Küreselleşerek küçülen dünyada artık her an değişik dinlerden insanlarla karşılaşma ihtimalimizin son derece arttığını görüyoruz. O zaman, böyle karşılaşmalarda güzel dinimizi, hem anlatabilmek ve hem de belki bir hidayete vesile olabilmek düşüncesiyle, yeterli şekilde bilmenin ciddi bir görev haline geldiğini düşünüyorum.
Evet, Hidayete erme vakalarının arttığı ve daha da artacağı bir zaman diliminin içindeyiz. Bu itibarla." Bir kişinin hidayetine vesile olan bir âlemi kurtarmış gibidir." hadis-i şerifini hatıra getirerek, dikkatli ve uyanık olalım. Mesela Almanya'daki Feyz dergisi çalışanları yakın zamanlarda bir Alman gencinin hidayetine vesile oldular. Bu haberle tüm Feyz çalışanları olarak son derece mutlu olduk.
Son yüzyıldaki ilmi gelişmelere paralel olarak "Ateizm'in" ciddi anlamda gözden düşmesi, dinlere alakanın Dünya genelinde yeniden canlanmasına sebep olmuştur. İnsanlar kendilerini hem mutlu ederken hem de ruhen ve aklen tatmin edebilecek bir din arıyorlar. Şu bir gerçek ki, İstenilen bu özelliklere haiz yalnız bir din vardır. O da Allah'ın son dini İslam' dır .( 'Allah katında tek din 'islam'dır. Âl-i İmran: 19, 85)
Dergimizin kurucusu ve başyazarımız Şenel İlhan Beyefendi, son günlerde yaptığı bir sohbetlerinde, dinlerle alakalı olarak önemli bir gerçeği bize şöyle hatırlatmışlardı. Bu bilgiyi, tebliği kendine görev addedenlerin bilmesinin çok faydalı olacağını düşünerek, okuyucularımla paylaşmak istiyorum: " -Bir dinin dört temel ilkesi olması gerektiğinde ilim ve fikir adamları hemfikirdirler. Onlar şunlardır:
1-Bu dine ait düşünce sistemi,
2- Bu düşünce sistemine iman,
3- Bu imana uygun amel,
4- Bu dinin akıl ve ilim karşısında varlığını koruyabilmesi.
Bütün dinlerde baştaki üç özellik vardır ama dördüncü özellik yalnız İslam dini için geçerlidir. Diğer dinlerin hiç birisi bu dördüncü ilkeye karşı iddia sahibi değildirler."-Evet, İşte bu hakikat sebebiyledir ki, özellikle ilim adamları seviyesinde İslam'a ciddi bir dönüş ve yöneliş var. Evet, birçok diplomat, devlet, ilim ve fen, hatta din adamları Müslümanlığı seçti ve hala da hızla yeni dönüşler yaşanıyor. Bu insanların Müslümanlığı tercih nedenleri, İslâmiyet'e her yönüyle hayran kalmaları… Misyonerler, milyarlar harcayarak Hıristiyanlık propagandası yapıyorlar ve ancak üç-beş cahili kandırıyorlar. Hâlbuki parasız ve propagandasız birçok ilim ve din adamı, zorlama olmadan ve hiçbir şartlanmaya maruz kalmadan özgür iradeleriyle İslâm'ı seçiyorlar.
Yukarıda bahsettiğimiz 4 temel unsur çerçevesinde dinleri incelemeye tabi tuttuğumuzda, yabancı entelektüel ilim ve din adamlarının İslam'ı niçin tercih ettiklerini anlayabiliyoruz.
