Hayatın Odağı Merhamet / Prof. Dr. Sefa Saygılı

Sözlükler merhameti; “Herhangi bir canlının acısını, kederini, mutsuzluğunu yüreğinde hissedip üzüntü duyma ve ona karşı yardım hisleriyle dolma, acıma” (Misalli Büyük Türkçe Sözlük), “Acımak, esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, hayır, iyilik, ihsan, nimet ve kalp inceliği” (Dini Kavramlar Sözlüğü) olarak açıklamaktadırlar.

Gerçekten merhamet, insan olmanın özüdür ve insanlığın evrensel değeridir. İlk çağdan bu yana merhamet sayesinde insanlık var olmuştur ve ayakta kalmıştır. Merhameti kaldırsaydık dünyamız yaşanacak yer olmaktan çıkardı. Merhamet varlığımızın temelidir. Her şey merhametle var olmuş, merhametle varlığını sürdürmektedir ve dünyadaki ahenk ve işleyiş merhamet sayesindedir.

Merhamet nelerden oluşur?

Merhamet derken şunları anlıyoruz:

Acıma: İnsanları başkalarına iyilik ve yardım etmeye yönlendiren duygu acımadır. Başkalarının zor durumda olmalarından üzüntü duyma ve etkilenme ile birlikte onların acısını gidermeye çalışmak temeline dayanır.

Sevgi gösterme: Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek, dünyada bulunmasına ve hayat hakkına saygılı davranmaktır.

Yardım etme: Tüm yaratıklara sevgi ile yaklaşmak, onların sıkıntılarını gidermelerine yardımcı olmaktır. 

Koruma ve esirgeme: Aç, yoksul ve yetimleri kötülüklerden, zulümden, acı çekmekten, açlıktan kurtarmaya çalışmadır.

Empati: Zor durumda olanın yerine kendimizi koyarak onun hissettiği sıkıntıları anlamaya çalışmaktır. Aç birini veya ağlayan kimseyi görünce kendimizi onun yerine koyar, anlamaya çalışırız. İçimiz burkulur, gözlerimiz buğulanır ve ona yardımcı olmak isteriz. İşte bu empatidir. Ve insan olmanın güzelliklerindendir. Halden anlamak, insanlara yardımcı olmak, onları dinlemek ve dertlerini paylaşmak Allah’ın bizlere bahşettiği empati yeteneğimiz sayesindedir.

Empati yeteneğinin zayıflaması insanın kendi türüne yabancılaşmasına sebep olur. Bu kimseler karşısındakinin problemlerini kavrayamaz, onu anlayamaz ve onunla iletişime geçemez. Böylelikle bencilliğin esiri olurlar. Ortak değerler üretemezler.

Affetme: Kendimize kötülük yapana bile kin tutmamak, düşmanlık göstermemek ve affedici olmaktır. Bağışlamak büyüklüğün şanındandır.

Hayır yapma ve infak: Kendi malımızdan muhtaçlara vermek ve onun derdine derman olmaya gayret etmektir.

Merhametin özellikleri

Merhamet tüm yaratıkları içine alacak kadar geniş kapsamlıdır. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, yetimler, kimsesizler, hastalar, bitkinler ve yoksullar başta olmak üzere tüm insanlara merhamet göstermenin yanı sıra, diğer canlılara da merhametle davranılmalıdır. Özellikle hayvanlara iyi davranmak, onlara zulüm etmemek de merhametin parçasıdır.

Sadece başkalarına değil kendimize de merhametli davranmalıyız. Kişiliğimizden utanma ve kendimizi kınama doğru değildir. Çoğu zaman geçmişteki kötü muamele, istismar, aşağılama, ihmal ve ilgisizlikten kaynaklanan halet-i ruhiye sebebiyle bazı kişiler başkalarıyla olan ilişkilerinde memnuniyet, güvenlik, rahatlık ve yakınlık geliştirmekte zorlanırlar. Kendisini sevmeyen, sevgiye layık bulmayan, başkalarının da kendisini sevdiğine inanamaz.

