İslam’da aile hayatına verilen önem, hangi ahlaki temellendirmelere dayanır?
İslam’da aile hayatına verilen önem Kur’an ve Sünnete dayandırılmıştır. Kültürel farklılıklara, zamana ve mekâna göre bazı unsurlar değişkenlik arz etse de, aile olmanın temel ilkeleri bu iki kutsal kaynaktan elde edilmiştir. Kur’an’da evlilik ve aile olmakla ilgili hukuki düzenlemelerden ilişki biçimine, anne-baba hukukundan miras haklarına kadar birçok ayette yer verilmiş olması İslam’ın aile kurumuna verdiği değeri açıkça göstermektedir. Söz konusu değer, Kur’an’ın aileyle ilgili her türlü soruna detaylı bir şekilde değinmesinden de anlaşılmaktadır. Örneğin, aile içi tartışmalar, çocukların emzirilme süresi ve bu konudaki sorumluluk, boşanma durumu ve koşulları, ailenin hangi ferdine ne kadar miras düşeceği gibi birçok konuda adeta ayrıntılı bir aile tablosu sunulmaktadır. Kur’an’ın ilk muhatabı olan Hz. Peygamber (s.a.v.) hiç şüphesiz onu en iyi şekilde anlayan ve hayatının pusulası yapan bir model olduğundan insanlara, özellikle inananlara “üsve-i hasene” olmuştur. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) model olma özelliğini hem aile hayatında hem de aile olmaya verdiği değerden görmekteyiz. Hz. Peygamber’e (s.a.v.) göre aile bir toplumun temel yapı taşlarından olmakla beraber sağlıklı bir toplum için vazgeçilemez bir merkezi unsurdur. Zira sağlıklı bir kimlik kazanımı, kişilik gelişiminin temelleri ailede başlamaktadır. Bununla beraber adap, edep, gelenek, görenek, toplumsal ahlaki değerler, güzel alışkanlıklar vb. kazanımlar ilk olarak ailede kazanılır. Bundan dolayı İslam dini mutlu, huzurlu, erdemli bir toplum düzeni için evlenip aile kurmaya teşvik etmiştir.
İslam’da aile hayatı ve ahlaki temelleri bir arada düşünüldüğünde, çocuk eğitiminde anne-babanın rolüne dair neler söylenebilir?
Çocukların ahlaki, psikolojik ve bilişsel açıdan dengeli ve tutarlı bir kişilik kazanmalarında anne-babanın rolü son derece önemlidir. Çocuk eğitiminde anne-babanın rolü özellikle ilk çocukluk döneminde etkili olan belirleyici faktörlerin başında gelir. Çünkü bu dönemde çocuklar özdeşlik kurmakta ve taklit yoluyla dini kişilik geliştirmektedirler. Görgü, bilgi, adap, edep, inanç, alışkanlık, değer vs. ne varsa çocuklar ilk ve en yakın çevreleri olan anne-babalarından ve onların değerlerinden almaktadırlar. Dolayısıyla anne-baba sağlıklı bir din eğitimi için bir taraftan çocuklara rol model olma öte taraftan da onları farzlara uymak, yasaklardan kaçınmak hususunda uyarmaları önem arz etmektedir. Bu sorumluluk anne-babanın en asli görevleri arasında yer alır. Çocuk dünyaya geldiğinde ilk iletişimi anne-babayla kurmakta ve onları rol model almaktadır. Anne-babanın tavır ve tutumlarına göre tavır-tutum sergilemektedir. Çocuğun sosyal, psikolojik, akli, fikri ve bedeni tüm gelişimi bu süreçlerden etkilenerek şekillenmektedir. Buna uygun olarak çocuk sahibi olduktan sonra anne-baba rolündekilerin davranışlarına dikkat etmesi ve özen göstermesi beklenmektedir. Eksik yönler varsa tamamlama yoluna gidilebilir. Nihayetinde eğitim bir bakıma ıslah faaliyetidir. “Kendini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez” düsturuna göre anne- baba kendi ıslahları için çaba göstermelidirler. İslam’ın da sürekli teşvik ettiği gibi baba dindar, samimi, ölçülü, tutarlı anne ise şefkatli, fedakâr ve temiz huylu olursa çocuklarına ne şekilde yaklaşmaları gerektiğini bilirler. Ayrıca çocuğun eğitimi de zor olmaktan çıkar. Anne-baba, başta Kur’an ve Hadis kaynakları olmak üzere İslami kaynaklardan beslenip bilgi sahibi olursa iyi bir eğitimin ve din eğitiminin de kapıları aralanmış olur.
