Magazin/ Pop Kültür/ Küresel Cinnet Ortamında

  Her türlü çılgınlığın kitlesel boyut arzettiği ve bu nedenle normalmiş gibi sıradanlaştığı günümüzün, gencinden orta yaşlısına insanları en sarsıcı bir biçimde etkileyen fenomenik çılgınlığı cinselliktir. Dünya sevgisi, zenginlik ve mal-mülk edinme hırsı bir adım ilerdeki hortlamış çılgınlıklardır. Bu nedenle küresellik, kapitalizmin öncelediği insan tipini çok büyük bir rahatlıkla çepeçevre sarıvermiştir. Küresel çılgınlığa dönen bu sarmalın en içi halkasında cinsellik vardır.

Cinsellik insan fıtratıyla iç içe bir kavram ve değer olduğu halde, insanın insanlığının önemli bir boyutu olduğu halde, bugün neredeyse, insanı insanlıktan çıkaran, kendini sadece bir cinsel obje ya da meta olarak görmesine yol açan bir fetişizme dönüşmüş durumdadır. Öyle ki, insan sadece cinselliğiyle algılanır ve değerlendirilir hale gelmiş ve görsellik üzerinden cinselliği alabildiğine pazarlanan bir ticaret unsuru olarak değerlendirilmesi popüler kültüre ait bir dayatma olarak toplumların hayatına sokuşturulmuştur. Sonuçta, insanı içinden çarpan bir bumerang silahına dönüştürülmüştür. Televizyon proğramları, internet, msgn ve face book çılgınlığıyla da zirvelere taşınmış bir toplumsal fenomen haline gelmiştir. Artık insanlar birbirine ve topluma bu yolla galebe çalmanın fırsatçığını kovalamaya ve başkalarına verecekleri zararları önemsememeye başlamışlardır. Hele gençlik, dönemsel özellikleri nedeniyle hedef tahtasındaki en cazip canlı türüdür artık. Esrar, eroin, ekstazi ve diğer madde bağımlılıklarının verdiği zararın gerisinde değildir cinselliğin istismarının insan bedeninde ve özellikle ruhunda açtığı yaralar…

Hepsi de bir diğerinin öncülleyicisi haline getirilmiştir. Tüm bu çılgınlıklara "dur!" demenin yolu ise, güçlü bir eğitimle donanmış inançlı bir toplum olmaktan ve daha yüce gayeleri amaç edinmiş ya da bu gayelerin kendisine iyi bir eğitimle telkin edildiği bir toplumsal anlayıştan geçmektedir. Çılgınlığın aldığı tavizler, ancak böyle bir eğitim ve anlayıştaki tavizsizlikle iyiye, doğruya ve güzele dönüştürülebilir.

  Cinsellik Nedir?

Cinsellik insanlık tarihi boyunca ferdi, psikolojik ve toplumsal etkisi, güncelliği hiçbir zaman değerinden bir şey kaybetmemiş bir konudur. Ne ateizm ve dindarlık gibi inanç tercihlerine, ne fakirlik ve zenginlik gibi ekonomik durumlara, ne de ideoloji ve felsefelere göre hiçbir zaman değerinden bir şey kaybetmemiş bir insani değer olan cinsellik hakkında her zaman farklı görüşler, anlatımlar, deneyimler ileri sürüledursun; hangi cephesiyle ele alınırsa alınsın insanla en çok özdeşleştirilen konulardan biridir. Çünkü her insanın cinselliği vardır ve bu anlamda insandaki üstün enerjilerden biri olma gerçeği hiçbir zaman göz ardı edilemeyecektir. İnsanlığın cinsellikle ilgili macerası bazen Lut kavminde olduğu gibi toplumun tümünü kapsayan sapmalarla görüntülendiği, bazen de insanın en mahrem dünyasında bile kendini hür hissedemediği yetersizliklere gebe olabildiği, bilinen bir gerçektir. Oysa her iki tavır da, cinselliğin kendi doğasına ait değildir. Demek ki farklı mecralara çok kolay kanalize edilebilen bir yapısı da var cinselliğin. İnsanın bu sırlı ve mahrem dünyası bi şekilde yönlendirilmeye ve yerli yerince konuşulmaya, bölüşülmeye, bilgilendirilmeye muhtaç ve aksi halde istenmeyen etki ve tepkilere alabildiğince açık bir alan olma özelliği önlenemiyor… İnsanla ilgili her şeyde olduğu gibi cinsellikte de eğitim esas. Hele günümüzde bu gerçeği gözardı etmek, bilmeden telafisi zor acı ve mağduriyetlerin de önünü açıyor. Bu konudaki bilimsel birikimler de göz önünde bulundurulduğunda artık cinsel eğitime dair ihmallerin kasıtlı cinayetler sınıfına girdiğini anlamamız, görmemiz, bilmemiz gerekiyor.

