İnsanın Mihenk Taşı Güzel Ahlak

 

Allah’ın habibinin (sav), karanlıklar içinde boğulan dünyaya bir saadet güneşi olarak teşrif buyurmasıyla, kurumuş toprakların su ile hayat bulması gibi insanlık yeniden hayat buldu. Onun getirdiği son din İslam ve kalplere yerleştirdiği iman ile kalpler nur ile parladı. Cehaletin yerine ilim, zulmün yerine hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerine dostluk ve insan sevgisi, acımasızlığın yerine şefkat ve merhamet geldi. İslam kardeşliği tesis edilerek insanlık barış ve huzura kavuştu. İnsanlara dünya ve ahirette mutlu olmanın aydınlık yolunu gösterdi. Gönderilme sebebini de “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (İmam Mâlik, Muvatta, Hüsnü’l-hulk, 8) buyurmuş ve öğrettiği ahlak ilkelerini uygulayarak da en güzel örnek olmuştur. 

Ahlak; huy, tabiat, seciye, insanın manevî nitelikleri, tutum ve davranışları gibi manalara gelir. Güzel ahlak; iyiye, güzele, doğruya yönelik tutum ve davranışlara, kişilerin toplum içinde uymak zorunda oldukları iyi nitelikler ve güzel huylara denir. Güzel ahlak sahibi olan insanlara “ahlaklı”; kötü, çirkin ve yanlış davranışlarda bulanan kimselere ise “ahlaksız” denir. Her binanın bir temeli vardır. İslam binasının temeli de güzel ahlaktır. Güzel ahlak; cömertlik, bağışlayıcılık, sabır ve tahammüldür. Güzel ahlak, başkalarına eziyet etmemek ve güçlüklere katlanmaktır. Güzel ahlak sahibi insan güvenilir bir insandır. Üzerine düşen görevleri yapar, verdiği sözde durur, emanete ihanet etmez, kötülüğe yaklaşmaz, doğruluktan ayrılmaz, gıybet, haset, yalan ve iftiradan kaçınır, başkalarını hor görmez, öfkesini yutar. Güler yüzlü ve tatlı dillidir. Merhametli, fedakâr ve vefakârdır...

Ahlak kurallarını bize kim öğretti?

Evrensel ahlak kuralları dediğimiz, inanan inanmayan herkes tarafından kabul edilen şartlar; saygı, güvenilirlik, sorumluluk, adil olmak ve şefkatli olmaktır. Bu anlamda dürüst olmak, iyiliksever olmak, küçüklere şefkatli, büyüklere merhametli olmak, güçsüz ve zayıflara yardım etmek herkes tarafından güzel görülür. Diğer taraftan hırsızlık, adam öldürmek, yalan söylemek, zina, kumar gibi fiiller kötü görülür. Bu saydıklarımız aynı zamanda evrensel ahlak kuralları olarak değerlendirilebilir. Tarih boyunca herkesi mutlu edecek, kötü ahlak ilkelerinden uzaklaştırıp iyi ahlak ilkelerini yerleştirecek olan değer; izmler, felsefi akımlar değil, hep ilahi dinler olmuştur. Eğer herkes için geçerli ve fıtratına uygun olan bu ahlak kuralları benimsenmezse şu anda dünyanın içinde bulunduğu durum daha da vahimleşir. Herkes kendi nefsinin işine geldiği şekilde kural koyar, böylece dünya insanlar için yaşanmaz hale gelir. Kur’an insanların hem dünya, hem de ahiret mutluluklarını sağlamak maksadıyla iyi ve kötü ahlak prensiplerini ortaya koymuş, sistematize etmiştir. Yani; ahlak kurallarını belirleyen Hazreti Allah, bizzat yaşayarak öğreten de Hazreti Resulullah’tır. 

O Resul ki Allah (cc) onun hakkında “Andolsun, Allah’ın Resulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21) buyurmuştur. O ahlakını Kur’an’dan almış, bütün iyilikleri kendisinde toplamıştır. Resulullah’ın ahlakının, o günün toplum yaşantısı içerisinde erişilmesi mümkün olmayan bir seviyede olması bir mucize olarak tahakkuk etmiştir. O’nu yüce Allah yetiştirdi ve insanlığa örnek olsun diye Rabb sıfatıyla özel olarak terbiye etti. Nitekim müminlerin annesi Hz. Aişe’ye (r.anha) Peygamberimiz’in ahlakının nasıl olduğu sorulduğunda “O’nun ahlakı Kur’an idi.” demiştir. 