Çocuğun gelişim süreçlerinde ebeveyn sorumlulukları dönemsel hassasiyetlere bağlı olarak değişiyor. Okul çağına kadarki gelişim süreçlerinde ebeveyn sorumlulukları neler olmalıdır?
Toplumun temelini oluşturan ailenin en önemli işlevlerinin başında şüphesiz çocuğun eğitimi yer almaktadır. Çocuk, ailenin en önemli ürünü, mutluluğun kaynağı, evin neşesi ve hayata anlam katan varlıktır. Ailenin temel görevi ve evliliğin esas gayesi çocuk yetiştirerek neslin devamını sağlamaktır. Aile, çocuğun ilk eğitim yuvası, anne- baba da onun ilk öğretmenleridir. Aile, çocukta dini duyguların uyandırılması ve uygulanmasında, dini bilgilerle beraber alışkanlıkların kazandırılmasıyla eğitim görevini informal ortamda yerine getirmiş olur. Dolayısıyla çocuğun ruhen sağlıklı ya da sağlıksız olmasında, dindar bir birey olup olmamasında, edindiği kişilik yapısında ailenin etkisi son derece önemlidir.
Daha önceden çocuk eğitimi doğum süreciyle beraber başlatılırdı. Ancak son dönemlerde yapılan araştırmalarda doğum sonrasındaki gelişimi etkilemesinden dolayı doğum öncesi dönemin önemine dikkat çekilmiştir. Çocuğun hem gelişimi hem de eğitimi üzerinde onu dünyaya getiren ilk hücre önemli bir etkiye sahip olduğundan ilk merhaleyi eş seçimiyle başlatmak daha sağlıklı olacaktır. Bir bilgeye çocuk eğitiminin tam olarak ne zaman başladığı sorulduğunda bilge, bir kadınla bir erkeğin evlilik kararı aldığı an çocuk eğitiminin bittiğini söylemiştir. Görüldüğü üzere burada çocuk eğitiminin eş seçimiyle başladığı hususuna dikkat çekilmiştir. Ebeveynlerin çocuk eğitimi ile ilgili sorumlulukları nikâh öncesinden, evlilik kararının alınması ile başlar. Bu nokta Hz. Peygamberin (s.a.v.): “Kadın, dört şeyi için nikâh edilir: Malı, güzelliği, hasebi (soy şerefi) ve dindarlığı. Siz, dindar olanı tercih edin, huzur bulursunuz.” tespiti çok önemlidir. Burada dindarlığın öne çıkmasının en temel nedenleri arasında sağlam ve mutlu bir ailenin temelinin oluşturulması, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi, dünya ve ahiret saadetine vesile olması içindir.
Çocuğun ahlaki gelişimi ve eğitimi üzerinde biyolojik faktörlerle beraber çevresel faktörler de önem arz etmektedir. Bu yüzden çocuğun sahip olduğu ahlakın daha sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi ve iyi bir eğitim alabilmesi için uygun çevre şartlarının oluşturulması gerekmektedir. Zira çocuk, yetiştirildiği çevreye kolaylıkla uyum sağlama kabiliyetine sahip olduğundan bulunduğu hem olumlu hem de olumsuz davranışlarını rahatlıkla öğrenebilmektedir. Bu yüzden çocuğun bulunduğu çevrenin, onun hem gelişim düzeyine uygun hem de kazandırılmak istenen temel ahlaki davranışlara uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Bu konuda anne-babanın sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Doğumdan itibaren çocuk, sevme ve sevilme eğilimleri göstermektedir. Doğduktan sonra kendisiyle çevresi arasındaki farkı anlamaya, kendisini tanımaya başlayınca sevgi, güven vb. gereksinimler bilinç düzeyine çıkmaktadır. Olumlu bir kişilik gelişimi için de çocuğun sevgi ve şefkatle yetiştirilmesi gerektiği bilinmektedir. Bundan mahrum olarak yetiştirilen çocuklarda ahlaki davranış bozuklarının görülme ihtimali maalesef yüksektir. Nitekim konuyla ilgili yapılan araştırmalarda bencillik, altını ıslatma, içine kapanıklık, intihar, gibi olumsuz davranışların kaynağının sevgi eksikliği olduğu belirtilmektedir. Çevresindekiler tarafından değer gören, sevilen, muhatap alınan çocuğun kişilik gelişimi, çevresi tarafından görmezden gelinip yok sayılan çocuğun kişilik gelişimine nazaran daha olumlu bir gelişme sağlayacaktır.