  Cinsel Eğitim Şart mıdır?

Cinsel eğitim deyince, ilk önce herkesin aklına, kendisinden kaçtığı bir tarz, bir usul meselesi geliyor; yani tereddütler, çekinceler, sakıncalar. Hiç kimse ilk önce bu eğitimin artılarını, en azından bu konuda kendisinin neyi ne kadar bildiğini ya da bilemediğini önemsemiyor. Böyle bir psikoloji içinde bu soruya sağlıklı, ön yargısız ve keskin cevap vermek mümkün görünmüyor. Pek çok konuda ihlaslı olamadığımız gibi bu konuda da ihlaslı olamıyoruz. Oysa bir insanın derdiyle dertlenmek, bir mü'minin derdiyle dertlenmek, inanç umdelerimizin başında geliyor. Öyleyse ya bu konuda problemsiz yani "tuzu kurular" sınıfındayız (!) ya da toplumu ve kendimizi kandıracak gayr-i samimi bir tavır içindeyiz demektir. Herkes, taciz olarak algılamasın ve kendine ait olanı seçsin diyorum. Tababet(tıp) ilminin bir parçası olarak, ilim adına bu işi yürütmek zorunda olan ve bu konuda çalışan, toplumsal kaygıları olan insanlar zaten var ve olacaktır da. Fakat gerek kendi şahsi problemlerimizin çözümü gerekse içinde yaşadığımız toplumun sorunlarını çözmek adına, alabildiğine içine girmek zorunda olacağımız bir konudur cinsellik. Dolayısıyla cinsel eğitim denince aklımıza, hiç olmazsa gerektiği kadar bilgilenme diyebileceğimiz bir zemin gelmelidir. Eğer bu konuda konuşmak, düşünmek gerçekten yanlış olsaydı; ne Mesnevi'de bunun örneklerine ne de Marifetname'de izlerine rastlayamazdık.

Özellikle Hz.Peygamber'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hayatında, kadınıyla, erkeğiyle ve genciyle insan hayatının en mahrem alanına ait sorular bulamazdık. Ama öyle değil ve bu konuda alabildiğine insan hayatının her yönünü, her halini kuşatıcı sorularla donanmış bir anlayışı sorusuyla cevabıyla orada gözlemlemek mümkün. Bu konudaki gerçekler, nedense, asrımızın çok problemli bir asır olması nedeniyle, insanımız için de olabildiğince kışkırtıcı ve gerçeklerden kaçıcı bir boyut kazanmış durumda. Cinsel bilgiler hem çok cazip geliyor insanlara, hem de afakanlar basıyor bu konu konuşuldukça. Oysa bu konudaki bilgilenme, büyük oranda, insanların bilinçaltında büyük temizliklere, zihinsel rahatlamaya, sağlıklı düşünmeye kapı açacaktır. İnsanı koruma adına da ufuk açıcı bir eğitim zemini oluşacaktır. Özellikle bu konuda, kendinden habersiz insanlar durumuna düşmenin toplumdaki acıları defetmek değil, yaraları azdırmak ve kronikleştirmekten başka bir sonucu olamaz. Hani, "Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir." derler ya, onun gibi. O nedenle, cinsel eğitim şart mıdır, sorusunun cevabı, "cinsel bilgilenme şarttır." şeklinde olmalıdır.

  Toplumsal Sorunlar var mı?

  Yanlış bir yere, yanlış bir duruşla, doğru insanları temsil amacıyla oturulamaz. İnsan doğru yerde, doğru duruşla, doğru insanları temsilen oturmalıdır. Bizim duruşumuz bu olmalıdır. Aksi halde toplumda yanlış cinselliğin oluşturduğu şahsiyet kirliliği içinde hiçbir şey doğru yapılamaz. İyi niyet ve temenniler, eksik eğitimin getirdiği rezaleti telafi etmeye yetmeyecektir ve yetmemektedir. Konu sadece moral değerler adına çıplaklığın antitezi olmak gibi bir duruşla çözülemez. Daha yapılması gereken çok önemli çalışmalar vardır. Toplumda bu konudaki sıkıntılar, akıllara durgunluk verecek boyuttadır. Ve tedbir alınmazsa gittikçe büyüyen bir kartopu gibi ama simsiyah bir şekilde toplumun önüne seriliverecektir. Psikolojide "sorumluluğun yayılması" olarak işlenen bir konu hepimizin malumudur. Yerde bir hasta yatmakta ama hiç kimse yardım etmemektedir. Herkes bir diğeri için "o yardım etsin." diye düşünmektedir. Toplum da bu konuda bugün "canlı cenaze" gibidir. Ne öldüğünü kabul eder, ne de insanca yaşamak kabiliyetine yeterince haiz değildir. İnsanlar bu konularda problemleri varsa hiç şüphesiz, üroloğa, jinekoloğa ya da gerektiğinde psikiyatriste gider ve bilgilenir, problemlerinin çözümü için çaba harcar. En azından bu nev'iden problemlerini herkesle konuşmaz. Ehline, bilirkişilere müracat etmeyi tercih eder.