O halde kime benzeyeceğiz? 

Kim gibi olmaya çalışacağız?

Elbette Hazreti Resulullah’a bu ahlakı öğreten Hz. Allah olduğuna göre, Resulullah’ın ahlakıyla ahlaklanmak Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak demektir. Allah’ın rıza ve hoşnutluğu bu ahlak üzere yaşamaktan geçmektedir. Müslüman olarak bizim görevimiz, Peygamberimiz’in ahlak ve fazilet dolu hayatını iyice öğrenmek ve onun davranışlarını örnek alarak yaşamaktır. 

Altın, gümüş gibi değerli bir madenin kalite ve değerini ölçebilmemiz için mihenk taşına vurmamız gerekmektedir. İnsanın kalitesini ve değerini gösteren mihenk taşı da güzel ahlaktır. Mihenk taşımız güzel ahlak olduğu zaman kendimizi ve diğer insanları değerlendirirken, ahlaksızlık yapan kimseleri, hoşumuza giden bazı sıfatlarının hatırına ahlaklı kabul etmeyecek ve kendimizde olmayan ahlakları da var gibi görüp hayali davranışlar içerisine girip kendimize yazık etmeyeceğiz. Kendimizde var olan o müspet sıfatların hakkını vereceğiz. Peygamberimiz’in (sav) manevi terbiyesi altına girmeden, ona benzemeden ahlakımızın kemale erebilmesinin mümkün olamayacağını çok iyi bileceğiz. Bunun için kendimize “Biz güzel ahlakın neresindeyiz?” sorusunu sormalıyız. Çünkü bu sorunun cevabını bulunca harekete geçeceğiz. Hareket olunca da Allah’ın yardımı kendiliğinden gelecektir.

Güzel ahlakı nasıl elde edebiliriz?

İmamı Gazali Hazretleri İhya-u Ulumiddin’de güzel ahlaka ulaştıran sebepleri iki kısımda değerlendirir: Birinci kısım; ilâhî bir cömertlikle, fıtrî bir kemalle hâsıl olur ki insan, kâmil bir akıl ile doğar. Güzel ahlaklı olarak, şehvet ve gazabı da korunmuş bir şekilde dünyaya gelir. Bütün peygamberler böyledir. İkinci kısım ise; bu ahlakları mücahede ve riyazet yoluyla elde etmektir. Bundan gaye, nefsi güzel ahlakın istediği hareket ve fiillere zorlamaktır. Meselâ; cömertlik ahlakını elde etmek isteyen bir kimse için yol, cömertlik fiiline nefsini zorlayarak alıştırmaktır. Bu da malın verilmesi demektir. Bunu nefsi için tabii bir hale getirinceye kadar mücahedeye devam etmelidir. Böylece cömert olur ve bu ahlak kendisinde melekeleşir. Bütün güzel ahlakları kazanmanın yolu bu şekildedir. 

Çevresel faktörlerden, yetişme bozukluklarından, cahillikten ve yanlış ölçülerden dolayı bazen kişiler kendilerini cömertken cimri, riyakârken ihlâslı, cesaretli olduğu halde korkak, merhametsizken merhametli görebilirler. Bunun çözümü ise; sizi size gösterecek maneviyat büyüklerinin yardımından ve güzel ahlaklı kişilerle arkadaşlıktan geçmektedir. Çünkü o güzel fiil sahipleri güzelliğin, kurtuluş ve takvanın arkadaşlarıdır. Yeter ki siz doğru yerde ve doğru kişilerle beraber olun.

Hazreti Ali (r.anh) Efendimiz “Asıl yetimler anadan babadan değil, ilim ve ahlaktan yoksun olanlardır.” buyurmaktadır. Evlatlarına mirasın en güzelini bırakmak isteyen, dünya finalini güzel bir şekilde sonlandırıp mizan terazisinin ağır gelmesini isteyen, dünyada ve ahirette mutlu olmak, kazanmak isteyen güzel ahlaka sarılsın. Sadece sarılmasın, yaşasın yaşasın…