“Mâverdî’ye Göre Nübüvvetin İspatı” konulu kıymetli doktora çalışmanızda İnkârcı Akımlara Karşı Nübüvvetin İspatını ele aldığınız başlıklar çok doyurucu. Nübüvvete işaret eden deliller nasıl ele alınıyor? Konuyu bizler için biraz açar mısınız?
İnkârcı akımlara karşı nübüvvetin ispatında delil olarak kullanılan argümanlara geçmeden önce, İslam toplumunda inkâr fikrinin oluşum sürecinin izah edilmesi, konunun anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatıyla başlayan süreçte evvelen devlet başkanlığı seçimi, arkasından gelen fitne hareketlerinin etkisiyle İslam toplumu birtakım sosyal kırılmalara sahne olmaya başlamıştır. Çeşitli siyasi ayrışmalar içerisine giren ümmet arasında, Cemel ve Sıffîn savaşları yaşanmıştır. Savaşın neticesinde Müslümanlar arasındaki siyasi çekişmeler, teolojik fırkalara dönüşmüştür. Fetihlerle birlikte İslam toplumunun farklı inanç mensuplarıyla tanışması ve ardından gelen tercüme faaliyetleriyle Grek, Hind vb. medeniyetlerin eserlerinin Arapça’ya çevrilmesinin neticesinde, asr-ı saadette yaşanan bozulmamış İslami değerler aşınmaya başlamıştır. İşte bu süreç sonucunda İslam coğrafyasında neşvü nemâ bulan ilhâd hareketleri, zehirli oklarını İslam akidesine çevirmiştir.
İlhâd hareketleri İslam toplumunda, ulûhiyyet inancına yönelik eleştiriden daha ziyade nübüvvete yönelik eleştiride bulunmuştur. Çünkü Allah’ın varlığına inanan, yerin ve göğün O’nun tarafından yaratıldığını kabul eden müşrik Arap toplumunda, Allah’ın birliği ile ilgili olmasa bile varlığına yönelik bir reddiye olmamıştır. Allah’ın varlığını inkâr edemeyen İslam toplumundaki ilhâd, O’nun mesajını beşere ulaştıran Allah ile kul arasındaki bağın (nübüvvet) işlevselliğini yok etmeye çalışmıştır.
İlâhi irâdenin yeryüzünde insanlara yönelik tasarrufâtı, peygamberler aracığıyla hayat bulmaktadır. Alllah’ı hakkıyla tanımak, yeryüzünde iyiliğin, adaletin, insanca yaşamanın inşaasını peygamberlerin getirdiği öğretiler gerçekleştir...
Yazının tamamını dergimizden okuyabilirsiniz.