Tercih nedenlerinin bazılarını teferruata girmeden aşağıdaki başlıklar altında sıralayabiliriz:
1-İslâm'da, Allah inancı, beşer aklının veya vehminin zannettiği veya vasfettiği gibi değil, Allah'ın Yüce Kitabında kendini tanıttığı gibidir. Mesela; Kur'an'da 112. Sırada yer alan "ihlâs " suresinde özlü bir şekilde ifade edildiği gibidir: Deki: "O, Tek Allah'tır; Allah, Samed dir; (Öncesiz ve Sonrasız, Bütün Evrenin Asıl Sebebi.) O doğurmamıştır, doğurulmamıştır ve hiçbir şey O'na denk tutulamaz." (O'nu tasvir etme ve tanımlama ihtimali yoktur. O'nun Varlığının mahiyeti insan kavrayışının yahut tahayyülünün sınırları dışındadır).
Bir kısa surede bile açıkça görülebildiği gibi, aklı ve ruhu son derece tatmin edici bir yaratıcı tasavvuru ile inanç sistemi yalnız İslam'da vardır. İşte sırf bu sebeple birçok gayri müslümün İslam'ı tercih ettiğini görürsünüz. Hâlbuki Hıristiyanlıktaki "Baba, oğul ve Ruhü'l Kudüs" şeklinde üç ayrı şahsiyetin bir tanrı gibi anlaşılması şeklindeki zorlama inanç, akıl ve ilim sahiplerince izahı ve ispatı yapılamayan bir garabet olarak görülüyor. Ayrıca İslam'ın akla ve bilime önem vermesi de, sayısız gayr-i müslümün Müslüman olmasına sebep olmuştur.Mesela; İslam dininin bu yönünden etkilenerek Müslüman olanlara; "İslâm, çağları ardından sürükleyen bir dindir. Müslüman olmakla, çağlar üstü dini seçmiş oldum." diyen Roger Garaudy (Fransız) ve "İslâm'ı akla da uygun bulup Müslüman oldum." diyen Cecilla Cannolly (Avusturyalı) gibi nicelerini örnek verebiliriz.
2-İslam'ın kutsal kitabı olan Kur'an, bir noktası bile kaybolmadan ve değiştirilmeden Hazreti Peygambere indiği şekliyle varlığını muhafaza ederken, diğer kutsal kitaplardan hiç birisi bu vasfa haiz değildir. Kur'an dışındaki bütün kutsal kitaplara beşer eli değmiş beşer akıl ve hissiyatı karışmış olduğu için Rabbani olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Ve bu sebeple de İslam dışında hiçbir din, müntesiplerinin aradığı huzur ve mutluluğu kâmil manada verememektedir. Bu nokta çok önemli bir noktadır. Bilindiği gibi günümüze kadar gelen Tevrat ve İnciller insan eliyle değiştirilmiş olan kutsal kitaplardır. Bu inkârı mümkün olmayan ve Kur'an'ın da haber verdiği tarihsel bir gerçektir.
Yahudi ve Hıristiyanların bu akideyi nasıl değiştirdiklerini Kuran şöyle haber verir: "Yahudiler Üzeyr (as) Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da Mesih (İsa as) Allah'ın oğludur, dediler. Bu onların ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir ki daha önce küfredenlerin (melekler Allah'ın kızlarıdır diyenlerin) sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin, haktan batıla nasıl çevriliyorlar?" (Tevbe, 30) .
"Artık büyük azap o kimseleredir ki, kendi elleriyle Tevrat'ı yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah tarafındandır" derler. Ellerinin yazdıkları yüzünden büyük azap onlara; kazanmakta, oldukları günah yüzünden yazıklar olsun.(Bakara 79)
Evet,bizlerde bu meseleyi tarihsel bir gerçeklik olarak biliyoruz. Zira, Hıristiyan din adamları, sayıları bir hayli kabarık olan İncilleri, yapılan eleştiriler karşısında dörde düşürebilmişlerdir. Ve bunları gerçek İnciller olarak kabul etmişlerdir. Bu dört İncil'e de eleştiriler devam etmektedir. Zira dördü de aynı olayı çok farklı şekillerde anlatmak gibi tezatları içinde barındırmaktadır. Bu itirazlar karşısında cevap vermekten bunalan din adamları, içlerindeki çelişkilere rağmen.
