Sohbet; " Tarikat Tümden Edeptir"

Tarikat, tümden edeptir. Darb-ı meseli meşhurdur. Edepten sıyrılmış kimse, Yüce Allah'a vasıl olamaz. Şayet mürid, bazı edeplere riayette kendini kusurlu görür ise., onların edasında layıkı veçhile tam duramadığını, çalışmak sureti ile onların uhdesinden gelemediğini anlarsa., ondan bu kusuru affa uğrar. Lakin, kusurun itirafı mutlak surette lazımdır. Edeplere riayet edemediğini anlarsa., bu hali ile de, nefeini kusurlu saymaz ise... böyle bir şeyden Allah'a sığınmak gerek.. Zira böyle bir kimse, o büyüklerin bereketlerinden mahrumdur. Bir şiir;

Olmaz ise bir kimsenin saadet ikbali;
Fayda vermez ona Peygamberi görme hali.. Evet..

Şeyhin teveccüh ve himmeti bereketi ile mürid, fena ve beka mertebesine ulaştığı zaman, kendisine ilham ve feraset yolu da zuhur ederse.. şeyhi dahi bunu kabul edip onu doğrular ve kemaline şehadet eder ise.. işte o zaman, müridin şeyhine muhalif davranması yerinde olur; ama ilhama dayalı olan bazı işlerde.. o ilhamının muktazası ile de amel edebilir. İsterse şeyh katında onun aksi tahakkuk etmiş olsun., çünkü mürid, artık taklid (uyma) bağından kurtulmuştur. Bu hali ile onun için taklit, hatadır. Görmez misin ki: Ashab-ı Kiram, bazı içtihada dayalı meselelerde ve münzel olmayan hükümlerde Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimizin reyine muhalefet etmişlerdir. Bazı kerelerde doğru olan, Ashab tarafından bulunmuştur. Bu mana, Ulu'l Elbab olan ilim erbabına gizli değildir.

Üste anlatılan manadan anlaşılmış oldu ki: Kemal ve ikmal mertebesine ulaştıktan sonra, muhalefet caiz olup edep dışı haretketten de uzaktır. Belki edep orada doğrudan doğruya bu muhalefettir. Nitekim Ashab-1 Kiram kemai manada edep sahibi idiler; Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimize uyma dışı bir harekette de bulunmazlardı.

Bu manadan olarak, İmam Ebu Yusuf, içtihad mertebesine ulaştıktan sonra, İmam-ı Ebu Ha-nife'ye uyması hatadır. Doğru olan, kendi görüşüne tabi olmasıdır; Ebu Hanife'nin reyine değil.. Şu mesele meşhurdur ki: imam Ebu Yusuf, Ebu Hanife ile altı ay Kur'an'ın mahluk olup olmadığı üzerine münazaa etmiştir. Bunu bizzat, îmam Ebu Yusuf anlatmıştır. Allah onlara rahmet eylesin. Herhalde duymuş olacaksın:

— Sanatın tekmili, fikirlerin katılması iledir.

Cümlesi meşhurdur. Eğer sanat, bir fikir üzerinde kalıp dursa., onda bir ziyadelik ve yenilik olmaz. Sibeveyh'in zamanındaki nahiv ilmini görmez misin ki., değişik görüşler ve ayn ayn fikirlerle aslının yüz misli daha artıp kemale ulaşmıştır. Ancak, o ilmin binasını kuran, onun temelini atan Sibeveyh olduğundan, fazilet onundur. Fazilet evvellerin ise de, kemal son gelenlerindir.

Bu manada gelen şöyle bir hadis-i şerif vardır: — "Ümmetim, yağmur gibidir. Evveli mi ha yırlıdır, ahiri mi bilinmez?.."

BAZI MÜRİDLERİN ŞÜPHESİNİ GİDERMEK ÜSTÜNE TEMBİH

Bilesin ki, Müridler demişlerdir ki: — Şeyh öldürür ve diriltir. Öldürmek ve diriltmet, şeyhlik makamının levazımı (ayrılmaz parçalan) arasındadır. Burada diriltmekten murad: Ruhun di-riltilmesidir; cismin değil.. Öldürmekten murad ise.. Ruhun öldürülmesidir; cismin değil...

Hayattan ve ölümden murad: Fena ve bekadır. Bu ikisi, velayet ve kemal makamına ulaştınr. Kendisine uyulan şeyh ise.. Sübhanallah'm izniyle bu iki şeyi tekeffül etmiştir. O zaman, bu iki şeyin her biri şeyhe lazımdır. Bu durumda:
— Öldürür ve diriltir.. Cümlesinin manası şu olur:
— Fenaya ve bekaya ulaştırır.

Esas manasıyla öldürme ve diriltme işinde şeyhlik makamının bir dahli yoktur.

Kendisine iktida edilen şeyhin durumu, kehribar gibidir. Kendisiyle münasebeti olan her şey ardından gider; onun cazibesine kapılır. Mesela: Kehribara nisbetle saman çöpü gibi., tam manası ile ondan nasibini alır.

Harika haller ve kerametler, müridlerin cezbesi için değildir. Müridler, şeyhe manevi münasebetle cezb olup dururlar. O kimselerin ki, bu büyüklerle münasebeti yoktur: onlann kemalet nimetlerinden mahrumdurlar. İsterse o büyükerin kerametlerinden han tanesini müşahade etsinler. Bu mana için yerinde olur ki: Ebu Cehil ve Ebu Leheb şahit tutula.. Bundan başka Sübhanallah küf far için şöyle buyurdu:

— "Onlar, bütün ayetleri görseler yine onlara iman etmezler. Hatta o kafirler seninle çekişmeye girdikleri zaman şöyle derler:
— Bu evvellerin masalından başka bir şey değil.." (6/15)

Vesselam..

Ekim 1994