Selma Hanım, bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1959 Tokat doğumluyum. Aslen de Tokatlıyım, ilkokulu ve ortaokulu Tokat’ta okudum. Şenel İlhan Beyefendi’yi eşimden ve çevreden duyup tanıdıktan sonra kendisine karşı çok muhabbet duyduk. Onun nezdinde Ehl-i Beyt’i daha yakından tanıma şansımız oldu. Ehl-i Beyt’i tanıdıkça kendilerine muhabbetimiz daha da ziyadelendi ve kuvvetlendi.
Feyz Dergisi’yle nasıl tanıştınız?
Feyz Dergisi yayın hayatına girmeden önce Şenel İlhan Beyefendi’yi tanıyordum. Şenel İlhan Beyefendi’nin bir dergi yayınlama niyeti olduğunu duyuyordum. Allahu Teâlâ, Şenel İlhan Beyefendi’ye 1991’de Feyz Dergisi’ni yayınlamayı nasip etti.
Eşiniz Sami Bey’le nasıl tanıştınız?
Sami Bey’le aile görüşmeleri vesilesiyle tanıştık. Ben Halk Eğitime gidiyordum, Sami Bey’in annesi de orada aşçıydı. “Ben oğluma dürüst, terbiyeli bir kız arıyorum.” diyordu. Ailece istemeye geldiler, Allah da nasip etti, Sami Bey’le evlendik.
Evlendikten sonra bir süre Tokat’ta yaşadınız.
Evet, bir süre Tokat merkezde yaşadık, daha sonra Erbaa’ya gittik. Daha sonra Şenel İlhan Beyefendi Ankara’da yeni bir hizmet başlayacak deyince biz bu vesileyle 1993’te Ankara’ya taşınmış olduk.
Umrede ve türbe ziyaretlerinizde Şenel İlhan Beyefendi’yle ilgili manevi olaylar yaşadığınızı biliyoruz. Bunları okuyucularımız için anlatır mısınız?
Rabbim 2013 yılında umre yapmayı nasip eyledi, bir bayan grubuyla umreye gittim. Kâbe’yi tavaf ederken ayağım tökezledi, neredeyse düşecektim. Tam o anda Şenel İlhan Beyefendi’yi gördüm “Korkma, ben senin yanındayım.” dedikten sonra gözümü açtım. Allah deyip cezbelendiğimde yanımdaki kızı farkında olmadan sarsmışım, kız da “Beni niye tutup sarstın Selma teyze?” dedi. Ben de “Ben Ehl-i Beytim’i gördüm, Şenel İlhan Beyefendi yanımdaydı.” dedim.
Kabri Ankara’da bulunan mübarekleri de fırsat buldukça ziyaret ediyorum. Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni ziyarete gidiyorum, rabıta yapıyorum. Önce Allah’tan istiyorum, sonra Şenel İlhan Beyefendi hürmetine istiyorum. Hacı Bayram Veli Hazretleri Şenel İlhan Beyefendi’yi çok seviyor. Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni ziyaretim sırasında rabıta yaparken bir keresinde Hacı Bayram Veli Hazretleri ve Şenel İlhan Beyefendi’nin zahiren canlı canlı sohbet ettiklerini gördüm. “Seyyidim! Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni ziyarete geldim.” dedim. Kulağıma derinden gelen bir seste, Şenel İlhan Beyefendi bana: “Ben mübareğe ara ara gelirim, muhabbetimiz olur.” dedi.
Hacı Bayram Veli Hazretleri bize gerçekten çok muhabbetli.
Bu olayı eşim Sami Bey’e de anlattım: “Ben Şenel İlhan Beyefendi’yi gördüm, o kadar mutluydu ki Hacı Bayram Veli ile sohbet ediyordu.” dedim. Sami Bey de bana: “Şenel İlhan Beyefendi zaten Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni çok seviyor, bize yakınlığını yer yer anlatır.” dedi. O günden beri her cuma Hacı Bayram Veli Hazretleri’ne gitmek isterim, fırsat buldukça ziyaret ederim.
Bir keresinde de Bağlum’da Abdülhakim Arvâsî Hazretleri’nin kabrinde rabıta yaparken, Abdülhakim Arvâsî Hazretleri ve Şenel İlhan Beyefendi’nin zahiren canlı canlı neşeli, muhabbetli, tebessümlü bir şekilde sohbet ettiklerini gördüm. Allahu Teâlâ bana bunu da gösterdi hamdolsun.
Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni en son ziyaretinizde yaşadığınız olayı anlatabilir misiniz?
Eşim Sami Bey ile bir cuma namazı öncesi Hacı Bayram Camii’ne geldik, o sırada sela okunuyordu. Abdest almadan hemen önce bir yere oturdum. Kaza geçirmiş olduğu halinden belli olan, koltuk değnekleriyle yürüyen, çok şık ve modern giyimli, uzun boylu bir hanımefendinin bahçeden yanımıza doğru geldiğini gördüm. Bize doğru yaklaşırken bir taraftan da yanından geçtiği gülleri seviyor, ardından elini kokluyordu. İlginç ki o kadar kalabalığın içinde sadece benim gözümün içine baka baka geliyordu. Gözleriyle beni göz hapsine alarak yanımıza kadar geldi. Yanımıza gelince “Selamün aleyküm.” dedi ve yanıma oturdu, oradaki herkes hanımefendinin selamını aldı ve hanımefendinin başına toplanmaya başladılar. Bu durumdan rahatsız olan hanımefendi beni işaret ederek: “Müsaade edin, ben bu arkadaşla on beş dakika konuşmak istiyorum.” dedi. Kadınlar çekildi. Beni kalabalıktan ayırdı. Ve benimle konuşmaya başladı:
“Sen Ehl-i Beyt’i sever misin?” dedi.