Merhametin kime karşı ne ölçüde yapılacağı da mühimdir. Zalime ve azgına merhamet göstermek o kişiyi iyice saldırgan yapar ve başkalarına tecavüze teşvik eder. Bu yüzden zalime hakiki merhamet, onun zulmünü azaltmakla olur. Kısacası merhamet duygusunun ölçüsüz kullanılması ve suiistimal edilmesi merhamet değil merhametsizliktir.

Yine yetişmekte olan çocuğumuza karşı merhametin dengesi ve dozu da önemlidir. Onun her dediğini yapmak, yanlış işlerine hoşgörüyle davranmak, kendi yapabileceği şeyleri onun adına yapmak yanlıştır. Onun karakterinin oluşumuna ve kişiliğinin gelişmesine ket vurmaktır.

Çocuğun beceri ve yeteneklerini geliştirici şekilde davranmak, doğru ile yanlışı, hayır ile şerri ayıracak biçimde büyütmek ona merhametli davranmak anlamına gelir. Aksi davranış ise çocuğumuza kötülük etmektir.

Merhametsizler

Narsistik ve antisosyal kişilik bozukluklarında merhamet olmaz, kişi özellikle empati ve acıma yeteneğinden yoksundur.

Empati yeteneğinin kaybolması ve kişinin kendini hayatın merkezinde görmesi narsistik kişiliklerin gelişmesine zemin hazırlar. Böyle kişiler karşısındaki insanı anlayamaz ve sadece kendini düşünür. Kendilerini dünyanın merkezinde görürler ve başarılı olduklarına inanırlar. Herkesin kendisine hayran olduğunu sanırlar. Bütün insanların ona hizmet etmesi gerektiği kanısındadırlar. Eleştirilmekten, yerilmekten, kusurlarının yüzüne vurulmasından hoşlanmazlar. Kıskanç ve hasettirler. Diğer insanların duygu ve düşüncelerini anlayamazlar, onların sorunlarını paylaşamazlar. Çünkü merhamet ve adalet duygularını harekete geçiren empati yeteneğinden yoksundurlar.

Antisosyaller toplum kurallarına uymaz, yasadışı maddeler kullanır, suç işleme potansiyelleri yüksektir. Başkalarının acıları antisosyali çok etkilemez. Yaptıkları kötülükler için pişmanlıkları yüzeyseldir ve inandırıcılıktan uzaktır.

Merhamet hayatımızın merkezi olmalı

Daha çocuklukta internet oyunlarıyla şiddet sıradanlaşıyor, çocuklarımız merhamet duygusundan yoksun yetişiyor.

Son yıllarda medya ve internet aracılığıyla dünyanın dört köşesinden afet, felaket ve zulüm sahneleri evlerimize girdi. Bir yandan onları seyrediyor, diğer yandan huşu içinde çayımızı içiyor, bir şeyler atıştırıyoruz. Böylelikle acıya ve iğrençliklere karşı duyarsızlaşıyoruz.

Hâlbuki merhamet insanların beraber yaşamalarının temelidir, ana unsurudur. Merhametsiz dünyada yaşanmaz. Dünyaya, olaylara, kişilere, çevremize, hayvanlara ve bitkilere, tüm doğaya merhametle bakmalı; insani ilişkilerde ve iletişimde, alışveriş ve ticaretimizde merhametle davranmalıyız.

Merhamet kurumu: Türk Kızılayı

Türk Kızılayı’nın temelinde merhamet vardır. Hem yardım edenler hem de mensupları merhamet prensibiyle hareket ederler.  Merhamet duygusu işlerlik kazandıkça ve yaygınlaştıkça insanlarımızın yüzü güler, toplumumuz sağlamlaşır. Üstelik merhamet sadece yardımcı olunan yoksul ve muhtaçlara değil maddi ve manevi olarak yardımcı olanlara da mutluluk verir, ruh sağlıklarını korur. Çünkü insanlar hayır ve iyilikte işbirliği yaptıkça kendilerini daha iyi hissederler, başları daha dik ve gönülleri daha huzurlu olur.