Toplumsal sorunlar, hiç şüphesiz ferdi sorunlardır. Çünkü böyle bir konuda hiç kimse kimseyi zorlayamaz. Toplumsal sorunlar adı altında ele alacağımız o kadar çok şey var ki. Yaygınlığı tartışma götürür ama ensest (aile içi) ilişkilerden muzdarip tek bir ferdin çektiği acı için bile, değmez mi akademik ve insan onuruna yakışır bir eğitim gerçeğini onaylamak…

Medyada cinsel tahrikle iç dünyaları tarumar olan ve her boyutta incinen, duygusal sömürüye maruz kalan insanların durumu için yapılabilecek hiçbir şey yok mu? Gerekeni yapabildiğimizi iddia edebilir miyiz? Ya da, affınıza sığınarak söylüyorum; hiçbir zaman terk etmemek zorunda olduğumuz, tebliğe muhatap "ümmet-i davet" kavramı içine giren milyonlarca insan olduğu gibi, bugün "ümmet-i icabet" adı altında Müslüman kimliğinin dışında yer alması mümkün olmayan halk, millet, toplum, cemiyet diye ifade ettiğimiz kitlenin cinsel sorunları hakkında acaba yeterince fikir sahibi olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Hayvanlara musallat olan insanların bulunduğu bir toplumda, insanların halet-i ruhiyesi hakkında bir fikriniz var mı? Bu insanlara hangi sıralama içinde neyi ya da neleri anlatmayı düşünüyorsunuz? Tacize uğramış ya da daha da ilerisinde incitilmiş, tecavüze uğramış insanlar için ne tür çözümler ürettiniz zihninizde? Bu sorulara verdiğiniz cevaplar yeterince doyurucu mu? Hayatında bir kez bile belli yanlışlıklara düşmemiş insanların dahi zihninden geçen vesveselere ne tür cevaplar verebilirsiniz? İnsanın içinden geçen bir kısım duyguların tahlilini sağlıklı ve doğru yönlendirici bir şekilde kim yapacak?

Yine toplumsal sorun haline gelmiş bir konu da "artmış boşanma oranlarıdır" Boşanma yaşının aşağılara inmiş olması da ayrı bir vakıadır. Ailelerdeki mutsuzluğun temelinde cinsel problemlerin payı yüzde kaçtır acaba hiç düşündük mü? Birbiriyle mutlu olmayı başaramayan insanlara kim, neyi, nasıl anlatacak? Hangi sağlıklı bilgi kaynağından beslenecekler? Bu işin hem insancası, hem islamcası nasıl ve kimler tarafından öğretilecek? Bu sorular böyle uzayıp gittikçe, bu konudaki kültürel boşluğun toplum hayatımızda açtığı yaralar daha iyi anlaşılacaktır. Öyle anlaşılacaktır ki; Psikiyatrist Doç.Dr.Kemal Sayar Bey'in "afet masası" dediği noktaya gelinecektir. İşte o zaman, bu konuda, istismar edilmemiş, popüler kaygılardan uzak, sağlıklı akademik düşünme biçimine sahip düşünüş, çalışma ve araştırmaların, insanlığa ne büyük hizmet olduğu, bir kez daha anlaşılacaktır.

Ehline Allah(Celle Celalühü) yardım etsin… 

  Kontrolsüz Eğitim, eğitim değildir…

Her zaman, her konuda sınırsızca harcadığımız bir söz var toplumda; "Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp." Bu söz, sanılanın aksine hiç şüphesiz cinsellik için de bir o kadar geçerlidir. Cinsellik bir ayıp ya da tabu alanı değildir. Gerektiğinde ilmi bir disiplin içinde, kültürel boyutta konuşulabilir. Siz hiç coğrafya ya da tarih eğitimi esnasında gülüşen insanlar gördünüz mü? Ya da tıp öğrencilerinin, kadavra eğitiminin üroloji seanslarında güle oynaya işledikleri bir konu mudur bu? İnsanın bu konudaki cehalet ya da yılışıklığına ait bir projeksiyon (yansıtma)dan başka bir şey değildir aslında bu tavır. Her konuda insanımız nasıl vulgarize (avamlaşma) olduysa, bu konuda da sıradan tavırlar içine girmiş ve mahalleli kültürüne mahkum olmuştur. Pek çok yerde maalesef cinsellikle ilgili konuşmalar "hep bir hallıyız" ya da "tencere dibin kara seninki benden kara" türünden sıradanlıklara gebedir. Akademik bir kültür içinde ve gereken ciddiyet planında ele alınmamıştır. Verilecek eğitimin insan onuruna yakışır bir halde olması da bu nedenle çok önemlidir.