“Severim.” dedim.
“Niye sessiz bir şekilde diyorsun?” dedi.
“Seviyorum.” dedim.
Bu sefer “Sen Şenel İlhan Beyefendi’yi seviyor musun?” dedi.
Yine çekimser kaldım ve “Şenel İlhan Beyefendi’nin hasmı çok, benim ağzımdan yanlış bir şeyler söyletip fitne mi çıkaracaklar… Allahım ya Rabbim bu benim imtihanım, sen yanımdasın, sen görüyorsun.” diye düşündüm.
Baktım hanımefendi âdeta aslan gibi kükreyerek: “Şenel İlhan Beyefendi’ye dil uzatanın dilini kopartırım.” deyince “Tamam bu Şenel İlhan Beyefendi’nin adamıdır.” diye düşündüm.
O arada bana: “Ramazan umresine gittim, umre yaparken Şenel İlhan Beyefendi hep yanımdaydı, beraber gezdik.” dedi.
Sonra, “Şenel İlhan Beyefendi’yi seviyorum.” dedim.
“Ben Şenel İlhan Beyefendi’ye âşığım.” dedi.
Ben “Sen Şenel İlhan Beyefendi’yi nereden tanıyorsun?” diye sorunca:
Şahadet parmağını kaldırdı ve “Allahu Teâlâ bana çoktan tanıttı çoktan…” dedi.
Ben tekrar sustum,
“Allah için konuş, susma, n’olursun susma…” dedi.
“Eşim de burada, telefon numaranızı verin, eşim sizinle bağlantı kursun.” dedim.
“Hayır.” dedi.
“Nerde oturuyorsunuz.” dedim.
“Kuğulu Park’ta oturuyorum, doktorların karşısındayım, yedi katlı binada, bina benim değil, Allah’ındır, ben bu binayı hep hizmet için, Allah için, cihat için kullanacağım.” dedi. Sonra,
“Seninle çook çok yakın bir zamanda tekrar görüşeceğim.” dedi.
“Sizi Şenel İlhan Beyefendi’ye götüreyim.” dedim.
“Biz zaten manen görüşüyoruz, zahiren görüşmek için zaman var, şu an müsaade yok.” dedi. Hanımefendi bunları söylerken adeta kükrüyordu.
Sessiz kaldım, helalleştik. Sonra bir zarf uzattı. “Zarfın içinde para var.” deyip zarfı almamı teklif etti. Ben “Bunu asla almam. Seni başka bir yere yönlendireyim, Hacı Bayram Veli Camii Yardım Derneği var.” dedim. O parayı almadığım için bana derin derin baktı. Cüzdanımı açtım ve içindeki paraları hanımefendiye gösterdim. Hanımefendi derneğe gidip yardım yaptıktan sonra geri geldi ve kalan parayı uzatıp “Allah için bu parayı almaz mısın?” dedi. “Bu işte bir keramet var.” dedim, sessiz kaldım, çünkü parayı almam için çok ısrar ediyordu.
Peki, o hanımefendiyi şimdi tekrar görseniz tanır mısınız?
Tanırım, gözüm kapalı tanırım, o kadar güzel giyinmişti ki. O kadar kalabalığın içinde geldi ve beni buldu.
Peki, sonra nasıl ayrıldınız?
“Zaman çok kısa, Şenel İlhan Beyefendi’yle görüşmemiz çok yakında olacak, çok büyük hizmetler olacak, bir anda bir araya geleceğiz. Ben on beş günde bir Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni ziyarete geliyorum. Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni yetiştiren üstadına da gidiyorum, onu da ziyaret ediyorum.” dedi.
Sonra beraber aracına kadar yürüdük ve onu uğurladım. Bu hanımefendiyle biraz daha muhabbet etmek için beni eve bırak diyecektim ama içimden çekimser kalmak geldi.
Gül Baba’nın oradan Hacı Bayram’a gelinen yolun bir kenarına aracını bırakmış, polisler araca hiç müdahale etmemiş. Normalde o yoldan kimsenin aracını geçirmiyorlar. “Sen bu istikametten nasıl gelebildin?” dedim. “Rabbim’e kurban olayım, kimse kılını kıpırdatmadı.” dedi. O taraftan sadece milletvekilleri girebiliyor, bir de özel insanlar demek ki…
Onu uğurladım. “İnşallah yakın zamanda görüşürüz, zaman çok kısa.” dedi. “Zaman çok kısa” ifadesini sürekli olarak söyledi ve böylece ayrıldık.Çok bakımlı, çok düzgün, modern giyimli bir hanımefendiydi, aracını çok ustaca sürüyordu.
Sizin kalbinize gelen hissiyata göre görüştüğünüz hanımefendinin vasfıyla ilgili ne söylemek istersiniz?
Ben rical-i gaybtan birisi olarak hissettim. Malda mülkte hiç gözü yoktu. Bir de “Trafik kazası geçirdim, Şenel İlhan Beyefendi’ye daha da ısındım, sevgim daha da arttı.” dedi.
Selma Hanım! Anlattığınız hadise tüyler ürpertici çok güzel bir olay. Hem Şenel İlhan Beyefendi’nin hem de Ehl-i Beyt’in önemini vurgulamak için bu röportajı yaptık sizinle. Son olarak Ehl-i Beyt’e olan, Şenel İlhan Beyefendi’ye olan duygularınızı ifade eder misiniz?
Şenel İlhan Beyefendi’yi çok seviyorum, ailesini çok seviyorum. Allahu Teâlâ onu her musibetten korusun, maddi manevi güçlendirsin inşallah…