Ashab kardeşliği tüm zamanlara örnek olacak şekilde dillere destan bir kardeşliktir şüphesiz… Bu dillere destan kardeşliğin gerçek mimarı ise elbette Resulullah Efendimiz’dir (s.a.v.). Bu kardeşliği tesiste bu kadar başarılı olmasının en başat nedeni olarak ise âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçi olması ve dolayısıyla yüce yaratıcının kalplere müdahalesini söylememiz gerekecek. Kur’ân bu gerçeği şöyle anlatıyor:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âl-i İmrân, 3/103)
Evet, açıkça bu kardeşliğin asıl mayasının iman ve İslam olduğunu beyan ediyor bu ayet… Böyle bir kardeşliğin günümüzde yeniden oluşturulması için demek ki aynı mesajları yeniden gündemimize almak, onları anlamak, algılamak ve yaşamak mecburiyetindeyiz.
O kutlu günlere yeniden dönersek, Ashab gibi kardeş bir toplumu inşa ederken Resulullah Efendimiz’in (s.a.v.) bu eşsiz başarısının sebeplerini iki ana başlık altında toplamak mümkün…
Birincisi Resulullah’ın fıtraten zaten çok güzel bir insan olması; ikincisi de bu güzelliğin Kur’ân’la ayrıca süslenmesi…
Yani, bu yaratılışça da çok özel ve güzel insana hazreti Kur’ân rehberlik etmiş, her konuda ışık tutup yürüdüğü tüm sisli, puslu hatta karanlık dehlizleri güneş aydınlığı gibi aydınlatmış ve böylece bir beşer olarak O’nu nümûne-i imtisâl hale getirmiş.
Bugün böyle bir toplumun yeniden inşası içinde aynı amillere ihtiyaç kaçınılmaz… Kur’ân’a ihtiyacımız var ama sadece Kur’ân yetmez; sünnetleriyle hadisleriyle Efendimiz’e yani ondan gelen mesajlara ihtiyacımız var. Yine kabiliyetlerince Efendimiz’in ahlakıyla bezenmiş, sahabelerin örnek hikâyelerinden ilham almaya ihtiyacımız var. Efendimiz (s.a.v.) gibi aramızda canlı kanlı yaşayan İslam âlimlerinin örnekliğine ihtiyacımız var. Bu ayaklardan biri eksik olursa Ashab kardeşliğini inşa etmek ve toplumun geneline bu kardeşliği yaymak mümkün değildir.
Mütevatir haberlerle bildirilen ahir zaman eşhasından olan Hazreti Mehdi’nin gelmesi, Hazreti İsa’nın nüzulü bu anlamda değerlidir. Böyle bir toplum yeniden inşa edilecekse ki hem Kur’ân hem hadisler böyle bir toplumun kıyamet öncesi gerçekleşeceğinden haber vermekte, o zaman bu amillere ihtiyacımız kaçınılmaz…
Yukarıda bir nebze bahsettiğimiz gibi, ashabın yaşantısı tetkik edilirse çok kolaylıkla bir gerçek görülecektir ki Efendimiz, ashabın birbirleriyle ilişkilerini Kur’ân’ın da ifade ettiği gibi sağlam bir kardeşlik anlayışı üzerine bina etmiş... Kardeşlik anlayışının en önemli faydaları ise toplum içinde empati ve özveriyi yaygınlaştırıp, bencilliği azaltması ve cemaat anlayışını zihinlerde ve kalplerde oluşturması. Bu kardeşlik duygusu, birbirini sevme, şefkat, merhamet etme ve başkalarını kendine tercih etme gibi sayısız erdemleri içinde barındırır…
Ayet ve hadis-i şeriflerden çıkarımlarla, Ashab arasındaki dostluğun veya kardeşliğin şu ana erdemler üzerine bina edildiğini açıkça görmemiz mümkün:
Sevgi
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, Îmân 93-94)
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa, ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
“Allah (c.c.) birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki kimseyi, hiç bir gölgenin olmadığı günde kendi arşının gölgesinde gölgelendirecek.” (Buhâri, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19)
Merhamet
“Müminler merhamette bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut rahatsız olduğu gibi, Müslümanlar da birbirine acımalıdır!” (Buharî)
“Merhamet etmeyene Allahü Teâlâ merhamet etmez, acımayana acımaz.” (Buharî)
“Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semada bulunanlar da size rahmet etsinler…” (Ebû Dâvûd, Edeb 58)
Diğergamlık…
“Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi din kardeşi için de arzu edip istemedikçe iman etmiş olamaz.” (Buhârî, Îmân 7)
“Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr, 59/9)