- "Bu dört İncil'in dördü de doğrudur. Bu İncilleri din adamlarına Ruhü'l Kudüs ilhamla yazdırmıştır. Bu kitaplara itiraz etmek tanrıya itirazdır." demek suretiyle, Ruhü'l Kudüs dedikleri tanrılarını bile birbirinden farklı İnciller yazdıran, yani yanlışlıklar yapabilen bir tanrı konumuna düşürmüşlerdir. Velhasıl çırpındıkça daha çok batmışlardır.
3-Yine İslam'ın Kutsal Kitabı Kur'an, hitabetiyle, belagatıyla, ayetlerindeki tutarlılık ve ilahi üslubuyla, akıllara durgunluk veren ilmi mucizeleriyle, okuyanları büyülemektedir. Mesela: Tufeyl bin Amr, usta bir şairdi. Onun gibi şiirden anlayan pek azdı. Kur'an-ı Kerim'i okuyunca, onun şiir ve beşeri bir söz değil, ilahi bir kelam olduğunu anlayıp Müslüman oldu.
Asrımızda da Kur'an'ın etkilediği sayısız isimlerden birisi olan Ünlü pop şarkıcısı Cat Stevens, Müslüman oluşunu Can Dündar'ın internet sitesinde şöyle anlatıyor: " 27 yaşımda Kur'an'la tanıştım. Kardeşim Kudüs'e gittiğinde bir camiyi ziyaret etmiş ve müthiş etkilenmişti. Onun getirdiği Kur'an'ı okuyunca aradığımı bulduğumu anladım. Kur'an sanki doğrudan bana konuşuyormuş gibiydi. Sanki bedenimden, ruhumdan, düşüncelerimden haberdardı. Adeta durumumu biliyordu. Korkularımın, endişelerimin farkındaydı. Her bir bölümü bitirdiğimde yıllardır cevap aradığım soruları Kur'an'ın çoktan yanıtladığını gördüm. İçinde özellikle hatalar aradım, bulamadım. Sonunda anladım ki, asıl hataları olan benim... Kur'an ise mükemmeldir." )
Müslüman olmuş bir Alman diplomatı olan Muhammed Emin Hobohm ise, birçok Batılının, İslam'ı niçin seçtiklerini şöyle izah ediyor: "Şunu hemen belirtelim ki; gerçeğin daima kendine özgü bir gücü vardır. İslam Dini'nin ana ilkeleri, o kadar akla yatkın, o kadar çekici ve o kadar tabii ki; samimi bir hakikat araştırıcısı, onlardan etkilenmeden edemez. Sözgelişi, Tevhid inancını ele alalım: Allah'ın birliğine inanmak, bizleri nasıl da batıl inançlardan korumakta ve insanın şerefini yüceltmektedir!.." Devam eden uzun izahatı içerisinde Hobohm; İslam'daki ahiret inancının, namazın, orucun, hoşgörünün hikmetlerinden bahsetmekte ve İslam hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır: "İslam, esasta nazariyeye değil, uygulamaya dönüktür. O, insanın yalnızca şu veya bu yönünü dikkate alan bir din değildir. İslam; her bakımdan, Allah'ın iradesine teslim olmak demektir." (İslam, Our Choice, 176, s.30, 31)
4- İslâm'a göre her çocuk günahsız doğar. Daha sonra günahlarını kendi yapıp etmeleriyle kazanır. Kimse kimsenin günahını yüklenemez. Hıristiyanlıkta ise, her çocuk günahkâr doğar. Yani Âdem peygamberin işlediği suçtan ötürü bütün çocukları günahla doğar. Bu günahların bağışlanması için Oğul Tanrı İsa çarmıhta öldürülmüştür. Böylece Hıristiyan kullar için kefaret ödemiştir. Bu inanç şekli, akla, ilme ve adalet ölçülerine elbette ki aykırıdır. Ayrıca bir tanrının çarmıhta öldürülmesi ise yine izahı mümkün olmayan garip işlerdendir. Bu mesele de bırakın yabancıların, Hıristiyanların içinde bile ciddi eleştiriler alan problemli bir konudur.