Hamilelik sürecinde yeterli düzeyde beslenen kadınların çocuklarının hastalıklara karşı daha dirençli, boylarının ve kilo ağırlıklarının da daha normal oldukları görülmektedir. Bazı araştırmacılar, yetersiz beslenen hamile kadınların çocuklarının zayıf, zekâ geriliğiyle ve engelli olarak dünyaya geldiğini iddia ederler.
Hamile olan annenin beslenmesi kadar neyle beslendiği de önemlidir. Anne karnındaki bebeğin helal lokmayla beslenmesi ve bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekir. Nitekim “Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.” (Mü’minun, 23/51) “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.” (Bakara, 2/172) şeklinde ki ilahi buyruk helal yiyeceğin önemine değinmektedir.
Çocukların ileriki yıllarında okul öncesi dönem de, önemli bir role sahiptir. Bu dönemde fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal, dil gelişimlerinin önemli bir kısmı çocuğa verilen eğitimle şekillenir. Çocuğun somut eşyalarla temasta bulunması duyguları üzerinde etkili olmaktadır. Çocukta muhakeme yeteneği yeterli düzeyde gelişmediğinden olaylar arsında sebep-sonuç ilişkisi kuramamaktadır. Bu dönemde çocuklar anne- babasına benzemeye, onları taklit etmeye çalışırlar. Kız çocukları anneleriyle mutfakta vakit geçirip onlarla yemek yapmaya hevesli olur. Erkek çocuğu ise babasına hayranlık duyar. Babası onun kahramanı olmakla beraber hiç kimse babası kadar yetenekli, zeki ve güçlü değildir. Anne-baba, çocuğun bu dönemde karakterinin oluşmaya başladığını unutmamalıdır. Çocuğun ileriki yıllarında karşılaştığı problemleri sağlıklı bir şekilde çözebilmesi için bu dönemde ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğinin bilincinde olup bu hususta gerekli hassasiyeti göstererek çocuğu eğitmelidir.
Okul öncesi dönemde başlayan ve ergenlik dönemini de kapsayan süreçte ebeveyn sorumlulukları neler olabilir?
Ergenlik dönemi, bireyin yaşam döngüsünde fiziksel olgunlukla beraber zihinsel değişimlerin olduğu, yaklaşık olarak 5-7 yıllık bir zaman dilimine serpiştirilmiş olan özel bir dönemdir. Sevilmek, değer görmek, beğenilmek, kendini güvende hissetmek bireyin temel ihtiyaçları içerisinde yer alır. Bu dönem bireyde fizyolojik değişmelerle birlikte bilişsel, duyuşsal açıdan değişimin yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Bu bağlamda bireyin psikolojik yapısı bütünlük arz ettiğinden ergenlik dönemindeki değişimler ergenin dini duyguları, tutum ve davranışları üzerinde etkili olmaktadır. Ergenlik döneminde birey ve anne- baba arasındaki çatışma artar. Çocukluk döneminde başta anne-babası olmak üzere çevresinin desteğine ihtiyaç duyan birey, ergenlik döneminde yaşanan bedensel, zihinsel, duygusal değişmeler ve gelişmelerle beraber çevresinden uzaklaşarak bağımsız bir kişilik kazanmaya başlar. Ergenlik döneminde anne-babanın sorumluluklarının en başında ergenlik döneminin özelliklerini, çocuklarındaki davranış değişikliğinin neyden kaynaklı olduğunu, bu süreçte çocuğa nasıl yaklaşmaları gerektiğini öğrenmek gelmektedir. Çocuğu anlamak ve ona doğru anlaşıldığını hissettirmek kurulacak sağlıklı bir letişimin ilk adımıdır. Çünkü anne-babası tarafından anlaşıldığını hisseden birey kendisini daha rahat açacaktır. Bu dönemde anne-babanın çocuğa nasihat etmek yerine ona doğru rol model olmayı tercih etmesi