  Cinsellik bir kurgu mu?

Cinsellik, ilahi kaynaklı vahiy kültürüyle çerçevesi çizilen bir "kurgu" halinde düşünülmezse, yani sağlıklı bir kurguyla kendi cinselliklerini yönlendirmezlerse; insanlar, ya da fikir sahipleri, cinselliğin değil, sapkınlığın doğasını korumak gibi komik bir duruma düşmüş olurlar. Oysa sapkınlık, adı üzerinde "sapkınlıktır." Cinselliğin doğası, aynı zamanda doğallığının çerçevesi çizildiğinde insanlık için bir değer ifade eder. Bunu da ancak vahiy kültürüyle çizmek mümkündür. Çünkü insanı insandan daha iyi bilen üst sistem, insana insanı tanıtan sistem, vahiy kültürüdür. Sağlıklı cinsellik ise bir "kurgu" meselesidir. Yeter ki doğru kaynaktan beslensin, doğru kaynaktan esinlensin, doğru kanallarda aksın… Aksi halde cinsellik, indi görüşlerin, şahsi paradigmaların esiri olur ki, insan bedeninin meşru zeminde bir bakıma beraberce kullanıldığı, birlikte zevk alındığı bu alanda da saçmalıklar, anlaşmazlıklar, bulaşıcı hastalıklar, gayri ahlaki ve hijyen dışı uygulamalar devam eder durur. İnanç tercihlerinden sonra, bu konu belki de insanlığın en büyük açmazlarından birisi olmaya devam etmektedir. Kadınıyla erkeğiyle binlerce insanın çırılçıplak soyunup fotoğraf pozu vermesi acaba başka neyle açıklanabilir. İnanç temelinde "haya" sorunu olarak ele alınan bu konunun doğru algılanması ve yanlışlıklardan geri dönülmesi için, cinselliğin doğru dürüst anlaşılması da kaçınılmaz görünmektedir. Aksi halde hakeza insanlığı tehdit eden AİDS gibi, çoğalarak devam etmeye aday görünmektedir.

  Ne yapılmalı?

En azından bu konunun ana başlıkları iyi bilinmeli, çevredeki gözlemler tecrübeye dönüşmeli ve bir eğitim nosyonu oluşmalı zihnimizde. Çevremizdeki insanların ruh halini çözümleme adına bu kadarı bile idrak edilemeyecekse eğer, o ortamı yeterince tanıdığımızı söyleyemeyiz. İnsanlar belli konularda en azından birbirlerinin sağlıklılık düzeyini bilmeli, gerektiğinde birbirine yardımcı olmalı ve birbirini tanımalıdır. "Kişinin aklından emin olmadan dinine kefil olmayın." peygamberî düsturuyla yaşamak ve başkalarını değerlendirmek durumunda olan bizler, çevremizdeki insanların akıl ve ruh sağlığı hakkında, iç ve dış dengeleri hakkında bir tecrübeye sahip değilsek eğer, bu, insan ilişkilerinde "karanlığa taş atmaktan" öte bir anlam taşımayacaktır bizim için.

Bu anlamda, cinsel yönden sağlıklı kişinin özellikleri, sağlıklı toplumun özellikleri, cinsel eğitimsizliğin yol açtığı sorunlar, cinsel eğitimde ebeveynlere düşen görevler, cinsel sorunların evlilik hayatına etkisi, erişkin cinselliği, cinsellikte ahlaki boyut, cinsel eğitimde yaş dönemleri ve zamanlama, çocuklarla iletişim, insan anatomisi, ruhsal ve bedensel cinsel beraberlik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, genel başlıklar halinde belirtilen konulardır. Tüm bunları bilmek, kişinin öz güvenini artırdığı gibi, zaman zaman oluşan problemlerde sakin bir şekilde düşünmesini sağlayacak, sağlıklı insan yetişmesi hususunda neyi ne kadar yapabildiğini kendi adına sorgulama imkânına kişiyi kavuşturacaktır.

Aksi halde hedeflerinden sapmış, yüce gayelerden uzaklaşmış bir gençlik, insanlık, toplumsal intiharın eşiğinde her şeyiyle hazır vaziyette beklemektedir.

Bu böyle biline…