Rahmet Yağmuru Şehr-i Ramazan

Ey mümin kardeşler! Cenab-ı Allah bizi ve sizleri bütün kolaylıklara eriştirerek bütün zorluklardan uzaklaştırsın ve ahirette hepimize mağfiret etsin.

Muhakkak ki Ramazan ayının Allah ve Resulü’nün yanında yeri ve kadri çok büyüktür ve diğer ayların en büyüğüdür. Allah bu kadri olan ayda Müslümanlara oruç tutmalarını farz kılmıştır.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183)

Dinde güçlük yoktur. Allah orucu emretmiştir. Oruç tutma şartları bulunan kimseler oruç tutarlar. Hastalık, yolculuk gibi geçici bir engelden ötürü oruç tutmayanlar sonra kaza ederler; ihtiyarlık ve iyileşmeyen müzmin hastalık gibi devamlı özrü olanlar ise fidye verirler. Her türlü zahmete rağmen kendi arzusu ile gönülden oruç tutan ve hayır yapanlar övülmüştür. 

“Şüphesiz, biz onu (Kur’ân’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. (Kadir, 97/1-5)

Bu surede Cenab-ı Allah Kur’ân-ı Kerîm’i Ramazan ayında indirdiği ve bu indirmenin bilhassa Kadir Gecesi’nde olduğunu bildiriyor. Kur’an ilk etapta toplu halde Levh-i Mahfûz’dan dünya semasında olan Beytü’l-İzze’ye indirildi. Daha sonra Cebrail (a.s.), Beytü’l İzze’den âyet âyet yirmi üç sene zarfında Hz. Muhammed’e (sav) indirdi. 

“İnkâr edenler, ‘Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!’ dediler. Biz, Kur’an’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.” (Furkan, 25/32)

Ramazan Ayının Fazileti:

Resulullah (sav) Ramazan ayı hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Oruç tutan kimse, büyük günahlardan sakınırsa iki Ramazan arasında yaptığı günahları affedilir.” (Müslim) 

“Ademoğlunun bütün amellerine kat kat sevap verilir. İyilikler, on katından yedi yüz katına kadar mükâfatlandırılır. Yüce Allah buyuruyor ki: Ancak oruç bundan müstesnadır. Doğrusu o benim için tutulmuştur. Onun karşılığını da ancak ben veririm. Oruçlu kişi, şehvetini tatmin etmeyi ve yemek yemeyi benim için bırakıyor. Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır. Birisi iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbi’ne kavuştuğu andır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha iyi ve hoştur.” (Buhârî, Müslim)

“Allah yolunda bir gün oruç tutan kişi ile cehennem arasına Allah, yerle gök arası mesafesi kadar geniş bir hendek koyar.” (Tirmizî)

Efendimiz (sav) bir keresinde minbere çıkarken üç defa “âmîn” dedi. Hutbesi bittikten sonra; “Ya Resulallah! Minbere çıktığınız zaman “âmîn” dediniz, her adımınızda bunu neden söylediniz?” diyerek sebebini sordular. Buyurdular ki: “Cebrail (a.s.) üç dua etti, ben de onlara âmîn dedim. 

Birincisi: Cebrail (a.s.); “Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat cenneti kazanamadıysa ona yazıklar olsun, burnu yerde sürtünsün!” dedi, ben de “âmîn” dedim.

İkincisi: Cebrail (a.s.); “Sen peygamber olarak bir insanın yanında anıldığın zaman sana salat-ü selâm getirmezse ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün!” dedi.  Ben de ona “âmîn” dedim.”

Üçüncüsü: Cebrail (a.s.); “Bir insan Ramazan’a eriştiği halde Ramazan’ın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah’ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa Allah’ın affını, mağfiretini kazanamamışsa yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!” diye dua etti. Ben de ona “âmîn” dedim. (Buhârî, Taberanî)

Bu hadis, Ramazan ayında Allah’ın mağfiretinin diğer aylara nazaran daha bol olduğunu işaret etmektedir. Bu ayda mağfiretten mahrum olunmaz. Ancak mahrum olanlar çirkin ve yüz kızartıcı şeylerden dolayı Allah’tan yüz çeviren ve O’na karşı büyük cesareti olanlardır. İşte onlar için Allah’ın kapısından uzaklık ve kovulma vaciptir. Cenab-ı Allah’ın dargınlığı, azabı ve bütün belâlarından Allah’tan mağfiret istiyoruz.

Ramazan’ın fazileti ve onda yapılan ibadetlerin diğer aylara nazaran kat kat kabul olduğuna inanan ve bu kazanımlara ulaşmak için çalışanların, kazandıkları sevaplardan mahrum olmamaları için mükâfat olarak Allah tarafından şeytanlar bağlanıp onlardan uzaklaştırılır. 