gerekir. Çocuğun düşüncelerinden, yaptıklarından veya yapmadıklarından dolayı eleştirmekten, yargılamaktan uzak durmaları gerekmektedir. Ergenlik döneminde olan çocukla anne-baba arasında fikir çatışmaları olabilir. Bireyin kendi doğruları olduğundan anne-babayla bazı konularda zıtlaşabilir. Ergenlik dönemi bireyin kendini ispat etmeye çalıştığı, toplumda bir yer edinme uğraşında olduğu bir süreçtir. Bu dönemde bireyi dinlemek, duygu ve düşüncelerine saygı duymak, onunla arkadaş olmaya çalışmak, aile içerisinde alınan kararlarda istişarede bulunmak anne-babanın bu süreçteki sorumlulukları içerisinde yer alır.
Rol model oluşturmanın çocuk üzerindeki etkileri neler olabilir?
İnsanın çevresinde gördüğü modelleri gözlemlemesi, benimsemesi, özdeşim kurması, taklit etmesiyle eğitim- öğretim süreci gerçekleşir. Çocuğun yetişmesinde çevrede gördüğü rol modellerin önemli bir etkiye sahip olduğu söylenildiğinde genel olarak akrabalar, akranlar, sokak, okul, çarşı vb. gibi farklı muhitler akla gelmektedir. Ancak bunlar içerisinde en belirleyici ve en önemli ve olanı şüphesiz ailedir. Yaşamının büyük bir çoğunluğunu ailesinin yanında geçiren çocuğun, kişiliği yavaş yavaş oluşmaktadır. Çocuğun kişiliğinin oluşmasında önemli bir rol üstlenen aile, ayrıca çocuğun dini kimliğini kazandığı ilk merkezdir. Bundan dolayı anne-babanın dinle olan ilişkisi çocuğun, dini referanslı bir yaşamı inşa etmesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Çocuklara sıklıkla doğru ve iyi olan davranışlar gösterilerek bunların ortaya çıkması için uygun ortam oluşturulmalı, kötü eğilimlerin önü de kapatılmalıdır. Çocuklar, anne-babanın duygu ve düşüncelerinden, davranışlarından etkilenir, onları rol model alır. Anne-babanın söylediklerinden ziyade yaptıklarına dikkat eder ve önemser. Başka insanlara karşı güveni, güvensizliği, bağımlı olup olmamayı, sorumlu olmayı veya sorumsuz olmayı, olaylar karşısında takınacağı tavrı anne-babasını rol model alarak öğrenirler.
Rol modeller içerisinde anne-babalar önemli bir etkiye sahiptirler. Çocuklar, çevresindeki farklı yaş ve cinsiyetteki insanlarla nasıl doğru bir şekilde iletişim kuracaklarını, nasıl giyinileceğini, büyükleriyle nasıl konuşması gerektiğini, sofra adabı gibi birçok şeyi ailelerinden öğrenirler. Anne-baba çocuklarının sosyal kimliklerinin oluşumunda, değerlerinin ve inançlarının gelişiminde önemli bir rol üstlenmektedir. Ayrıca ebeveynler çocuğun dini gelişimi üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı olarak bir etkiye sahiptir. Çünkü çocuktaki dini uyanış, anne-babanın desteği, ilgisi ve teşvik etmesiyle ortaya çıkabilir. Çocuk, anne-babanın namaz kılması, dua etmesi gibi ibadetlerine bilmeden, herhangi bir şekilde sorgulamadan samimi bir şekilde katılarak dini normları süreç içerisinde öğrenir. Ebeveynleri gibi dua esnasında ellerini yukarı kaldırmaya, namazda onlar gibi davranmaya çalışır. Çocuğun kalbi bir ayna gibidir. Önüne ne konulursa onu yansıtır. Çevresinde gördüklerini taklit etme eğilimi gösterdiğinden anne babanın rol modelliği önemlidir. Ebeveynler doğru rol model olduğunda çocuk ideal bir birey olabileceği gibi aksi durumda yanlış rol model olduğu zaman topluma zarar veren bir birey haline de gelebilir. Bu yüzden çocuğa tam ihtimam göstermek ebeveynlerinin en temel görevidir.
