Spor; çağımız bilgi toplumlarının gündemine giderek daha çok yerleşmektedir. Her yaşın boş zamanlarını değerlendiren güzel bir etkinliktir.
Sporcular üzerinde yapılan çok sayıda araştırmalar göstermiştir ki, fiziksel aktivite organlarımızın fizyolojik yaşlanmasını anlamlı biçimde yavaşlatmaktadır. Yine, düzenli fiziksel aktivite ruhsal hastalıkların sıklığını azaltmaktadır.
Sportif egzersiz, günümüz bilgileri ışığında vücudumuzun bütün doku ve organlarının sağlıklı çalışmasının garantisidir. Az çalıştırılan bir doku veya organ, artık fizyolojik becerilerinden uzaklaşır ve vücuda yabancılaşır.
Spor aktivitesi kişilere başlıca şu kazançları sunar;
1- Ruhsal yönden günlük yaşantının stresini azaltır.
2- Kişinin çevresiyle ilişkisini geliştirerek sosyal bütünleşmesini sağlar.
3- Kendine güveni arttırır.
4- Mesleki alanda kişiyi başarılı ve verimli yapar.
5- Spor, ruhsal ve kalp-damar hastalıklarına karşı en iyi koruyucu araçlardan birisidir.
6- Spor, insanlar arasında birlik, kardeşlik, dayanışma ruhunun gelişmesini sağlayan ve toplumun kendisine saygınlığını arttıran bir etkinliktir.
Günümüz uluslar arası spor yarışmalarında başarılı sporculara sahip olmak, ilgili toplumun sosyal ve ekonomik gelişmişliğini tamamladığının "bir simgesi" sayılmaktadır.
Endüstrisi ileri ülkelerde görüyoruz ki, büyük işletmelerin yönetimleri çalışanlarına, giderek yaygın ve düzenli biçimde (haftada 2-3 seans) spor yaptırmaktadırlar. Niçin mi? Çünkü; spor yapan personelin işletmede verimi artmaktadır.
Spor egzersizleri, kişileri psikiyatrik rahatsızlıklara da dirençli kılmaktadır.
Öte yandan, spor yapanlar, aynı şartlardaki spor yapmayanlara kıyasla, çoğunlukla daha kültürlü ve esprili insanlar olarak tanınırlar. Bu kimseler fiziksel ve ruhsal yönden daha güçlü beden ve beyin yapısına sahiptirler. Sporcu kendisiyle ve çevresiyle kavga değil, uyum içerisindedir. Kısaca sporcu kültürlü, sağlıklı ve mutlu kişidir. Bu bakımdan, spor toplumlarda amaç değil, araç durumundadır.
Bir ülkedeki verimlilik ve gelişmişlik düzeyi, o ülkede bulunan genç neslin kişisel performanslarıyla paralel yükselir. Ülke nüfusunun genç yaştaki birey sayısı ne kadar fazla olursa, gelişme ve ilerleme kapasitesi o derece yükselmeye elverişlidir.
Peki gençlik bu gelişmişlik savaşında kendisini ne kadar ve hangi düzeyde eğitiyor ?
Hangi alanda ne işle meşgul olursanız olun temel bir gerçekle karşı karşıyasınızdır. O da; "verimli olabilmek için sağlıklı kal"
Sağlıklı kalmanın birkaç önemli unsuru vardır. Bunlar başlıca; iyi beslenme, yeterli uyku ve dinlenme, stresten olabildiğince uzak durma, sigara-alkol ve zararlı maddeleri kullanmama, yeterli ve düzenli spor yapma.
Çevremize baktığımızda görüyoruz ki gençlik trend adı altında gürültülü ortamlarda zararlı maddeleri kullanarak, sabahlara kadar uyumadan, heyecan adı altında sürat yarışları yapmakta, sağlığı tehdit eden her türlü etkeni uygulamakta ve günden güne kendisini yıpratmaktadır. Gelişmiş ülkelerde bu tehlike fark edilmiş ve spora teşvik adı altında ülke çapında büyük ulusal spor projeleri oluşturulmuş, spor tesisleri arttırılmış ve gençler spora teşvik edilmiştir.
