Kapitalizm denilen bir ekonomik sistem, bütün dünyayı ablukaya almış durumda... Milyonlarca insan, gözyaşı ve ızdırap içinde mahzun, kimliğini, kişiliğini kaybetmiş, boynu bükük, ezik, bitkin, yılgın... Bugün nereye el atsanız bir faiz uygulaması var, gerçek üretime değil, sanal üretime dayalı bir ekonomi anlayışı hâkim...
Biz Müslümanlar, değerlerimizden vazgeçmeden, ticaret yapmak istiyoruz, adamlığımızı muhafaza ederek kazanmak istiyoruz. Helal kazanmak, Helal harcamak istiyoruz... Bu ablukayı nasıl kıracağız? Öncelikle, insanlık tarihinde, belli bir yükselişe geçmiş toplum sistemlerini ve mutlaka mevcut sistemin mantığını, özümsemiş, kavramış, fakat BİR FARK GELİŞTİREBİLMİŞ OLANLAR İLAVE BİR BOYUT GELİŞTİREBİLMİŞ OLANLAR, BU ABLUKAYI KIRABİLİR…
Bir misal, Almanya yola çıktığında, İngiltere 50 yıl ileride idi. Dolayısıyla Almanlar şunu gördüler, küçük küçük işletmeler kurarak, İngilizlere rekabet edemeyecekler. Çünkü İngiliz şirketleri büyümüş, o zaman dediler ki; FİNANS KAYNAĞIMIZI büyütmeliyiz. Ve büyük ölçekte yatırımlara girmemiz lazım. Yatırım Bankalarını kurdular. Büyük Yatırım Bankaları ile şirketlere ortak oldular. Bugün 4000 in üzerinde irili ufaklı şirketlere ortak oldular. Yani Almanlara özgü bir boyut farkı getirebildikleri için kapitalist sistem içinde, kendi aleyhlerine işleyen çarkı, kendi lehlerine çevirdiler.
Kollektif hareket imkânını genişleterek, beraberce hareket etme alanlarımızı genişleterek, mutlaka HUKUKA DAYALI, UZMANLIĞA VE ADALETE DAYALI birliktelikler, bu ablukayı kırabilir. Çünkü hukuka dayanmazsa, Güç insanı bozar, hukuka dayalı olmayan imam nikâhı günümüz şartlarına aileyi korumak açısından nasıl risk taşırsa, hukuka dayanmayan beraberlikler istismara uğrayabilir.
Çok ortaklı büyük sermaye şirketleri oluşturmak, tecrübeli, adil, uzman yönetim ve denetim organları ve HUKUKA DAYALI sistemler geliştirerek bu abluka kırılabilir.
Pek çok kimse, hukuka dayanmayan, güvene dayalı ilişkilerde zarara uğradığında, hayal kırıklıkları ve küskünlükler yaşıyor. Günümüzde ise Türkiyede firmalar şirket işletmeciliği maalesef bilmiyorlar ve güvene dayalı ortaklıklar da hüsranla sonuçlanıyor. Burada küçük ve orta ölçekli firmalar büyüme ve dünyaya açılma plan ve programlarını profesyonel bir şekilde öncelikle gözden geçirmeliler. Bizde olan ve dünyada olmayan ya da diğer toplumların bilmediği ne var sorusuna cevap bulunmalı… Yani dünyanın ihtiyaç listesi çıkarılmalı. Ayrıca Kültürün stratejik bir değeri olduğu gözden kaçırılmamalı. Bu değerin içersine beslenmeden giyime bütün yönleri ile dünyaya açılma ve bu mirasımızı ekonomik bir kazanca dönüştürme pekâlâ mümkün…
"ZAMAN VURMADAN SİLGİYİ, YAZIYA BAĞLAYIN BİLGİYİ" Hadis (Nur Harmanı, yüz bir Hadis N. Fazıl) Bu küçük dünyanın büyük düşünen insanları olarak, diyoruz ki, hedefimiz, azmedip zengin olmak, şükredip insan olmak... Helal kazanıp, helal harcamak. Kendimize özgü bir FARK oluşturmamız., büyük düşünmek, üretken beyin-inanan gönül olmak.. Bir toplumu millet yapan, o toplumun üretken, verimli, kaliteli insanlarıdır...
İngiltere ve Japonya, iki ada devleti, fakat üretken insanı ile dünyaya meydan okuyor... Bu günkü dünya da mekanik aksam artık büyük bir teknoloji olmaktan çıktı. Ama hâla KENDİ OTOMABİLİNİ, GEMİSİNİ, SİLAHINI üretemeyen bir ülkeyiz. Bir an önce acilen bu durumdan çıkmalıyız.
Siyasi rant ve menfaatlerimizin kurbanı olmamalıyız. Bu ülkede huzur ve sükûnet içinde yaşayan bölgede güçlü bir ülke hepimizin hedefi olmalı. Bizim dünyamız, doğal zenginliklerine rağmen, verimsiz insanı ve gereksiz polemiklerle çile çeken bir toplum... Zenginlik sadece doğal kaynaklar değildir. Üretken beyin ve inançlı gönüller asıl zenginliklerdir...
Artık beyin göçüne bir dur diyelim ve dünyanın önemli beyinlerine kucak açalım saygıyla sevgiyle...Böylece büyümenin önündeki en önemli engelleri birer birer kaldırmış olacağız.
Manevi ve maddi değerlerle yoğrulmuş bir organizma gibi olalım. Mutlu olmak, mutlu yaşamak duasıyla...
Şinasi Tahan