Çocuğun eğitim sürecinde doğru bilgilendirme ve güzel bir ahlak eğitimi verme kapsamına özellikle günümüzde neler girmektedir?
Belirli bir ahlaki potansiyele sahip olarak doğan kişinin, bunu ortaya çıkarabilmesi için eğitim- öğretim sürecinde doğru bilgilendirmeye ihtiyaç duymaktadır. Birey kendisinden beklenilen ahlaki davranışları yerine getirmesi, nelerin, doğru ve yanlış olduğunu, iyi veya kötü olduğunu ve nelerin ahlaka uygun olup olmadığını ancak doğru bilgiyle öğrenebilir. Bu yüzden erdemli bir birey olmanın en temel koşulu olarak doğru bilgi kabul edilir. Kişinin içselleştirdiği, özümsediği sistemli ve tutarlı bilgi, eylemlerine yön verir. Her ne kadar anne-babasını rol model alarak birçok şeyi öğrense de, kendilerine yapılan bilgilendirmeler ile aktif birer katılımcı olarak ahlak eğitimine katkıda bulunabilir. Bundan dolayı çocuklar; sorgulamaya, araştırmaya, olaylar arasında nedensel ilişkiler kurmaya ve sözlü ifadelerle doğru bilgilendirilmeye ihtiyaç duyar. Çocukların öncelikli olarak kötü davranışlardan sakındırılması, ilerleyen süreçlerde ise sakındırılan bu davranışların yanlış olma gerekçesinin açıklanması gerekir. Yalan söyleme, hırsızlık yapma, iftira atma gibi kötü davranışlar yasaklandığı gibi bunların gerekçesinin açıklanması gerekmektedir. Böylelikle çocuk ahlaka uygun olmayan davranışlardan kaçındığı gibi yerine getirmesi gereken davranışları da içselleştirir. Ayrıca “Yanlış üslup doğru sözün celladıdır.” Düsturu gereği çocuğa bir şeyler öğretirken, bazı konularda bilgilendirirken hal ve hareketlerimize dikkat etmeliyiz. Suçlayıcı ifadelerden kaçınmalı, duygularını rahatlıkla ifade edebilmesine yardımcı olmalıyız.
Çocuklara sevgi, saygı, fazilet, adalet, iyilik yapma gibi ilk ve temel değerlerin ailede çocuğa sevgi gösterilerek verilmesi gerekir. Mutlu ve huzurlu bir toplumun oluşumu doğru bir şekilde eğitilen bireylerle mümkündür. Çocuğun ilk öğretmeni olan anne-baba, çocuğun eğitimini güzel ahlak üzerine vermelidir. Güzel ahlakla yetişen çocuklar, paylaşımın, mutluluğun sevincin ve hüznün ortak yaşandığı toplumların oluşumunu sağlar. Anne- babanın vereceği sağlıklı bir ahlaki eğitimle, hem mutlu bireyler yetiştirmiş olur hem de mutlu bir toplumun oluşmasında katkıda bulunmuş olur. Anne- baba, çocuğunu İslâm’ın ahlâkıyla eğitmelidir. Çünkü İslam ahlâkı, insanlara karşı saygılı olmak, insanlarla olan ilişkilerinde dürüst ve güvenilir olmak, yapılan iyilikleri bir beklenti içerisinde olmadan karşılıksız yapmak, kötü alışkanlıklardan uzak kalmak gibi birçok erdemi kapsamaktadır. Anne-baba, çocuğuna daha küçük yaştan itibaren yeme-içme, giyim-kuşam adabını, insanlara ve insan haklarına saygılı olmayı, görgü kurallarına uymayı öğretmelidir.