FEYZ: Efendim, tasavvuf ehli olsun olmasın, müslümanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Müslümanlar nasıl yaşamalı?
MOLLA ABDUSSAMED HZ.: Herkese diyorum ki, hem sofi olun hem de tavizsiz olarak Allah'ın (Celle Celalühu) emirlerine sımsıkı sarılın. Nefis isterse istesin, istemezse istemesin. Allah'ın (Celle Celalühu) emirlerine, Allah'ın (Celle Celalühu) istediği gibi sarılın, nefsin istediği gibi değil. Allah'ın (Celle Celalühu) ipine sarılınacak. Şah-ı Nakşibend Hazretlerine soruyorlar:
''Bazılarının müridleri denizin üstünde yürüyor''. Cevap veriyor,
''Kurbağa da yürüyor.''
''Bazılarının müridleri uçuyor.'' diyorlar,
''Kuş da uçuyor'' diyor.
''Bazılarının müridleri buradayken, öğle namazını Mekke'de kılıyorlar.'' diyorlar. Diyor ki; ''Şeytan da Şarkta iken, bakıyorsun bir Garpta.''
''Peki söylediklerinizin hikmeti nedir? '' diye sorduklarında, ''Bunun tek hikmeti, istikamet üzere olmak gerektiğidir. Bir insanın, hal ve hareketleri Allah'ın (Celle Celalühu) emirlerine, Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in sünnetine uygun olduktan sonra, gerisi önemli değildir. Keşif bazen insan da olur. İnsana bir his gelir, sanki ilham gibi bir şey olur. İşte bunların arkasına düşülmeyecek, bunların arkasına düşülünce istikamet gidiyor. Bu haller, Allah'ın (Celle Celalühu) emrine uygunsa, o şekilde hareket edecek, o da kendi nefsinde duracak kimseye söylemeyecek. Bazı sofilerin keşfi açılıyor. Bu keşif cinden de olur, şeytandan da olur, onun hal ve hareketlerine bakacaksınız, hal ve hareketi şeriata uygunsa, onu kabul edecek, değilse etmeyeceksiniz. Üstelik de o kişi iddia ediyor, benim şeyhim Gavs'dır, ben Gavs'ın müridiyim diyerek kendisini haklı gösteriyor.
Hem de Allah-u Zülcelal'in dinine darbe vuruyor. Bazı sofiler diyorlar ki, ''Ben Seyda'yı gördüm, ben Gavs'ı gördüm, şöyle yapıyorlardı, bana söyledi'' derler. Bunların hepsi yalandır. Böyle şey yoktur, şeriata muhaliftir. Bir mürid, kendi şeyhinin hal ve hareketlerini bilemez, o yalandır. Bunu yapan kişi sofileri kandırıyor. önemli bir husus da; bir mürid, yeri geldiği zaman, yani ihtiyaç olduğu zaman, nerede olursa olsun, insanlara bildiğini tebliğ edecek. Sorulduğu zaman söyleyecek. Tebliğ herkesin vazifesidir. Allah (Celle Celalühu) yardımcınız olsun.
FEYZ:Efendim, eskiden tarikatlara ilim sahibi, takva insanlar alınırlardı. Şimdi ise herkes girebiliyor, bunun hikmeti nedir?
MOLLA ABDUSSAMED HZ.: Önceleri bu kadar, Allah'a (Celle Celalühu) isyan, Allah'ın emirlerini çiğneme yoktu. Bu nedenle, takva ve istidatlı insanlar tarikata alınırlardı. Şimdi ise Allah (Celle Celalühu)'ın emirleri çiğneniyor, herkes günahlar içinde... İş, onları, sadece Allah'a (Celle Celalühu) yöneltmektir.
FEYZ:Efendim, tarikatların gayesi nedir?
