Hendek savaşı diğer ismiyle ahzab savaşıdır. Hicretin 5.yılında zilkade ayında yaşandı. Daha önce Medine den sürgün edilen Beni Nadr Yahudileri Hayber kalesine yerleşmişlerdi. Müslümanlara kin besliyorlardı. Bu nedenle Kureyş' e, Gatafan' a ve Beni Süleym kabilelerine elçiler gönderip Medine de iyice çoğalmaya başlayan ve güçlenen Müslümanlara karşı, toplu olarak bütün müşrik kabilelerini bir araya getirip, büyük bir güçle Medine üzerine yürümek istiyorlardı. Bu nedenle de bu savaşa kabileler topluluğu anlamına gelen ahzab ismi verildi.
Yaklaşık 10.000 kişiden oluşan ahzab ordusunun hazırlanmakta olduğunu haber alan Peygamber Efendimiz (SAV) ashabı toplayarak nasıl bir strateji ile karşı koyulması gerektiğini sordu. Sonunda Hz. Selman-ı Farisi nin Medine etrafına hendek kazılması fikri benimsendi. Her kabile hendeğin bir bölümünü üstlendi. Hendek, Sal dağı eteklerinden mescidi nebeviye kadar uzanıyordu. Medine'nin diğer kısımları atam denilen ve birbirlerine bitişik şato benzeri evlerden oluştuğu için, düşmanın oradan girmesi imkânsızdı.
Hâsılı soğuk bir havada Medine erkekleri hendek kazmaya başladılar. Ancak o dönemde fakirlik söz konusu olduğundan, insanlar açlıktan karınlarına taş bağlıyordu. Bu hendek kazma işi bazı bölgelerde çabuk bitti ama genel olarak 15-20 gün sürdü. Hendek kazısı sırasında Peygamber Efendimizin (SAV) yanına giden Hz. Cabir (r.a) Efendimizin karnına iki adet taş bağladığını görünce çok üzülmüştü ve hemen eve gidip hanımına ne yemek yapabileceğini sordu. Oda bahçede küçük oğlak var onu kes bana getir dedi ve ekmek yapmaya başladı. Hz. Cabir (r.a) Efendimizin yanına gidip küçük bir oğlak kestiğini ve kendisini yemeğe davet ettiğini söyledi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz(SAV)yüksek sesle seslenerek ey hendek ahalisi Cabir bizi yemeğe davet ediyor buyurun gidelim deyince Hz. Cabir (r.a) şaşırmıştı. Efendimiz hanımına söyle et çömleğini ateşten indirmesin ve ağzını da açmasın dedi. Hz. Cabir (r.a.) de koşarak gidip denenleri yaptı. Hanımı Hz. Cabir'e etin ne kadar az olduğunu söyledin mi diye sorunca oda evet söyledim dedi.
Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) çok fazla olan ashap ile Hz. Cabir(r.a.)'in evine geldiler ve bizzat kendisi çömleğin içinden belli miktarda eti alıp ekmeklerin üzerine yaydı. Her seferinde de çömleğin ağzını kapattı. Bu şekilde guruplar halindeki yüzlerce insan (bir rivayete göre bin kişi) etli ekmeği doyuncaya kadar yiyip oradan ayrıldılar. Her kez gidince Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hz. Cabir(r.a.)'in hanımına kalan kısmı hem kendilerinin yemesini hem de komşularına dağıtmasını söyledi. Ve böylece Peygamber efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yemekleri bereketlendirme mucizesi gerçekleşmiş oldu. Hz Cabir (r.a.)'in hanımı "her kez gittikten sonra çömleğe baktığında hiç eksilmemiş olarak duruyordu" demişti. Daha sonra ashap hendek kazmaya tekrar başlayınca İbn. Abbas (r.a.)'tan gelen bir rivayete göre Hz. Selman'ın bulunduğu yerde çok sert bir kayaya rastladılar. Ne kadar uğraştılarsa da kaya bir türlü parçalanmıyordu. Nihayet Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) e durum bildirildi Efendimiz hendeğe indi ve bir miktar dua okuduktan sonra kazmayı kaldırıp taşın üzerine vurduğu an gözleri kamaştıracak kadar kuvvetli bir ışık çıktı ve kayanın bir kısmı koptu. Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tekbir getirerek: Kâbe nin Rabbine yemin ederim ki, İran' ın köşkleri göründü inşaallah fetih olunacaktır dedi. Sonra kazmayı bir daha vurduğunda yine kuvvetli bir ışık görüldü ve taşın bir bölümü daha kırıldı. Yine tekbir getirerek: Kâbe nin Rabbine yemin ederim ki Rumun başkenti ve Şamın köşkleri göründü. İnşaallah fetih olunacaktır dedi. Bir rivayette de bizzat Kostantinopol u zabdeden komutan ne iyi komutan ve de o askerler ne iyi askerlerdir dediği söylenir. Daha sonra kazmayı üçüncü kez kaldırdı ve kayanın son kısmı da parçalandı. Etrafa saçılan ışıkla birlikte Tekbir getirdi Kâbe nin Rabbine yemin ederim San'a nın beyaz köşklerini gördüm inşaallah fetih olunacaktır buyurdu. Sevgili Peygamberimizin bu sözleri üzerine, Sahabeler Konstantaniyye' ye sefer yapabilme özlemi içine girdiler. Ancak yıllar sonra Ebu Eyyüb el Ensari Hz. 101 yaşında olduğu halde İstanbul seferine katılmıştı ve İstanbul surları yakınında vefat etmişti. Onunla birlikte başka sahabeler de surların çevresinde yatıp İstanbul'umuza mübarek bir belde olma özelliği katmıştır.