Türk milleti olarak çoğumuzun farklı alanda kullandığı bir söylem vardır. "Bana bir şey olmaz". Genelde hepimiz bu sözü bir şekilde bir yerlerde söyleriz. Hasta olduğumuzda doktora gitmeyiz. Sakatlıkları önemsemeyiz. Sigara alkol kullanımını ciddiye almaz hatta bizlerde kullanırız. Özellikle genç neslin çok sayıda olduğu ülkemizde bizler; gençlere örnek olmalı, onları iyi ve verimli alanlara yönlendirmeliyiz.
Spor ülkemizde ne zaman lüks değil ihtiyaç haline gelirse, o zaman ülkemiz kalkınmış olacaktır. Genç nesli kötü koşullu ortamlardan spor tesislerine çektiğimiz an ülkemiz kazanmış olacak.
Gençlik döneminde farklı sıkıntılar içerisinde olan birey, spor sayesinde hem fiziksel kapasitesini, hem de psikolojik yapısını sağlamlaştırdığı için, hayat mücadelesinde daha güçlü, icraat içerisinde bulunduğu iş alanında da daha verimli olacaktır. Spor aktivitelerini de düzene koyduğunda zararlı maddelerden gün geçtikçe uzaklaşacak, farklı insanlarla tanışıp sosyal kaynaşma sağlayacak, düşünce yelpazesini geliştirecektir. Böylelikle genç birey daha olgun, daha yapıcı ve sabırlı bir karakter sahibi olacaktır. Bu yapıda, kesinlikle kendisine hayat mücadelesinde pozitif sonuçlar sağlayacaktır.
Özellikle son dönemlerde ailelerin üniversite sınavlarına girecek çocuklarına sporu yasaklamaları çok yanlıştır. Öyle ki her genç ders çalışma saatleri dışında 2-3 saatini ama gezerek, ama internette sörf yaparak ve hatta kötü ortamlarda bulunarak geçirmektedir. Peki bu boş zamanı sabit ve düzenli spor tesisinde, spor yaparak geçirmesinde ne zarar olacak? Hiçbir zarar olmayacaktır. Profesyonel sporcuların yaptığı aktif antrenmanlar dışında spor yapmak ne insanı çok yorar, ne de zeka seviyesini düşürür. Tam tersine düzenli ve seviyeli egzersiz vücut yapısını sağlamlaştırırken aynı zamanda nöromüskular (sinir) sistemi olumlu yönde etkiler ve daha pratik ve hızlı düşünmemizi sağlar. Aileler şunu bilmelidir ki; sınav öncesi son akşam ve sınav sabahı çocuğa yedirilen tatlı ve diğer uyarıcı besinler yerine çocuğunuzu hazırlık döneminde düzenli egzersize yönlendirirseniz daha iyi performans alma olasılığınız yüksektir.
Gençlik döneminin en büyük sorunlarından biri de aşırı gergin olmalarıdır. Arkadaşlarına çok bağlı olan ergenlik yaşındaki bireyler de büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntıları spor ile iyi ve verimli bir şekilde aşma fırsatı varken tam tersine bireyi kısıtlama yolunu seçerseniz sadece genç bireyi değil kendinizi de sıkıntıya sokmuş olursunuz.
Çocuk ve ergen gençlerde oyun ve spora katılımın nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz;
1- Engellenme bireyde kaygıya neden olur ve kaygıdan kurtulmanın bir yolu olarak kişi, oyun ve spora katılır. Engellenme, id'in enerjisinin başka bir tarafa yöneltilmesi ve boşalımına engel olunmasından kaynaklanır. Bu fazla enerjinin toplumsal olarak kabul gören bir tarzda boşaltılması spor ve oyun sırasında mümkün olabilmektedir.
2- Oyun oynayan çocukların davranışları izlenecek olursa, bu davranışlar çocuğun psiko-seksüel gelişim evrelerindeki bir çatışmayı yansıtabilir. Bu sayede çocuktaki sıkıntının kaynağı belirlenebilir. Dolayısıyla oyun, çocuğun kendi sıkıntılarının üstesinden geldiği, bu sayede hem kendini hem de gerçek üzerinde hakimiyet kurmayı başarmada bir araç olmaktadır. Bu araç olma isteği çocuğun oyun davranımlarına yönlenmesini sağlar.
3- Çocuk, oyun ve sporda, sürekli gelişen becerileriyle kendi duygusal, fiziksel ve zihinsel kapasitesini sınama olanağı bulur.
4- Çocuk, eğer bulunduğu ortamda pasifse, oyun ve spora katılarak daha aktif ve diğerlerini kontrol edici roller üstlenebilir.