MOLLA ABDUSSAMED HZ.: Tarikatın gayesi, insanın yönünü Allah'a (Celle Celalühu) yöneltmektir. Allah'ın (Celle Celalühu) nehiylerinden de sakındırmaktır. Sahabelerin hepsi de Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'a bağlıydılar. Bu yola da insan baktığı zaman, şeriate tamamen uygunluk görür. Peygamber Efendimizin hal ve hareketlerinin aynısı Sadatlarda da mevcuttur.
FEYZ: Efendim, mürşid biat etmeden veli olunabilir mi? Nefis tezkiyesi başarılabilir mi?
MOLLA ABDUSSAMED HZ.: Çok nadiren olur.
FEYZ:Bidat ehli bazı insanlar, rabıtayı reddediyor. Bu konuda neler söylersiniz?
MOLLA ABDUSSAMED HZ.: Bir müslümanı bu fikirle suçlamak caiz değildir. Eğer insan, bir müslümana kafir derse kendisi kafir olur. Daha sonra Allah'ın (Celle Celalühu) dediği ayet-i kerimede doğrularla beraber olun. ''Çünkü insan doğrularla beraber olduğu zaman, hal ve hareketleri değişir, Allah'a (Celle Celalühu) yöneliyor. Şimdi sürekli onlarla beraber olunmadığı için, 5-10 dk. Allah'ın (Celle Celalühu) dostu düşünülüyor. Bu vesileyle kişinin hal ve hareketleri değişir, Allah'a (Celle Celalühu) yöneliyor. O cihet de buna delalet ediyor. İkincisi onlara soruyorum; adam namaza durduğu zaman başkalarını kendine namahrem kadınları, kızları, malını, hayvanlarını, aklına ne gelirse bunları düşündüğü zaman kafir olmuyor da biz, bir Allah dostunun rabıtasını ettiğimiz zaman mı kafir oluyoruz?
FEYZ: Mürşidin, müride tasarrufu nasıldır? Mürşid, müridin her zaman yaptığına vakıf olur mu?
M. ABDUSSAMED HZ.: Her şeyi Allah (Celle Celalühu) yapıyor. Mürşid, tasarrufuna girmiş bir müridinin günaha girdiğini görse, müridine dua eder ve ona bir şey olmaz. Allah (Celle Celalühu), mürşide, müridinin hallerini gösterir. Bunun faili yine Allah (Celle Celalühu)'tır. O müridi, mürşide gösteren, o dertten kurtaran yine Allah (Celle Celalühu)'tır. O nedenle, mürid, bu işin failini mürşidi olarak bilmeyecek zaten. Allah-u Zülcelal bildirirse bildirir, bildirmezse bilemez. Ama mürid itikat edecek ki, benim mürşidim, hal ve hareketlerime muttalidir yani biliyor.
FEYZ: Efendim, şimdi vefatının sene-i devriyeleri nedeniyle, Seyyid Muhammed Raşid Hz. ile ilgili hatıralarınız ve beraberliklerinizden bahseder misiniz?
MOLLA ABDUSSAMED HZ.: Muhammed Raşid Hz., sofilerle birlikte sabahtan akşama kadar hizmet ederdi. Kimse onun, Gavs'ın oğlu olduğunu bilmezdi. Ayrıca kendisinin çok ameli vardı.
Gavs Hz.'nin yanındaydım, Seyda Hz. sakal bırakmıştı. Gavs Hz. ona sakal duası yaptı. Fakat çok uzun dua yaptı. Anladım ki Seyda'ya halifelik verecek, o nedenle çok dua ediyordu. O zaman henüz kendi çocuklarına halifelik vermemişti.
FEYZ:Efendim, Muhammed Raşid (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz) Hz. sohbet etmediği halde, bir çok insan etrafına toplanmıştı. Bunun hikmeti nedir?
MOLLA ABDUSSAMED HZ.: İnsanın gayesi Allah (Celle Celalühu) olduğu zaman, o çektirici kuvveti, Allah (Celle Celalühu) ona veriyor. Gavs-i Hizani (Kaddesellâhü Sirrahül Azîz), bir sohbetinde diyor ki, ''Sükutumuzdan birşey anlamayan sohbetimizden de bir şey anlamaz.''