Seyyid Vasıf Geylani Efendi Hakk’a Yürüdü

Seyyid Vasıf Geylani Efendi ilmi ile âmil veli bir zat…

Âlimler kolay kolay yetişmiyor. Vasıf Geylani hayata gözlerini açtığı andan itibaren, irşad ile vazifeli babaları Şeyh Seyyid Muhammed Sıddık Geylani Hz.’nin yanında ilk eğitimini almaya başladı. 

Geylani ailesinin Türkiye’deki temsilcileri olan bu aileyi biraz tanıyalım:

Hicri 600 ile 700 yılları arasında Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin 4. nesil torunlarından Seyyid Ahmed Zahiruddin el-Kadiri, Bağdat’tan Suriye’nin Hama şehrine hicret eder. Seyyid Ahmed Zahiruddin, Hama şehri merkezinde Asi Nehri üzerinde “Medrese El-Kadiriyye Külliyesi”ni inşa eder. Bu külliye 1980 yılına kadar Selçuklu mimarisi taş yapı olarak ayakta idi. 1980‘li yıllarda meydana gelen Hama hadisesinde, maalesef bu güzel eser yerle bir edildi. Bu güzel eserin fotoğrafları arşivlerde bulunmaktadır. Hama’da binlerce Ehl-i Beyt’i katleden zihniyet maalesef bugün yüzbinleri katletmiştir. 

Seyyid Ahmed Zahiruddin Hazretleri oğullarından Seyfuddin Yahya’yı külliyenin başına geçirerek, Hama’dan Garzan, yani meşhur Kurtalan ekspresinin son durağı olan Siirt Kurtalan bölgesindeki Garzan Nehri üzerinde bulunan Erzen şehrine hicret etti. Burada da bir külliye inşa etti.

Bu medrese sayesinde Seyyid Ahmed Zahiruddin Hazretleri’nin derslerini dinleyen, şehir merkezinde ve bölge genelinde yaşayan gayrimüslim gençler gruplar halinde süratle İslam dinini kabul ettiler. Seyyid Ahmed Zahiruddin Hazretleri burada bir müddet sonra şehid edildi. Seyyid Ahmed Zahiruddin Hazretleri, gençlerin derslerine iştirak edip Müslüman olmalarını engelleyemeyen ve bu durumu hazmedemeyen gayrimüslim din adamları tarafından şehit edildi. Şehit edildikten sonra kuyuya atıldı. Şu anda Erzen şehrinin girişine yakın bir yerde kuyunun yeri bilinmektedir. Ve halk arasında Şeyh Ahmed Kuyusu olarak bilinmektedir. Daha sonra cenazesi Müslümanlar tarafından kuyudan çıkarılarak nehrin öbür yakasında bulunan Biriki mevkiinde defnedildi.

Seyyid Ahmed Zahiruddin Hazretleri’nden sonra gelen oğlu Seyyid Ali Geylani Hazretleri de onun yanına defnedildi. Fakat halk arasında Seyyid Ali Biriki adı ile meşhurdur. Bölge ise Birika Seyyid Ali ismi ile meşhurdur. Seyyid Ali’nin oğlu olan Seyyid Hasan, Teylan köyüne gelip orayı inşa etmiştir.

Seyyid Vasıf Geylani, Teylan’ı anlatırken “Teylan, Arapçadan gelir ve iki tepecik anlamındadır.” buyururlardı. Vasıf Geylani Hazretleri’nin babası Şeyh Seyyid Muhammed Sıddık Geylani Hazretleri, Doğu Anadolu bölgesinde herkes tarafından tanınan bir seyyid ve irşad ile vazifeli bir İslam âlimidir. Seyyid Muhammed Sıddık Efendi kerameti zahir bir velidir. Siirt’in Kurtalan ilçesi Cimzer köyünden Hacı Emin, genç yaşta Seyyid Muhammed Sıddık Hz. ile birlikte Medine’de Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) kabrine giderler. Tüm hacıların önünde gerçekleşen bir olay olur. Peygamber Efendimiz’e seslenir ve mübarek ellerini öpmek ister ve muradına erer. 

