Servet ve Kudret Sarhoşları / Şenel İlhan Beyefendi’nin Oğlu Şenel İlhan

Tarih boyunca Firavunluk, sadece bir kişi ya da ünvan değil, aynı zamanda kibir, zulüm ve kendini ilahlaştırma anlayışını temsil etmiştir. Asrın Firavunları da güç, otorite ve servet sarhoşluğu içinde ahlakı yok sayarak adaleti hiçe saydılar. Bu çağdaş Firavunlar, geçmiştekinin aksine sadece bireysel otoriteyle değil, sistematik ve ideolojik bir düzenle insanları esir alır. Yüce dinimiz İslam’ı savunuyormuş gibi insanları peşinden sürükleyen, adeta bir vebal fabrikasına dönüşmüş gruplar vardır. Ne kadar sayıları gözle seçilebilecek kadar az da olsa, bunlar dinin esaslarını kendi menfaatleri için çarpıtarak birer modern Firavuna dönüştüler.
Adalet, merhamet ve tevazu gibi İslami değerlerin yerine kibir, bencillik ve çıkarcılığı koydular. İslam adına hareket ettiklerini zannetseler de, İslam’ın ruhuna en büyük zararı verip ümmeti parçaladılar; kâfirin ekmeğine yağ sürdüler. Çıkarları için dini araçsallaştıran gruplar, din yolunun haramileri, âlim bozuntusu yobazlar, kitleleri yönettiğini zanneden şeyh görünümlü zavallılar... Bunların hepsi çağdaş Firavunların rolünü üstlenmiş durumda.
Diğer boyutu ise Şenel İlhan Beyefendi’nin ifade buyurduğu “İslam’a düşman Müslümanlar”dır. Dini, bir kalkan olarak kullanıp insanları baskı altına alan, güç peşinde koşan bu kimseler, aslında kendilerinden olmayanlara değil, en çok İslam’ın özüne ve Müslümanlara düşmandır. Bugün, zihinleri firavunlaşmış, nefisleri zulme bulaşmış, kalpleri taş kesilmiş olanların maskelerini yırtmak, hakikatin mührüyle yüzleşmelerini sağlamak İslam ümmetinin yiğitlerine bir vazifedir.
Zira Firavunluk sadece Nemrud’un sarayında, Amnofis’in tahtında değil; vicdanlarını dünyevi ihtiraslara satmış, ruhlarını menfaat pazarında rehin bırakmış olanların hayatlarında da kök salmıştır. Bu asrın Firavunları, ellerinde Kur’an-ı Azimüşşan’ı taşır; lakin onun ruhundan bihaber, kendi çıkarları için onu bir kılıç gibi savurur. Hangi Firavun kendi saltanatını sonsuz zannetmedi? Hangi zalim kendi zulmünü ilahlaştırıp ebedi kalacağını sanmadı? Bugünün Firavunları da tıpkı geçmiştekiler gibi servet ve kudret sarhoşluğu içinde, kalplerine ektiği kibir tohumlarından birer zakkum ağacı yetiştirmiştir. Onların sarayları zulmün çatısıyla örülmüş, tahtları haramın taşlarıyla yükseltilmiştir. Nefs-i emmârelerinin gölgesinde kendi tahtlarını kuran bu sefiller, aslında hakikate en büyük ihaneti edenlerdir.
Ve İslam’a düşman Müslümanlar! Sizin ihanetiniz, Firavun’un zulmünden daha elem vericidir. Çünkü Firavun kâfir idi; apaçık düşmandı. Lakin siz, Rahman’ın kitabını okuyup, Resûlullah’ın sünnetine sarılmak iddiasıyla, dinin esaslarından olan ahlakı çiğneyip ümmeti parçaladınız. Müminlerin yüreklerine hançer sapladınız. Siz, küfrün hizmetkârı, nifakın tezahürüsünüz. Dinin ismini kendi bencil arzularınıza maske ettiniz; tevazuyu terk edip kibir gömleğini giydiniz. Ancak, Hakk’ın tokadı aniden gelir; mazlumların âhıyla yükselen bir nida, zalimlerin tahtlarını bir gecede yerle yeksan eder.
Bugün bizlere düşen, bu çağdaş Firavunların maskelerini düşürmek; İslam’ın gerçek mesajını anlamak ve yaşamak için çaba göstermektir. Biliniz ki; İslam bir direniş dinidir. Firavunların heykelleri mazlumların direnişiyle yıkılır; Nemrud’un ateşini İbrahim’in teslimiyeti söndürür. Bugün de, çağdaş Firavunların düzenine karşı durmak; Kur’an’ın ve Sünnet’in ruhuna sahip çıkmak her müminin boynuna borçtur. Bu borç, sadece bir eylem değil, aynı zamanda bir iman şiarıdır. İslam, ne suskunların ne de korkakların dinidir; İslam, zulme ve haksızlığa karşı adaletin; baskıya karşı direnişin dinidir. Firavunlaşmış zihinlere karşı direniş, sadece bir müminin sorumluluğu değil, aynı zamanda Allah’ın rızasını kazanmanın yoludur.
Unutmayın:
İhanetle yürüyen her adım tökezler,
Kur’an’ı istismar eden her Firavun,
Musa’nın asasıyla tanışır.