Destekleme ve Yardımlaşma
Ebu Said (radiyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Kimin yanında fazla hayvan varsa, onu hayvanı olmayana versin. Kimin de fazla azığı varsa onu azığı olmayana versin.” Resulullah, bazı mal çeşitlerini bu suretle saymaya devam etti. Öyle ki, bizden hiç kimsenin (yol sırasında) herhangi bir fazlalıkta hakkı olmadığı düşüncesine vardık.” (Müslim, Lukata 18, (1728))
“Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan bina gibidir.” Hz. Peygamber bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetledi. (Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5)
“…İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun çünkü Allah’ın cezası çetindir.” (Maide, 5/2)
“Kul, kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da kuluna yardım eder.” (Müslim, Zikr, 37-38)
“Mazlum da olsa, zalim de olsa kardeşine yardım et.” Sahabe: “Ya Resulallah, mazluma yardım ederiz ancak zalime nasıl yardım edeceğiz?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Onu da zulmünden men edersin, zulümden alıkoyarsın, işte bu, ona yardım etmektir.” buyurdular. (Buhârî, Mezâlim 4)
Hakkaniyet
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona hıyanet etmez, yalan söylemez ve yardımı terk etmez. Her Müslüman’ın, diğer Müslüman’a ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva buradadır. Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter?” (Tirmizî, Birr, 18)
“Mücahidlerin kadınlarına yapılacak hürmet, geride kalan kimseler üzerine, kendi annelerine yapacakları hürmet gibidir! Geride kalanlardan herhangi bir kimse mücahidlerden birine ailesinin işlerini görüp yardım etme hususunda halef olur, sonra mücahide ailesi hususunda hainlik yaparsa, o hain kıyamet gününde mücahid için durdurulur da mücahid onun amellerinden dilediği her şeyi alır! Mücahidin o hainin amellerini almadaki istek ve hırsı hakkında ne zannedersiniz?” (Müslim, 1897/139)
İslam Davası Uğrunda Kenetlenmiş Duvar Gibi Olmak
“Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” (Saff, 61/4)
Emr-i Bi’l-Ma’ruf ve Nehy-i Ani’l-Münker Emrini Yerine Getirmek
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmrân, 3/104)
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz…” (Âl-i İmrân, 3/110)
“Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” (Tirmizi, Fiten, 11)
Güven
“Gerçek mümin, diğer insanların onun elinden ve dilinden emin olduğu, kimseye zarar vermeyen, herkesin ve her şeyin hakkını veren, kendisine her konuda güven duyulan kimsedir.” (Müslim, İman/71-72 no: 24)
“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân 164, Fiten 16)
Allah’ın Dinine Yardım Etmek
“Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız.” demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.” (Saff, 61/14)
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” (Muhammed, 47/7)
“Kim gazveye çıkmadan, gazveye çıkan bir gaziyi donatmadan, ya da gazinin arkada bıraktığı ailesine hayırlı bir (yardımcı) olmadan ölürse Allah (c.c.) ona kıyametten önce musibet verir.” (Darimi. Cihad/26 no: 2422)
“Kim Allah yolunda bir askerin techizatını temin ederse bizzat gaza yapmış gibi olur. Kim gazaya çıkan bir askerin geride kalan ailesine hayırlı himayede bulunursa gaza yapmış olur.” (Buhari, Cihad/38)
Netice olarak güzel ahlakın bütün şubelerini böylece saymak mümkün ise de kardeşlik ve cemaat ruhunu koruyan ve sağlamlaştıran bu erdemlere özellikle dikkat edilmesi gerekir. Bugün Muhacir ve Ensar kardeşliğine tarihte kalmış bir kardeşlik olarak bakamıyoruz. Zira görüyoruz ki dünyanın dört bir tarafına hicret eden, etmek zorunda kalan müminler var, tıpkı 1400 yıl öncesi gibi… Ve onlara ensarlık yapan ülkeler ve insanlar var. Bu nedenle anlıyoruz ki Kur’ân kardeşliği İslam cemaatinin yaşadığı tüm zamanlarda ve mekânlarda var olmaya devam edecek, bizler de bu nedenle imtihan olmaya…
Allah’a emanet olun.