Vasıf Geylani Efendi böyle bir babanın evladıdır. Kendisi küçüklüğünü şöyle anlatır:

“Babam ben küçük yaşta iken Maraş, Adıyaman, Antep, Urfa, Diyarbakır, Batman ve Van bölgelerine merkep ile irşada çıkar ve günlerce gelmezdi. Bazen beni de yanında götürürdü. Tüm köylülerin hatırını sorar, onlara camilerde sohbetler eder ve bu hizmetlerini de “Bila Bedel” yani ücretsiz sadece Allah için yapardı. Bu ziyaretlerinde küsleri barıştırır, kan davalarını sonlandırırdı. Ayrıca insanların dertleriyle dertlenir, sorunlarını çözer, onlara rehberlik hizmeti verirdi. Bundan dolayı hâlâ o civar köylüleri beni gördüklerinde bana karşı büyük bir hürmet gösterirler. Sohbetlere davet ederler…” 

Vasıf Geylani Efendi, 14-15 yaşlarına geldiğinde medrese, zamanının çoğunu geçirdiği evi olur. Bir yandan eğitimine devam ederken bir yandan da medresenin sorumluluklarını üstlenmeye başlar. 

Vasıf Geylani Efendi ilk gençlik yıllarını şöyle anlatır. “Köylüler avlanmaya giderlerdi. Ben de merak saldım. Tüfeği aldım ve ava çıktım. Dolaştım dolaştım bir kuşa silah atmadan geri geldim. Kuşlara kıymayı, onların canını almayı hoş görmedim. Köye geri geldim ve bir daha avlanmaya çıkmadım.”

Medrese yıllarında bir köylü gelir ve kendisinden, tarlaya gelen kuşların bir daha gelmemesi için bir dua yazmasını ister. Vasıf Geylani medresede olduğu için kütüphanede araştırır ve bir dua yazarak köylüye verir. Köylü aynen dediği gibi tarlada duayı yapar. O tarlaya bir daha kuş gelmez. Bu olayı duyan babası kendisini çağırarak; “Biz muskacı değiliz, bir daha böyle bir şey yaptığını duymayacağım.” şeklinde uyarılarda bulunur.

Babasının vefatından sonra abisi Şeyh Seyyid Muhammed Faik Geylani (k.s.) irşad ile görevlendirilir. Ağabeyinin ani vefatının ardından önce makama geçmek istemez. Sebebine gelince onun hayali hep medresede ilim ile uğraşmak olduğundan kitaplarından ayrılmayı istemez. Lakin bir rüya görür. Rüyasını babasının Halifesi Hasan Efendi’ye anlatır. Hasan Efendi de “Ben de seni bekliyordum, çünkü ben de bir rüya gördüm. Babanın emaneti olan halifeliği sana veriyorum. Zira sen vazifelisin.” diye görevini verir. 

Doğudaki terör hadisesi medreseyi ve yaşam koşullarını etkiler ve aile bireyleri ekseriyetle İstanbul’a gelir. Medrese ve irşad faaliyetleri her zaman devam eder. 

1994 yılında kendisi ile Eminönü’nde tanıştığımızda onu çok sevdim. Mütevazı kişiliğinin yanında esprili ve açık sözlü olduğu için kendisine hayran kaldım. Kendisi hakkında şöyle derdi: “Kim benim için ‘Vasıf keramet gösteriyor.’ derse yalan söylemiş olur, inanmayın. Fakat ‘Vasıf Geylani Seyyiddir, Vasıf Geylani dört mezhebe göre fıkıh konusunda uzmandır.’ derse buna inanın. Çünkü ben Ehl-i Beyt olmakla ve ilim sahibi olmakla övünürüm.” 

Hayatta iken kendilerini tanıştırdığım Kasım Yağcıoğlu Hocaefendi bir gün vaazında onun hakkında şöyle buyurdu: “Bugün buraya bir Seyyid geldi, Vasıf Geylani… İstanbul’daki tüm ulemanın içinde ilk üç sırada bir âlimdir. Bana göre ise birinci sıradaki bir âlimdir…” 

Vasıf Geylani Efendi’nin tebliğinin önemli bir yönü basındır. Vasıf Geylani basın ve yayın yolu ile hizmet etmeyi seçmiştir. Kendisi ile tanıştığımız zaman kendisi küçük risaleler yazar ve bu risaleleri meccanen dağıtırdı. Feyz Dergisi’nin Kurucusu Şenel İlhan Beyefendi’nin hizmetini çok beğendiğini ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yolunda hizmet etmek için en uygun bir yer olduğunu beyan ederek ilk röportajını 1995 yılında Feyz Dergisi’ne, basın ve yayının önemi hakkında vermiştir. Vasıf Geylani Efendi kendisi şöyle buyurmuşlardır: “Şenel İlhan Beyefendi’nin kurduğu dergide gönüllü olarak çalışmak istiyorum. Her sayıda dergide yazı yazacağım ve bürolarda sohbetler edeceğim…” Bu vesileyle 1995 yılından beri birlikteliğimiz devam etmiştir.