Hendek kazılması devam ederken Ashap yine aç bir şekilde çalıştığı sırada (Sait b. Mina dan gelen bir rivayete göre ) Revaha kızı Amre (r.a.) kızını yanına çağırıp bir avuç hurmayı eteğine koydu ve bunu babana ve dayın Abdullah Bin Revaha ya götür dedi. Oda hurmayı götürürken Peygamber Efendimize rastladı kızım eteğindeki nedir diye sorunca kızda hurma olduğunu söyledi Resulullah hemen temiz bir bez istedi bez yere serildi. Hurmalar üzerine kondu ve hurmaların bir anda çoğalmaya başladığı görüldü. O zaman Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Yüksek sesle "ey hendek ahalisi hurmaya gelin" diye seslendi. Oradaki yüzlerce insan o hurmadan birer avuç alıp gittiler. Her kez tamamlandıktan sonra, Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yerdeki bir avuç hurmayı tekrar kızın eteğine koyup" hadi bunu babana götür" dedi.
Hendek savaşı sırasındaki Peygamber efendimiz(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in gösterdiği mucizeler bununla da kalmadı. Müşrik orduları hendeğe kadar yaklaştılar. Günlerce hendekten geçebilmek için çeşitli hücumlar yaptılar ancak Muaffak olamadılar. Bu arada müşrikler Medinede yaşayan Beni Kureyza Yahudileriyle anlaşıp Müslümanları içerden vurmak istediler. Bunu haber alan Resulullah Gatafanlı yeni Müslüman olmuş olan Nuayn İbn. Mesud' u görevlendirip güzel bir harp hilesiyle müşriklerle Beni Kureyza Yahudilerinin arasının açılmasını sağladı. Daha sonra bir cumartesi akşamı ellerini havaya açıp Allah' ım bana yardım et diye dua etti. O gece Hz. Huzeyfeyi düşman tarafına casus olarak gönderdi. Hz. Huzeyfe şöyle anlatır: Ben karşı tarafa geçmekten korkuyor ve üşüyordum.
Bunları Peygamber efendimiz(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e söyleyince oda ellerini göğsüme vurdu ve sırtımı sıvazladı. Bir anda içimdeki korkuda üşümede kalmadı. O cesaretle karşıya geçtim. Düşman tarafına geçtiğimde orada öyle kuvvetli bir rüzgâr vardı ki çadırları söküyor, hayvanları uçuruyor, koca koca kaplar ortalıkta uçuşuyordu. O sırada gecenin karanlığında, başları sarıklı atlara binmiş kimselere rastladım bir tanesi bana dedi ki:" Muhammed' e söyle Allah ın yardımı kendisine ulaştı" çünkü Allah hem meleklerini hem de doğu rüzgârını yardıma göndermişti bu mucizeyi Ahzap suresinin 9. ayeti şöyle açıklar." Ey iman etmiş onlalar; Allah' ın size olan nimetini anın; üzerinize ordular gelmişken bizde onların üzerine rüzgâr ve görmediğiniz ordular göndermiştik".
O gece müşrik orduları derhal geri çekilme kararı alıp ağır yüklerini de orada bırakarak gittiler. Sabah olunca Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) orduya geri çekilme emri verip evlerine doğru yönelmişti ki Hz. Aişe' den ve Sait bn. Cubeyr den gelen bir rivayete göre: Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) eve dönünce, Cebrail as. Yanına gelir ve " sen silahı bıraktın, Vallahi biz daha bırakmadık oraya doğru hareket et ve ikindi namazını Beni Kureyza' nın önünde kıl" buyurdu. Ve o tarafa doğru atları ile yöneldiler. Hz Enes RA. " Cibril A.S. ın kafilesinin Beni ganm sokaklarında kaldırdıkları toz bulutu hala gözümün önündedir derdi. Bunun üzerine Resulullah orduyu yeniden toparlayıp Beni Kureyza ya yürüdü 15 gün kadar muhasara ettikten sonra onları da esir aldı. Böylece Medinede hiç Yahudi kalmamış oldu.
Kaynaklar:
1-Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri
3-Sahihi Buharı, Sahihi Müslim
4-Nebhani, Hayatüs Sahabe
5-Kütübi Sitte