“Ramazan ayı girdiğinde göğün kapıları açılır, cehennemin kapıları kilitlenir ve şeytanlar zincire vurulur.” (Buhârî, Müslim)

Başka bir hadiste şöyle buyrulur: “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî)

Oruçlu için adaplar vardır.  Orucu bunlarla tekâmül eder. Bunların en mühimleri dilini yalandan, gıybetten ve onu ilgilendirmeyen şeylerden korumasıdır. Gözünü harama bakmaktan, kulağını da haramı dinlemekten ve fuzuli sözlerden korumasıdır. Bunlar gibi midesini haram ve şüpheli şeylerden sakındırmalı, helal yemeye özen göstermelidir. Bazı âlimler dediler ki: Oruç tutan kimsenin bütün uzuvlarını günahlardan ve fuzuli şeylerden koruması lazımdır. Çünkü oruç, böylece tekâmül eder. Çok oruç tutan vardır ki uzuvlarıyla günah işleyerek orucunu bozar; nefsine açlık ve susuzlukla eziyet vermekten başka eline bir şey geçmez.

Resulullah (sav)’in buyurduğu gibi “Çok oruçlu vardır ki orucundan dolayı ona herhangi bir sevabı olmaz, ancak ona açlık ve susuzluk eziyeti kalır.” Oruçlunun daimi surette günahtan kaçması lazımdır. 

Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa ona ‘Ben oruçluyum.’ deyin!” (Buhârî)

Oruçlunun Adabı

Oruçlu kimse gündüz çok uyumasın ve gece çok yemesin. Bu iki halde iktisatlı davransın ki ona açlık ve eziyetleri dokunsun, böylece nefsini terbiye ederek bir düzene koysun, nefsani şehvetleri zayıflasın ve kalbi nurlansın. İşte orucun sırrı ve maksadı budur. Oruçlu mümkün olduğunca zamanlarını zikir ve Allah’a ibadetle geçirmelidir. Onun hakkında ve üzerinde nafakası farz olan zarurî haller dışında, Ramazan’da dünya ile meşgul olmaması lazımdır. Çünkü Ramazan, aylar içinde, günler içindeki Cuma günü gibidir. Mümin özellikle Cuma gününü ve şu mübarek ayı ahiret için kullanması lazımdır. İftar için acele etmek sünnettendir. Birincisi hurma, hurma yoksa su ile açmak sünnettir. Resulullah (sav) akşam namazını kılmadan önce iftarını açardı ve şöyle buyururdu: “Ümmetim iftarlarını acele, sahurlarını geç yaptıkları müddetçe hayır üzeredir.” Sahuru da geciktirmek sünnettir. 

Oruçlunun az yemesi lazımdır. Ta ki onda orucun izleri belirsin ve sırrı ve maksadıyla o nefsin terbiyesinden pay alsın ve nefsin şehvetlerini zafiyete uğratsın. Çünkü açlığın kalbin nurlanmasında büyük eserleri vardır.

Oruçluya iftar ettirmek müekked bir müstehaptır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, İbni Mâce)

Ramazan aylarında çokça salih amel yapılması lazımdır. Ayrıca haramlardan kaçınmak ve uzak kalmak gerekir. Çünkü böyle faziletli günlerde asi olmanın günahı büyük ve vebali çoktur. Resulullah (sav) diğer aylara nazaran Ramazan-ı şerifte daha fazla ibadet yapardı. Özellikle bu ayın son on gününde ibadetlerini daha da arttırırdı. Resulullah’ın son on günde ibadetlerinin artması, bu günlerin üstünlüklerine ve Kadir Gecesi’nin bu günlerde olacağına işarettir. Anlayışlı, akıllı mümin bütün Ramazan gecelerinde Kadir Gecesi’ne hazırlıklı ve uyanık olmalı, daima salih ameller işlemelidir. Bundan maksat; Kadir Gecesi’ne isabet ettiği zaman salih ameller içine dalmış ve Allah’ı zikrettiği hal üzere olmasıdır. Fakat gaflette olan kişi o büyük paydan yararlanamaz. Çünkü o gecede yapılacak ibadet, bin ayın ibadetlerinden daha hayırlıdır. İsterse o geceyi bilsin isterse bilmesin fark etmez. Amel ve niyet önemlidir. 

Efendimiz (sav) Kadir Gecesi’nin zamanı hakkında şöyle buyurmuştur: “Siz Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız.” (Buhârî, Müslim)

Ramazan-ı şerifte sadaka vermek, fakirleri ziyaret etmek, dul ve yetimlere yardımda bulunmak gerekir.  Resulullah (sav) hayırlara çok mertti ve O’nun mertliği en çok Ramazan ayında idi.

Orucun şeklî ve ruhî yönü vardır. Şeklî oruç, imsaktan güneşin batışına kadardır. Kasten bir şey yemek ya da içmek veya cinsi münasebette bulunmak orucu bozar. Kim bunları unutarak işlediyse orucu bozulmaz. Bunlar şeklî oruçtur. Ruhî oruç ise haramları ve günahları terk etmek, farz ve vacipleri yerine getirmektir. Oruç tuttuğun zaman güzel oruç tut. Bütün amellerini de güzel, tam ve ihlaslı yap ki Allah ameline bir yarar versin ve O’na dönmekle sana büyük mükâfatlar versin. O’na ibadet et ve O’na güven; çünkü Allah bütün amellerden haberdardır. O’ndan başka ilah yoktur ve gidilecek yol da O’nadır.