Eyüp Sultan Feyz Dergisi bürosunda dört yıl boyunca her hafta tefsir sohbetlerinde bulunmuştur. Kendinden çok ama çok istifade ettik. 

Feyz Dergisi basın mensubu olduğum için beni her gittiği yere davet ederdi. Başbakan Binali Yıldırım’ın kanaat önderleri toplantısına yine birlikte katılmak nasip olmuştu. 

Seyyid Vasıf Geylani ince ruhlu bir kişidir. Kendisinin sanatçı yönü pek bilinmez. Kendisine ait beste ve güftesi olan “Bülbülü Şeyda” isimli Peygamber Efendimiz (s.a.v.) için bir naat ve ilahi kasetini kendi güzel sesi ile söylemiştir. Basılı ve basılı olmayan şiir kitapları vardır. Sanatçı olan Berdan Mardin’i kendisinin bu şair yönünü bildiğinden ziyaret ederdi. Ayrıca zaman zaman TRT ŞEŞ kanalına katılır sohbet ederdi. 

Her dönem siyasilerin uğrak yeri olmuştur ama o hiçbir zaman siyaset ile uğraşmayı uygun bulmadı. Fakat memleket meselelerine kafa yorar, yanına gittiğimde durum değerlendirmesi yapar ve yanına gelen siyasetçilere görüş ve düşüncelerini memleketin hayrı için dillendirmekten geri durmazdı. Türkiye’de Geylanilerin manevi lideri olduğu halde hiçbir siyasetçiden ne bir şey istemiş ne de ima etmiştir. Fakat kendisi, yıllarca dış mihraklarca beslenen ve memleketin başına bela olan gruplara karşı ihtiyatlı davranılması gerektiğini defaten söylerdi. Kendisine, millete hizmet için oy istemeye gelenlere şu soruyu sorardı: “Mademki millet için rey istiyorsun, zamanı gelince millet için koltuk sevdasından vaz geçebilir misin?”

Fas devlet başkanları Geylani ailesinden olduklarından Fas’a gittiğinde devlet başkanlarına uygulanan en üst düzey protokol uygulanırdı. Bu kadar çevresi ve etki alanı olduğu halde kibir ve enaniyetten uzak yaşadı.

Seyyid Vasıf Geylani deyince kendisinin yine pek bilinmeyen bir yönü de Türkiye’de Seyyidler hakkında detaylı bilgisi olduğu için tabii bir şekilde “Nakibu’l-Eşraf “ görevini yapmasıdır. Özellikle Doğu Anadolu’da kimin Seyyid olduğunu, hangi ailelerin ma’ruf olduğunu sadece kendi yaşı itibari ile değil baba ve dedelerinden gelen bir Seyyidlik kültürü ile bilirdi. Bu konuda kendisi özel sohbetlerinde detaylı bilgiler verirdi. 

Şenel İlhan Beyefendi, beni Vasıf Geylani’ye hizmet et diye görevlendirmişti. Bundan dolayı ben kendilerini sık sık ziyaret eder; kitaplarının, makalelerinin yazımı ve tashihi için çalışmamız olurdu. Şenel İlhan Beyefendi’nin nezaketine duygulandığı için “Evladım benim dört oğlum var, beşincisi sensin.” derdi ve bunu yazılı olarak vermişti. 

Seyyid Vasıf Geylani Hz. ile son olarak hazırladığımız dua risalesine basım onayı vermişti.

Türklerden, Kürtlerden ve Araplardan birçok muhibbanı vardı. Her yerde “Bana ‘Seyyidim!’ deyin, çünkü ben Seyyidim. Âlimliğim bir unutkanlık ile elden gidebilir ama Seyyidliğim elden gitmez.” diyerek birlik ve beraberliğe vurgu yapardı. Arapça, Kürtçe ve Türkçe sohbet ederdi. Tek derdi birlik ve beraberlik idi. Vatanımızı bölmek isteyenlerin ırkçılık belasını bize musallat ettiklerinden bahsederdi.

Seyyid Vasıf Geylani Hazretleri’ni çok özleyeceğiz. Âlim, fazıl ve veli bir zat idi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, makamının âli olmasını niyaz ediyoruz.