5- İslâm'da günahları yalnız Allah affeder. Hıristiyanlıkta, papazların, günahları affetme ve dinden çıkarma yani aforoz etme gibi yetkileri vardır.
6- Yahudi, kendini Tanrı'nın seçilmiş asil kulu olarak bilir. Hıristiyan, zenciyi aşağı görür. İslâm'da ise ırk ve renk ayrımı yoktur. Varsa insanlar arası bir üstünlük sebebi, o ancak ilim, irfan ve ahlak cihetiyle, yani Efendimizin(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ifadesiyle "takva" cihetiyle olabilir. Bu güzelliği fark eden (Amerikalı) Thomas Clayton," İslâm'da, ırk ve renk farkı gözetilmediğini, herkesin eşit olduğunu, namaz kılarken de rütbe ayrımı yapılmadığını gördüğüm için Müslüman oldum."demektedir.
7- İslâm bütün peygamberleri tanır. Hiçbirini ayırmaz. Yahudi ve Hıristiyanlar, aynı semavi dinlerin bir devamı ve sonuncusu olan İslam'ı, hiçbir ilmi ve akli dayanakları olmadan sırf dinsel veya ırksal kıskançlıklar nedeniyle kabul etmek istememişlerdir.
8- İslâm'da, "Dinde zorlama yoktur" düsturu vardır. Hiç kimse dine girmeye zorlanmaz. Hıristiyanların ise dine sokmak için yaptıkları işkenceler ve mezhep kavgaları tarihte meşhurdur.
9- Müslümanların geri kalmalarının sebebi, dinlerinin icaplarına uymamalarındandır. Hıristiyanların maddi refaha kavuşmaları ise, dinlerinden uzak kalmalarındandır. Müslümanlıkta cahil olan dinden çıkar, Hıristiyanlıkta ise, âlim olan Hıristiyanlığı bırakır.
10- İslâm'da alkol, uyuşturucu ve kumar haramdır. Zinanın cezası ağır olduğu için de, fuhuş yaygınlaşamaz. Hıristiyan Batı, fuhuş bataklığı içindedir. Ne garibtir ki "yılbaşı kutlaması" adı altında içki ve zina hat safhaya çıkıyor. Sorarım hiç böyle bir dini anlayış olur mu? Bana bunun cevabını verebilecek biri var mı ?
Tına Gfanzıl (Alman ) da "Anarşinin ancak İslâm ahlâkına sahip olmakla önleneceğine inandım. İçkiyi bıraktım, tesettüre girdim ve namaza başladım." demekle İslam'ın kurallarının asrımız insanları için ne kadar önemli olduğunu ifade etmişlerdir.
11-İslâm, kadınlara da çok kıymet vermiş, onlara en büyük hakları tanımıştır. Bugün aksi gibi gösterilmeye çalışılması, hakikatleri saptırma kurnazlığından başka bir şey değildir.
12-İslâm dini bir milletin değil, bütün insanlığındır. Allahü teâlâ, (Rabb'ül âlemin)dir, yani bütün âlemlerin Rabbidir . Gayri Müslimlerin İslam'ı niçin tercih ettiklerine dair daha çok neden yazabiliriz. Ve aslında bu mesele, makalelik değil kitaplık bir meseledir. Ben burada sadece çok önemli gördüğüm şeyleri okuyucularımızla paylaşmak istedim. Evet, Bernard SHAW'ın geleceğin dinini haber veren haklı tespitiyle yazımızı noktalayalım "Bana öyle geliyor ki, İslam, değişen hayat şartlarına uyma imkan ve kabiliyetini gösteren yegane dindir." (Bernard SHAW)
Allah'a (Celle Celalühu) emanet olun.