüm milletin bedel ödeyerek karşı çıktığı bu vahim ve benzeri görülmemiş olayda değerlendirmelerini almaktı amacımız. Mecliste, saldırıya maruz kaldığı bölümlerde yaraların sarılması çalışmaları devam ediyordu. Biraz tamirat ve temizlik... Ama milletvekilleri bu vartadan millet adına başarıyla çıkmanın dinçliğiyle faaliyetlerine devam ediyordu. Mecliste bir hareketlilik vardı; herkes ayakta ve görevine devam etmekteydi.
Milletvekili Metin Külünk, röportaj esnasında çok duygulu ve biraz da yorgundu. Yoğunluğu nedeniyle bize bir şekilde vakit ayırarak nezaket göstermişti. Röportaj esnasında dikkatli yorumlarda bulundu. Tam da “Tüm bu olup bitenlerde Allah’ın himayesi vardır. Allah sahibimizdir. Bu topraklarda yerin üstündeki kadar yerin altının duası, sahiplenmesi vardır…” derken elinde olmadan sözlerine hıçkırıklar eşlik etmeye başladı. Biz de çok duygulandık... Kısa süren bir sessizlik oldu aramızda... Kendini toparlamaya çalıştı ve devam etti konuşmaya: “Ve bu topraklarda, Hz. Peygamber (sav) yattığı yerde rahatsız olmasın diye tren raylarına keçe döşeyen bir aklın merkezi olan bir millet vardır. Hiç kimse bir şey yapamaz.” derken artık kendini tutamadı ve röportajın sonuna doğru gözyaşlarını gizlemeye çalışarak ayağa kalktı. Akabinde röportaja son verdik. Ayrılırken “Allah’a emanet olun.” dedi duygulu bir şekilde... Yaşanan duygulu anları anlamlı bir hatıra olarak kaydederken, yaptığımız röportajı siz kıymetli okurlarımıza sunuyoruz. Metin Külünk Bey’e de çok teşekkür ediyoruz.
Yakın zamanda bir darbe girişimi yaşandı. Cumhurbaşkanlığı Köşkü, MİT, Genel Kurmay Başkanlığı, TBMM, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Ankara Emniyet Müdürlüğü, Atatürk Hava Limanı başta olmak üzere devletin temel kurumlarına, Cumhurbaşkanı’nın da bizzat şahsına fiilen saldırıda bulunuldu. Cumhuriyet tarihinde önceki darbeler ve darbe girişimleri de dahil olmak üzere böyle bir saldırı gerçekleşmemişti. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anadolu topraklarındaki İslam ve Müslüman kimliğimiz temelli, varlığımızı doğrudan ilgilendiren bir kalkışmadır bu. Bu kalkışmanın doğrudan tek başına hedefi Türkiye değildir. Türkiye bu kalkışmanın amiral gemisidir. Bu kalkışmanın hedefi tüm İslam coğrafyasıdır, topyekûn İslam âlemidir. Çünkü bu kalkışmayı gerçekleştirenler, küresel sistemin bir parçası olarak dünyada Protestan bir İslam anlayışının İslam’ı özünden kopararak, İslam’ı İslamsızlaştırarak; küresel sistemi onaylayacak, küresel sisteme “evet” diyecek, vahşi kapitalizmi onaylayan, vahşi kapitalizm üzerinden inşa edilen küresel sisteme itiraz etmeyen, vahşi kapitalizmin bütün aşamalarını onaylayan bir aklı İslam dünyasında egemen kılmak için bir kalkışma gerçekleştirmiştir. Şayet bu kalkışma hedefine ulaşsaydı, Pensilvanya’daki bu terör örgütünün lideri, Türkiye’ye İslam dünyasının lideri gibi davet edilecekti. Ve bu davetin ardından İslam dünyasına yönelik akıl ve fikir organizasyonlarının çok daha güçlü hale gelmesi sağlanacaktı. O nedenle bu darbenin tüm bu hedeflere ulaşabilmesindeki en temel engel olarak gördükleri devlet başkanımız Sayın Erdoğan’dır ve bu darbe doğrudan Sayın Erdoğan’a düzenlenmiştir, doğrudan Sayın Erdoğan hedeflenmiştir. Ama çok şükür onun cesareti, milletimizin ayağa kalkışı, kurumlardaki yerli unsurların vatanına ve demokrasiye sahip çıkışı, bu süreci bertaraf etmiştir.