5- Oyun ve spor sayesinde çocuk, daha önceleri hoşlandığı hareketlere geri dönme olanağı bulur.
6- Ergenlik çağındaki bir genç bu dönemde aileden kopma, kimliğini bulma, benliğine egemen olma gibi durumlarla karşılaşır. Ergenin saldırgan dürtülerine hakim olması ve cinsel dürtülerini bütünleme çabası bir çıkış olarak spora katılımla olabilir. Böylece artan gerilim toplumunda kabul edebileceği bir şekilde sembolik olarak sporda ifade edilebilir.
Bilgilerden de anlaşıldığı gibi spor'un gençler üzerinde kötü değil tam tersine iyi sonuçlar doğurduğu, gelişimine yardımcı olduğu görülmektedir.
Aileler çocukların büyüme ve ergenlik döneminde, ilerleme kaydeden genç bireylere sporu benimsetmeleri, bu benimsemeyi sürekli bir davranış haline getirmeleri gerekmektedir. Unutmamalıyız ki artık gençleri kontrol altına almak daha da zor. Tavsiyede bulunduğumuz ya da onun için kesinlikle iyi olduğuna inandığımız hareketler, uygulamalar genç bireylerin hoşuna gitmeyebilir yada uygulanmayabilir. Kimlik oluşturma, cinsel farklılıkların kabulü, toplumdaki sorumluluklarının artması, gelecek için kendini belirli sınavlarda kanıtlaması, arkadaşlara olan aşırı düşkünlük gibi birçok stresin içerisinde bulunan genç, spor sayesinde rahatlama ve pozitif motivasyona ulaşabilecekken aile tarafından kısıtlamaya sokulursa sonucu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Küçük bir anekdotla konuya devam etmek istiyorum. "Ali karnesini aldığında iki zayıfı olduğunu görmüş ve haliylen üzülmüş. Eve geldiğinde babası onun kapıda karşılamış. Birlikte salona geçmişler. Baba karnedeki zayıfları görünce Ali'ye çok kızmış. Hakaretler etmiş. Sonradan ileri gittiğini anlamış ve oğlunun gönlünü almak için farklı bir yerden konuya devam etmek istemiş. Aliye demiş ki; oğlum Atatürk senin yaşındayken bütün dersleri PEKİYİ'di. Ali konunun nereye varacağını anlamış ama hazırmış cevabı. Evet baba demiş benim yaşımda Atatürk'ün bütün dersleri Pekiyi'di ama senin yaşındayken de Cumhurbaşkanıydı...
Bakınız bizler bir kimseye örnek olurken uygulama kısmını hiç yapmadan sözlerle işi yürütmeye çalışırız. Gençlere sigara-içki hatta alkol almalarını yasaklar ancak karşılarında çekinmeden bu maddeleri kullanırız. Derslerde başarılı olmalarını ister ancak çoğu zaman ne uygun bir ortam yaratırız, ne de gerektiğinde yardım da bulunuruz. Üniversiteye gidecek bir öğrenci velisi olarak çocuğun istediği mesleği sormak aklımıza bile gelmez. Eğer bizim değil de kendi istediği bölümü seçerse ona karşı tavır bile alırız. Yanlarında kitap okumaz ama onlar okumadılar diye azarlarız. Spor yapmaz ancak onlardan sağlıklı ve sportmen olmalarını isteriz. Spor alanlarına yollamak yerine internet cafeler de vakit geçirmelerine izin veririz.
Gerçek şudur ki yönlendirme iyi rehber olabilme kabiliyetiyle birebir alakalıdır. Çocuk ve Genç rehberinden ne görürse onu uygulamaya çalışır. Bizler hem verimli ve aktif aynı zamanda iradesi kuvvetli gençler arzulayacağız, hem de bu sonuçlar için hiçbir girişimde bulunmayacağız. Böyle bir şeyin olması mümkün değildir. Unutmayalım ki spor yapan birey genç ve güzel görünür. İradesi güçlenir, düşünce kabiliyeti gelişir. Zorluklar karşısında yılmaz, kendisini kontrol edebilme özelliği artar. Öyleyse yapılması gereken bellidir. Hem kendimiz spor yapalım hem de genç nesle sporu sevdirelim. Gençlerimizi spor la hem geliştirelim hem de kötü alışkanlıklardan uzak tutalım. Böylesi sizin için de doğru olan değil mi? Şimdi den iyi egzersizler...