Abdulkadir Geylani Hz.den / Furkan Bayezit

Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri'nin sohbetlerinde insanı sarsan ve kendine getiren bir etki vardır. Bunu hemen herkes itiraf etmek zorunda kalır. Fethu'r-Rabbani isimli eseri de böyle tesirli nasihat ve sohbetlerle doludur. Ey oğul diye başlayan ve ölü kalpleri dirilten nasihatlerinden bir kaçı ile siz değerli okuyucularımızı baş başa bırakalım.

Önce Kendini Düzelt

Ey Oğul!

Önce kendi nefsine öğüt ver, kendi nefsini düzelt. Sonra da başkalarına öğüt ver, başkalarını düzeltmeye çalış. Sana önce kendi nefsinin özelliklerini, kendi nefsinin ne durumda olduğunu bilmen lazım. Kendinde ıslaha muhtaç bir hal var oldukça başkalarını düzeltmeye, başkalarına öğüt vermeye kalkışma. Eğer kendinde ıslaha muhtaç bir hal bulunduğu halde bunu bırakır da başkasının ıslahına kalkışırsan yazık sana!

Başkalarını nasıl ve hangi hallerde kurtarabileceğini bilirsin. Sen kendin körsen bir başkasının elinden tutup nasıl bir yere götürebilirsin? Gözleri görmeyen birisinin bir başkasının elinden tutup bir yere götürmesi mümkün olmadığı gibi, kendi nefsini ıslah etmemiş birisinin de başkalarını irşat edip Allah'a götürmesi mümkün değildir. Ancak kendi gözleri gören kişi başkalarını bir yerden bir yere götürebilir.

Denize düşen ve yüzme bilmeyen birisini ancak mahir yüzücü olan birisi kurtarabilir. Aynen bunun gibi, insanları Allah'a, ancak O'nu tanıyan birisi götürebilir. Allah'ı tanımayan kişiye gelince O'na giden yolda, bu kişi insanlara nasıl rehberlik edebilir ki?

Sana Allah'ın tasarrufundan bahsetme ihtiyacını duymuyorum. Sen O'nu seversin, amellerini sırf O'nun rızası için yaparsın. Asla O'ndan başkası için yapmazsın. O'ndan korkarsın. O'ndan başkasından asla korkmazsın.

Takvaya Sarıl

Ey Oğul!

Sana takva gerek. Takvaya sarıl, muttaki ol. Sana şeriat gerek, şeriatın esaslarına sarıl. Nefse, şehevi arzulara, şeytana ve kötü kişilere muhalefet etmeli ve onlara uymamalısın. Mü'min kişi bu hususlarda devamlı cihad halindedir. Öyle ki başından miğferi hiç eksik olmaz, kılıcı asla kınına girmez, atının sırtı hiç eğersiz kalmaz. Uykuyu bile hak erenlerinin uyuduğu niyetle uyur. Hak erenleri düşmana galip gelebilmek için zindelik kazanmak maksadıyla uyurlar. İhtiyaç dolayısıyla yemek yerler. Ancak zaruret halinde konuşurlar.

Mecbur kalmadıkça âdetleri dilsizlik ve sükûttur. Onları ancak Allah'ın takdiri konuşturur. Bu dünyada onların dilini Allah hareket ettirir, konuşturur.

Tıpkı yarın Kıyamet gününde organlarını konuşturacağı gibi...