Tarihsel bir süreçten de bahsettiniz… Milletimizin refleks olarak gelişen pek anlamlı tepkisini, bu milletin milli kodları açısından değerlendirir misiniz?
Bu süreçte, darbe kalkışmasını konuşmaktan öte, bu coğrafyada milat olan, darbe kalkışmasını tasfiye eden halkın ayağa kalkmasını konuşmalıyız. O nedenle, tankların milletimizin üzerine sürülmesi, helikopterlerin milletimizin üzerine ateş açması gerçeği var ama asıl konuşulması gereken, bu milletin bağımsızlığı, demokrasiyi sahiplenişi, vatanını sahiplenişi ve özgürlüklerini sahiplenişidir. O nedenle, millet bu anlamda bir Anadolu ihtilali gerçekleştirmiştir. Bu kalkışmaya karşı millet, Anadolu ihtilalini gerçekleştirmiş ve tüm kalkışma gerçekleştiren darbeci terör örgütü mensuplarını teslim alarak, Türkiye’nin adaletine teslim etmiştir. Asıl konuşulması gereken, bundan sonra, milletin yazdığı destandır. Bu destanın kahramanı da milletin ta kendisidir ve tabi ki Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Türkiye’nin İslam dünyasındaki siyasi, manevi ve stratejik değeri düşünüldüğünde, darbe girişiminin küresel güçler ve üst akıl, yerli kuklalar açısından, milletimize yönelik nasıl bir öngörüyle düzenlendiği ortada… Bu şerefli geri püskürtmenin ve malum oyunları bozmanın dünyadaki etkileri sizce nasıl?
Tabi birileri bekledi. Eğer darbe, bu kalkışma hedefine ulaşsaydı, “Türkiye stratejik bir ülke, ilişkilerimiz devam edecek.” şeklinde bir kınamayla geçiştireceklerdi. Ama gece saat 01.00-02.00’den sonra özellikle sayın devlet başkanımızın Atatürk Hava Limanı’na inmeye başlamasından itibaren milletimizle buluşması, kucaklaşması ve milletimize hitabıyla beraber bir anda uluslararası camia demokrasiyi fark etti, Türkiye’de temel hakları fark etti, işleyen devlet mekanizmasını fark etti ve o andan itibaren darbe karşıtlığına kendilerini konumlandırdılar. Dolayısıyla biz dünyanın belli kanadının bu anlamdaki ikiyüzlülüğünün farkındayız ama gerçekten bu kalkışmaya karşıt olan bütün ülkelere de teşekkür ediyoruz.
Önümüzdeki süreçte bu güçlü milli tepkinin Türkiye’nin geleceği açısından sosyolojik değerlendirmesi alınabilir mi? Bu, milletimizde neyi pekiştirdi?
Demokrasi bilincini bir, vatan bilincini iki, özgürlük bilincini üç, devlet bilincini dört; bunları pekiştirmiştir. Devletini teslim etmedi. Yani Türk Devlet geleneğini, Türkiye dışındaki mandacı akla teslim etmedi.
Bu coşkudan hareketle, burada ilahi muradın izlerini sürebilir miyiz?
Hiç tereddütsüz bu, ilahi murattır. Bu milletin yükseliş kaderi ve bu ülkenin, Anadolu topraklarının bu ümmet için, insanlık için ne ifade ettiğinin kader programındaki tecellisidir. Dolayısıyla Cenab-ı Hak müsaade etmemiştir. Tüm bu konuştuklarımızın ötesinde tüm bu olup bitenlerde Allah’ın himayesi vardır. Allah sahibimizdir. Bu topraklarda yerin üstündeki kadar yerin altının duası, sahiplenmesi vardır… Ve bu topraklarda Hz. Peygamber (sav) yattığı yerde rahatsız olmasın diye tren raylarına keçe döşeyen bir aklın merkezi bir millet vardır. Hiç kimse bir şey yapamaz.
Allah’a emanet olun…